AKLI ZORLAYAN HADİSLER BUHARİ





DÜNYANIN YARATILIŞI ve EVREN İLE İLGİLİ OLANLAR:

Göğün katmanlarının mesafesi, üzerindeki deniz, keçi ve arşın yeri:
Abdullah bin Abbas'dan (rivayet edilmiştir); dedi ki: Ben Bathâ'da, aralarında Rasûlullah'ın da bulunduğu bir cemaat içerisinde idim. O sırada yanlarından bir bulut geçti de ona bakmaya başladılar. (Der­ken Hz. Peygamber) "Bunun ismi nedir?" diye sordu, onlar da: "Sehap (=bulut)tur." dediler. "Müzn" de?" (der misiniz) diye sordu (Evet) dedil­er. "Anan da" (der misiniz)?" diye sordu. "Anan da (deriz), cevabını ver­diler.
(Ebû Davud der ki: Ben bu hadisi bana rivayet eden (şeyhimden) Anan {kelimesin)i pek iyice sağlam olarak tesbit edemedim.)
(Hz. Peygamber sorularına devam ederek) "Yerle gök arasındaki uzaklığı biliyor musunuz?" dedi. "(Hayır) bilmiyoruz, dediler. (Bunun üzerine): "Bu ikisi arasındaki uzaklık yetmişbir, yetmiş iki yahut da yetmiş üç sene (lik) tir. Sonra (bu göğün) üstünde aynen bunun gibi bir gök daha vardır." buyurdu. (Onun üstünde bir daha onun üstünde bir daha diyerek) nihayet yedi (kat) gök saydı ve: "Sonra yedincinin üstün­de üstü ile altı arası(ndaki mesafe) iki gök arası kadar (olan) bir deniz vardır. Sonra bu denizin üstünde sekiz dağ keçisi (şeklinde sekiz me­lek) bulunmaktadır. (Onların her birinin) tırnaklarıyla diz kapakları arası iki gök arasındaki (mesafe) kadardır. Sonra onların sırtlarında altı ile üstü arası iki gök arası kadar olan Arş bulunmaktadır. Sonra yüce Allah da onun üstündedir" (buyurdu) [Sünen-i Ebu Davud ;sünnet;18,cehmiyye;4723 - Tirmîzî, tefsir el-Hakka suresi; İbn Mace, mukaddime 13; Ahmed b. Hanbel, I, 206.]


Dünyanın ,güneşin etrafında döndüğü sonucu çıkan hadis:
Hz. Ebu Zerr (R.a) anlatıyor: "Güneş batarken Resûlullah (S.a.v) ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.
"Arş'ın altına secde yapmaya gider bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği izin isteyip izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir"(Yâsin 38).

Buhârî, Tevhid 22,52 ,Tefsir Yâ-sin 1, Bed'u'1-Halk 4 ; Müslim, İmân 250, (159); Tirmizî, Tefsir, Yâ-sin(4225).


Ebû Zerr (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) güneş battı­ğı zaman bana:
"Güneş nereye gider, bilir misin?" diye sordu. Ben:
— Allah ve Rasûlü en bilendir, dedim., Rasûlullah şöyle buyurdu:
— "Güneş gider, tâ Arş'ın altında secde eder (âdetince doğu­dan doğmak üzere) izin ister de ona izin verilir (ve doğu taraftan do­ğar.) (Kıyamete yakın insanların günahlıları üzerine doğmayı fena görür). Ve bu hâlde secde etmeye yaklaşır. Fakat secdesi kabul olun­maz. (Doğacağı yerine gitmeye) izin ister; izin verilmez. Ona: Artık nereden geldinse oraya dön! denilir. O da battığı taraftan doğar.Buhari,Budul hak:4
Not:Bu hadisten güneşin bir yerlere gidip geldiği,dünyanın güneşin etrafında dönmediği anlamı çıkmaktadır.Oysaki güneş bir yere gitmemekte, dünya güneşin etrafında dönmektedir.


