HADİS KİTAPLARI

TARİHTE YAPILAN İLK SİYER VE HADİS ÇALIŞMALARI VE KİTAPLAR

Siyer ve mağazî ile ilgili ilk kitaplar, birinci asrın sonlarına doğru tasnîf edilmeye başlamıştır. Kaynaklardan öğrendiğimize göre, ilk mağazî tasnîf edenler arasında, Medine'nin tanınmış âlim ve fakîhlerinden Urve Îbnu'z-Zubeyr (Ö. 94), Ebû Amr eş-Şa'bî (Ö. 103), İbn Şihâb ez-Zuhrî (Ö. 124), Mûsâ îbn Ukbe (Ö. 141), İbn îshâk (Ö. 150), Ma'mer îbn Râşid (Ö. 153), El-Velîd İbn Müslim (Ö. 195) gibi isimler vardır.

İkinci asırda Hazreti Peygamberin sîretine tahsîs edilmiş ilk kitabın ise, yukarıda Mağazî'sine işaret ettiğimiz İbn Şihâb ez-Zuhrî tarafından telîf edildiği söylenir.Allah dostu seyyid. Keza İbnu'n-Nedîm'in işaret ettiğine göre, Mağazî sahibi İbn İshâk'ın da bir Kitâbu's-Sîre'si vardır .

İkinci asrm başlarında tedvin ve tasnîf faaliyetinin başlaması ile or­taya çıkan ilk hadîs eserleri Sünen denilen bu çeşit koleksiyonlar olmuştur. Bu asırda Sünen tasnîf eden bazı hadîsçiler şunlardır:
Mekhûl eş-Şâmî (Ö. 112), Abdu'l-Melik İbn Abdi'1-Azîz İbn Cureyc (Ö. 150), Sa'îd îbn Ebî Arûbe (Ö. 156), İbn Ebî Zi'b el-Kuraşî (Ö. 159), îbrahîm İbn Tahmân (Ö. 163), Hammâd îbn Seleme (Ö. 167), Abdullah İbnu'I-Mubârek (Ö. 181), Yahya İbn Zekeriyyâ îbn Ebî Zâ'ide (Ö. 183), Huşeym îbn Beşîr (Ö. 183), el-Velîd îbn Muslini (Ö. 195), Muhammed îbn Fuzayl (Ö. 195).

İkinci asırda Cami' adı verilen eserlerin ilk musannifi Ma'nıer İbn Râşid el-Ezdî (Ö.153)'dir. İki yazma nüshası zamanımıza kadar intikal eden ve Abdurrazzâk İbn Hemmâm'm Musannaf adlı eserinin sonunda neşredilen bu kitap, hadîs târihi yönünden büyük önemi hâizdir.

El-Câmi'u'l-Kebîr ve el~Câmi'u's-Sağîr adlı iki eseriyle Sufyân es-Sevrî (Ö. 161), Rabî1 İbn Habîb el-Bısrî (Ö. 170), Abdullah İbn Vehb (Ö. 197) ve Sufyân İbn Uyeyne (Ö. 198), bu asırda Cami' tasnif eden hadîsçilerdir.

HADİSLER PEYGAMBER ZAMANINDA YAZILIYOR MUYDU?
HAYIR:
Yezîd ibn Şurayh şöyle demiştir: Alî ibn Ebî Tâlib (R):
— Bizim yanımızda, şu sahîfe hâriç, okumakta olduğumuz Al­lah Kitâbı'ndan başka yazılı bir kitâb yoktur! dedi.
Yezîd dedi ki: Bundan sonra Alî, o sahîfeyi çıkardı, İçinde yaralamalardan, diyet ve zekât develerinin yaşlarından birtakım hüküm­ler yazılı idi. İçinde şu da yazılmıştı: "Medine'nin Âir Dağı ile Sevr Dağı arasında bulunan sahası haremdir. Kim Medine'nin bu haremi içinde (Kitâb ve sünnete aykırı) bir iş meydana çıkarır yâhud bir bid'-atçıyı banndırırsa Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların la'neti onun üzerine olsun. Ondan kıyamet günü hiçbir sarf ve hiçbir adi kabul olunmaz. Her kim de kendi efendilerinin izni olmadan başka bir kavmi velîler edinirse Allah 'in, meleklerin ve bütün insanların la'neti onun üzerine olsun! Ondan kıyamet günü hiçbir nafile ve hiçbir farz veya diyet kabul olunmaz. Müslümanların emânı birdir. Onların en aşağı olanları dahî bir harbîye emân verdiğinde, o emân bütün muslümânlarca mu'teber olur. Kim bir müslümânın verdiği ahdi bozarsa Allah 'in, meleklerin ve bütün insanların la'neti onun üzeri­ne olsun, kıyamet günü ondan ne bir sarf, ne bir adi kabul olun­maz.Buhari,feraiz:20

EVET:

Ben Ebû Hureyre(R)'den işittim şöyle diyordu: "Peygamber'in sahâbîlerinden Peygamber'in hadîsini benim kadar toplayan bir kimse yoktur. Yalnız Abdullah ibn Amr müstesnadır. Çünkü o yazardı, ben yazmam".Buhari,ilim:41


A- HADİSİ REDDEDENLERİN DELİLLERİ:

En doğru kabul edilen iki hadis kitabından biri olan Müslim’de ve Hanbeli mezhebinin kurucusu İbni Hanbel’in Müsned’inde şu hadisi rivayet ederek Peygamber’in kendi sözlerinin yazımını yasakladığını kabul ederler.Ebu Said El-Hudri (r.a.)'den rivayet edilmiştir:

“Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” (Müslim, Sahihi Müslim Kitab-ı Zühd, Hanbel, Müsned 3/12, 21, 33)

Darimi’deki hadis ise şöyledir:
“Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”(Darimi, es-Sünen)

El Hatib’teki hadis şöyledir:(Ebu Hureyreden):
“Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik.Allah dostu seyyid. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” (El Hatib, Takyid, sayfa 33)

Tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz:
“Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” (Tirmizi, es-Sünen, K. İlm, sayfa 11)

Ebu Said El-Hudri(r.a.)'den öğrendiğimize göre, bu sahabi Hadis yazmak için efendimiz (s.a.v.)'den izin istemiş, fakat o (s.a.v.) bu izni vermekten çekinmiştir.(takyidul ilim,hatip el bağdadi,s:32)

Bir başka olay Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'den rivâyet edilmektedir: Sıhhati husûsunda, büyük muhaddis Zehebî'nin ihtiyatı tercih ettiği ve hatta "sahîh değil" dediği rivâyeti Hz. Aişe (radıyallahu anhiye) nakleder:
"Babam Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)'dan 500 kadar hadîs yazmıştı. Bir gece hiç uyuyamadı ve yatakta döndü durdu. Bu duruma üzülerek:
"Babacığım, sana yapılan bir şikâyet veya ulaşan bir haber yüzünden mi uyuyamadın?" dedim. Sabah olunca:
"Kızım, yanındaki hadîsi getir" dedi. Ben de getirdim. Ateş yaktırdı ve hepsini yaktı.


B -HADİSİ SAVUNANLARIN DELİLLERİ:

Şu rivayette çok mühimdir. Sahabenin büyüklerinden İmran bin Hasıyn (r.a.) ashabıyla sohbet ediyordu. Bir adam "ya Eba Nuceyd, siz bize bir takım hadisler rivayetler ediyorsunuz. Biz onları Kur'an'da bulamıyoruz. Bize Kur'an'dan konuşun" dedi. İmran (r.a.) şiddetle kızdı ve: "Ey Ahmak adam, sen Kur'an'ı okudun mu? Adam "evet" dedi. İmran (r.a.) "öyleyse Kur'an'da yatsının 4 rekat, Akşamın 3 rekat, ikindinin 4 rekat, öğlenin 4 rekat olduğunu buldun mu?" der. Adam "Hayır" imran (r.a.) "0 zaman kimden aldınız, bizden almadınızmı?" buyurur. "Bizde Rasulullahtan (s.a.v.) aldık"der. Kur'anda 40 ta 1 zekat, şu kadar dirhemden şu kadarı diye bir şey yazılımı?" Adam "Hayır" der. "Bunu bizden almadınızmı?" Biz de Rasulullah (s.a.v.)'tan aldık.

Yine Kur'an'da "Kabeyi tavaf ediniz" (hacc-29) buyurulur. Bunun yedi defa olduğunu nerden aldınız. Ama siz "Rasul size ne verdiyse alın, neden nehyettiyse sakının" (hasr-7) ayetini işittiniz değil mi? Biz bütün bunları Rasulullah (s.a.v.)den aldık. Sonra İmran (r.a.) ellerini kenetleyerek "Ey insanlar! Rivayet ettiğimiz hadisleri alınız ve uyunuz. Uymazsanız vallahi sapıtırsınız"(el fakih vel mutefeggih,hatip, 1/67) dedi.


Şu rivayette önemli İmam Ebu Hanife hadis dersi yapıyordu. Bir adam gelerek: "Bırak şu hadisleri ey imam. Bize Kur'an oku,dedi." İmam şiddetle tepki gösterdi ve: "Şayet sünnet olmasaydı, bizden kimse Kur'an'ı anlayamazdı." Sonra adama: "Maymun etinin haramiyetine dair Kur'an'dan delilin varmı?" Adam mat olmuş ağzı açık kalmıştı.


KÜTÜB-İ SİTTE

Meşhur altı sahih hadis kitabı. Hadis mecmualarının en sahihleri kabul edilen; Buhârî ve Müslim'in el-Câmiu's-Sahih'leri ile Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî ve ibn Mâce'nin Sünen'leri; hadis tasnifinin altın çağı olan Hicrî üçüncü yüzyılda telif edilmiş olmak, mümkün mertebe sahih hadisleri ihtiva etmek, konulara göre tasnif edilmek (alelebvâb)... gibi ortak özelliklerinden dolayı, daha sonraki asırlarda Kütüb-i Sitte: Altı Kitap, ortak adıyla şöhret bulmuştur. Bazı âlimler, az da olsa zayıf ve mevzu hadisler ihtiva ettiği için İbn Mâce'nin Sünen'i yerine İmam Mâlik'in Muvatta'ı veya Dârimî'nin Sünen'ini Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı kabul etmişlerdir.

