Göğün
katmanlarının mesafesi, üzerindeki deniz, keçi ve arşın yeri:
Abdullah bin
Abbas'dan (rivayet edilmiştir); dedi ki: Ben Bathâ'da, aralarında Rasûlullah'ın
da bulunduğu bir cemaat içerisinde idim. O sırada yanlarından bir bulut geçti
de ona bakmaya başladılar. (Derken Hz. Peygamber) "Bunun ismi
nedir?" diye sordu, onlar da: "Sehap (=bulut)tur." dediler.
"Müzn" de?" (der misiniz) diye sordu (Evet) dediler. "Anan
da" (der misiniz)?" diye sordu. "Anan da (deriz), cevabını verdiler.
(Ebû Davud
der ki: Ben bu hadisi bana rivayet eden (şeyhimden) Anan {kelimesin)i pek iyice
sağlam olarak tesbit edemedim.)
(Hz.
Peygamber sorularına devam ederek) "Yerle gök arasındaki uzaklığı biliyor
musunuz?" dedi. "(Hayır) bilmiyoruz, dediler. (Bunun üzerine):
"Bu ikisi arasındaki uzaklık yetmişbir, yetmiş iki yahut da yetmiş üç sene
(lik) tir. Sonra (bu göğün) üstünde aynen bunun gibi bir gök daha vardır."
buyurdu. (Onun üstünde bir daha onun üstünde bir daha diyerek) nihayet yedi
(kat) gök saydı ve: "Sonra yedincinin üstünde üstü ile altı
arası(ndaki mesafe) iki gök arası kadar (olan) bir deniz vardır. Sonra bu
denizin üstünde sekiz dağ keçisi (şeklinde sekiz melek) bulunmaktadır.
(Onların her birinin) tırnaklarıyla diz kapakları arası iki gök arasındaki
(mesafe) kadardır. Sonra onların sırtlarında altı ile üstü arası iki gök arası
kadar olan Arş bulunmaktadır. Sonra yüce Allah da onun üstündedir" (buyurdu)
[Sünen-i Ebu Davud ;sünnet;18,cehmiyye;4723 - Tirmîzî, tefsir el-Hakka suresi;
İbn Mace, mukaddime 13; Ahmed b. Hanbel, I, 206.]
Dünyanın
,güneşin etrafında döndüğü sonucu çıkan hadis:
Hz. Ebu Zerr
(R.a) anlatıyor: "Güneş batarken Resûlullah (S.a.v) ile birlikte
mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.
"Arş'ın altına secde yapmaya gider bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği izin isteyip izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir"(Yâsin 38).
"Ey Ebu Zerr biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.
"Arş'ın altına secde yapmaya gider bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği izin isteyip izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir"(Yâsin 38).
Buhârî, Tevhid 22,52 ,Tefsir Yâ-sin 1, Bed'u'1-Halk 4 ; Müslim, İmân 250, (159); Tirmizî, Tefsir, Yâ-sin(4225).
Ebû Zerr (R)
şöyle demiştir: Peygamber (S) güneş battığı zaman bana:
"Güneş
nereye gider, bilir misin?" diye sordu. Ben:
— Allah ve
Rasûlü en bilendir, dedim., Rasûlullah şöyle buyurdu:
— "Güneş
gider, tâ Arş'ın altında secde eder (âdetince doğudan doğmak üzere) izin ister
de ona izin verilir (ve doğu taraftan doğar.) (Kıyamete yakın insanların
günahlıları üzerine doğmayı fena görür). Ve bu hâlde secde etmeye yaklaşır.
Fakat secdesi kabul olunmaz. (Doğacağı yerine gitmeye) izin ister; izin
verilmez. Ona: Artık nereden geldinse oraya dön! denilir. O da battığı taraftan
doğar.Buhari,Budul hak:4
Not:Bu
hadisten güneşin bir yerlere gidip geldiği,dünyanın güneşin etrafında dönmediği
anlamı çıkmaktadır.Oysaki güneş bir yere gitmemekte, dünya güneşin etrafında
dönmektedir.
Gök
gürültüsü ve şimşeklerin meleklerin ateşten kırbacını vurmasıyla çıkması:
İbn
Abbas’tan gelen bir rivayete göre, Yahudilerin sorusu üzerine Hz. Peygamber
(a.s.m) şöyle buyurdu: “Râd (gök gürültüsü), buluta müvekkel, meleklerden
bir melektir (yani mevcut fiziksel gök gürültüsünün işlemesini, bulutla olan
ilişkisinin tanzimini üstlenmiş meleklerden -müvekkel- bir melektir. İsmini
ondan alarak R’ad / gök gürültüsü olarak anılıyor). Beraberinde / Elinde
ateşten kırbaçlar vardır ki, onlarla bulutları -Allah’ın dilediği yere-
yürütür. Duyduğumuz ses (gök gürültüsü) ise, adı geçen meleğin bulutları
emredilen yerlere yürütürken onları sıkıştırmasından (süratle sevk etmesinden)
ileri gelmektedir” (Müsned, 5/385-Şamile-; Tirmizî, Tefsiru Sureti’r-Rad
-hadis hasen, gariptir-).
Sıcağın
şiddeti cehennemin kaynamasındandır:
Peygamber
(S) bir seferde idi. (Müezzin Bilâl'e öğle namazını) "Serinlik vakte
bırak" buyurdu. (Bir müddet)-sonra yine: "Serinliği bekle, tâ tepelerin
gölgeleri arkalarına dönünceye kadar" buyurdu. Bundan sonra Peygamber:
"Namazı serinliğe bırakmış. Şübhesiz sıcağın şiddeti cehennemin
kaynamasındandır" buyurdu.Buhari,Bedul Hak:8;Buhari,Namaz:Namaz
vakitleri:9
Not: Sıcak
cehennemi hatırlatıyor anlamında da söylenmiş olabilir.
Kıyamette arzın
ekmek haline getirilmesi ,katığın öküz ve balık ciğeri olması ,insanların onu
yemesi:
Ebû
Saîdel-Hudri (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Kıyamet
gününde bütün Arz, tandırda pişirilen bir tek ekmek (gibi) olur. Cebbar olan
Allah, onu kudret eliyle evirir çevirir (düzelinceye kadar) altüst eder. Sizin
biriniz yolculukta bazlamasını (tandıra koyup pişirinceye kadar) evirip
çevirdiği gibi. (Bu muazzam ekmek, uzun müddet mahşerde bekleyen) cennet ehli
için yolcu konuk azığı olarak hazırlanır."
Ebû Saîd
dedi ki: Bu sırada bir Yahûdî geldi de:
— Yâ
Ebâ'l-Kaasım! Rahman Sana mübarek kılsın! Cennet ehlinin kıyamet günü yol
azığının ne olduğunu Sana haber vereyim mi? dedi.
Rasûlullah:
—
"Evet" buyurdu. Yahûdî:
—
Rasûlullah'ın söylediği gibi, Arz bir tek ekmek yapılır! dedi. Bunun üzerine
Rasûlullah bize baktı. Sonra (taaccüb edip hoşlanarak) son dişleri meydana
çıkıncaya kadar güldü. Sonra Yahûdî:
— Sana
cennet ehlinin ekmeklerinin katığını da haber vereyim mi? dedi" ve şöyle
devam etti:
— Cennet
ehlinin katıkları Bâlâm ve Nûn'dur, dedi.
Sahâbîler:
— Bunlar
nedir? diye sordular. Yahûdî:
— Öküzle
balıktır! Bu iki hayvanın ciğerlerinin en nefis uç parçalarını cennet ehlinden
yetmiş bin kişi yiyecektir, diye cevâb verdi.Buhari ,rikak:44-107
Cennet
ahâlîsinin yiyeceği ilk yiyecek maddesi ise balık ciğerinin (sarkmış olan)
fazlasıdır. Buhari,ensarın menkıbeleri:50
Cehennemin
nefes almasıyla yaz ve kış olması:
Ez-Zuhrî
şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân tahdîs etti ki, kendisi Ebû
Hureyre(R)'den şöyle derken işitmiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu:
"Cehennem
ateşi Rabb'ine şikâyet arzetti: Yâ Rabbi, bir kısmım bir kısmımı yiyor (yânî
ben kendimi yiyorum, izin ver) dedi. Allah da onun iki defa nefes almasına izin
verdi. Nefesin biri kışın, diğeri yazın. En şiddetli hissettiğiniz sıcak ile
sizi en çok üşüten zemherîdir (işte budur)"(Sahih-i Buhârî, Kitabu
Bed'i'1-Halk,10, Hds.69, Kitabu Mevakiti's-Salat, B.9, Hds.14; Sahih-i Muslim,
Kitabul-Mesadd, B:32, Hds.185-187; Sunen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatu'l-Cehennem,
B.8, Hds. 2719; Sunen-i İbn Mace, Kitebu'z-Zuhd, B.38, Hds. 17, 4319; Sunen-i
Dârimî, Kitabu'r-Rikak, B.119, Hds.2848)
Not:Dünya güneşe yaklaşınca yaz ,uzaklaşınca kış olur.
Not:Dünya güneşe yaklaşınca yaz ,uzaklaşınca kış olur.
KIYAMET:
Allah'ın
eli:
Allah
(kıyamet günü) bütün yer tabakalarını kabzasına alır, gökleri de sağ eli içine
dürer büker. Sonra (mahşer halkına): İşte ben kâinatın Melik'iyim! Yeryüzünün
melikleri nerede? diye hitâb eder.Buhari,Rikak:44
Yorum: Allah
insani bir varlığa benzetilmiş.
Cennette
tarımsal faliyet yapan adam:
Ebû
Hureyre(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) birgün huzurunda çöl halkından bir
kimse bulunduğu hâlde sahâbîlerine şöyle tahdîs ediyordu: "Cennet ehlinden
bir kimse (cennette) zirâat etmek üzere Rabb'inden izin istedi de, Rabb 'i
ona:
— (Ey
kulum!) Sen arzu ettiğin hâl içinde değil misin? diye sordu.