Gök gürültüsü ve şimşeklerin meleklerin ateşten kırbacını vurmasıyla çıkması:
İbn Abbas’tan gelen bir rivayete göre, Yahudilerin sorusu üzerine Hz. Peygamber (a.s.m) şöyle buyurdu: “Râd (gök gürültüsü), buluta müvekkel, meleklerden bir melektir (yani mevcut fiziksel gök gürültüsünün işlemesini, bulutla olan ilişkisinin tanzimini üstlenmiş meleklerden -müvekkel- bir melektir. İsmini ondan alarak R’ad / gök gürültüsü olarak anılıyor). Beraberinde / Elinde ateşten kırbaçlar vardır ki, onlarla bulutları -Allah’ın dilediği yere- yürütür. Duyduğumuz ses (gök gürültüsü) ise, adı geçen meleğin bulutları emredilen yerlere yürütürken onları sıkıştırmasından (süratle sevk etmesinden) ileri gelmektedir” (Müsned, 5/385-Şamile-; Tirmizî, Tefsiru Sureti’r-Rad -hadis hasen, gariptir-).


Sıcağın şiddeti cehennemin kaynamasındandır:
Peygam­ber (S) bir seferde idi. (Müezzin Bilâl'e öğle namazını) "Serinlik vakte bırak" buyurdu. (Bir müddet)-sonra yine: "Serinliği bekle, tâ tepe­lerin gölgeleri arkalarına dönünceye kadar" buyurdu. Bundan sonra Peygamber: "Namazı serinliğe bırakmış. Şübhesiz sıcağın şiddeti ce­hennemin kaynamasındandır" buyurdu.Buhari,Bedul Hak:8;Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:9
Not: Sıcak cehennemi hatırlatıyor anlamında da söylenmiş olabilir.



Kıyamette arzın ekmek haline getirilmesi ,katığın öküz ve balık ciğeri olması ,insanların onu yemesi:
Ebû Saîdel-Hudri (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde bütün Arz, tandırda pişirilen bir tek ekmek (gibi) olur. Cebbar olan Allah, onu kudret eliyle evirir çe­virir (düzelinceye kadar) altüst eder. Sizin biriniz yolculukta bazla­masını (tandıra koyup pişirinceye kadar) evirip çevirdiği gibi. (Bu muazzam ekmek, uzun müddet mahşerde bekleyen) cennet ehli için yolcu konuk azığı olarak hazırlanır."
Ebû Saîd dedi ki: Bu sırada bir Yahûdî geldi de:
— Yâ Ebâ'l-Kaasım! Rahman Sana mübarek kılsın! Cennet eh­linin kıyamet günü yol azığının ne olduğunu Sana haber vereyim mi? dedi.
Rasûlullah:
— "Evet" buyurdu. Yahûdî:
— Rasûlullah'ın söylediği gibi, Arz bir tek ekmek yapılır! dedi. Bunun üzerine Rasûlullah bize baktı. Sonra (taaccüb edip hoş­lanarak) son dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü. Sonra Yahûdî:
— Sana cennet ehlinin ekmeklerinin katığını da haber vereyim mi? dedi" ve şöyle devam etti:
— Cennet ehlinin katıkları Bâlâm ve Nûn'dur, dedi.
Sahâbîler:
— Bunlar nedir? diye sordular. Yahûdî:
— Öküzle balıktır! Bu iki hayvanın ciğerlerinin en nefis uç par­çalarını cennet ehlinden yetmiş bin kişi yiyecektir, diye cevâb verdi.Buhari ,rikak:44-107


Cennet ahâlîsinin yiyeceği ilk yiyecek maddesi ise balık ci­ğerinin (sarkmış olan) fazlasıdır. Buhari,ensarın menkıbeleri:50


Cehennemin nefes almasıyla yaz ve kış olması:
Ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân tahdîs etti ki, kendisi Ebû Hureyre(R)'den şöyle derken işitmiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu:
"Cehennem ateşi Rabb'ine şikâyet arzetti: Yâ Rabbi, bir kısmım bir kısmımı yiyor (yânî ben kendimi yiyorum, izin ver) dedi. Allah da onun iki defa nefes almasına izin verdi. Nefesin biri kışın, diğeri yazın. En şiddetli hissettiği­niz sıcak ile sizi en çok üşüten zemherîdir (işte budur)"(Sahih-i Buhârî, Kitabu Bed'i'1-Halk,10, Hds.69, Kitabu Mevakiti's-Salat, B.9, Hds.14; Sahih-i Muslim, Kitabul-Mesadd, B:32, Hds.185-187; Sunen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatu'l-Cehennem, B.8, Hds. 2719; Sunen-i İbn Mace, Kitebu'z-Zuhd, B.38, Hds. 17, 4319; Sunen-i Dârimî, Kitabu'r-Rikak, B.119, Hds.2848)
Not:Dünya güneşe yaklaşınca yaz ,uzaklaşınca kış olur.