Buhârî ve Müslim'in Câmi'leri, Sahıhayn (İki Sahih) adıyla, müellifleri daha hayattayken büyük bir üne kavuşmuş, bunları Ebu Davud, Tirmizî ve Nesâi'nin Sünen'leri takip etmiş ve hadis âlimleri arasında bu kitaplar Usûl-i Hamse (Beş Temel) diye büyük bir kabul görmüştü. Ebu'l-Fazl Muhammed İbn Tahir el-Makdisî (H.507)'nin Usûl-i Hamse'ye yazdığı ve sahabeyi alfabetik olarak sıralamak suretiyle onlardan nakledilen, belirli kitaplardan bulunan hadislerin kaynağını göstermek için yazıları kitaplar anlamına gelen etrafa İbn Mâce'nin Sünen'ini de eklemesi ve Şurûti'l-Ümmeti's-Sitte (Altı İmamın Şartları) adlı kitabını telifiyle muteber hadis kitaplarının grub adı bundan sonra, İbn Mâce'nin de ilave edilmesiyle Kütüb-i Sitte olarak meşhur olmuştur.

Böyle bir isimlendirme, Kütüb-i Sitte içinde zayıf, hatta mevzu (bilhassa İbn Mâce'de) hiç bir hadis bulunmadığı, onlar dışındaki hadis kitaplarında da sahih hadis olmadığı anlamına gelmez. Nitekim Buhârî ve Müslim başta olmak üzere, Kütüb-i Sitte müelliflerinden hiç biri, kendi kitaplarına sahih hadislerin tamamını aldıkları, kitaplarındakilerin dışında sahih hadis bulunmadığı şeklinde bir iddiada bulunmamışlardır. Esasen bir hadisin sıhhati, hangi kitapta bulunduğuna bakarak değil, onu nakleden kişilerin haline bakılarak tesbit edilebilir. Diğer taraftan bu altı imam, kendilerinden önce derlenmiş olan yazılı ve sözlü hadis kaynaklarından yararlanarak bu eserleri meydana getirmişlerdir. Bu değerli eserlerin tasnifine, kendilerinden önceki çalışmalar zemin hazırladığı gibi, hadis tasnifi onlardan sonra da devam etmiştir.

İlmî çevrelerde büyük bir kabul gören Kütüb-i Sitte ile ilgili çok sayıda ve hacimli çalışmalar yapılmıştır. Bunların büyük bir kısmı bu kitapların şerhi (açıklaması), ravilerinin durumları, cem (mükerrerleri çıkararak birlikte rivayet ettikleri hadisleri bir araya toplama) ile ilgilidir. Kütüb-i Sitte hadislerini bir araya toplayıcı çalışmalardan biri, Beğavî'nin (H.516) Mesâbîhu's-Sünne'sidir. Hadisleri, senedlerini hazfederek kitabına alan Beğavî eserini Sünen tarzında tasnif etmiş, Kütüb-i Sitte ve Dârimî'nin Sünen'inde bulunan hadisleri 4434 hadiste toplamıştır. Allah dostu seyyid.Bu konuda yapılan önemli bir çalışma da İbnu'l-Esîr'in (H.606) Câmiu'l-Usûl li Ehâdisi'r-Rasûl isimli eseridir. İbnu'l-Esîr, İbn Mâce hariç Kütüb-i Sitte ile Muvatta'da bulunan hadisleri,-mükerrerlerini çıkararak- alfabetik tarzda tertib ettiği kitaplar ve onların alt başlıkları olan bablar halinde tasnif etmiştir. 9523 hadis bulunan bu eser Kütüb-i Sitte adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Kütüb-i Sitte'yi oluşturan kitaplar ve özellikleri:

1. Buhârî ve el-Câmiu's-Sahîh'i: 
Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail el-Buhârî (H. 194-256/M.810-870) 40 yıl süren ilmî seyahatler esnasında toplamış olduğu engin hadis malzemesini 16 yılda tasnif ederek, "el-Câmiu's Sahîhu'l-Müsnedü'l-Muhtasar min Umûri Rasûlillahi (s.a.s) ve Sünenihi ve Eyyâmih" adlı eserini yazmıştır. Hocası İshak b. Rahuye'nin, "Rasûlüllah'ın sahih hadislerini muhtasar bir kitapta toplasanız" tavsiyesiyle hareket eden Buhârî, 600.000 hadis arasında seçtiği 7275 hadisi, 97 kitap ve 3400 den fazla bab'a (alt bölüm) yerleştirmiş, konuları geldikçe aynı hadisi bir kaç yerde daha tekrar etmiştir. Bu nedenle, mükerrerler dışındaki toplam hadis sayısı 3-4 bin civarına inmektedir. Buhârî, tercüme denilen bab başlıklarında konuyla ilgili âyet ve hadislerden iktibaslar yapar, âlimlerin ve bazan kendisinin görüşlerine yer verir, direkt veya endirekt yollarla tercihlerini ihsas ettirir. Tercemelerde verdiği hadis ve haberlerin çoğu muallak (senedsiz veya eksik senedli)tır. Daha önceki hadis mecmualarında pek görülmeyen bu usul Buhâri'ye hastır. Bu nedenle, "Buhârî'nin fıkhı tercemelerindedir" sözü yaygınlaşmıştır. (Yekünü 1341 olan bu tür) muallak hadisler, Buhârî'nin kitabına verdiği isimden de anlaşılacağı gibi, sahih hadislerin dışındadır. Tercümelerde Buhârî'nin verdiği bilgiler, hadislerin ihtiva ettiği fıkhı malumatı kavramada çok faydalıdır. Bütün âlimlerin ittifakıyla hadis mecmualarının ensahihi kabul edilen el-Câmiu's-Sahîh, türkçeye de tercüme edilmiş, mükerrerlerinin çıkarıldığı Tecrid'i de tercüme ve şerhiyle, Diyanet İşleri Başkanlığınca basılmıştır.

Başka bir kaynak :

el-Camiu’s-Sahih’in müellif nüshası günümüze ulaşmamıştır. Günümüzde mevcut Sahih-i Buhari nüshaları, Ali b. Muhammed el-Yunini (ö. 701/1301) tarafından Buhari’nin meşhur talebelerinden el-Firebri’nin nüshasına dayanılarak hazırlanan nüshaya dayanmaktadır. Firebri’nin kendi nüshasını, hocası Buhari’den iki defa dinlediği rivayet edilir.

Başka bir kaynak :

İmam Buhari’nin en önemli beş talebesinden biri Firebri’dir. (ö. 320/932) O, Buhari’den o kitabı almış, o Hamevi’ye (ö. 381/991), o, Davudi’ye (ö. 467/1074), o, Ebu’l-Vakt’e ( ö. 553/1158) o, İbnü’l-Leti’ye (ö. 635/1237) o da Yunini’ye  [Ali b. Muhammed el-Yûnînî’nin (ö. 701/1301) ] nakletmiştir.



Orjinali 6 cilt civarındadır.Küçük olanlar kısaltma( muhtasar) ,uzun olanlar açıklama (şerh)tir.










Sahihi Buhari Eleştiri ve Tenkitleri:

Fuad Sezgin Hoca da şu bilgileri verir:
"Buhari'yi takip eden asırda,1000 talebesinden ancak beş tanesinin sahih ravisi olduğu görülür.Buhari'den bir asır sonra kitabını şerhe yeltenen Hattabi, metnin ancak iki rivayetinden faydalanabilmiştir.Al Firabri,an Nasafi,al Mahamili,an Bazdavi ve an Nasawi rivayetlerinden ilk ikisi erken devirlerde diğerlerini unutturmuştu.VI.asırdan itibaren ,Firabri rivayeti,Buharinin kitabıyla alakalı hemen bütün etüdlerin isnad ettiği yegane tek metin olarak kalmıştı.Ehemmiyetine kanaat ettiğimiz an Nasafi rivayetine,İstanbul kütüphanelerinin sakladığı beşyüz kadar Buhari nüshası içinde rastlayamamış olmamız hüzün vericidir.
Herhalde meşhur altı hadis kitabı arasında Buharinin sahihi,rivayetleri bakımından en çok işlenmiş bulunanını teşkil etmesine rağmen en muğlak olanıdır.Metnin muhtelif rivayetleri arasında mevcut ihtilafın derecesi hususundaki hükümler birbiriyle uzlaştırılamayacak kadar muhteliftir.Abul Walid el Baci, rivayetlerin ciddi şekilde birbirlerinden ayrıldıklarına kani olduğu halde,İbni Hayr al İşbili bunların pek mühim olmadıklarını söyler.
Bugünkü mevcut matbu nüsha, Sahihi Buharinin ravilerinden biri olan El Firabri'nin nüshasından gelen ve dolayısıyla bu nüshanın hususiyetlerini muhafaza eden en eski nüshaların muhassalası mahiyetinde bulunan Yunini edisyonuna dayanmaktadır."
(Fuad Sezgin,Buharinin Kaynakları Hakkındaki Araştırmalar,(AÜİF Yayınları,XIII.,İst,1956,s.168-172)