O kimse:
— Evet
Rabb'im. Fakat ben zirâat etmeyi seviyorum! dedi. (Ona izin verdi.) O kul çabuk
davrandı, tohum ekti, tohumu hemen meydana çıkmağa, bitkisi gözünü kırpıncaya
kadar kısa zamanda büyümeğe, doğrulmağa, biçilmek devrine erişmeğe ve
toplanmağa ulaştı. (Zirâatin bu tavırları sür'atle geçti.) Dağlar misâli mahsûl
oldu. Bunun üzerine Yüce Allah ona:
— Ey Âdem
oğlu! Al işte! Muhakkak ki seni hiçbirşey doyurmaz! buyurur."
Bunun
üzerine huzurunda bulunan bedevî Arab:
— Yâ
Rasûlallah! Bu zirâatçiyi ya Kureyşli yâhud Ensârî bir kimse bulursun. Çünkü
Kureyş ile Ensâr, zirâat sahihleridirler. Bizlere gelince, biz (çöl halkı)
zirâat sahihleri değiliz, dedi.
Rasûlullah
(bedevinin bu sözüne) güldü.Buhari, Tevhid:39
Cehenneme
Allah'ın ayağını koyması ve cenneti doldurmak için yeni bir halk
yaratması:
Cehennemin
içine kâfirler atılır durur. Cehennem de: Daha ziyâde var mı? der. Nihayet
Âlemlerin Rabbi ona ayağını koyacak da cehennem, bâzısı bâzısına toplanıp,
dürülecek. Sonra cehennem: Yâ Rabb! Sen 'in izzetine ve keremine yemîn ederim
ki, yeter, yeter! diyecek. Ve cennet ise (içine girenlerle) devamlı artıp
büyüyecek, nihayet Allah onun (boşluğunu doldurmak) için yeniden birtakım halk
yaratıp da bunları kalan cennet fazlalığında iskân edecektir.Buhari, Tevhid:7
Allah'ın
isimlerini sayan cennete girer:
Allah'a
hâss, yüzden bir eksik olarak doksandokuz isim vardır. Bu isimleri her kim
sayarsa cennete girer.Buhari, Tevhid:12
Yorum: Nerede
kaldı diğer ibadetler vb.
DAVRANIŞLAR
CEZALAR
İçki içeni
tekme tokat dövme:
Ebû Hureyre
(R) şöyle dedi: Peygamber(S)'in huzuruna şarâb içmiş bir kimse getirildi.
Peygamber (orada bulunanlara):
— "Bunu
dövünüz!" buyurdu.
Ebû Hureyre
dedi ki: Artık bizden eliyle döven, ayakkabısı ile döven, ihramı ile döven
kimseler vardı.Buhari,cezalar:5
es-Sâib ibn
Yezîd (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) zamanında, Ebû Bekr'in emirliğinde ve
Umer'in halifeliğinin baş tarafında bize şarâb içmiş olan sarhoş getirilirdi
de, bizler ona doğru kalkar, ellerimizle, ayakkabılarımızla ve ridâlarımızla
döverdik. Umer'in emirliğinin sonunda, Umer sarhoşa kırk değnek vurdu. Nihayet
insanlar içki içmek ve fesâd çıkarmakta ileri gittikleri zaman, Umer sarhoşlara
seksen deynek vurdurdu. Buhari,cezalar:5
Adam yakmak
ve öldürmek:
Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) bizi bir seriyye içinde gazaya gönderdi. (Bize verdiği emirler arasında) Kureyş'ten adlarını söylediği iki kimse için:
Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) bizi bir seriyye içinde gazaya gönderdi. (Bize verdiği emirler arasında) Kureyş'ten adlarını söylediği iki kimse için:
— "Fulân
ve Fulân kişilere rast gelirseniz, bunları yakalayıp ateşte yakınız"
buyurdu.
Ebû Hureyre
devamla dedi ki: Sonra yola çıkmak istediğimiz sıra veda etmek üzere
Rasûlullah'a geldik. Bu defa da Rasûlullah:
— "Ben
(önce) size Fulân ve Fulân 'ı ele geçirdiğinizde ateşte yakmanızı emretmiştim.
Hâlbuki ateşle yalnız Allah azâblandırır. Bu sebeble siz bu şerirleri
yakaladığınızda (yakmayınız da) öldürünüz" buyurdu.Buhari,cihad:106
CİNSELLİK:
Süleymanın
bir gecede 100 kadını dolaşması:
Rasûlullah
(S) şöyle buyurmuştur: "Süleyman ibn Dâvûd (Allah'ın selâmı onlara
olsun):
— Yeminle
söylüyorum ki, ben bu gece yüz kadına, yâhud doksan dokuz kadına dolaşırım da,
onların herbiri Allah yolunda cihâdedecek bir süvari getirir, dedi. Arkadaşı
kendisine:
- İnşâallah
de, dedi.
Fakat o
İnşâallah demedi.(Bütün kadınları dolaştı), neticede bir tek kadın müstesna,
kadınlardan hiçbiri hâmile olmadı. Hâmile olan o tek kadın da yarım bir erkek
çocuğu (dünyâya) getirdi. Muhammed'in nefsi elinde olan(Allah)a yemin ederim ki,
eğer Süleyman İnşâallah deseydi, o çocukların hepsi de Allah yolunda birer
süvârî olarak muhakkak cihâd ederlerdi".Buhari ,cihad ve siyer:23
DUA
Duada aracı
veya vesile kılmak:
Enes ibn
Mâlik: Halk yağmursuz kalıp kıtlığa uğradıkları zaman, Umer ibnul Hattâb
(Peygamber'in amcası) Abbâs ibnu'l Abdilmuttalib'i vesîle edinerek yağmur duası
yapar ve duada: "Yâ Allah, bizler Peygamber'imizi vesîle edinerek sen'den
niyazda bulunurduk da, Sen bize yağmur ihsan ederdin. (Şimdi de)
Peygamber'imizin amcasını vesîle edinerek Sen'den niyaz ediyoruz; bize (yine)
yağmur ihsan eyle" der idi . Râvî Enes: (Bu duanın akabinde) kendilerine
yağmur ihsan olunurdu, demiştir. Buhari,Namaz:Yağmur Namazı:3
Not:Bu olay
şirk midir, değil midir tartışmasında çokça kullanılmaktadır.Bu nedenle buraya
alındı.
Altmıştan sonra yapılacak imansızlık özrü kabul değil:
Allah Taâlâ altmış seneye kadar yaşatıp ölümünü geri bıraktığı (hâlde yaratanı ve yaşatanı tanımayan) kimsenin özrünü izâle ve reddeder.Buhari,Rikak:5
DOĞA -EVREN:
Güneşin
şeytanın iki boynuzu arasından çıkması:
Kılacağınız
namazınız için güneşin ne doğma zamanı, ne de batma zamanını tercih ediniz.
Çünkü o bir şeytânın -yâhud şeytânın- iki boynuzu arasından çıkar"Buhari,Bedul
Hak:11
Yerin hazinelerinin anahtarlarının peygamberin elinin içine konulması:
Rasûlullah
(S) şöyle buyurmuştur:
"Ben
câmialı sözlerle gönderildim. Ben korku salmak suretiyle yardım olundum. Bir de
ben uyuduğum sırada bana yerdeki hazînelerin anahtarları getirildi de benim
elimin içine konuldu".Ebû Hureyre: Rasûlullah dünyâdan gitti. Şimdi bu
hazîneleri yerlerinden sizler çıkarırsınız, demiştir.Buhari,cihad:121
FAL:
İslâm'da)
advâ ve tıyere inancı yoktur. İyi ve güzel kelime olan fal, benim hoşuma
gider.Buhari, Tıp:44
Not:
et-Tıyere ve't-Ttvere, Inebe vezninde, kendisiyle teşe'üm olunan
yaramaz fala denir. Şârih der ki, fal daha umûmîdir. Tıyere daha husûsîdir ki,
âdî ve değersiz fala mahsûstur... (Kaamûs Ter.).
Hadîsteki
Tıyere, bir maksada gitmek üzere evinden çıkan yolcunun önünden kuş yâhud bir
hayvan geçmesiyle, bunu uğursuz sayıp maksadına gitmekten vazgeçmesi ve geri
dönmesidir.
Not: Kuranla
çelişmektedir.
HAYVANLAR:
İsrail
oğullarının fareye çevirilmesi:
"İsrâîl
oğullan'ndan bir kavim (beşer târihinden silinip) yok oldu. O kavmin ne
(kötülük) işlediği bilinmez. Ben zannetmem ki o ümmet fareden başka birşeye
mesh(dönüşmek) ve tahvil edilmiş olsun. Çünkü fare, kendisi için bir yere
deve sütü konulduğunda onu içmez de, koyun sütü konulduğunda onu içer".Buhari,Bedul
Hak:15
Köpek düşmanlığı
"Her
kim (yanında) köpek tutarsa, her gün o kimsenin amelinden bir kırat eksilir.
Ancak o köpek zirâat köpeği yâhud koyun köpeği ise eksilmez"Buhari,Bedul
Hak:15
Her kim ne ekin, ne de sağım hayvanı korumayan bir köpek edinirse, onun iyi amelinden her gün bir kîrât eksilir.Buhari,Muzaraat:3
Sineği kaba batırıp suyu içmek
"Sizden
birinizin içeceği içine sinek düştüğü zaman, o kişi, sineği içecek şeyin içine
batırsın. Çünkü sineğin iki kanadının birinde hastalık, diğerinde de şifâ
vardır"Buhari,Bedul Hak:15
Maymunların zinası ve birbirlerini recm etmesi:
Amr ibn
Meymûn şöyle demiştir: Ben Câhiliyet devrinde zina etmiş olan bir maymunun
üzerine birçok maymunların toplanmış olduklarını gördüm. Maymunlar o zina eden
maymunu recm ettiler. Ben de o maymunlar topluluğunun beraberinde zina eden maymuna
taş attım.
Not:Hadis
olmamasına rağmen Buhari'de yer alması ilginç geldi.
Deve Sidiği içilmesi:
...Rasûlullah
(S) onlara zekât develerinin ve çobanının bulunduğu yere gitmelerini, o
develerin içine çıkıp onların sütlerinden ve sidiklerinden içmelerini emretti.