KIYAMET:
Allah'ın eli:
Allah (kıyamet günü) bütün yer tabakalarını kabzasına alır, gökleri de sağ eli içine dürer büker. Sonra (mahşer halkına): İşte ben kâinatın Melik'iyim! Yeryüzünün melikleri nerede? diye hitâb eder.Buhari,Rikak:44
Yorum: Allah insani bir varlığa benzetilmiş.

  


Cennette tarımsal faliyet yapan adam:
Ebû Hureyre(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) birgün huzurunda çöl halkından bir kimse bulunduğu hâlde sahâbîlerine şöyle tahdîs ediyordu: "Cennet ehlinden bir kimse (cennette) zirâat etmek üzere Rabb'inden izin is­tedi de, Rabb 'i ona:
— (Ey kulum!) Sen arzu ettiğin hâl içinde değil misin? diye sordu.
O kimse:
— Evet Rabb'im. Fakat ben zirâat etmeyi seviyorum! dedi. (Ona izin verdi.) O kul çabuk davrandı, tohum ekti, tohumu hemen meydana çıkmağa, bitkisi gözünü kırpıncaya kadar kısa zamanda büyümeğe, doğrulmağa, biçilmek devrine erişmeğe ve toplanmağa ulaştı. (Zirâatin bu tavırları sür'atle geçti.) Dağlar misâli mahsûl ol­du. Bunun üzerine Yüce Allah ona:
— Ey Âdem oğlu! Al işte! Muhakkak ki seni hiçbirşey doyur­maz! buyurur."
Bunun üzerine huzurunda bulunan bedevî Arab:
— Yâ Rasûlallah! Bu zirâatçiyi ya Kureyşli yâhud Ensârî bir kimse bulursun. Çünkü Kureyş ile Ensâr, zirâat sahihleridirler. Bizlere ge­lince, biz (çöl halkı) zirâat sahihleri değiliz, dedi.
Rasûlullah (bedevinin bu sözüne) güldü.Buhari, Tevhid:39


Cehenneme Allah'ın ayağını koyması ve cenneti doldurmak için  yeni bir halk yaratması:
Cehennemin içine kâfirler atılır durur. Cehennem de: Da­ha ziyâde var mı? der. Nihayet Âlemlerin Rabbi ona ayağını koyacak da cehennem, bâzısı bâzısına toplanıp, dürülecek. Sonra cehennem: Yâ Rabb! Sen 'in izzetine ve keremine yemîn ederim ki, yeter, yeter! diyecek. Ve cennet ise (içine girenlerle) devamlı artıp büyüyecek, ni­hayet Allah onun (boşluğunu doldurmak) için yeniden birtakım halk yaratıp da bunları kalan cennet fazlalığında iskân edecektir.Buhari, Tevhid:7


Allah'ın isimlerini sayan cennete girer:
Allah'a hâss, yüzden bir eksik ola­rak doksandokuz isim vardır. Bu isimleri her kim sayarsa cennete girer.Buhari, Tevhid:12
Yorum: Nerede kaldı diğer ibadetler vb.


DAVRANIŞLAR 


CEZALAR
İçki içeni tekme tokat dövme:
Ebû Hureyre (R) şöyle dedi: Peygamber(S)'in huzuru­na şarâb içmiş bir kimse getirildi. Peygamber (orada bulunanlara):
— "Bunu dövünüz!" buyurdu.
Ebû Hureyre dedi ki: Artık bizden eliyle döven, ayakkabısı ile döven, ihramı ile döven kimseler vardı.Buhari,cezalar:5

es-Sâib ibn Yezîd (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) za­manında, Ebû Bekr'in emirliğinde ve Umer'in halifeliğinin baş tara­fında bize şarâb içmiş olan sarhoş getirilirdi de, bizler ona doğru kalkar, ellerimizle, ayakkabılarımızla ve ridâlarımızla döverdik. Umer'in emirliğinin sonunda, Umer sarhoşa kırk değnek vurdu. Ni­hayet insanlar içki içmek ve fesâd çıkarmakta ileri gittikleri zaman, Umer sarhoşlara seksen deynek vurdurdu. Buhari,cezalar:5