TC Diyanet İşleri Başkanlığı hadis sitesi Sahihi Buhari diye Diyanet işlerinin konuyla ilgili görüşünede bakabilirsiniz,az bir kısmını :
"Rivayetlere göre Sahîh'i Buhari'den doksan bir kişi dinlemiştir. Bunlar arasında beşi Sahîh'in en meşhur ilk ravileridir: 1. Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b. Matar el-Firebrî, 2. İbrahim b. Ma'kil en-Nesefî, 3. Hammad b. Şâkir en-Nesevî, 4. Mansür b. Muhammed b. Ali el-Bezdevî, 5. el-Hasen b. İsmâ'il b. Muhammed el-Mehâmilî  Sahihin ilk iki rivayeti hariç diğerleri pek itibar görmemiştir. Kaynakların verdiği bilgiye göre en-Nesefî rivayeti el-Firebri rivayetinden daha az kapalı ve zordur, el-Hattâbî, Ebu Nu'aym, el-Humeydî gibi alimler bu nüshayı diğerlerine tercih etmişler, şerh yahut çalışmalarında onu asıl almışlardır. el-Firebri nüshası Buhârî'nin kâtibi Ebu Ca'fer Muhammed b. Ebî Hatim nüshasının nassına dayanan bir asıldandır. el-Firebrî bu nüshayı Buhârî'den 248 de Firebr'de 252 de Buhâra'da iki kere dinlemiştir, bu nüshadan kopya edilen ilk nüshalar arasında önemli ihtilaflar meydana gelmiştir. Ali b. Muhammed b. Abdillah el-Yûnînî, hicri yedinci asrın sonlarında el-Firebrî müshasma dayanan rivayetlerin arasını birleştirmiş ve böylece Buhârî'nin bugün elimizde bulunan nüshasını meydana getirmiştir. Diğer nüshalar bu arada kaybolmuştur. İstanbul kütüphanelerinden birinde bulunan ve Sultan Abdulhamid'in emriyle Mısır'a gönderilen çok eski bir Yûnînî nüshası da kaybolmuştur.  Sahih-i Buhari'nin belli başlı özellikleri arasında en önemlilerinden birisi mukaddimesinin olmayışıdır. "(Bakınız,TC Diyanet İşleri Başkanlığı hadis sitesi,Sahihi Buhari)


Başka bir kaynak:

.... Bununla birlikde Bu ehl-i Sünnet alimleri Buharinin uydurma hadislerini ilk sayfadan son sayfaya kuran karşılaştırarak ve düşünerek okumamışlardır. Eğer bunu yapmış olsalardı, Buharinin uydurma hadislerinin Kurandaki ayetlerden sadece 1/3 açıklamaya çalıştığının farkına varacaklardı. Bu basit bir dille şu demektir. Kuranın tamamını açıklayacak kadar yeterli Buhari hadisi yoktur.Medine Münevvere Üniversitesi tarafından yayınlanan Dr Muhammad Muhsin Khan yazdığı şu kitaptasık sık şu sözler ile karşılaşırsınız. Bu konuda bir hadis yoktur diye. (Sahih Bukhari, Volume 6 – Tafsir of the Quran, translation by Dr Muhammad Muhsin Khan, University Medina Al Munawwara).

Başka bir deyiş ile Buhari Kurandaki 28 sure için herhangi bir hadis kayıt edemediğini kabul etmiştir. Bu basitce Kurandaki 114 surenin yuzde 25 denk gelmekdedir. Hatta geriye kalan hadilserde supheli.






2. Müslim'in el-Câmiu's-Sahîh'i: 
Ebu'l-Hüseyn Müslim b. Haccâc (H.202-261), 300.000 hadis arasından seçerek tasnif ettiği kitabına, "el-Camiu'l-Müsnedü's-Sahîh" ismini vermiş, mukaddimede tasnif metodunu açıklamıştır. Buhârî'nin yaptığı gibi bab başlıklarında bilgi vermemiş, hatta, bab başlığı dahi tanzim etmemiş, sadece "bab" demekle yetinmiştir. Bugün eldeki Müslim nüshalarında bulunan bab başlıkları, eseri şerheden İmam Nevevî'ye aittir. Müslim kitabına, mevkuf ve maktu hadisleri almamış, muallaklara ise çok az yer vermiş, hadisleri konularına göre bölmemiş, hadisi en çok ilgili olduğu yerde nakletmiş, metin ve sened olarak benzerlerini bir arada ve kısaltarak tekrar etmiştir. Allah dostu seyyid.Bu yönüyle Müslim Buhârî'den daha derli topludur. Bu ve benzeri özelliklerinden dolayı bazı âlimler (mesela Mağribliler) Müslim'i Buhâri'ye tercih etmişlerdir. Müslim'in Câmi'i, 54 kitap, 1322 bab, mükerrerler dışında 3033 hadis ihtiva etmektedir. Kadı İyaz ve İmam Nevevî başta olmak üzere pek çok âlim Müslim'i şerhetmiştir. Müslim, sade, metin ve şerhli olarak türkçeye tercüme edilmiştir.











3. Tirmizi'nin Câmi'i:
 Ebu İsa Muhammed b. İsa et-Tirmizi'nin (H: 209-279) Cami'i, es sünen ismiyle de maruftur. Devrin âlimlerinin tetkikine sunuları ve takdir edilen Sünen-i Tirmizi, 46 kitap, 2496 bab ve 4000 hadis ihtiva etmektedir. Hadisçilik açısından Müslim'e, fıkhu'l-hadis (hadislerde bulunan çeşitli hükümler) yönünden de Buhârî'ye ait özellikleri, onlara yakın ölçüde kitabında toplayan Tirmizi, bab başlığı altında hadisleri sıraladıktan sonra şu işlemleri yapar; hadisin sıhhat durumunu (sahih, hasen, zayıf, hasen-sahih, garib...), ravilerin durumunu, varsa seneddeki illetleri, hadisin diğer tariklerini, sahabilerin o konudaki başka rivayetlerini, bu hadislerle ulemânın nasıl amel ettiğini, ittifak ve ihtilaflarını... açıklar. Hadislerden istifade için çok faydalı olan bu açıklamalar onları, amel edilebilir hale getirir. Tirmizi üzerine de pek çok şerh yazılmış ve eser türkçeye tercüme edilmiştir.



4. Ebu Davud'un Sünen'i: 
Ebu Davud Süleyman b. Eş'as es-Sicistânî'nin (H: 202-275) kitabı, ahkâmla ilgili hadislerin tasnif edildiği Sünen türünün en güzel örneğidir. Kitabına, 400.000 hadis arasından seçtiği 4000 hadisi aldığını, bunların da dört hadiste özetlenebileceğini belirten Ebu Davud; sahih, hasen, leyyin ve amel edilebilir derecedeki zayıf hadisleri Sünen'ine aldığını söyler. Kitabında zayıf hadislerin mevcudiyetini kabul eden Ebu Davud, muhaddislerin ittifakla terkettikleri herhangi bir hadisi Sünen'ine almamıştır. 40 kitaptan oluşan Sünen'e pek çok şerh yazılmış, eser türkçeye de tercüme edilmiştir.



5. Nesâî'nin Sünen'i:
 Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesâî (H: 215-303), sahih ve zayıf hadislerden derlediği es-Sünenü'l-Kübrâ'sını istek üzerine, sadece sahih hadisleri almak üzere ihtisar etti ve bu yeni eserine el-Müctebâ adını verdi. Allah dostu seyyid.Kütüb-i Sitte içinde Nesâî denince, işte bu Müctebâ kasdedilir. Sünenler içinde en az zayıf hadis ve cerhedilmiş ravisi olan mücteba, Sahihayn'dan sonra üçüncü kitap olarak kabul edilir. Nesâî, hadisler arasındaki çok küçük rivayet farklarını dahi göstermiş ve rical tenkidinde büyük bir hassasiyet göstermiştir. 51 kitap ve yaklabıh 2400 babtan oluşan Müctebâ, türkçeye çevrilmiştir.




6. İbn Mâce'nin Suneni:
 Ebu Abdullah Muhammed b. Yezıd el-Kazvînî'nin (H: 209-273) Sünen'i, 37 kitap, 1515 bab ve 4341 hadis ihtiva eder. Bu hadislerin büyük bir çoğunluğu, diğer beş kitapta (usûli hamse) mevcuttur veya sahih ve hasen durumundadır. ibn Mâce'deki hadislerin 613 ünün isnadı zayıf, 99 unun isnadı ise, yok hükmünde veya münker ya da yalanlanmıştır. Bilhassa, şahıs, kabile ve şehirlerin faziletleriyle ilgili hadislerin çoğunun uydurma olduğu söylenmiştir. Ancak, VI. asırdan sonra Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı olarak kabul edilen İbn Mâce, tertibi, tekrardan uzak ve kısa olusu ile oldukça değerlidir. Muhammed Fuad Abdülbâkı tahkikiyle yapılan baskı, pek çok ilmî kolaylıklar sağlamış, eserdeki zayıf yönlere işaret edilmiştir. Bu baskı esas alınarak Sünen, şerhi de yapılmak suretiyle türkçeye çevrilmiştir.



DİĞER HADİS KİTAPLARI:

1. İMAM MALİK'İN MUVATTA'SI:
Ebu Ca’feri’l Mansûr kendisinden Müslümanların faydalanması için sahih hadisleri bir kitapta toplamasını ister. Halife’nin bu isteğini yerine getiren İmam Malik, eserini Medineli 70 kadar fakihe gösterir, onlar da kabul edince eserine ‘beğenilen’ ve ‘kullanışı kolay’ anlamına gelen ‘el-Muvatta’ adını verir.

Muvatta’nın önemli bir özelliği, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) hadisleri yanında sahabe ve tabiîne ait söz ve fetvalara da yer vermesi. Onu önemli kılan bir diğer husus ise İmam Malik’in naklettiği hadis ve haberlerin hepsinin kaynağının Medineliler olması. Allah dostu seyyid.Çünkü İmam Malik, Medine’yi sünnetin kaynağı olarak görür ve ilim almak için Medine’nin dışına hiç çıkmaz.

Muvatta’yı İmam Malik’ten otuzdan fazla talebesi rivayet eder. Bu nüshalardan en meşhuru Yahya İbnu Yahya el-Leysî el-Masmûdî’ye ait. Yahya İbnu Yahya bu nüshayı Malik’ten, öldüğü yıl içinde dinler. Günümüzde, Muvatta denilince bu nüsha kastedilir ve yeni Muvatta’lar bu nüshadan çoğaltılır.