Onlar oraya gittiler ve onlardan
içtiler...Buhari,Cihad;151,diyet:21,Buhari,Megazi:33
HASTALIK:
Medine'ye
bulaşıcı hastalık giremez:
Medine'nin
kapıları ve giriş yerleri üzerinde birtakım (koruyucu) melekler vardır. Medine'ye
tâûn da(bulaşıcı bir hastalık) , Deccâl de giremez.Buhari,fitne:28allahdostuseyyid
Hasta
torununa peygamberin ilgisiz tavrı:
Peygamber(S)'in
bir kızı (Zeyneb) Peygamber'e:
— Kızımın
ölmesi yakın oldu, bizim yanımıza gel! diye haber gönderdi.
Usâme, Sa'd
ibn Ubâde ve zannediyoruz Ubeyy ibn Ka'b de Peygamber'in beraberinde
bulunuyorlardı. Peygamber de kızına selâm gönderip:
—
"Allah 'in aldığı ve verdiği herşey kendisine âiddir. Ve herşey Allah
yanında (ilâhî ilimde bir müddetle) ta'yîn edilmiştir. Sen Allah katından ecr
iste ve sabret!" diyerek cevâb yolladı.
Bu defa
Zeyneb, Peygamber'e and vererek muhakkak gelmesini istedi. Bu haber üzerine
Peygamber kalktı, biz de beraberinde kalktık. (Zeyneb'in evine geldiğimizde)
çocuk, Peygamber'in kucağına kaldırılıp verildi. Çocuğun canı çekişmekte ve
bir ses işitilmekte idi. Peygamber'in iki gözü yaş döküyordu. Sa'd ibn Ubâde:
— Yâ
Rasûlallah! Bu gözyaşı, bu ağlayış nedir? diye hayretini açıkladı.
Rasûlullah:
— "Bu
gözyaşı bir rahmettir ki, Allah onu kullarından istediği kimselerin kalblerine
koymuştur. Allah kendi kullarından ancak merhametli olanlara merhamet
eyler" buyurdu.Buhari,Hasta ziyareti:9
Not: İlk
kısımdaki peygamberin ilgisizliği ilginç
Salgın
hastalıktan kaçmamak:
"Tâûn
bir azâbdır. îsrâîl oğulları 'ndan bir taife üzerine yâhud sizden önce geçen
bir ümmete gönderilmiştir. Siz bir yerde tâûn çıktığını işittiğiniz zaman, o
tâûnlu yere gitmeyiniz. Sizin bulunduğunuz yerde tâûn meydana gelirse, tâûndan
kaçmak için oradan çıkmayımz".
Râvî
Ebu'n-Nadr: "Sakın sizleri oradan hiçbir sebeb çıkarmasın, bu takdîrde o
muhakkak taundan kaçmak için olur ki, bu, kesin surette yasaktır" şeklinde
söylemiştir.
Peygamber'in
zevcesi Âişe (R) şöyle demiştir: Ben Rasûlullah'a taundan sordum da O bana
şöyle haber verdi: "Şübhesiz tâûn bir azâbdır. Allah onu dileyeceği
kimseler üzerine gönderir. Ve yine muhakkak ki, Allah tâûnu mü 'minler için
şehîdlik sebebi bir rahmet kılmıştır. Bir yerde tâûn vâki' olur da orada
bulunan mü'min, sabrederek ve sabrının sevabını ümîd ederek, bu tâûnun yalnız
Allah 'in takdir ettiği kimselere isabet eder olduğunu bilerek bulunduğu
şehirde eğlenirse, muhakkak ona şehîd ecrine benzer sevâb olur"Buhari,Enbiya:56
Not: Peşpeşe
verdiğim bu iki hadisin ilki her ne kadar günümüzdeki karantinayı anımsatsa da
,Aişe'den nakledilen ikinci hadis birinci hadisin karantina ile alakası
olmadığını kadere teslim manasında olduğunu göstermektedir.“Kendi ellerinizle
kendinizi tehlikeye atmayın.”(Bakara/195) ayetiyle çelişmektedir.
Namaz kılarken semaya bakanların gözlerinin kör olacağı:
Peygamber
(S): "Bâzı kimselere ne oluyor ki, namaz kılarlarken gözlerini semâya
dikiyorlar?"buyurdu. Bu husustaki sözleri şiddetli oldu, nihayet:
"Bunlar ya bu fiillerinden vazgeçerler, ya gözleri kör olur" buyurdu
.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:11
Not: Allah'a
mekan belirlemek olan birinci kısım makbul fakat ikinci kısım !?
HİLAFET VE SİYASET:
Kureyş'ten
iki kişi kaldığı müddetçe bu iş (hilâfet işi) Kureyş'ten
ayrılmaz.Buhari,Menkıbeler:1
KADER
KADER
Kaderin
önceden belirlenmesi:
Sizin
herbirinizin (yaratılışının başlangıcında) ana-baba maddeleri, kırk gün
anasının karnında toplanır. Sonra o maddeler bir o kadar zaman içinde katı bir
kan pıhtısı hâlini alır. Sonra yine bir o kadar zaman içinde bir çiğnem olur.
Sonra (dördüncü tekâmül safhasında) Allah bir melek gönderir de bu melek (ona
rûh üfürür) ve dört kelime ile yânî rızkını, ecelini, şakı yâhud said olduğunu
yazmakla emrolunur. Allah'a yemin ederim ki, sizlerden biriniz yâhud bir adam
ateş ehlinin ameliyle amel etmeye devam eder, nihayet kendisiyle cehennem
arasında bir kulaç yâhud bir zira'dan başka mesafe kalmaz. Bu sırada (meleğin
ana karnında yazdığı) yazı, o kişinin önüne geçer. Bu sefer o kimse cennet
ehlinin ameliyle amel etmeye devam eder ve cennete girer. Ve yine bir kimse
cennet ehlinin ameliyle amel eder, nihayet kendisiyle cennet arasında bir zira'
yâhud iki zirâ'dan başka mesafe kalmaz. Bu sırada yazı onun Önüne geçer. Bu
defa da o kimse ateş ehlinin ameliyle amel eder ve ateşe
girer".buhari,Kitabul kader:giriş, 1
Not: Hadis,
ayetlerle çelişiyor.Kişinin kaderi önceden belli olsa imtihanın bir önemi
kalmazdı.Bknz: Kader ayetleri
KADINLAR:
Yusuf
peygamber ve kadınlar:
Peygamber
(S) Âişe(R)'ye:
— "Ebû
Bekr'e emret de insanlara namazı kıldırsın" buyurmuş.
Âişe:
— Ebû Bekr
pek yufka yürekli bir adamdır. Ne zaman Sen'in makamına dikilirse kalbi
incelir, demiş.
Peygamber
evvelki emrini tekrar buyurmuş, Âişe de "Ebû Bekr hüzünlü bir
adamdır" sözünü tekrarlamış.
Şu'be
ibnu'l-Haccâc yukarıdaki senedle dedi ki: Peygamber üçüncü yâhud dördüncü
defasında:
— "Şübhesiz
sizler, Yûsuf Peygamber'in karşılaştığı kadınlarsınız. Ebû Bekr'e emredin
de namazı kıldırsın'' buyurdu.Buhari, enbiya:21
En hayırlı
kadınlar ve kavimleri:
Erkeklerden
birçok kimse kemâle erdi. Kadınlardan ise Fir'avn'ın kadını Âsiye ile İmrân'ın
kızı Meryem'den başkası kemâle erişemedi. (Bu ümmetin kadınları
üzerine) Âişe'nin fazileti de tirid yemeğinin(et yemeği) başka yemeklere
karşı fazileti gibidir.Buhari, enbiya:34:48
Kureyş
kadınları deveye binen Arab kadınlarının hayırlısıdır. Onlar, kadınların
çocuğa en şefkatlisi, elindeki zevcinin malını korumak hususunda kocaya en
riâyetlisidir.(Bu hadîsin râvîsi Saîd ibnu'l-Müseyyeb dedi ki:) Bu rivayetin
ardından Ebû Hureyre: "İmrân kızı Meryem asla deveye binmedi.Buhari,
enbiya:48
Cehennemde
kadınlar çok:
- Bana
cehennem gösterildi, bir de gördüm ki cehennem ahâlîsinin çoğu kadınlardır.
Onlar küfr ederler, buyurdu.Bunun üzerine:
- Allah'a mı
küfr ederler? diye soruldu. Peygamber:
- Onlar
kocalarına karış küfrün (nankörlük) ederler, iyiliğe karşı küfrân ederler.
Birisine bütün zaman ihsan etsen de sonra senden (hoşuna gitmeyen) bir şey
görse, "Ben senden hiçbir hayır görmedim" der.Buhari,iman:20
Kadının aklı
ve dini eksiktir:
Ebû Said
el-Hudri anlatıyor. Bir Ramazan veya Kurban Bayramıydı. Resul-i Ekrem Efendimiz
bayram namazlarını kıldığımız namazgaha geldi. Bir tarafta kadınlar da
bulunuyordu. Onların yanından geçti ve şu hitapta bulundu:
"Ey
kadınlar, sadaka veriniz istiğfarı çok yapınız. Çünkü bana cehennemlikler
gösterildi, çoğu sizler idiniz."
Bunun
üzerine o kadınlar: "Ya Resulallah, bizler ne yaptık da cehennemliklerin
çoğu bizden olmuş" diye sordular.
Resulullah
(a.s.m.) şöyle cevap verdi: "Çünkü sizler ötekine berikine çokça lanet
eder, kocalarınıza karşı nankörlükte bulunursunuz. Ne gariptir ki, kendine
hakim akıllı ve dinine bağlı bir kimsenin aklını, sizin kadar eksik dinli
hiçbir kimsenin çelebildiğini görmedim."
Kadınlar
tekrar sordular: "Aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir, Ya
Resulullah?"
Resulullah
(a.s.m.) "Kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısı değil midir?"
diye sordu.
Kadınlar
"Evet" cevabını verdiler. Resul-i Ekrem Efendimiz izah etti ve tekrar
sordu:
"İşte
bu aklın eksikliğinden hayız gördüğü zaman [günlerce bekler] namaz kılmaz,
Ramazan`da bir müddet oruç tutmaz değil mi?"
Kadınlar,
"Evet" dediler.