Adam yakmak ve öldürmek:
Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) bizi bir seriyye içinde ga­zaya gönderdi. (Bize verdiği emirler arasında) Kureyş'ten adlarını söy­lediği iki kimse için:
— "Fulân ve Fulân kişilere rast gelirseniz, bunları yakalayıp ateşte yakınız" buyurdu.
Ebû Hureyre devamla dedi ki: Sonra yola çıkmak istediğimiz sı­ra veda etmek üzere Rasûlullah'a geldik. Bu defa da Rasûlullah:
— "Ben (önce) size Fulân ve Fulân 'ı ele geçirdiğinizde ateşte yak­manızı emretmiştim. Hâlbuki ateşle yalnız Allah azâblandırır. Bu sebeble siz bu şerirleri yakaladığınızda (yakmayınız da) öldürünüz" buyurdu.Buhari,cihad:106



CİNSELLİK:
Süleymanın bir gecede 100 kadını dolaşması:
Rasûlullah (S) şöyle buyurmuştur: "Süleyman ibn Dâvûd (Al­lah'ın selâmı onlara olsun):
— Yeminle söylüyorum ki, ben bu gece yüz kadına, yâhud dok­san dokuz kadına dolaşırım da, onların herbiri Allah yolunda cihâdedecek bir süvari getirir, dedi. Arkadaşı kendisine:
- İnşâallah de, dedi.
Fakat o İnşâallah demedi.(Bütün kadınları dolaştı), neticede bir tek kadın müstesna, kadınlardan hiçbiri hâmile olmadı. Hâmile olan o tek kadın da yarım bir erkek çocuğu (dünyâya) getirdi. Muhammed'in nefsi elinde olan(Allah)a yemin ederim ki, eğer Süleyman İnşâallah deseydi, o çocukların hepsi de Allah yolunda birer süvârî ola­rak muhakkak cihâd ederlerdi".Buhari ,cihad ve siyer:23


DUA
Duada aracı veya vesile kılmak:
Enes ibn Mâlik: Halk yağmursuz kalıp kıtlığa uğradıkları zaman, Umer ibnul Hattâb (Peygamber'in amcası) Abbâs ibnu'l Abdilmuttalib'i vesîle edinerek yağmur duası yapar ve duada: "Yâ Allah, bizler Peygamber'imizi vesîle edinerek sen'den niyazda bulunurduk da, Sen bize yağmur ihsan ederdin. (Şimdi de) Peygamber'imizin amcasını vesî­le edinerek Sen'den niyaz ediyoruz; bize (yine) yağmur ihsan eyle" der idi . Râvî Enes: (Bu duanın akabinde) kendilerine yağmur ih­san olunurdu, demiştir. Buhari,Namaz:Yağmur Namazı:3
Not:Bu olay şirk midir, değil midir tartışmasında çokça kullanılmaktadır.Bu nedenle buraya alındı.


Altmıştan sonra yapılacak imansızlık özrü kabul değil:
Allah Taâlâ altmış seneye kadar yaşatıp ölümünü geri bıraktığı (hâlde yaratanı ve yaşatanı tanımayan) kim­senin özrünü izâle ve reddeder.Buhari,Rikak:5


DOĞA -EVREN:
Güneşin şeytanın iki boynuzu arasından çıkması:
Kılacağınız nama­zınız için güneşin ne doğma zamanı, ne de batma zamanını tercih edi­niz. Çünkü o bir şeytânın -yâhud şeytânın- iki boynuzu arasından çıkar"Buhari,Bedul Hak:11

Yerin hazinelerinin anahtarlarının peygamberin elinin içine konulması:
Rasûlullah (S) şöyle buyurmuştur:
"Ben câmialı sözlerle gönderildim. Ben korku salmak suretiyle yardım olundum. Bir de ben uyuduğum sırada bana yerdeki hazîne­lerin anahtarları getirildi de benim elimin içine konuldu".Ebû Hureyre: Rasûlullah dünyâdan gitti. Şimdi bu hazîneleri yer­lerinden sizler çıkarırsınız, demiştir.Buhari,cihad:121