Başka bir nüsha, İmam Azam’ın meşhur talebesi Muhammed İbnu’l-Hasan eş-Şeybânî’ye aittir.
Eser Hz. Ömer'in sertliği , İbni Abbbas'ın ruhsata kaçan yaklaşımı,İbni Mesud'un şazz (kendinden başka ravisi olmayan) yaklaşımı arasında orta bir yol tutar.

Bu kitabın bir hadis kitabından ziyade fıkıh kitabı olma özelliği onu Kütübü sitte içinde sayılmamasına neden olmuştur.Güvenirliği konusunda bir itiraz yoktur.

Rivayete göre İmam Malik önce on bin hadis ihtiva eden bir kitap oluşturdu. Ancak her yıl kitabını yeniden gözden geçirerek bazı hadisleri çıkarıyordu. Sonuçta elimizdeki, 1720 hadis ihtiva eden eser kaldı.İ-mam Malik'in Muvatta'ı konulara göre (ale'l-ebvab) tasnif edilmiş hadis kaynakları arasında yer almaktadır. Ancak cami'ler grubuna girecek kadar kapsamlı değildir. Sünen'ler gibi sadece fıkhi konulara da münhasır kılınmamıştır.

Not: İmam Malik ünlü tarihçi ibni İshak için Yahudi rivayetlerinden dolayı(Kureyza olayı vb.) Decallalerden bir deccaldir demiştir.Bu konularla ilgili sözlerine güvenilmez diyor.(Teshubü teship/İbni Hacer).





Eleştiri: 
Muvatta´da sayısı 61´i bulan munkat´ı hadîsler vardır. İmâm Mâlik bunları "ani´s-sika" veya "belağanî" (yani "güvenilir kişiden" "bana ulaştığına göre") diyerek kaydeder, senedi eksik bırakır. Bu çeşit hadîslere belâğ (veya cemi´ şekliyle belâğât) denir.Allah dostu seyyid. Elbette senette noksanlık, hadîslerin zayıflığına delalet eder. Bu sebeple Muvatta´yı bir bütün olarak "sahîh" kabûl etmek zorlaşır. Fakat, İbnu Abdilberr bu munkatı hadîsleri diğer hadîs kitaplarında araştırınca dördü hâriç hepsini senetli olarak bulmuştur. Geri kalan dörd hadîs hakkında Şeyh Sâlih el-Füllânî: "İbnu´s-Salâh, müstakil bir te´lifte bu dört hadîsi senetli olarak göstermiştir, bu benim yanımda kendi hattıyla mevcuttur" diye bir açıklama yapmıştır. Ancak senedini kaydetmemiştir.









2. HEMMÂM İBN MUNEBBİH HADİS SAİFELERİ:

Ebû Hureyre'den (r.a.) duyduğu hadîs-i şerîfleri bir kitapta topladı.Ne zaman doğduğu bilinmeyen Hemmâm bin Münebbih hazretlerinin hayatının diğer safahatı hakkında kaynaklarda fazla bilgi verilmiyor. Ancak ba'zı gazalara katıldığı, ticâretle uğraştığı ve sefer dönüşlerinde kardeşi Vehb bin Münebbih'e kitaplar getirdiği ve 131 veya 132 (m. 750) senesinde vefât ettiği rivâyet edilir.


Yazılı ilk hadisler olduğu iddası vardır.El yazmalarının  Şam'da olduğu söylenmektedir ve M.Hamidullah tarafından baskısı yapılmıştır. 130 civarında hadisten oluşmaktadır.


Başka bir kaynaktan alıntı:
Ebû Hureyre’nin de hadis sahîfeleri vardı. 138 hadis içeren ilgili sahifelerden biri, talebesi Hemmâm b. Münebbih tarafından yazılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Bu sahîfenin Ebû Hureyre’nin es-sahîfetü’s-sâdıka diye isimlendirdiği sahife olması muhtemeldir.



3.ABDÜRREZZÂK B. HEMMÂM : EL-MUSANNEF:
İmam Ahmed’in hocası olan Yemenli büyük hadis alimi . Abdurrazzâk İbn Hemmâm İbn Nâfi’ el-Hımyerî, hicretin 126 (M. 743) ncı senesinde San’a da doğmuştur.Ömrünün son dönemlerinde kör olmuştur. Abdurrazzâk, 211/827 senesi Şevval ayının ortalarında, 85 veya 86 yaşla­rında iken Yemen’de vefat etmiştir.

Ma’ıner İbn Râşid (ö. 154/770), İbn Cüreyc (ö. 149/766), Ubeydullah b. Ömer (ö. 147/764), Abdullah b. Sa’id b. Ebî Hind, Sevr b. Yezid (ö. 153/770), el-Evzâ’i (ö. 157/774), Süfyan es-Sevrî (ö. 161/777), Malik b. Enes (ö. 179/795), Süfyan b. Uyeyne (ö. 198/813), Abdulah b. İsa, Hemmâm b. Nâfi’, Hişam b. Hasan (ö. 148/765), el-Müsenna b. es-Sabah, Haccac b. Ertat (ö. 149/766), Zekeriyya b. İshâk, Ikrime b. Ammar ve diğer pek çok zevattan ilim almış ve rivayette bulunmuştur.

Kendisi bir ilim hazinesi olduğundan, pek çok kimse ona gelmiş ve ondan ilim almışlardır. İşte onlardan bazıları: Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855), Yahya b. Ma’in (ö. 233/847), İshâk b. Rahaveyh (ö. 238/852), ez-Zuhfî (ö 258/872) er-Rimâdî (ö. 265/878), Abd b. Humeyd (ö. 249/863), Muhammed b. Râfi1 (ö. 245/859), Mahmûd b. Gaylân (ö. 239/853), Ali b. el-Medînî (ö. 234/848), Seleme b. Şebib (ö. 294/906). Şeyhlerinden olmasına rağmen, Süfyan b. Uyeyne ve Ma’ıner b. Süleyman bile ondan rivayet etmiştir. 
Hz Ali’ye sevgi beslediği ve Hz. Muavıye’den hoşlanmadığından, onu Şiîlikleitham edenler ortaya çıkmışsa da, Ahmed b. Hanbel, ondan bu hususu teyid edecek bir şey işitmediğini, söylemektedir.
Abdurazzâk’ın zayıf bir kimse olduğuna dâir haberler de mevcuttur.Allah dostu seyyid. Onun, el-Vâkıdî’den daha yalancı bir kişi olduğu söylenmektedir.

Abdurrezzak b. Hammam'ın tefsirinin bulunduğu yer,  Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İsmail Saip Sencer Koleksiyonudur. Kısacası bu eser İstanbul'da değil, Ankara'dadır.

Onun “et-Musannaf fi’l-Hadis” adlı eserinin, İstanbul Murad Molla Kütüphanesinde No. 596-600 da kayıtlı bulunduğu zikredilir. Yine ez-Zehebi’nin “Târihul-İslam” adlı eserinin 123b nin kenar haşiyesinde, Abdurrazzâk’ın “es-Sünen” ismindeki musannafının 50 küsur cüz olup, üç ciltte toplandığı belirtilmektedir.

Eski tefsir literatürünü bize nakleden et-Taberi, Abdurrazzâk’ın bu tefsirinden bol bol İstifade etmiştir. et-Taberi, bu tefsirin büyük bir kısmını el-Hasan b. Yahya vasıtasıyla nakletmektedir. Zamanımıza kadar intikal eden bu tefsirin -bugünkü imkânlar dahilinde -iki nüshası bilinmektedir.
Birincisi, Brockelmann’ın “Arap Edebiyatı Tarihi” adlı eserinin Supp! I. 333 de ve Ahmed Halil’in “Neş’etu’t-Tefsir fi’l-Kutubi’l-Mukaddeseti ve’l-Kur’ân” (s. 44) adlı eserinden, bu nüshanın “Dâru’l-Kutubi’l-Mısriyye” de No. 242 de bulunduğunu, bir cild olup, Kur’ân-ı Kerîm’i re’yle tefsir etme hakkında bir mukaddime ihtiva ettiğini öğreniyoruz. Mısır’daki bu nüshanın 724 tarihinde istinsah edilmiş olduğunu, Prof. Zeki Veiidi Togan tarafından yazılan bu eserin tanıtımından öğrenmekteyiz.
İkinci nüsha, Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi, İsmail Sâib Sencer kolleksiyonunda 4216 numarada bulunmaktadır. Eser, 110 varak olup, her sahife 27 satırdan ibarettir. 250×175, 210×135 mm. ebadındadır. Mağribi hattiyledir. İstinsah tarihi zikredilmiyorsa da, diğer nüshaya nisbetle daha eski olduğu anlaşılmakadır. Eserde, Mukaddime, Fatiha Sûresi ve Bakara Sûresi’nden 142. âyete kadar olan kısım noksandır. Prof. Zeki Veiidi Togan diğer sûrelerin tamam olduğunu söylüyorsa da (yukarıda adı geçen dergi) tetkikimizde Muavvezetân sûrelerinin de eksik olduğu anlaşılmıştır.
Abdurrazzâk’ın bu tefsiri, kısa ve vecizdir. Bütün âyetler sıra ile tefsir edil­memektedir. Sûreierin tertibi, bu gün elimizdeki mushaflarda olduğu gibidir. Son taraflardak kısa sûreler, ekseriya başlangıç âyetiyle   isimlendirilmişlerdir.

«Sünen»lerden, mevkuf ve maktu haberleri ihtiva etmesiyle ayrılan Musannef türünün bize kadar ulaşabilmiş bir-iki örneğinden birini teşkil eden Ab­durrezzâk1 in Musannef i, ilk kez 1390/1970 yılında el-Meclisu'1-ilmî tarafın­dan 11 cilt halinde, Habîburrahman el-A'zamî'nin tahkik ve tahrici ile neşredil­miştir.