— İşte bu da
dîninin eksikliğindendir, cevâbını verdi
(
Buhârî,Oruç 40, Hayz 7, Zekat 44, İman 21, Küsûf 9, Nikah 88; Müslim, Küsûf 17,
(907), İman 132, (79); Nesâî, Küsuf 17, (3, 147); Muvatta, Küsuf 2, (1, 187)
Etin
kokması, kadınların ihaneti ilişkisi:
Eğer İsrâîl
oğulları olmasaydı et kokmazdı, Havva (anamız) olmasaydı kadın cinsi hiçbir
zaman zevcine hıyanet edip aldatmazdı.Buhari,Enbiya:2/27
Kadından yönetici olmaz:
Ebû Bekre
(R) şöyle demiştir: Yemîn olsun, Allah beni Cemel vak'ası günlerinde (daha
önce Peygamber'den işitmiş olduğum) bir kelime ile menfaatlandırmıştır:
Peygamber(S)'e Fars halkının Kisrâ Pervîz'in kızını kendilerine şehinşâh
seçtikleri haberi ulaşınca:
—
"Mukadderatını bir kadının eline veren kavim, asla felah bulmaz"
buyurmuştu.Buhari,fitne:18
Not: Bekre
bu nedenle Aişe taraflığından vazgeçip savaştan geri durmuştur.
Hz. Aişe’nin Hz.Hatice hakkında söylediği küçültücü söz:
Âişe dedi
ki: Artık kıskandım da:
— Ağzının
iki tarafında diş etlerinin kızartısından başka bir beyazlık kalmayan ve zaman
içinde ölen ihtiyar Kureyş kadınlarından bir kocakarının nesini anarsın? Allah
onun yerine sana, ondan daha hayırlısını vermiştir! diye Rasûlullah'ı
karşıladım.Buhari,ensarın menkıbeleri:19
Not:Bu sözü
Hz Haticeyi kıskandığı için ,peygamberin onu anması üzerine söylemiş..
Aişe'nin
intihar girişimi:
Peygamber
(S) bir sefere çıkmak istediğinde kadınları arasında kur'a çekerdi. Bir seferde
kur'a Âişe ile Hafsa'ya isabet etti. Peygamber gece olunca Âişe'nin beraberinde,
onunla konuşarak yol alırdı. Bir gün Hafsa, Âişe'ye:
— Bu gece
sen benim deveme binsen, ben de senin devene bin-sem, sen görmediğin
manzaraları görürsün, ben de görmediğim yerleri görürüm, dedi.
Âişe:
— Pekâlâ,
diye muvafakat etti.
Bunun
üzerine onlardan herbiri diğerinin devesine bindi. (Böylece Hafsa, Âişe'nin
devesine binmişi oldu.) Peygamber, Âişe'nin devesinin yanına geldi, hâlbuki
onun üstünde Hafsa bulunuyordu. Hafsa'ya selâm verdi. Sonra yola devam etti.
Nihayet bir durak yerinde indiler. Bu suretle Âişe, Peygamber'i kaybetmişti.
Durak yerinde indiklerinde Âişe (kederinden intihara girişip) iki ayağını
(ekseriya içinde zehirli haşerelerin bulunduğu) ızhır otlarının arasına sokmaya
ve:
— Yâ Rabb!
Bana akreb yâhud yılan musallat fğ. de beni soksun, ben Peygamber'e birşey
söylemeye muktedir olmayayım! diye duâ etmeğe başladı.Buhari,Nikah:98
Kadın ,
uğursuzluk ve fitne:
Uğursuzluk
(telâkkîsi Câhiliyet âdeti olarak) kadında, evde ve atta olur.Buhari,Nikah:18
Benden sonra
erkeklere kadınlardan daha zararlı hiçbir fitne (fesâd âmili)
bırakmadım.Buhari,Nikah:18
KURAN:
Kurandan
kaldırılan ayetler:
Enes dedi
ki: Biz bu şehîdler hakkında(Biri Mauna) Kur'ân olarak şunu okuduk, sonra bu
metin kaldırıldı (yânî bunun tilâveti nesholundu): "Bizden kavmimize
iletiniz ki, bizler Rabb'imize kavuştuk, O bizden hoşnûd oldu, bizi de hoşnûd
etti".Buhari,Megazi:30
KİBİR :
Kibir yüzünden yerin dibine batan adam:
Kibir yüzünden yerin dibine batan adam:
Bir adam
kibirden dolayı üst elbisesini yerde sürükleyerek yürüdüğü sırada yerin içine
batırıldı. Artık o kıyamet gününe kadar yerin içinde hareket edip
duracaktır.Buhari,enbiya:56
KÖLE:
KÖLE:
Kölenin
cariyesi zorla alınabilir:
Enes ibn
Mâlik: Kocalı hürre kadınları nikâhla almak haramdır, ancak (harb esîri olarak)
sağ ellerinizin mâlik olduğu kadınlar müstesnadır, dedi. O, mâlik olan erkeğin,
kölesinin nikâhı altından cariyesini çekip almasında -bir rivayette: evlenmesinde-
bir be's görmez.Buhari,Nikah:25
Not: Hadis
değildir.
MESCİD / CAMİ / İBADET YERLERİ:
Mescidlerin
imar tarihleri:
Ben Ebû
Zerr(R)'den işittim, şöyle dedi: Ben:
— Yâ
Rasûlallah! Yeryüzünde ilk önce hangi mescid bina edilip konuldu? diye sordum.
Rasûlullah
(S):
—
"el-Mescidu'l-Harâm" buyurdu. Ben:
— Sonra
hangisi? dedim. Rasûlullah:
—
"el-Mescidu'l-Aksâ" buyurdu. Sonra ben:
— Bu iki
mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır? dedim.
Rasûlullah:
— "Kırk
sene" buyurdu.Buhari,Enbiya:12
Not: Ka'be'yi
İbrahim'in, el-Aksâ'yı da Süleyman'ın yapması ve bunların arasında çok yıllar
olması müşkiline şöyle cevâb verildi: Hadîste Haİîl ve Süleyman'ın bu iki
mescidi ilk defa yaptıklarına delâlet yoktur, belki onlar daha evvel başkasının
te'sîs ettiğini yenilemişlerdir. Ka'be'yi Âdem'in bina ettiği meşhurdur. İbn
Hişâm'ın Kitjâbu't-Tîcâtfmda şu vardır: Âdem Ka'be'yi kurunca Al lah ona
Beytu'l-Makdis'e yürümesini ve onu bina etmesini emretti, o da onu bizzat bina
etti ve içinde ibâdet etti (Kastallânî).
PEYGAMBERLER:
Hz.Muhammed'in intiharı düşünmesi:
..Ve o
esnada vahy fetreti oldu (yânî bir müddet için vahy kesilmesi oldu). Hattâ bundan
dolayı Peygamber çok hüzünlendi ve kendisini saran hüzün içinde, kederinden
dolayı birkaç defa yüksek dağların başlarından kendini aşağıya atmak için
gitmiş, her defasında kendini dağdan aşağısına atmak için bir dağın zirvesine
çıktığında kendisine Cibrîl görünüp:
— Yâ
Muhammedi Şübhesiz. Sen hakk olarak Allah'ın Rasûlü'sün! demiş; bununla
ıztırabı sükûna kavuşur ve gönlü sevinir ve geriye dönerdi.
Vahiy
fetreti kendisine uzun olduğu zaman yine böyle kendini dağdan aşağı atmak için
gitmişti. Dağın zirvesine yükseldiğinde yine kendisine Cibril görünüp, O'na bu
"Sen muhakkak Allah'ın Rasûlü'sün!" sözlerini söylemiştir .Buhari,Rüya:1
Hz Muhammed'in küçük yaştaki Aişe ile evlenmesi:
İnsanın Kendi Küçük Çocuklarını Nikâh Etmesi(Nin Cevazı) Babı:
Çünkü Allah bu âyette, bulûğdan evvelkilerin iddetlerini de üç ay yapmıştır .
Bize Sufyân ibn Uyeyne, Hişâm'dan; o da babası Urve'den; o da Âişe(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) Âişe ile Âişe altı yaşında iken evlenmiş, Âişe dokuz yaşında iken de zifafa girdirilmiş, Peygamber'in yanında da dokuz sene kalmıştır .Buhari,Nikah:39
Hz. Adem ile Hz. Musa'nın tartışması:
Ebû Hureyre
(R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Âdem ile Mûsâ birbirine
hüccet getirip çekiştiler. Mûsâ, Âdem 'e:
— Sen,
günâhın seni cennetten çıkartmış olduğu Âdem'sin, dedi. Âdem de Musa'ya:Allah dostu seyyid.
— Sen
Allah'ın risâletleri ve kelâmı ile seçip üstün kıldığı Mûsâ'sın. Sonra sen,
ben yaratılmadan evvel üzerime takdir edilmiş bir işten dolayı beni kınıyorsun!
dedi".
Bunun
ardından Rasûlullah iki kerre: "Böylece Âdem Musa'ya delîl ve burhanla
gâlib oldu" buyurdu.Buhari,Enbiya:33
İbrahim peygamberin keserle sünnet olması:
Îbrâhîm
aleyhisselâm seksen yaşında iken (Şâm yakınındaki) Kaddûm-Kadûm-da sünnet
oldu.Bize Ebu'z-Zinâd, şeddesiz olarak "Kadûm'la" diye tahdîs
etti.Buhari,enbiya:11
Not:Hadîsin
bu rivayetinde şeddesiz olarak "Kadûm ile" şeklinde gelmiştir ki, buna
göre "Marangoz âleti olan keser ile sünnet oldu" demektir.
İbrâhîm
aleyhi's-selâm seksen yaşından sonra keserle sünnet oldu.Buhari,İzin:51
Süleyman peygamberin bir gecede 60 kadınla cinsel ilişki kurması:
Ebû
Hureyre(R)'den şöyle tahdîs etti: Allah'ın Peygamberi Süleyman Aleyhi'sselâmın
altmış tane kadını vardı. "Ben bir gecede kadınlarım üzerine dolaşırım da
onlardan herbir kadın muhakkak Allah yolunda savaşacak birer süvârî oğlan
çocuğu doğurur" diye (inşâallah demeden) yemîn sözü söyledi. Hakîkaten
kadınları üzerine dolaştı. Fakat kadınlardan hiçbiri doğurmadı, yalnız bir
kadın eksik doğumlu bir oğlan çocuğu doğurdu. Allah'ın Peygamberi Muhammed
(S):
— "Eğer
Süleyman Peygamber inşâallah diyerek yemininde bir istisna yapsaydı,
kadınlardan herbir kadın muhakkak gebe kalır ve Allah yolunda savaşacak birer
süvârî doğururdu" buyurdu. Buhari, Tevhid:30
Hz Muhammedin çocuğu saçından tutup çekiştirmesi:
İbn Abbâs
(R) şöyle demiştir: Ben bir gece teyzem Meymûne bintu'I-Hâris'in evinde
geceledim. Rasûlullah (S) o gece nevbeti dolayısıyle onun yanında idi.