FAL:
İslâm'da) advâ ve tıyere inancı yok­tur. İyi ve güzel kelime olan fal, benim hoşuma gider.Buhari, Tıp:44
Not:   et-Tıyere ve't-Ttvere, Inebe vezninde, kendisiyle teşe'üm olunan yaramaz fala denir. Şârih der ki, fal daha umûmîdir. Tıyere daha husûsîdir ki, âdî ve değer­siz fala mahsûstur... (Kaamûs Ter.).
Hadîsteki Tıyere, bir maksada gitmek üzere evinden çıkan yolcunun önün­den kuş yâhud bir hayvan geçmesiyle, bunu uğursuz sayıp maksadına gitmek­ten vazgeçmesi ve geri dönmesidir.
Not: Kuranla çelişmektedir.




HAYVANLAR:
İsrail oğullarının fareye çevirilmesi:
 "İsrâîl oğullan'ndan bir kavim (beşer târihinden silinip) yok oldu. O kavmin ne (kötülük) işlediği bilinmez. Ben zannetmem ki o ümmet fareden başka birşeye mesh(dönüşmek)  ve tahvil edilmiş olsun. Çünkü fare, kendisi için bir yere deve sütü konulduğunda onu içmez de, koyun sütü konulduğunda onu içer".Buhari,Bedul Hak:15


Köpek düşmanlığı
 "Her kim (yanında) köpek tutarsa, her gün o kimsenin amelinden bir kırat eksilir. Ancak o köpek zirâat köpeği yâhud koyun köpeği ise eksilmez"Buhari,Bedul Hak:15

Her kim ne ekin, ne de sağım hayvanı korumayan bir köpek edinirse, onun iyi amelinden her gün bir kîrât eksilir.Buhari,Muzaraat:3

Sineği kaba batırıp suyu içmek
"Sizden birinizin içeceği içine sinek düştüğü zaman, o kişi, sineği içecek şeyin içine batırsın. Çünkü sineğin iki kanadının birinde hastalık, diğerinde de şifâ vardır"Buhari,Bedul Hak:15


Maymunların zinası ve birbirlerini recm etmesi:
Amr ibn Meymûn şöyle demiştir: Ben Câhiliyet dev­rinde zina etmiş olan bir maymunun üzerine birçok maymunların top­lanmış olduklarını gördüm. Maymunlar o zina eden maymunu recm ettiler. Ben de o maymunlar topluluğunun beraberinde zina eden may­muna taş attım.
Not:Hadis olmamasına rağmen Buhari'de yer alması  ilginç geldi.



Deve Sidiği içilmesi:
...Rasûlullah (S) onlara zekât devele­rinin ve çobanının bulunduğu yere gitmelerini, o develerin içine çıkıp onların sütlerinden ve sidiklerinden içmelerini emretti. Onlar oraya gittiler ve onlardan içtiler...Buhari,Cihad;151,diyet:21,Buhari,Megazi:33


HASTALIK:
Medine'ye bulaşıcı hastalık giremez:
Medine'nin kapı­ları ve giriş yerleri üzerinde birtakım (koruyucu) melekler vardır. Me­dine'ye tâûn da(bulaşıcı bir hastalık) , Deccâl de giremez.Buhari,fitne:28allahdostuseyyid