Abdurrezzâk'm Musannef inin neşri ile elde mevcut hadis musannefâtımn en eski örneğim teşkil eden Ma'mer b. Bâşid'in el-Cami 'i de ilim dünyasına ka­zandırılmıştır. Çünkü el-Musannefin X. cildinin 379 sahifesinden XI. cildin so­nuna kadar Ma'mer'in Cami 'ine aittir.

el-Müsannef in en kâmil yazma nüshası olan Murad Molla Kütüphanesi 596'daki nüs­ha esas alınarak yapılan neşr, Kitâbu't-tahare ile başlamakta, Kitâbu'l-ferâiz veKitâbu Ehli'l-Kitâbeyn ile son bulmaktadır. Bundan sonra da Kitabu'l-Ca-mi' başlamaktadır.

el-Musannef in râvisi (muhtemelen), îshak b. İbrahim ed-Deberî (285/898) dir (bk. Sezerât, II, 190)



4.EBU UBEYD EL KASIM BİN SELAM EL HARAVİ :GARİB EL HADİS









5. İMAM AHMED BİN HANBEL'İN SÜNEN'İ:

Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Hanbeli mezhebinin kurucusu. Künyesi, Ebu Abdullah’tır. Babası Mervli olup, ismi Muhammed bin Hanbel’dir. Ahmed bin Hanbel, 780 (H. 164)de Bağdat’ta doğdu, 855 (H. 241)te aynı yerde vefat etti ve Bab-ı Harb Kabristanına defnedildi.


Ahmed İbnu Hanbel´in en hacimli, en meşhur eseri Müsned´idir. Müsned tarzında yazılmış bulunan pek çok hadîs kitabı içerisinde de en çok şöhrete erişen Ahmed İbnu Hanbel´in müsnedidir. El-Müsned denince bu kastedilir.






Eleştiri :
İmam Ahmed, bir mezhep imamı olmaktan öte, bir hadis derleyicisidir. “Müsned” adlı hadis kitabında 40 bin kadar hadis vardır. Sahih-i Müslim’de tekrarlarıyla beraber 7275 hadis olduğu ve tekrarlar çıkarıldığında 3033 hadis kaldığı düşünülürse, İmam Ahmed’in ne kadar çok hadis derlediği kolayca anlaşılır. Oğlu Abdullah’tan yapılan rivayete göre, babası “Müsned”i hadiste imam kitap olsun diye yazmış, öyle ki “Müsned”i İnsanlar Peygamber Aleyhisselam'ın Hadislerinde ihtilaf edince ona müracaat etsinler amacıyla kaleme aldığını belirtmiştir. Allah dostu seyyid.Ayrıca “Müsned” bizzat İmam Ahmed tarafından kaleme alınmış olmayıp, bıraktığı dağınık cüz müsveddelerinden ölümünden sonra oğlu Abdullah tarafından kitap haline getirilmiştir. Bugün şu iddia edilmektedir ki, Müsned’teki hadisler İmam Ahmed tarafından rivayet edilen hadisler olmayıp, oğlu Abdullah’ında ilave rivayetlerini içermektedir. Çok tenkide uğramış olan bu rivayetler için oğlu Abdullah’tan şöyle nakledilmektedir: “Abdullah anlatıyor:" Babama Rıb’i b Hıraşın Huzeyfe’den rivayet ettiği Hadise ne dersin? dedim." Abdülaziz b. Ruvâdın rivayet ettiğimi dedi? Evet, dedim. Hadisler ona aykırı, dedi. Sen onu Müsned’e aldın, dedim. Ben Müsned’te yaygın olanları toplamayı hedef aldım. Eğer bana göre sahih olanları kastetseydim, bu Müsned’te az bir şey rivayet etmiş olurdum...” (Kaynak, Muhammed Ebu Zehra, Ahmed İbn-i Hanbel Sayfa 200 Hilâl Yayınları 1984 ). Böylece Müsned’in yazılmasında dikkate alınan husus sahih hadisler olmayıp, yaygın olarak rivayet edilen hadisler olduğu, dolayısıyla mevzu hadislerde içerdiği bizzat İmam Ahmed tarafından ifade edilmiş olmaktadır.








6. SAİD BİN MANSUR’UN SÜNEN’İ:

Ebû Osman Said bin Mansur bin Sûbe el-Mervezî (v.227 / 841) tarafından Mekke’de telif edilmistir. Eser çok miktarda mu’dal, munkatı ve mürsel hadis ihtiva etmektedir (Kettânî, 1994: 27). Eser, Hz. Peygamber’in ahkâma dair hadislerinin yanı sıra sahabe devrindeki günlük hayatın çesitli meseleleri hakkında diger kaynaklarda yer almayan bilgileri de ihtiva etmesi bakımından önemlidir (Kandemir, 1997: XV, 50).
Tamamı zamanımıza kadar ulasamamıs olan eserin el yazması olarak günümüze ulasan tek cildi stanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nin Köprülü Bölümü’ndedir. Bu cilt Habibürrahman el-A’zamî’nin tahkikiyle, Hindistan’da nesredilmistir (Kettânî, 1994: 27).


7. DÂRİMÎ’NİN SÜNEN’İ:

Ebû Muhammed Abdullah bin Abdurrahman bin Fadl bin Behram bin Abdussamet ed Dârimî et-Temîmî es-Semerkandî (v.255 / 868) tarafından telif edilmistir.
Eserin, diger sünen kitaplarından farklı olarak, kendisine has bazı özellikleri vardır.Bunların basında 129 sayfa tutarındaki mukaddime kısmı yer alır. Bu bölümde cahiliye dönemine ait haberlerden tutun da Hz. Peygamber’in hayatı ve ahlakı ile ilgili haberlere, hadis kitabeti ve ilmin fazileti ile ilgili çok sayıda hadise yer verilmistir (Dârimî, 1992: 1-129).
Eser, kendisine özgü ve gerçekten kıymetli mukaddimesi dısında, taharetten vasiyete kadar uzanan fıkhî bölümleri, fıkıh kitaplarındaki sıralanıslarına uygun biçimde ihtiva etmektedir.

Müellif, eserin son kitabını Kur’ân-ı Kerim’in faziletlerine ayırmıs, bu bölümde Kur’ân ögrenmenin ve onu baskalarına ögretmenin faziletlerinin yanı sıra bazı surelerin digerlerine oranla daha faziletli olduklarına dikkat çekmistir. Yirmi üç kitaptan olusan eserde 1403 bab baslıgı altında 3500 kadar hadis yer almaktadır (Dârimî, 1992: 1-129).
Dârimî’nin Sünen’ini digerlerinden farklı kılan bazı özellikleri daha vardır; O, bir kısım hadislere notlar eklemis ve o konu ile ilgili olarak kendi görüsünü belirtmistir.Allah dostu seyyid. Bazı hadislerin ravileri hakkında bilgiler vermis ve ravileri tenkit süzgecinden geçirmistir. Ayrıca bazı hadislerin de rivayetleri arasındaki farklara isaret etmistir (Yardım, 1997: II, 90).
Dârimî’nin Sünen’i mevsuk bir hadis kitabı olarak kabul edilmis ve bazı muhaddislere göre Kütüb-i Sitte’nin altıncı kitabı olmaya layık görülmüstür ( bn Salah, 1986: 38). Eser Hindistan’da hicri 1293, 1309, 1337, 1349 senelerinde iki cilt halinde birkaç defa basılmıstır. Bildigimiz kadarıyla en son olarak tahkikli bir nesri, 1386 senesinde Medîne-i Münevvere’de Abdullah bin Hâsim Yemânî tarafından yapılmıstır (Yardım, 1997: II, 91).


8. DÂREKUTNÎ’NİN SÜNEN’İ:

Eser Ebû’l-Hasen Ali bin Ömer ed-Dârekutnî (v.385 / 995) tarafından telif edilmistir.
Tasnif devrinin Kütüb-i Sitte’den sonraki döneminde vücuda getirilen önemli sünen kitaplarından birisidir (Ugur, 1996: 291).
Dârekutnî, Sünen’inde mevsukiyetine inandıgı hadisleri degil, illetli hadisleri biraraya getirmeye, hadislerin çesitli isnat ve rivayetlerini vermeye gayret etmistir. Örnegin kitabının ilk hadisi olan “Su iki kulle miktarına ulasırsa pislik tutmaz.” seklindeki hadisin bes degisik rivayetine ait kırk farklı isnadını zikretmistir (Çakan, 1996: 101).
Dârekutnî’nin Sünen’i rivayet teknigi itibarı ile her ne kadar Kütüb-i Sitte çapında mevsuk addedilmemisse de onlardan çok da asagı degildir. Eser önceki dönemde telif edilen bazı sünen kitaplarında oldugu gibi, kendi sahası dısındaki konulara yer vermemis, sadece önemli fıkhî meselelere ait rivayetleri ihtiva etmistir (Yardım, 1997: II, 91).
El yazması nüshalardan birisinin stanbul Nûru Osmaniye Kütüphanesi 829 numarada kayıtlı oldugu Sünen, ilk defa hicri 1306 yılında Hindistan’ın Delhi eyaletinde basılmıstır.
Daha sonra 4 cilt halinde Ebûttayyip Muhammet Semsü’l-Hak el-Âzîmâbâdî (v.1315)’nin “et Talîku’l-Mugnî ale’d-Dârekutnî” isimli eseri ile birlikte basılmıs bulunmaktadır. Daha sonraki zamanlarda Seyyid Abdullah Hâsim Yemânî’nin tahkikiyle 1386 yılında Kahire’de de basılan eserin çesitli baskıları günümüze kadar uzanmaktadır (Kettânî, 1994: 28).



9. BEYHÂKÎ’NİN SÜNEN’İ:

Eser, meshur hadis hafızı ve seyhi Ebûbekir Ahmet bin el Hüseyin bin Ali bin Abdullah bin Musa el-Beyhâkî (v.458 / 1065) tarafından telif edilmistir.