İbn Abbâs
dedi ki: Yattıktan bir müddet sonra Rasûlullah kalktı da gece namazı kılmaya
başladı. Ben de kalkıp sol tarafında namaza durdum.
İbn Abbâs
dedi ki: Rasûlullah benim başımın sarkan kâkülünü tuttu da beni sağ tarafına
geçirdi.Buhari,giyim-kuşam:71
Peygamberin
tükürüğü şifadır:
Esma şöyle
dedi: Ben gebelik müddetini tamamlamış olduğum hâlde (Mekke'den yola)
çıktım.Muhacir olarak Medine'ye geldim ve Küba'ya indim. Ve Abdullah'ı Küba'da
doğurdum. Sonra çocuğumu Rasûlullah(S)'a götürdüm de kucağına koydum. Sonra
Rasülullah bir hurma İstedi, onu çiğneyip ezdikten sonra çocuğun ağzının içine
tükürdü. Bu suretle oğlumun mi'desine ilk giren şey, Rasülullah'ın tükrüğü
oldu. Sonra Rasûlullah hurma çiğnemi ile çocuğun damağını oğdu. Bundan
sonra çocuğa duâ etti, bereket ve hayır diledi. Ve Abdullah ibnu'z-Zubeyr
(Hicretten sonra Medine'deki Muhacir) müslümân aileleri içinde ilk doğan çocuk
oldu.
Buhari,Akika:1,Buhari,
ensarın menkıbeleri:44
Peygamber (S) tükürdükçe tükürüğü muhakkak sahâbîlerinden bîrinin elinin içine düştü, akabinde o kimse bu tükürük ile yüzünü ve cildini ovaladı.Buhari, Temizlik :75
Not:
Olay gerçek olsa bile peygamberin bu aşırılığı onayladığına dair
bir delil yok.
Âişe (R)
şöyle demiştir: Peygamber (S) rukye tedavisinde şu duayı söylerdi:
"Allah'ın ismiyle (şifâ dilerim). Şu bizim yurdumuzun toprağı ve
bâzımızın tükrüğüdür. Bunlardan Rabb'imizin izniyle hastamız şifâlanır!Buhari,
Tıp:38
Not:
Bu olayın açıklaması şu şekilde yapılmaktadır:"Şu bizim yurdumuzun
toprağıdır" sözü ile maksad, Medine toprağıdır. "Bâzımızın
tükürüğü"sözü ile de maksad, Peygamber'in kendi tükrüğüdür. Gerek Medine
toprağının ve gerek Peygamber'in tükrüğünün şeref ve bereketi vardır. Peygamber,
Allah'tan şifâ dilerken şehâdet parmağına tükrüğünden bulaştırır, sonra
parmağını toprağa kordu.Allah dostu seyyid. Parmağa bulaşan toprakla hastayı sıvazlardı.
Sıvazlarken de hadîsteki şifâ istemeye dâir kelâmı söylerdi (Nevevî).
Peygamberin ellerini yıkadığı suyu ve tükürdüğü suyu içirmesi:
...Bundan
sonra Peygamber içi su dolu bir bardak, yânı küçük bir kap istedi. Bu kap
içinde ellerini ve yüzünü yıkadı. Ağzındaki bir mikdâr suyu da bunun içine
püskürdü. Sonra Ebû Mûsâ ile Bilâl'e:
— "Bu
sudan içiniz, bunu yüzleriniz ve göğüsleriniz üzerine boşaltınız ve
sevininiz!" buyurdu.
Onlar da su
kabını aldılar ve Peygamber'in emrettiği işleri yaptılar.Bu sırada
Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme, perde arkasından:
— Şu sudan
ananıza da ikram edin! diye seslendi.
Onlar da bu
sudan arta kalan bir kısmı da Ümmü Seleme'ye ikram ettiler .Buhari,Megazi:58
Peygamberin cennetlikleri havuzundan kovması:
Peygamberin cennetlikleri havuzundan kovması:
Nefsim elinde
olan Allah'ayemîn ederim ki (kıyamet gününde) ben bir takım adamları, yabancı
devenin havuz başından kovulup uzaklaştırıldığı gibi, muhakkak havuzumdan
kovacağım.Buhari,Musakaat:11
Peygamberin arkasını görmesi:
Peygamberin arkasını görmesi:
Siz, benim
kıblem (yalnız) şurasıdır mı sanıyorsunuz? Allah'a yemîn ederim ki, sizin
huşûunuz ve rukûunuz bana gizli olmaz. Ben sizleri elbette arkamdan da
görüyorum.Buhari,Namaz:40
Miraçta peygambere şarap sunulması:
Rasûıullah'a
isrâ ettirildiği gece îliyâ'da (yânî Beytu'l-Makdis'te) biri şarâb, biri süt
dolu olan iki kadeh getirildi. Rasûlullah (S) onlara baktı, sonra süt kadehini
aldı. Bunun üzerine Cibrîl:
— "Seni
fıtrata hidâyet eden Allah'a hamd olsun! Eğer sen şarâbı almış olsaydın,
ümmetin azgın olurdu" dedi.Buhari,içecekler:giriş
Peygamberin bir gecede 9 kadınını dolaşması:
Peygamberin bir gecede 9 kadınını dolaşması:
Enes(R)'ten
tahdîs etti ki, Peygamber(S)'in dokuz kadını olduğu hâlde, tek bir gece içinde
kadınlarının hepsi üzerine dolaşırdı.Buhari,Nikah:4
MİRAÇ OLAYI
NASIL NE ZAMAN:
Harem Mescidi'nde uyurken;peygamber olmadan önce:
Şerîk ibn
Abdillah ibn Ebî Nemir şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik'ten işittim. O,
Peygamber'in Ka'be Mescidi'nden geceleyin yürütüldüğü geceyi, bize şöyle tahdîs
ediyordu: Kendisine vahyedilmeden önce Harem Mescidi'nde uyurken üç
kişi gelmiştir. Onlardan birincisi:
— O (yânı
Muhammed) hangisidir? dedi. Diğeri:
— (Uyuyan)
iki kişinin ortalarındakidir; O uyuyan üç kişinin hayırlısıdir, dedi. (Çünkü Muhammed
iki kişi arasında uyumakta idi.)
O üç kişinin
sonuncusu:
— (Göklere
yükseltmek için) onların hayırlısını alınız! dedi.
İşte o gece
ancak bu söylenen kıssa vâki' oldu. Peygamber, kalbinin görmekte olduğu şeyler
içinde diğer bir gece onlar yine gelinceye kadar onları görmedi. Peygamber'in
gözleri uyur, kalbi uyumaz. Peygamberler böyledir; gözleri uyur, kalbleri
uyumaz. Müteakiben Cibril O'na yaklaştı, sonra O'nu göğe
çıkardı.Buhari,Menkıbeler:24
Not: Bu
olay bilinen Miraç hadisesinin aksine olayın peygamber olmadan önce
gerçekleştiğini söylüyor.Hâlbuki Mi'râc bir haylî rivayetlere göre hicretten
üç yâhud iki yâhud da bir sene evvel vuku' bulmuştur.
Şayet
bahsedilen olay peygamber olduktan sonra olmuş ise ,bu seferde genel
"peygamber ayıkken Miraca gitti" görüşünün aksine rüya halinde gittiği
sonucu çıkıyor.Aşağıda daha detaylı anlatım vardır:
Enes ibn
Mâlik(R)'ten işittim, o, Rasûlullah(S)ın Ka'be mescidinden geceleyin yürütüldüğü
geceyi şöyle söylüyordu: Kendisine o hususta vahy edilmeden evvel Rasûlullah
el-Mescidu'1-Harâm'da uyurken yanına üç nefer melek geldi. Onların birincisi:
— (Yatmakta
olan üç kişinin) hangisi O'dur (yânî Muhammed'dir)? diye sordu [Peygamber'in
orada amcası Hamza ve amcasının oğlu Ca'fer ibn Ebî Tâlib'le beraber yatmakta
olduğu rivayet edilmiştir ].
Diğeri:
— Onların
ortasındakidir, O onların hayırlısıdır, dedi. O üç neferin sonuncusu da:
— (Semâya
çıkarılmak için) üç kişinin hayırlısını alın! dedi. Vâki' olan bu kıssa bu
gecede oldu (bu gecede başka şey vâki' olmadı). Peygamber o üç kişiyi
bundan sonra görmedi.
Nihayet onlar
diğer bir gecede Peygamberin gözü uyur ve kalbi görür hâlde iken, O'nun yanına
geldiler. Peygamber'in kalbi uyumuyordu. Bütün peygamberlerde böyledir;
onların gözleri uyur da kalbleri uyumaz. Bu gelen üç kişi Peygamber'le kelâm
etmediler, nihayet O'nu taşıdılar ve Zemzem Kuyusu'nun yanına koydular. O üç
kişiden Muhammed'in işini Cibrîl üzerine aldı. Cibril, O'nun göğsü ile gerdanı
arasını yardı. Nihayet göğsünü ve içini yarmayı bitirince, Cibrîl kendi eliyle
Zemzem Suyu'ndan alıp orayı yıkadı ve içini tertemiz yaptı. Sonra Peygamber'in
yanına altından bir leğen getirildi, onun içinde de yine altından yapılmış su
İçecek bir kap daha vardı. Bu leğenin içi îmân ve hikmetle doldurulmuştu.
Cibrîl bununla Peygamber'in göğsünü ve boğazının içindeki etleri, yânî
boğazındaki damarları doldurdu. Sonra göğsünü kapattı. Sonra O'nu dünyâ
semâsına çıkardı. Onun kapılarından bir kapıya vurdu. Semâ ahâlîsi ona:
— Kimdir o?
dediler.