Hasta torununa peygamberin ilgisiz tavrı:
Peygamber(S)'in bir kızı (Zeyneb) Peygamber'e:
— Kızımın ölmesi yakın oldu, bizim yanımıza gel! diye haber gönderdi.
Usâme, Sa'd ibn Ubâde ve zannediyoruz Ubeyy ibn Ka'b de Pey­gamber'in beraberinde bulunuyorlardı. Peygamber de kızına selâm gönderip:
— "Allah 'in aldığı ve verdiği herşey kendisine âiddir. Ve herşey Allah yanında (ilâhî ilimde bir müddetle) ta'yîn edilmiştir. Sen Allah katından ecr iste ve sabret!" diyerek cevâb yolladı.
Bu defa Zeyneb, Peygamber'e and vererek muhakkak gelmesini istedi. Bu haber üzerine Peygamber kalktı, biz de beraberinde kalk­tık. (Zeyneb'in evine geldiğimizde) çocuk, Peygamber'in kucağına kal­dırılıp verildi. Çocuğun canı çekişmekte ve bir ses işitilmekte idi. Peygamber'in iki gözü yaş döküyordu. Sa'd ibn Ubâde:
— Yâ Rasûlallah! Bu gözyaşı, bu ağlayış nedir? diye hayretini açıkladı.
Rasûlullah:
— "Bu gözyaşı bir rahmettir ki, Allah onu kullarından istediği kimselerin kalblerine koymuştur. Allah kendi kullarından ancak mer­hametli olanlara merhamet eyler" buyurdu.Buhari,Hasta ziyareti:9
Not: İlk kısımdaki peygamberin ilgisizliği ilginç



Salgın hastalıktan kaçmamak:

"Tâûn bir azâbdır. îsrâîl oğul­ları 'ndan bir taife üzerine yâhud sizden önce geçen bir ümmete gön­derilmiştir. Siz bir yerde tâûn çıktığını işittiğiniz zaman, o tâûnlu yere gitmeyiniz. Sizin bulunduğunuz yerde tâûn meydana gelirse, tâûndan kaçmak için oradan çıkmayımz".
Râvî Ebu'n-Nadr: "Sakın sizleri oradan hiçbir sebeb çıkarma­sın, bu takdîrde o muhakkak taundan kaçmak için olur ki, bu, kesin surette yasaktır" şeklinde söylemiştir.
Peygamber'in zevcesi Âişe (R) şöyle demiştir: Ben Rasûlullah'a taundan sordum da O bana şöyle haber verdi: "Şübhesiz tâûn bir azâbdır. Allah onu dileyeceği kimseler üzerine gönderir. Ve yine muhakkak ki, Allah tâûnu mü 'minler için şehîdlik sebebi bir rah­met kılmıştır. Bir yerde tâûn vâki' olur da orada bulunan mü'min, sabrederek ve sabrının sevabını ümîd ederek, bu tâûnun yalnız Al­lah 'in takdir ettiği kimselere isabet eder olduğunu bilerek bulunduğu şehirde eğlenirse, muhakkak ona şehîd ecrine benzer sevâb olur"Buhari,Enbiya:56
Not: Peşpeşe verdiğim bu iki hadisin ilki her ne kadar günümüzdeki karantinayı anımsatsa da ,Aişe'den nakledilen ikinci hadis birinci hadisin karantina ile alakası olmadığını kadere teslim manasında olduğunu göstermektedir.“Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.”(Bakara/195) ayetiyle çelişmektedir.



Namaz kılarken semaya bakanların gözlerinin kör olacağı:
Peygam­ber (S): "Bâzı kimselere ne oluyor ki, namaz kılarlarken gözlerini se­mâya dikiyorlar?"buyurdu. Bu husustaki sözleri şiddetli oldu, nihayet: "Bunlar ya bu fiillerinden vazgeçerler, ya gözleri kör olur" buyur­du .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:11
Not: Allah'a mekan belirlemek olan birinci kısım makbul fakat ikinci kısım !?





HİLAFET VE SİYASET:
Kureyş'ten iki kişi kaldığı müddetçe bu iş (hilâfet işi) Kureyş'ten ayrılmaz.Buhari,Menkıbeler:1