Beyhâkî, hayatında en çok hadisle mesgul olmustur. Eserlerinde hadisle fıkhu’l- hadisi birlikte islemis, hadislerde yer alan illetleri, sıhhat ve zaafları göstermis, hadisler arasındaki ihtilafları te’lif etmeye çalısmıstır (Dehlevî, 1997: 103).

Beyhâkî’nin yasadıgı asır slami eserlerin olgunluk dönemine rastlar. Zira o, tasnif döneminin son simalarından birisidir. Böyle bir dönemde yetismesi kendisine büyük avantajlar saglamıstır. Belki de bu avantajların en önemlisi, baslangıçtan kendi zamanına kadar olan sürede meydana getirilen eserleri toplu halde tetkik edebilme avantajıdır.
Böylesine önemli bir avantaj Beyhâkî’nin daha hacimli ve metodik eserler vermesine zemin hazırlamıstır (Yardım, 1997: II, 93).

Beyhâkî’nin umumi planı ve metodu açısından orijinal bulunan en meshur eseri “Sünenü’l-Kübrâ” dır. Bilinen hadis kitaplarındaki hadislerden çok daha fazla hadis ihtiva etmesi, Buhârî ve Müslim’in eserlerinde yer alan hadisleri verirken durumu açıklaması, hadis ve rical degerlendirmelerine ait nakillere sıkça yer vermesi, fıkhî meseleleri açıklarken konu ile ilgili ayet ve hadisleri delil olarak zikretmesi, bab baslıklarıyla bu baslıklar altında zikredilen hadislerin uyumlu olması, sahabe, tabiin ve daha sonraki dönemde yasayan imamların görüslerine de yer vermesi “Sünenü’l-Kübrâ” nın önemli özelliklerindendir(Çakan, 1996: 103).

Eser lk kez 1344 yılında Haydarabat’da 10 büyük cilt halinde basılmıstır. Bu baskının sayfa altlarında bn Türkmanî diye meshur olan Hanefî Alim Alaaddin bin Ali bin Osman el-Mardînî (v.745 / 1344) tarafından telif edilen, bir bakıma serh niteligi tasıyan ve Beyhâkî’yeolan itirazlarını da dile getirdigi “el-Cevherü’l-Nakiyy Fi’r-Reddi Ale’l-Beyhâkî” adlı eser yer almaktadır.


ŞİA HADİS KAYNAKLARI

Kitaplarındaki hadislerin Ehl-i Beytin, cedlerinden rivâyet edilmiş olduklarını iddia etmektedirler. Yani, kendilerince bir hadisin kabul görmesi için o hadis senedinin, Örneğin: Sâdık, Bâkır’dan, o, babası Zeyn’ül-Abidin Ali’den, o, babası Huseyn-i Sıbt’tan, o babası Emir’ül-Mü’minin’den, o da Hazret-i Resûlullah’dan (Sallâllahu aleyhi vesellem) rivâyet ederse kabûl ederler. Allah dostu seyyid.Böylece Ehlisünnetin, sahabe yoluyla gelen hadislere uyma iddiasına karşılık, İmâmiyye, Ehlibeyt İmamları yoluyla gelen hadislere uyduklarını iddia etmektedirler.


ŞİA HADİS KİTAPLARININ ORTAYA ÇIKIŞI:
Hicri 329/940 yılına gelindiğinde Şiâ’da daha önemli bir gelişme yaşandı. Dördüncü sefir Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed es-Sâmarrî (ö. 329/941)’nin ölümüne kısa bir süre kala İmam kendisine, altı güne kadar dünyasını değiştireceğini, işlerini düzene koymasını, yerine kimseyi tayin etmemesini ve Allah izin vermedikçe zuhur etmeyeceğini bildirdi. [Tûsî, Ğaybe, s. 395.] Samarrî’nin vefatıyla Büyük Gaybet başladı.
 İmamla Şiîler arasında irtibat kopunca Ehl-i Sünnet’te olduğu gibi Şîa’da da nass dönemi bu şekilde kapanmış oldu. Böylece Şîa’da yeni bir tartışma başladı. İmam’ın Gaybet’inde onun görevlerini kim üstlenecek. Daha İmam’ın, Küçük Gaybet’te iken İshak b. Yâkub’a cevap olarak ikinci sefîr’i vâsıtasıyla göndermiş olduğu emirde ifade ettiği, “yeni ortaya çıkan olaylarda, bizim ahbârımızı rivâyet edenlere mürâcat ediniz; çünkü onlar, benim sizin üzerindeki hüccetimdir ve ben de Allah’ın hüccetiyim”  [  Şeyh Sadûk Ebû Cafer Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Musa b. Bâbuveyh el-Kummî, Kemâlu ’d- Dîn ve Temâmu ’n-Ni’me, Kum 1395, II, 483. ]  sözünden hareketle ortaya çıkan problemlerin İmamların Ahbârı ile çözülebileceğini iddia edenler, daha önce İmamlardan yapılan nakilleri bir araya getirmeye başladılar.

Böylece İmamiye Şiası’nın dört temel hadis kitabının ikisi Kuleynî (ö. 328/939)’nin el-Kâfî ve Şeyh Sadûk (ö. 381/991-2)’un Men LâYehduruhu’l-Fakîh adlı eserleri bu dönemde ortaya çıktı.

ŞİA HADİS KAYNAKLARI:
1. EL KÂFÎ (  USÛL , FURÛ-U VE RAUDA 3 bölüm  ):
 EBÛ CAFER MUHAMMED KULEYNÎ
2. MEN LÂ YAHDURUHU’L FAKÎH: 
EBÛ CAFER SADÛK KUMMÎ (ŞEYH SADUK)
3. TEHZÎB- UL AHKAM: 
EBÛ CAFER MUHAMMED B. HÜSEYİN TÛSÎ
4. İSTİBSÂR: (El-İstibsâr fî ma’htulife mine’l Ahbâr)
EBÛ CAFER MUHAMMED B. HÜSEYİN TÛSÎ


YUKARDAKİ DÖRT KAYNAK İÇİN “KÜTÜB-Ü ERBEA” (TEMEL DÖRT KAYNAK ESER) DENİLİR.
  

5. BİHÂRU’L ENVÂR: ALLEME MUHAMMED BÂKIR MECLİSÎ
6. VESÂİLÜ’Ş ŞÎA: ALLÂME HURRU’L ÂMÛLÎ
7. NEHCÜ’L BELÂĞA (HZ. ALİ’NİN HUTBELERİ): SEYYİD RADIYY
8. TUHAFU’L UKÛL: HASAN B. ALİ HARRÂNÎ
9. SEFÎNETÜ’L BİHÂR: ŞEYH ABBAS KUMMÎ
10.EL-VÂFÎ: FEYZ EL-KÂŞÂNÎ (1091/1680)
11. MÜSTEDREKÜ’L VESÂİL: ŞEYH ABBAS NÛRİ ...VB.






KUTUBU ERBAA:(4 kitap)
1. EL KAFİ:
USUL-U KAFİ :
Şianın Sahihi buharisi sayılır.İlk hadis kaynaklarıdır.
 Kuleyni (Sigatu'l-İslâm Ebu Cafer Muhammed b. Yakub b. İshak el Kuleynî) : (ö. h:329/941)


İmamlarının on birincisi İmam Hasan Askerî (a.s) döneminde Rey Şehri'nin 38 km. uzaklığındaki Kuleyn Kasabası'nda doğdu.Kufe ve Bağdatta ilim tahsil etti ve yaydı. H.329 da Bağdatta öldü.70 yıl yaşadığı söylendiğine göre doğum tarihi H.259 olur.Kütübü sitte yazarlarından 40-50 yıl küçüktür.Ünlü tefsirci Kummî’nin öğrencisidir.


İçerik: Hadisleri 8 ana başlık altında derlediği bir kitaptır. Bölümlerden ilki akıl ve cehalet, ikincisi ilmin fazileti, üçüncüsü tevhid, dördüncü de huccetttir.Allah dostu seyyid. Arapça'da delil anlamına gelen bu bölümde Hz. Ali'nin nass ve tayinle belirlenmiş meşru imam olduğunu hadis rivayetlerine dayanarak kanıtlamaya çalışır. Usul-u kafi'nin bu dört bölümü içeren ilk cildinin, zamanında Hüseyin Hatemi'nin de yardımlarıyla Vahdettin İnce ve Hamid Turan tarafından çevrilmiş bir türkçe tercümesi bulunmaktadır.

Not: Araştırmacılar el-Kâfî'’ de bulunan yaklaşık 16199 rivayetten 5072 tanesi sahih, 144’ü hasen, 1128 tanesi muvassak, 302 tanesi kavî ve 9480 tanesinin ise zayıf olduğunu bildirmektedirler.








ELEŞTİRİ :
Ebû Ca’fer Muhammed b. Ya’kuub-i Küleyni (H.328 veya 329, M.939 Bağdat’ta Vefat) ye ait “el-Kâfi fi İlmi’d-Din” veya “Kafi” isimli hadis kitabında 16199 hadis bulunmaktadır. Kitabını Usûl ve Fürû’a dair iki bölüme ayırmıştır.

Kitap iki cilttir:
İlk cildine( I-VII. Bâblar bulunur) el-Usûl mine’l-Kafi;
İkinci cildine (VIII-XXX. Bâblar bulunur) da el- Fûrû’mine’l-Kafi denir.
Ehlisünnette Buhari ne ise Şia’ İmamiyye de de Küleyni odur. 