— Ben
Cibril'im, dedi. Semâ ehli:
—
Beraberindeki kimdir? dediler. Cibrîl:
—
Berâberimdeki Muhammed'dir, dedi. İçerideki sorucu:
— O'na
da'vet gönderilmiş midir? dedi. Cibrîl:
— Evet
gönderilmiştir, dedi. İçeridekiler:
— O'na
merhaba ve ehlen! dediler, akabinde semâ ehli Muham-med'i bu da'vetinden dolayı
müjdeliyorlardı.
Semâ ehli
Allah'ın O'nunla Yer hakkında ne yapmak istediğini Cibrîl diliyle onlara
bildirinceye kadar bilmiyorlardı.
Dünyâ
semâsında Âdem'i buldu. Cibrîl, Peygamberce:
— Bu, baban
Âdem'dir, ona selâm ver, dedi. Peygamber, Âdem'e selâm verdi, Âdem de selâmını
alıp mukaabele etti ve:
— Merhaba ve
ehlen benim oğlum, Sen ne iyi oğulsun! dedi. Bir de Peygamber dünyâ semâsında
devamlı akmakta olan iki nehirle karşılaştı da:
— Bu iki
nehir nedir yâ Cibrîl? dedi. Cibrîl:
— Bu ikisi
Nîl ile Furat'ın asıllarıdırlar, dedi.
Sonra
Peygamberi dünyâ semâsında yürüttü. Bu arada Peygamber diğer bir nehirle
karşılaştı ki, onun üzerinde inciden ve zebercedden yapılmış bir saray vardı.
Eliyle nehrin suyuna vurdu, bir de gördü ki, o, en iyi cins misktir. Cibril'e:
— Bu nedir
yâ Cibrîl? diye sordu. Cibrîl:
— Bu,
Rabb'inin Sen'in için hazırlamış olduğu Kevser'dir, dedi. Bundan sonra Cibrîl
O'nu ikinci semâya yükseltti. Orada da melekler ona, birinci semâdaki
meleklerin sordukları gibi:
— Bu kimdir?
dediler. Cibrîl:
— Ben
Cibril'im! dedi.
—
Beraberindeki kimdir? dediler.
—
Muhammed'dir, dedi.
— O'na
da'vet gönderilmiş midir? dediler.
— Evet
gönderilmiştir, dedi.
— O'na
merhaba ve ehlen! dediler.
Bundan sonra
Cibrîl, O'nu üçüncü semâya yükseltti. Oradakiler de ona birinci ve ikinci
semâdaki meleklerin söyledikleri gibi sorup, ceyâb aldılar. Bundan sonra
Cibrîl, O'nu dördüncü semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona önceki
semâlardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra
Cibrîl O'nu beşinci semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona, önceki
semâlardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra
Cibrîl, O'nu altıncı semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha öncekilerin
dedikleri sözler gibi söylediler. Bundan sonra Cibrîl O'nu yedinci serıâya
yükseltti. Oradaki melekler de ona daha evvelkilerin sözleri gi-t i söylediler.
Herbir semâda isimlerini söylediği peygamberler vardı. Ben onlardan ikinci
semâda İdrîs'i, dördüncü semâda Harun'u, beşinci semâda ismini
ezberleyemediğim bir diğerini, altıncı semâda îbrâhîm'i, yedinci semâda da
Musa'yı, Allah'ın onu kelâmıyle tafdîl etmesi sebebiyle ezberledim.
Mûsâ:
— Ey
Rabb'im! Benim üzerime yükseltilen (yânı Sen'in benim üzerime yükselttiğin
herhangi) kimsenin varlığını zannetmemiştim, dedi .
Sonra
Cibril, Muhammed'i, ancak Allah'ın bilmekte olduğu şeylerle bu katın üstüne
çıkardı. Nihayet Sidretu'l-Müntehâ'ya geldi. Rabbu'l-îzzet olan Cebbar da
yaklaştı ve tedellî etti (daha çok yaklaşmak istedi) de nihayet (bu suretle O,
Peygamber'e) yakın oldu da' Allah, kuluna vahyettiğini etti' (en-Necm:
8-9). Allah O'na vahyettiği şeyler içinde, ümmetinin üzerine her gün ve gecede
elli vakit namazı da vahyetti. Sonra oradan aşağıya indi, nihayet Musa'nın
yanına ulaştı. Mûsâ O'nu biraz alıkoydu ve:
— Yâ
Muhammedi Rabb'in Sana neyi ahdetti (yânı Sana neyi emr ve tavsiye etti)? diye
sordu.
— Rabb'im
bana her gün ve gecede elli namaz emretti, dedi. Mûsâ:
— Sen'in
ümmetin buna güç yetiremez, geri dön de Rabb'in Sen'den ve ümmetinden bunu
hafifletsin! dedi.
Bunun
üzerine Peygamber, Cibril'e yöneldi de, sanki bu konuda Cibril'le istişare
etmek istiyor gibiydi. Cibril kendisine:
— Evet,
istersen bunu iste! diye işaret etti.
Akabinde
Cibril O'nu Cebbâr'ın huzuruna doğru yükseltti. Peygamber dedi ki: "Cebbar
olan Allah, evvelki durduğu makaamında idi:
— Ey
Rabb'im! Hafiflet, çünkü ümmetim buna (bu elli vakit namaza) güç yetiremez!
dedi".
Yüce Allah
elliden on namazı indirdi. Sonra Peygamber, Mû-sâ'mn yanına döndü. Mûsâ O'nu
alıkoymakta ve O'nu Rabb'ine geri döndürmekte devam etti. Nihayet elli namaz
beş namaz oldu. Sonra Mûsâ O'nu bu beş namazın yanında da durdurup:
— Yâ
Muhammedi Vallahi ben kavmim İsrâîl oğulları'na bundan daha azı ile döndüm de
onlar zaîf olup bunu da terkettiler. Sen'in ümmetin cesedler, kalbler,
bedenler, gözler, kulaklar bakımından daha zaîftir. Geri dön de Rabb'in Sen'den
bunun hepsini hafifletsin! dedi.
Peygamber,
onun kendisine işaret etmesi için Cibril'e yöneldi. Cibril bunu kerîh
görmüyordu. Cibril O'nu beşinci defa sırasında da yükseltti. Peygamber:
— Ey
Rabb'im! Şübhesiz benim ümmetim cesedleri, kalbleri, işitmeleri, bedenleri
zaîf kimselerdir. Bizlerden daha da hafiflet! Allah dostu seyyid.Diye niyaz etti.
Bunun
üzerine Cebbar olan Allah:
— Yâ
Muhammed! diye nida etti. Peygamber:
— Lebbeyke
ve sa'deyke yâ Rabb! diye icabet etti.
Allah:
— Şu bir
hakikat ki, Ben'im nezdimde söz (hüküm ve kaza) tebdîl olunmaz!Bu, senin ve
ümmetin üzerine Ana Kitâb'da farzettiğim gibidir! buyurdu.
Ve yine:
— Her bir
hasene on misliyle karşılanır. Bu, Ümmü'l-Kitâb'da elli vakittir ve bu senin ve
ümmetin üzerine beş vakittir! buyurdu.
Peygamber,
Musa'nın yanına döndü. Mûsâ O'na:
— Nasıl
yaptın? dedi. Peygamber ona:
— Allah
bizden hafifletti. Bize herbir haseneye on misli ile karşılık verdi, dedi.
Mûsâ:
— Ben İsrâîl
oğulları'nı bundan daha azı dönüp tecrübe ettim, onlar bunu da terkettiler. Sen
yine Rabb'ine dön de Sen'den yine hafifletsin! dedi.
Rasûlullah:
— Yâ Müsâ!
Ben vallahi Rabb'ime çok gidip gelmemden dolayı utandım, dedi.
Cibril de
O'na:
— Allah'ın
ismiyle in! dedi.
Râvî:
Peygamber, Mescidu'l-Harâm içinde uykusunda iken uyandı, demiştir. Buhari,
Tevhid:38
Not: Bknz:Çelişkili hadisler: miraç
PEYGAMBERİN
MUCİZELERİ
Kütüğün
inlemesi:
-.......Câbir
ibn Abdülah(R)'tan (şöyle demiştir): Ensâr'dan bir kadın Rasûlullah'a:
— Yâ
Rasûlullah! Benim marangoz bir kölem vardır; senin için üzerine oturacağın bir
şey yaptırayım mı? dedi.
Rasûlullah:
—
"İstersen yaptır" buyurdu,
Râvî dedi
ki: Bunun akabinde kadın, Rasûlullah için o minberi yaptırdı. Nihayet cumua
günü olunca Peygamber( S) yerine konulan o minber üzerine oturdu. Akabinde daha
önce yanında hutbe yapar olduğu hurma kütüğü sayha çıkardı, hattâ kendi kendine
yarılacaktı. Peygamber minberden indi, onu eliyle tuttu ve onu kucakladı. O
sırada kütük susturulmakta olan çocuk gibi hafîf hafîf inliyordu. Nihayet
kararlaşıp sustuktan sonra Rasûlullah:
— "O,
yanında edildiğini işitmekte olduğu Zikru'llah için ağladı" buyurdu
.Buhari,alım-satm:32
Âişe(R)'den
haber verdi ki, Peygamber (S) Âişe'ye:
— "Yâ
Âişe! Şu (yanımdaki) Cibril'dir, sana selâm ediyor" buyurmuş.
Aişe de:
— Selâm;
Allah'ın rahmeti ve bereketleri onun üzerine olsun, demiş ve Peygamber'i
kasdederek:
— Benim
görmediğimi Sen görüyorsun, demiştir.Buhari,Bedul Hak:7
Cebrailin
silahı:
Âişe(R)'den
şöyle haber verdi ki, Rasûlullah (S) Hendek günü (evine) döndüğü ve silâhını
koyduğu ve baştan aşağı da yıkandığı sırada, kendisine Cibril geldi. Cibril'in
başını tozlar kaplamıştı. Bu hâlde Cibril:
— Silâhı
bıraktın mı? Vallahi ben silâhı bırakmadım, dedi. Rasûlullah:
—
"Öyleyse nereye?" diye sordu. O da:
— İşte
şuraya, dedi de Benû Kurayza'ya doğru işaret etti. Âişe dedi ki: Bu(konuşma)nun
üzerine Rasûlullah. Kurayza oğulları'na doğru (yola) çıktı.Buhari,cihad:18
Not:Meleklerin
silah kullanmasına gerek var mı?