KADER
Kaderin önceden belirlenmesi:
Sizin herbirinizin (yaratılışının başlangıcında) ana-baba mad­deleri, kırk gün anasının karnında toplanır. Sonra o maddeler bir o kadar zaman içinde katı bir kan pıhtısı hâlini alır. Sonra yine bir o kadar zaman içinde bir çiğnem olur. Sonra (dördüncü tekâmül saf­hasında) Allah bir melek gönderir de bu melek (ona rûh üfürür) ve dört kelime ile yânî rızkını, ecelini, şakı yâhud said olduğunu yaz­makla emrolunur. Allah'a yemin ederim ki, sizlerden biriniz yâhud bir adam ateş ehlinin ameliyle amel etmeye devam eder, nihayet ken­disiyle cehennem arasında bir kulaç yâhud bir zira'dan başka mesafe kalmaz. Bu sırada (meleğin ana karnında yazdığı) yazı, o kişinin önüne geçer. Bu sefer o kimse cennet ehlinin ameliyle amel etmeye devam eder ve cennete girer. Ve yine bir kimse cennet ehlinin ameliyle amel eder, nihayet kendisiyle cennet arasında bir zira' yâhud iki zirâ'dan başka mesafe kalmaz. Bu sırada yazı onun Önüne geçer. Bu defa da o kimse ateş ehlinin ameliyle amel eder ve ateşe girer".buhari,Kitabul kader:giriş, 1
Not: Hadis, ayetlerle çelişiyor.Kişinin kaderi önceden belli olsa imtihanın bir önemi kalmazdı.Bknz: Kader ayetleri


KADINLAR:

Yusuf peygamber ve kadınlar:
Peygamber (S) Âişe(R)'ye:
— "Ebû Bekr'e emret de insanlara namazı kıldırsın" buyurmuş.
Âişe:
— Ebû Bekr pek yufka yürekli bir adamdır. Ne zaman Sen'in makamına dikilirse kalbi incelir, demiş.
Peygamber evvelki emrini tekrar buyurmuş, Âişe de "Ebû Bekr hüzünlü bir adamdır" sözünü tekrarlamış.
Şu'be ibnu'l-Haccâc yukarıdaki senedle dedi ki: Peygamber üçün­cü yâhud dördüncü defasında:
— "Şübhesiz sizler, Yûsuf Peygamber'in karşılaştığı kadınlar­sınız. Ebû Bekr'e emredin de namazı kıldırsın'' buyurdu.Buhari, enbiya:21

En hayırlı kadınlar ve kavimleri:
Erkeklerden birçok kimse kemâle erdi. Kadınlardan ise Fir'­avn'ın kadını Âsiye ile İmrân'ın kızı Meryem'den başkası kemâle erişemedi. (Bu ümmetin kadınları üzerine) Âişe'nin fazileti de tirid yemeğinin(et yemeği)  başka yemeklere karşı fazileti gibidir.Buhari, enbiya:34:48


Kureyş kadınları deveye binen Arab kadınlarının hayırlısıdır. Onlar, ka­dınların çocuğa en şefkatlisi, elindeki zevcinin malını korumak husu­sunda kocaya en riâyetlisidir.(Bu hadîsin râvîsi Saîd ibnu'l-Müseyyeb dedi ki:) Bu riva­yetin ardından Ebû Hureyre: "İmrân kızı Meryem asla deveye binme­di.Buhari, enbiya:48


Cehennemde kadınlar çok:
- Bana cehennem gösterildi, bir de gördüm ki cehennem ahâlî­sinin çoğu kadınlardır. Onlar küfr ederler, buyurdu.Bunun üzerine:
- Allah'a mı küfr ederler? diye soruldu. Peygamber:
- Onlar kocalarına karış küfrün (nankörlük)  ederler, iyiliğe karşı küfrân eder­ler. Birisine bütün zaman ihsan etsen de sonra senden (hoşuna git­meyen) bir şey görse, "Ben senden hiçbir hayır görmedim" der.Buhari,iman:20


Kadının aklı ve dini eksiktir:
Ebû Said el-Hudri anlatıyor. Bir Ramazan veya Kurban Bayramıydı. Resul-i Ekrem Efendimiz bayram namazlarını kıldığımız namazgaha geldi. Bir tarafta kadınlar da bulunuyordu. Onların yanından geçti ve şu hitapta bulundu:
"Ey kadınlar, sadaka veriniz istiğfarı çok yapınız. Çünkü bana cehennemlikler gösterildi, çoğu sizler idiniz."
Bunun üzerine o kadınlar: "Ya Resulallah, bizler ne yaptık da cehennemliklerin çoğu bizden olmuş" diye sordular.
Resulullah (a.s.m.) şöyle cevap verdi: "Çünkü sizler ötekine berikine çokça lanet eder, kocalarınıza karşı nankörlükte bulunursunuz. Ne gariptir ki, kendine hakim akıllı ve dinine bağlı bir kimsenin aklını, sizin kadar eksik dinli hiçbir kimsenin çelebildiğini görmedim."
Kadınlar tekrar sordular: "Aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir, Ya Resulullah?"
Resulullah (a.s.m.) "Kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısı değil midir?" diye sordu.
Kadınlar "Evet" cevabını verdiler. Resul-i Ekrem Efendimiz izah etti ve tekrar sordu:
"İşte bu aklın eksikliğinden hayız gördüğü zaman [günlerce bekler] namaz kılmaz, Ramazan`da bir müddet oruç tutmaz değil mi?"
Kadınlar, "Evet" dediler.
— İşte bu da dîninin eksikliğindendir, cevâbını verdi
( Buhârî,Oruç 40, Hayz 7, Zekat 44, İman 21, Küsûf 9, Nikah 88; Müslim, Küsûf 17, (907), İman 132, (79); Nesâî, Küsuf 17, (3, 147); Muvatta, Küsuf 2, (1, 187)