İddia ettiklerine göre Gaybet-i Suğra zamanında yani Mehdinin küçük gizlenme döneminde Küleyni’nin “Kafi” isimli eseri, Mehdiyle irtibatta olduklarını iddia ettikleri dört sefir tarafından Mehdiye arz edilmiş ve Mehdi’nin bu Kitab için  "Kâfi, Şiamıza kafidir" dediğini rivayet etmişlerdir. Bundan da çok önemli bir husus ortaya çıkmaktadır. Öyle ki, Mehdi tarafından onaylanmış ve içerdiği hadis senetleri Ehlibeyt’e dayalı olan “Kafi” adlı hadis külliyatının her hadisi, kendisini Şia’ İmamiyye mezhebine mensup gören herkesi kesin olarak bağlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Her ne surette olursa olsun bu hadislere aykırı söz söyleyen kimse, kendisini Şia’ İmamiyye mezhebinin bir ferdi olarak saysa dahi, tam anlamıyla Şia’ İmamiyye mezhebinin bir ferdi olmayıp, söylemiş olduğu aykırı söz yalnız kendisini bağlamakta olup, bu sözüyle Şia İmamiyye mezhebinin dışına çıkmış olur. Yani eleştiri yapanın eleştirisi yalnız kendisini bağlar, Mehdinin onayladığı hadisleri eleştirmekle de Şia İmamiyye mezhebinin dışına çıkmış olur.

Usulu kafide diğer yazanlar için bknz:
http://islamdamezhepler.blogspot.com.tr/2015/02/sunni-mezheplerle-sia-arasindaki-tum.html#more

el- Kuleyni (ö. 329/941)nin “el-Usul Mine’l-Kafi” isimli kitabında:
“Ca’fer-i Sâdıktan rivâyet edilen bir habere göre “Cebrâil’in Hz. Muhammed’e getirdiği Kur’ân, 17.000 âyet idi” denilmektedir. Bu habere göre Kurân’ın büyük bir kısmının zâyi edilmiş olacağı intibâı verilmektedir. Şii anlayışına göre bu kaybolan kısım Ehl-i Beyt indinde muhafaza edilmektedir.” (Tefsir Tarihi, Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu C.1 Sayfa 422 “Alıntısı, el-Kâfi IV. 446.” Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 1988. )

“el-Kuleyni, Ebû Abdillah’a bir söz atfeder. Allah dostu seyyid.Uydurma olduğu açıkça belli olan bu uzun söze göre güya Peygamber (S.A.V). Ali’ye bir kapı öğretmiş ki. Her kapıdan bin kapı açılırmış. Ali evlâdında, el-Câmi’ denilen, Hz. Peygamber’in arşını ile yetmiş arşın uzunluğunda, Peygamber tarafından Ali’ye yazdırılmış bir sahife varmış. Bu sahibede helâl, harâm ve insanların muhtaç olduğu her şey yazılı imiş. Bir de Hz. Fâtıma’nın Mushaf’ı varmış ki, bu günkü Mushaf’ın üç misli büyüklüğünde imiş ve onda bu günkü Mushaf’tan tek kelime dahi yokmuş.”

“Daha garibi de var: Allah’ın Resûlü vefat edince, Fâtıma çok ağlamış, onu teselli etmek için bir melek onunla konuşuyormuş. Fâtıma bunu Ali’ye şikâyet etmiş, Ali demiş ki:
- Meleğin geldiğini hissedince bana söyle. Nihayet Fâtıma meleğin geldiğini Ali’ye söylemiş. Emiru’l - Müminin (Ali) melekten duyduğu her sözü yazmış. İşte o sözlerden bir Mushaf meydana gelmiş. Yalnız bu Mushaf’ta helâl ve harâma dâir bir şey yokmuş da gelecekte vuku bulacak olaylar varmış.” (Tefsir Tarihi, Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu C.1 Sayfa 423-424. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 1988. )

“Peygamber (a.s.) hasta döşeğinde yatarken Ali’ye (r.a.):
- Ali, dedi. Kur’an döşeğimin altında sayfalar, ipek ve varaklar üzerinde bulunmaktadır. Onları alın toplayın. Yahûdilerin Tevrât’ı zâyi ettikleri gibi, siz de Kur’an’ı zâyi etmeyin.
Ali gidip, Kur’an’ı sarı bir örtü içine doldurdu, evine götürüp üzerine mühür vurdu, “bunu derleyip bir araya getirmedikçe abamı giymeyeceğim” dedi. Kapısına biri gelse onu karşılamak için abasız çıkardı. Nihayet Kur’an’ı derledi. Derledikten sonra insanlara çıkardı:
- İşte Allah’ın Kitabı, onu Allah’ın Muhammed’e indirdiği biçimde iki kapak arasına topladım dedi.
- Bizim yanımızda Kur’an’ı içinde toplayan bir Mushaf var, bizim senin dediğine ihtiyacımız yok dediler.
- Vallahi dedi, benden günah gitti. Bundan sonra onu bir daha göremezsiniz, ben size haber vereyim dedim.” (Tefsir Tarihi, Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu C.1 Sayfa 422-423. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 1988. )

“İmamiyye Şia’sı, bazı ayetlerin, bazı kısımlarının çıkarıldığına kâil olmuşlardır. Bunlara âit misalleri el-Kuleyni’nin “el-Usûl Mine’l-Kafi”sinden vermeye çalışalım:

Ahzâb Sûresinin 71. Ayetini “Kim Allah’a ve Peygamberine (Ali ve Ali’den sonraki imamlarının velâyeti hususunda) itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur” şeklinde okumuşlar ve bu âyet böyle nâzil oldu, şeklinde Ca’fer-i Sâdıktan nakletmişlerdir.” Böylece parantez içerisinde ki ifadenin Kur’an’dan çıkarılmış olduğunu iddia etmektedirler.

“Nisâ sûresinin 66 ncı ayetinin bir bölümü olan”... Kendilerine verilen öğüdü yerine getirmiş olsalardı onlar için daha iyi olurdu” âyetini “kendilerine verilen (Ali hakkındaki) öğüdü yerine getirmiş olsalardı onlar için daha iyi olurdu” şeklinde indiğini söylemektedirler.”

“İsrâ Sûresinin 89.“...öyleyken insanların çoğu (küfürde) nankör olmakta direndiler” âyetini” ...öyleyken insanların çoğu (Ali’nin velâyeti hususunda) nankör (kafir) olmakta direndiler” şeklinde Cibril’in indirdiğini. Kezâ, Kehf sûresinin 29. “De ki: Gerçek Rabbinizdendir. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin, şüphesiz zalimler için ateş hazırladık” ayetinde Cibril’in “De ki (Ali’nin velâyeti hakkındaki) gerçek Rabbinizdendir. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin. Şüphesiz (Muhammed’in ashâbından olan) zâlimler için ateş hazırladık” bu şekilde indirdiğini söylemişlerdir.”

“Bakara sûresinin 59. “(Buna rağmen içlerinden) zulmedenler sözü, kendilerine söylenenden başka bir şekle çevirmişlerdi de, Biz de, o zâlimlerin üzerine fasıklık etmelerinden dolayı gökten bir azab indirmiştik” âyetine, Cebrâil’in, Peygamber’e “ Âma, (Muhammed ashâbının hakkına) zulmedenler, kendilerine söylenmiş olan sözü, başka sözle değiştirdiler. Bizde, (Muhammed ashâbının hakkına) zulmeden zâlimlere, yoldan çıkmalarından dolayı gökten azab indirdik” şeklinde indiğini zikretmektedirler.Allah dostu seyyid.(Yani ayeti geliş amacı olan eski kavimler yerine, o gün için kullamıştırlar)

Bakara sûresinin 23. “Kulumuz (Muhammed)’e indirdiğimiz Kur’an’dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sûre meydana getirin...” âyetini, Cebrail’in, Muhammet’e “Kulumuz Muhammet’e (Ali hakkında) indirdiğimiz Kur’an’dan şüphe ediyorsanız, sizde onun benzeri bir sûre meydana getirin” şeklinde indiğini söylemişlerdir.” (Tefsir Tarihi, Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu C.1 den alıntılar. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 1988. )

Ayrıca Usulu Kafi içindeki hadislerde;
Sahife, cifir, camia ve fâtıma’nın mushafı gibi kurandan başka kaynakların bulunduğu idda edilmektedir.Güya bu kaynakların bazılarında gayb ile ilgili haberlerden bahsedilmektedir.(Usul-u Kâfi sh 332-333- 334- 426  H.630. )



Ehl-i Beyt mektebinde sünnetin kendisinden alınacağı, hadîs-i şerîf kitaplarından bazıları şunlardır:





2. MEN L YAHDURUHU’L FAKÎH: EBÛ CAFER SADÛK KUMMΠ(ŞEYH SADUK)

Ebû - Ca’fer Muhammed b. Ali b. Huseyn b. Mûsâ b. Babeveyh’il - Kummi (355/966 da Bağdat’a gelmiş, 381/991 de Rey’de vefât etmiştir.)nin "Men Lâ Yahzuruh’ul - Fakıyh" adlı eserinde 9044 hadis mevcuttur. Yazmış olduğu "Men Lâ Yahzuruh’ul - Fakıyh" isimli hadis külliyatı Şia-i İmamiyye’nin hadise dâir ikinci ana kaynağını teşkil eder.Lakabı :"Şeyh Sadûk”

Bazı âlimler, Şeyh Sadûk’un rivayetleri zapt etmedeki dikkatini ve râvilerin sıhhatiyle ilgili bilgisinin genişliğini göz önüne alarak eserin Kütüb-i Erbaa’nın diğer üç kitabından daha çok güvenilir olduğunu belirtmiştir.

El Kafi ile karşılaştırma:
Gaybeti Suğra döneminde yazılmış olan kapsayıcı olma özelliği taşıyan ilk Şii hadis kitabı Şeyh Kuleyni’nin yazdığı “el-Kafi” kitabıdır. Bu kitap Kutub-u Erbaa’nın öteki kitaplarına oranla muhteva ve rivayetler açısından daha kapsamlıdır. Men La Yahduruhu’l Fakih ve El-Kâfi kitaplarını karşılaştırdığımızda Men La Yahduruhu’l Fakih kitabının fıkıh ve ameli ahkâm konusunda yazıldığını görürüz. Nitekim Şeyh Saduk ktiabının önsözünde şöyle yazmaktadır:

“Ben bu kitabı yalnızca fıkıh alanında yazdım."