Enes ibn
Mâlik (R) şöyle demiştir: Allah dostu seyyid.(Rasûlullah, Kurayza oğullan yurduna sefer ettiğinde
melekler de iştirak etti.) Ben Ensâr'dan Ganm oğullan sokağında yükselen bir
tozu bugün bile görür gibiyim.Buhari,Bedul Hak:7
Not:Melekelerin
ata binmesine gerek var mı?
Cennete
elini uzatması:
Rasûlullah
zamanında güneş tutuldu da kusûf namazı kıldırdı. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah,
namaz içinde durduğun yerden (görmediğimiz) bir şeye elinle uzandığını gördük,
sonra (yine namaz içinde) irkilip geri geri geldiğini gördük, dediler.
Peygamber: "Bana cennet gösterildi de, ben ondan bir salkıma elimle
uzandım. Eğer o salkımı alabilseydim, dünyâ bakî kaldığı müddetçe ondan
muhakkak yerdiniz" buyurdu .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:10
Cennet bana
yaklaştı. O kadar ki, eğer cür'et etseydim salkımlarından bir tanesini (alıp)
size getirebilecektim. Cehennem de bana o kadar yaklaştı ki: Ey Rabbim, ben de
onlarla beraber miyim? dedim. Orada bir kadın gördüm.Kadını bir kedi tırmalayıp
duruyor. Buna ne oluyor? diye sordum. Bu kadın o kediyi açlıktan ölünceye kadar
habsetti. Kadın ona yiyecek vermedi, kendi kendine yemesi için de
salıvermedi.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:9
Ağacın
yürümesi:
Ben
Mesrûk'a:
— Cinnden
bir zümre Kur'ân dinlemek istedikleri gece, Peygamber(S)'e cinni kim bildirdi?
diye sordum.
O:
— Bana
baban, yânî Abdullah ibn Mes'ûd: Cinnleri bir ağaç bildirdi, diye tahdîs etti,
dedi.Buhari,ensarın menkıbeleri,31
Not:
Beyhaki'nin Delâilu'n-Nübüvve'deki şu rivayeti olayı daha detaylı
açıklamaktadır:
İbn Mes'ûd
dedi ki: Ben cinnlerin Rasûlullah'a:
— Senin
Allah'ın Rasûlü olduğuna kim şehâdet eder? diye sorduklarını işittim.
Bulunduğumuz
yere yakın bir sakız ağacı vardı. Rasûlullah o ağacı işaret ederek onlara:
— "Şu
ağacı gördünüz mü; o şehâdet ederse îmân eder misiniz?" dedi. Cinnler:
— Evet îmân
ederiz, dediler.
Bunun
üzerine Rasûlullah o ağacı çağırdı. Ağaç İcabet etti de ben dallarını,
budaklarını sürüyerek geldiğini gördüm. Rasûlullah ağaca:
—
"Benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehâdet eder misin?" dedi. Ağaç:
— Şehâdet
ederim ki, Sen Allah'ın Rasûlü'sün, dedi.
Ay'ın
yarılması:
Abdullah ibn
Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Biz Mini'da Peygamber(S)'in beraberinde iken Ay
ikiye bölündü de Peygamber (S): "Şâhid olunuz!" buyurdu. Ve Ay'dan
bir parça Hıra Dağı tarafına gitti.Buhari,ensarın menkıbeleri:35
Not: "Saat
yaklaştı, Ay (ikiye) ayrıldı. Onlar bir mu'cize görürlerse yüz çevirirler ve
müstemirr bir büyüdür derler..." (el-Kamer: 1-3).
İsa'yı
şeytanın dürtmemesi:
Âdem
çocuklarından doğurulan hiçbir çocuk yoktur ki, doğurulurken şeytân ona
dokunmuş olmasın. İşte şeytânın dokunmasından dolayıdır ki, çocuk anasından
doğduğu anda feryâd ederek ağlar. Şeytânın bu dokunmasından Meryem oğlu ile annesi
müstesnadır.Buhari,enbiya:46
SAHABE DAVRANIŞLARI:
Sert tavır:
Bir Yahûdî,
RasûluIlah(S)'ın yanına uğradı da ("Ölüm üzerine olsun" demek olan):
— es-Sâmu
aleyke! dedi. Rasûlullah da ona:
— "Ve
aleyke{ Senin üzerine de olsun).'" diye mukaabele etti. Bundan sonra
Rasûlullah, yanında bulunanlara hitaben:
—
"Sizler onun ne söylemekte olduğunu biliyor musunuz? O: es-Sâmu aleyke,
dedi" buyurdu.
Sahâbîler:
— Yâ
Rasûlallah! Biz onu Öldürelim mi? diye sordular. Rasûlullah:
—
"Hayır! (Onu öldürmeyiniz!) Kitâb ehli olanlar size selâm verdikleri
zaman, sizler de onlara: 'Ve aleykum( = Sizin üzerinize de olsun)' şeklinde
söyleyiniz!" buyurdu.Buhari,İstitabe:3
Ömer'in oruç tutmayana şiddeti:
Umer (R)
Ramazân İçinde Sarhoş Olmuş Bir Kimseye: Sana Yazıklar Olsun, Bizim
Çocuklarımız Bile Oruçludurlar, Demiş Ve O Sarhoşa Dayak Atmıştır.
Buhari,Oruç:46
Çocuğu ölen
kadının o gece cinsel ilişki yaşaması:
Enes ibn
Mâlik(R)'ten şöyle derken işitmiştir: Ebû Talha'nm hasta olan bir oğlu vardı.
Enes dedi ki: Bu çocuk Ebû Talha evden dışarıda bulunduğu bir sırada öldü.
Karısı Ümmü Süleym, çocuğun öldüğünü görünce bir şey hazırladı (yâni çocuğu
yıkadı, kefenledi) ve çocuğu kokuladı da evin bir tarafına koydu. Ebû Talha
geldiğinde: Oğlan nasıldır? diye sordu. Ümmü Süleym: Çocuğun nefsi sâkinleşti.
İstirahat etmiş olmasını ümîd ederim, dedi. Ebû Talha, kadın doğru söylüyor sandı
ve yattı (yânî eşi ile birleşti). Sabah olunca yıkandı. Dışarı çıkmak
istediğinde Ümmü Süleym, Ebû Talha'ya çocuğun öldüğünü bildirdi. Ebû Talha
mescide gidip, Peygamber ile namaz kıldı. Sonra da bu karı koca arasında o gece
olup bitenleri Peygamber'e haber verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (S):
"Allah'ın sizlere, bu geceniz hakkında bereketler ihsan etmesini
dilerim" diye duâ etti.Buhari,cenazeler;41
Savaş dönüşü hemen Cariye ile cinsel ilişki :
Biz
Rasûlullah'ın maiyyetinde Mustalık oğulları gazasına çıktık. Sonunda bizlere
Arab esirlerinden birer esîr düştü. Bu sırada kadınlara çok iştihâ ve arzu
hissetmiştik; bekârlık bizlere şiddetli olmuştu. (Çocuk olup da satışa mâni'
olmasın diye) cinsî yaklaşmada azl yapmak istiyorduk. Ve azlin hükmünü
Rasülullah'tan sorduk. Rasûlullah (S):
— "Azli
yapmamanız sizin üzerinize bir be's değildir. Kıyamet gününe kadar (İlâhî
ilimde) var olacağı mukadder olan her insan, muhakkak var olacaktır"
buyurdu. Buhari,Köle azadı:13
Biz
Musta'lık oğulları gazvesinde Rasûlullah ile sefere çıktık. Neticede Arab
esirlerinden birçok kadın esirlere kavuştuk. O günlerde kadınlara karşı arzumuz
artmış ve bekârlık bizlere çok şiddetli olmuştu. (Esîr kadınlara yaklaşmak,
fakat çocuk yapmamak için) azl etmeyi düşünüp, azletmek istiyorduk. Ancak
Rasûlullah aramızda iken (bunun hükmünü) O'na sormadan nasıl azl ederiz? dedik
de, bu meseleyi Rasûlullah'tan sorduk. Rasûlullah (S):
— "Bu
fiili yapmamanız, üzerinize vâcib değildir -yâhud: Bunu yapmanızda üzerinize
bir be's yoktur-. Allah'ın ilminde kıyamet gününe kadar meydana gelecek olan
her canlı nefis, muhakkak dünyâya gelecektir" buyurdu. Buhari,Megazi:35
Not: Bu olayın bir başka anlatış biçimi daha köle konusunda verildi.Olayın zamanı konusunda (cinsel birleşmenin hemen yapılması) çelişki söz konusu.Esir alınır alınmaz yapılacak bir ilişki nesli tehlikeye düşürür. Cinsî temas, âlimlerin icmâıyle ancak rahimlerin temizlenmesinden sonra olur.
Not: Bu olayın bir başka anlatış biçimi daha köle konusunda verildi.Olayın zamanı konusunda (cinsel birleşmenin hemen yapılması) çelişki söz konusu.Esir alınır alınmaz yapılacak bir ilişki nesli tehlikeye düşürür. Cinsî temas, âlimlerin icmâıyle ancak rahimlerin temizlenmesinden sonra olur.
Mala
düşkünlük:
Temîm
oğullan hey'eti Rasûlullah'a geldiler. Rasûlullah onlara:
— "Ey
Temîm oğulları, müjdelenip sevinin!" buyurdu. Onlar:
— Amma sen
bizlere (âhiretle ilgili) çok müjde verdin. Bize dünyalık da ver,
dediler...Buhari,Megazi:76
Peygamberi üzmek:
Rasûlullah
(Hudeybiye)barış andlaşmasının yazım ve imzasını bitirip ayrıldığı zaman,
sahâbîlere :
—
"Haydi artık kalkın, kurbanlarınızı kesip, başlarınızı tıraş edin!" buyurdu.