Ancak Kâfi kitabı fıkıh ve ameli ahkâmın yanı sıra inanç ve ahlakla ilgili hadisleri de kapsamaktadır. Men La Yahduruhu’l Fakih ve El-Kâfi Kitaplarını senet olarak karşılaştırdığımızda ise şöyle dememiz icap etmektedir: Allah dostu seyyid.“Şeyh Saduk, senetlerin ihtisar tarikinden yararlanmış (yani tüm senetleri getirmemiştir), ancak Şeyh Kuleyni, bu metottan yararlanmamış ve Şeyh Saduk’un aksine hadislerin tüm senetlerini zikretmiştir.

3. TEHZÎB:
 EBÛ CAFER MUHAMMED B. HÜSEYİN TÛSÎ

Ebû - Ca’fer Muhammed b. Hasan b. Aliyy-i Tûsi (Vefat 460/1068) nin ustaları.Şeyh Sadûk’un eğitmiş olduğu şeyh Müfid tarafından eğitilmekle, eğitim yönünden Şia İmâmiyyenin ikinci hadis imamı Şeyh Sadukla bağlantısı açıktır."Şeyh’ut - Taife, Şeyh’ul - İmamiyye" ve " Şeyh Tûsi" diye anılan Muhammed b. Hasan’a "Ebû Ca’fer’i Salis" de denir. Hadis konusunda iki eser yazmış olup, bunlar 13059 hadis ihtiva eden "Tehzib’ül - Ahkam" ile 5511 hadis ihtiva eden "El - İstibsâru fi Ma’htelefe fihi mine’l - Ahbar" isimli eserdir. Bu iki eser Şia İmâmiyyenin üçüncü ve dördüncü hadis külliyatını teşkil etmektedirler.

Tehzibu’l Ahkâm kitabının en eski nüshası (575 yılında yazılmıştır) –dördüncü cilt ile beşinci cildin bazı yerlerine şamildir- Kum’daki Ayetullah Seyyid Muhammed Rıza Gülpeygani kütüphanesindedir.Tehzibu’l Ahkâm kitabı ilk olarak rıhla olarak 2 cilt halinde Ahmed Şirazi ve Bakır Kuçani’nin tashihi ile 1317 ve 1318 yıllarında taş baskı olarak basılmıştır.

4. İSTİBSÂR: 
EBÛ CAFER MUHAMMED B. HÜSEYİN TÛSÎ
İstibsar’ın eski nüshaları hakkında ilk önce Ağa Bozorg Tahrani’ninbelirttiği eksik nüshalara değinmek gerekir. Necef’te bulunan Seyyid Hadi Kaşifu’l Gıta kütüphanesinde, Cafer bin Ali Meşhedi’nin hattıyla bir nüshası mevcuttur. Bu rapora göre, bu nüsha Şeyh Tusi’nin kendi el yazısından alınmadır. Bu nüsha hicri 573 yılında yazılmıştır.Bu kitap, Daru’l İslamiye yayın evi tarafından Tahran’da 4 cilt olarak veziri boyunda şemsi 1390 yılında basılarak yayımlanmıştır.


5. BİHÂRU’L ENVÂR: 
MUHAMMED BÂKIR MECLİSÎ  ö.1110
Allame Meclisi veya ikinci Meclisi diye meşhur olan Muhammed Bakır b. Muhammed Taki b. El-Maksud Ali el-Meclisi,110 cilttir.Bu kitap, şu ana kadar yazılmış en büyük Şii hadis külliyatıdır.


İçinden bir kaç rivayet:

* İbni Maruf Sadandan,O Sabbah El Mazeniden,O Haraza bin Hasirattan,O Habbet el Arniden dedi ki:”Emirul Müminin(a.s) dedi:”Şüphesiz ki,Allah göklerde ve yerde olanlara bizim Velayetimizi teklifetdi.Bunu Kabuledenler ve reddedenler oldu.Ve Yunus(a.s) bunu reddetdi ve Allah, o kabuledinceye kadar onu balinanın karninda hapsetti” (Biharul Envar” (cilt 14/ sayfa 391))


* “Ve Adem(a.s) Onlara(Ehlibeyte) kıskançlik dolu bakışlarla bakti ve onlarin makaminda olmayı arzuladi.Bu nedenle Şeytan onu kontrol etmeye ve yasak olan ağaçtan yemeğe yöneltti.O ,Hevvanida kontrol etti veO(Hevva) Ademin yediği ağaçtan yedi çünki O(Hevva) Fatimaya kıskanclik dolu gözlerle bakmışti.Bu Sebeden Allah onlari Cennetten çikardi ve Yeryüzüne yerleştirdi” (“Biharul Envar” (26/273), “Uyun Ekberul riza” (170) ve “Enverul Vilayet”)

*  Biharu'l Envar dan alınmış bu metinde cehennemin 7 kapısından Ebu Bekir, Ömer, Aişe..... gibi ashabın gireceğini yazmaktadır.

Diğer Biharul Envar yazıları için:

6. VESÂİLÜ’Ş ŞÎA: 
ALLÂME HURRU’L ÂMÛLÎ (ö. 1104)
Şia’nın rivai hadis kaynak kitabıdır. Müellif bu kitapta fıkhi hadisleri bir araya getirmiştir. Ve sadece dört ana kaynaktan yararlanmamıştır. Vesailu’ş Şia kitabı 30 cilttir. Vesailu’ş Şia kitabında toplam 35.868 hadis bulunmaktadır.



*Aşağıdakiler Şeyh Hürr El Amilinin kaleme aldiği “Vesailus Şia” kitapindan bazi pasajlardır

[ 26407 ]  Ahmed Bin Ishak Sadan Bin Muslimden O Übeyd Bin Zürareden O da babasindan O da Ebu Abdullahtan(İmam Hüseynden(a.s)) o dedi ki:”Ben ona Mutadan (kadinindan) bahsettim ve sordum ki,o da 4-ten(dört kadindan) birimidir.O cevap verdi ki:”Onlardan bin tanesiyle evlenebilirsin,çunki onlar kiralik kadinlardir”

*[ 26409 ]Ahmed El Hüseyin bin Saidden o Muhammed bin Halit o El Kasim Bin Urveden O Abdulhamitten o Muhammed bin Muslimden o da Ebu Caferden(a.s) muta hakkinda dedi ki:”O(muta kadini) 4ten ( 4kadindan) biri değildir.Çünki ne boşaniyor ne de miras aliyor.O sadece kiralik bir kadindir”

*[ 26419 ]
El Ayyaşi kendi tefsirinde Abdus Selam Ebu Abdullahtan(a.s) dedi ki:Ben ona dedim.Mutanin kabulu hakkinda ne diyorsun?(o dedi ki)Allahin dediğini,sizden biriniz muta adli süreli nikah yaparsa onun ücretini ödesin.Bende dedim ki,sana feda olayim bu 4 ten birimidir?O dedi ki,o 4-ten biri değildir sadece kiralik kadindir

*[ 26411 ]  Ali bin Ibrahim Babasi Ibni Ebi Umeyrden o Ömer bin Udeyneden o da Ebu Abdullahtan(a.s):”Ben Ona(Imam Hüseyne) muta nikahinda kaçina izin veriliyor diye sordum.O dedi ki,Onlarin statusü kole kadinlarinki gibidir(yani istediğin kadarini al)Allah dostu seyyid.

*[ 26417 ] Muhammed bin Ali Bin Huseyin El Fudayl bin Yasar isnadiyla nakletdi ki,Ebu Abdullaha(a.s) muta hakkinda sordum.o dedi ki ,Onlar sizin köle kadinlarinizdir


7. NEHCÜ’L BELÂĞA (HZ. ALİ’NİN HUTBELERİ):
SEYYİD RADIYY [Şerif er-Radi (406/1016)]
Dördüncü yüzyıl sonlarına doğru Seyyid Razi tarafından kaleme alınan, İmam Ali’nin (aleyhi selam) konuşmalarını ve mektuplarını içeren bir kitaptır.


8. TUHAFU’L UKÛL: HASAN B. ALİ HARRÂNÎ
9. SEFÎNETÜ’L BİHÂR: ŞEYH ABBAS KUMMÎ
10.EL-VÂFÎ: FEYZ EL-KÂŞÂNÎ (1091/1680)

* Aşağıdaki resim Şeyh Kaşani'nin “Minhac Es Sadikin” isimli kitabinin 492-493. sayfalaridir ve bu sayfalarda şu sözler geçmekte:

(birinci paragrafta)
“Nebi(Sallalahu aleyhi ve sellem) dedi ki:”kim
bir kere muta yaparsa (vücudunun) 3/1-ni cehennem ateşinden korumuştur.Kim iki defa Muta yaparsa 3/2-sini Cehennemden korumustur.Kim 3 defa muta yaparsa cehennemden kurtulmuştur”


(üçüncü paragrafta)
“Nebi(sallalahu aleyhi ve sellem) dedi ki:”Kim bir defa Muta yaparsa onun derecesi Hüseyin(a.s) derecesi gibi olur.Kim iki defa muta yaparsa onun derecesi Hasan(a.s) derecesi gibi olur .Kim üç defa muta yaparsa onun derecesi Ali(a.s) derecesi gibi olur.Kim 4 defa muta yaparsa onun derecesi benim derecem gibi olur”

11. MÜSTEDREKÜ’L VESÂİL: ŞEYH ABBAS NÛRİ .
Müstedreku’l Vesail, kitabını Mirza Hüseyin Nuri kaleme almıştır. Müellif bu kitabı Vesailu’ş Şia kitabını tamamlamak için kaleme almıştır. Allah dostu seyyid.Müellife göre Vesailu’ş Şia kitabının yazarının eline hadis kitaplarından bazıları ulaşmamıştır. O da bu boşluğu doldurmak için bu kitabı yazmıştır. Müstedreku’l Vesail kitabında 23.129 hadis bulunmaktadır.