Râvî dedi
ki: Vallâhî sahâbîlerden bir kişi olsun kalkmadı. Hattâ Rasûlullah bu emri üç
kerre söyledi. Sahâbîlerden hiçbirisi kalkmayınca, Rasûlullah zevcelerinden
Ümmü Seleme'nin yanına girdi ve sahâbîlerden gördüğü kayıdsızlığı ona söyledi .
Ümmü Seleme:
— Ey
Allah'ın Peygamberi! Sen bu emri yerine getirmek istiyor musun? O hâlde şimdi
dışarı çık, sonra tâ kurbanlık develerini kesinceye ve berberini çağırıp, o
seni tıraş edinceye kadar sahâbîlerinden hiçbirisine bir kelime bile söyleme!
dedi .Buhari, Şartlar:15
Ebu Hureyre'nin unutmaması:
Bir gün
Peygamber (S): "Sizden biriniz elbisesini ben şu hitabemi bitirinceye
kadar yayar da sonra elbisesini toparlayıp göğsüne basarsa, muhakkak ki o
benden işittiği makaalemden hiçbir şeyi ebeden unutmaz" buyurmuştu. Ben de
yünden bürdemin bir parçasını Peygamber hitabesini söyleyip bitirinceye kadar
yarısını yere serdim. Üzerimde başka elbisem de yoktu. Sonra o elbiseyi
toplayıp bağrıma bastım. Peygamber'i hakk ile gönderen Allah'a yemîn ederim
ki, O'nun bu konuşmasından bu güne erişinceye kadar hiçbir şeyi unutmadım .
Buhari,Muzaraat:21
Uçkuruna düşkünlük:
Uçkuruna düşkünlük:
Abdullah ibn
Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Bizler Peygamber'in beraberinde gazveye giderdik,
yanımızda kadınlarımız yoktu (Cinsî münâsebete şiddetle ihtiyâç duyardık).
Bunun üzerine biz:
— Yâ
Rasûlallah! Erkeklik yumurtalarımızı çıkartıp hadım olalım mı? diye sorduk.
Rasûlullah
(S) bizleri hadım olmaktan nehyetti .Buhari,Nikah:6
Sahabeden
zina eden kimseler vardı:
...Bir adam
bu mecliste İbn Abbâs'a:
— Bu kadın,
Rasûlullah'ın "Eğer ben bir kimseyi delîlsiz olarak recm eder olaydım,
elbette bu kadını recm ederdim " buyurduğu kadın mıdır? diye sordu.
İbn Abbâs:
— Hayır, bu
îslâm içinde fahişeliği açıktan yapan (fakat i'tirâf etmeyen, aleyhine bu hususta
beyyine de dikilemeyen) bir kadındı, demiştir.Buhari, Talak:35
Not: Olayın
detayları için Bknz, hukuk,lanetleşerek boşanma
Sihir var:
Âişe (R):
—
Peygamber(S)'e sihir yapıldı, demiştir.Buhari,Bedul Hak:11
El-Leys ibn
Sa'd da şöyle demiştir: Hişâm bana babasından işitip muhafaza ettiği şu hadîsi
yazdı:
Âişe şöyle
dedi: Peygamber'e sihir yapılmıştı. Hattâ Peygamber bâzı işi işlemediği hâlde,
onu işliyor hayâli verilirdi (yânı öyle sanırdı). Nihayet günün birinde tekrar
tekrar duâ etti. Sonra bana:
—
"Bildin mi? Allah bana kendisinde şifâm olan şeyi bildirdi: Bana iki kişi
(yânî Cibril ve Mîkâîl) geldi. Bunlardan biri başucumda, öbürüsü ayak ucumda
oturdu. Ve biri öbürüsüne: Bu zâtın hastalığı nedir? diye sordu. O da: Sihir
yapılmıştır, diye cevâb verdi. Bu sefer: Kim sihir yapmıştır? diye sordu. Öbür
melek: Lebîd ibnu'l-A 'sam, diye cevâb verdi. Bu sihir ne ile yapılmıştır? diye
sordu. O da: Bir tarak, saç ve sakal tarantısı, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı
ile, diye cevâb verdi. Nerede yapılmıştır? sorusuna da: Zervân Kuyusu'nda, diye
cevâb verdi".
Sonra
Peygamber (S) -bâzı sahâbılerle- çıkıp bu kuyuya gitti. Sonra dönüp geldi.
Geldiğinde (ben) Âişe'ye:
—
"Kuyunun etrafındaki hurma ağacının uçları, şeytânların başları
gibidir" buyurdu.
Bunun
üzerine ben:
— Sen o
sihri çıkardın mı? diye sordum. Rasûlullah:
—
"Hayır çıkarmadım. Çünkü Allah bana şifâ vermiştir. Birde o sihri
çıkarıp çözmekle halk arasında sihir şerrinin yayılmasından endîşe ettim. Sonra
(emrimle) o kuyu kapatılıp gömüldü"Buhari,Bedul Hak:11
Şeytan
uyuyanın kulağına işer:
Abdullah ibn
Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber'in yanında, tâ sabaha kadar uyuyan bir
kimse anıldı. Peygamber (S): "Bu, iki kulağına şeytân işemiş bir
adamdır" buyurdu.Buhari,Bedul Hak:11
"Sizin biriniz uykusundan uyanıp da abdest aldığında burnundaki nesneyi nefesiyle üç defa dışarı çıkarsın. Çünkü şeytân, uyuyanın genzinde geceler" Buhari,Bedul Hak:11
Şeytanın Ebu Hureyre'nin hurmalarını çalması:
Şeytanın Ebu
Hureyre'nin hurmalarını çalması ,ve üç kere yakalanıp serbest bırakılması ve
sonuncuda ayetel körsinin faziletini Ebu Hureyreye öğretmesi ve en sonunda da
gelen kişinin insan suretine girmiş şeytan olduğunun peygamberce haber
verilmesi uzun uzun anlatılmış:Buhari, Vekalet:10
Tarım aleti kullanmak zararlı:
Ebu Umâme
el-Bâhilî (R) bir kerresinde bir demir saban ve zirâat âletinden birşey gördü
de hemen şöyle dedi: Ben Rasûlullah(S)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Bu
âlet bir ailenin (sınırdaki) evine girerse, o eve muhakkak bir zelîllik
(horluk, hakîrlik) girdirilir.Buhari,Muzaraat:2
Not:Hadisçiler
bunun çok fazla toprakla meşgul olunmaması sınır güvenliğinin de ihmal
edilmemesi anlamında olduğunu söylerler?!
Uğursuzluk :
"Eğer
herhangi birşeyde uğurluk olsaydı o, kadında, atta, meskende
olurdu"Buhari,cihad:47
Not: Tahâvî'nin
rivayetine göre Âişe'nin huzuruna Benû Âmir'den iki kişi gelerek:
- Ey
Mü'minlerin Anası! Ebû Hureyre, Rasûlullah'ın "Kadında, evde, atta
uğursuzluk vardır" dediğini haber veriyor; siz ne dersiniz? diye
sormuşlar. Bunu işitince Âişe son derece öfkelenerek:
- Kur'ân'ı
Muhammed'e gönderen Allah'a yemîn ederim ki, kat'iyyen Rasûlullah böyle bir şey
söylememiştir. O, yalnız Câhiliyet ahâlîsinin kadında, evde, atta uğursuzluk
i'tikâad ettiklerini bildirmiştir, demiştir. Âişe'nin bu cevâbı, konumuz olan
İbn Umer hadîsindeki Peygamber'in sözünün yalnız Câhiliyet âdetini ve
telâkkîsini hikâyeden ibaret olduğunu bildirir.Âişe'nin bu uğursuzluk inancını
el-Hadîd; 22. âyetini okuyarak da reddettiğini bildirmiştir. Yânî Levhi
Mahfûz'da yazılı olan hâdiselerden kurtulmak mümkün değildir; bunlarda meskenin,
şahsın hiçbir te'sîri yoktur. “Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız
hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i
Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” Hadid 57/22
HAYIRLI
VE HAYIRSIZ KABİLELER:
Enes ibn
Mâlik(R)'ten şöyle derken işitnıiştir: Rasûlullah (S):
—
"Dikkat edin! Size Ensâryurtlarının, mahallelerinin (yânı kabilelerinin)
hayırlılarını haber vereyim mi?" buyurdu.Sahâbîler:
— Evet
(haber ver) yâ Rasûlallah! dediler. Rasûlullah:
— "
(Evvelâ) Neccâr oğulları'dır. Sonra onları ta'kîb eden Abdu'l-Eşhei
oğulları'dır, sonra onların arkasından gelen el-Hâris ibnu'l-Hazrec oğulları,
sonra onları ta'kîbeden Sâide oğulları" buyurdu.
Bundan sonra
da eliyle şöyle işaret etti: Parmaklarını bir topladı, sonra da eliyle birşey
atan kimse gibi onları açıp yaydı, sonra:
—
(Mertebeleri farklı olsa da) "Ensâr yurtlarının hepsinde hayır
vardır" buyurdu.Buhari, Talak:24
Ebû Mes'ûd
(R) şöyle demiştir: Peygamber (S) eliyle Yemen tarafına işaret etti de iki
kerre:
— "îmân
işte şu taraftadır, îmân işte şu taraftadır. Dikkad edin! Katılık.ve kalblerin
kabalığı da yüksek sesli çığırtkanlardadır. Şeytânın iki boynuzunun doğacağı
yer olan Rabîa ve Mudar kabîlelerindedir" buyurdu .Buhari, Talak:24
Muâviye (R)
şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)'den işittim, şöyle buyuruyordu:
"Ümmetimden, dâima Allah'ın emrini yerine getirmekte sabit, kendilerini
yalanlayanların ve muhaliflerinin zarar veremeyeceği bir ümmet var olmakta
devam edecektir. Tâ Allah'ın emri gelinceye''(kıyamet kopuncaya) kadar, onlar
hep bu doğru yol üzerinde sabit bulunacaklardır".
Mâlik ibn
Yuhâmir: Ben Muâz ibn Cebel'den işittim. "Onlar (yânî Allah'ın emrini
ayakta tutan ümmet) Şam'dadır"Buhari, Tevhid:29
Not: Hadisin
ilk kısmı normal olsa da ikinci kısım ,Muaviye'nin Şam'da olması nedeniyle
uydurma olma ihtimali var.