Etin kokması, kadınların ihaneti ilişkisi:
Eğer İsrâîl oğulları olmasaydı et kokmazdı, Havva (ana­mız) olmasaydı kadın cinsi hiçbir zaman zevcine hıyanet edip aldatmazdı.Buhari,Enbiya:2/27



Kadından yönetici olmaz:
Ebû Bekre (R) şöyle demiştir: Yemîn olsun, Allah be­ni Cemel vak'ası günlerinde (daha önce Peygamber'den işitmiş oldu­ğum) bir kelime ile menfaatlandırmıştır: Peygamber(S)'e Fars halkının Kisrâ Pervîz'in kızını kendilerine şehinşâh seçtikleri haberi ulaşınca:
— "Mukadderatını bir kadının eline veren kavim, asla felah bulmaz" buyurmuştu.Buhari,fitne:18
Not: Bekre bu nedenle Aişe taraflığından vazgeçip savaştan geri durmuştur.




Hz. Aişe’nin Hz.Hatice hakkında söylediği küçültücü söz:
Âişe dedi ki: Artık kıskandım da:
— Ağzının iki tarafında diş etlerinin kızartısından başka bir be­yazlık kalmayan ve zaman içinde ölen ihtiyar Kureyş kadınlarından bir kocakarının nesini anarsın? Allah onun yerine sana, ondan daha hayırlısını vermiştir! diye Rasûlullah'ı karşıladım.Buhari,ensarın menkıbeleri:19
Not:Bu sözü Hz Haticeyi kıskandığı için ,peygamberin onu anması üzerine söylemiş..


Aişe'nin intihar girişimi:
Peygamber (S) bir sefere çıkmak istediğinde kadınları arasında kur'a çekerdi. Bir seferde kur'a Âişe ile Hafsa'ya isabet etti. Peygamber gece olunca Âişe'nin beraberin­de, onunla konuşarak yol alırdı. Bir gün Hafsa, Âişe'ye:
— Bu gece sen benim deveme binsen, ben de senin devene bin-sem, sen görmediğin manzaraları görürsün, ben de görmediğim yer­leri görürüm, dedi.
Âişe:
— Pekâlâ, diye muvafakat etti.
Bunun üzerine onlardan herbiri diğerinin devesine bindi. (Böy­lece Hafsa, Âişe'nin devesine binmişi oldu.) Peygamber, Âişe'nin de­vesinin yanına geldi, hâlbuki onun üstünde Hafsa bulunuyordu. Hafsa'ya selâm verdi. Sonra yola devam etti. Nihayet bir durak ye­rinde indiler. Bu suretle Âişe, Peygamber'i kaybetmişti. Durak ye­rinde indiklerinde Âişe (kederinden intihara girişip) iki ayağını (ekseriya içinde zehirli haşerelerin bulunduğu) ızhır otlarının arasına sokmaya ve:
— Yâ Rabb! Bana akreb yâhud yılan musallat fğ. de beni sok­sun, ben Peygamber'e birşey söylemeye muktedir olmayayım! diye duâ etmeğe başladı.Buhari,Nikah:98



Kadın , uğursuzluk ve fitne:
Uğursuzluk (telâkkîsi Câhiliyet âdeti olarak) ka­dında, evde ve atta olur.Buhari,Nikah:18
Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı hiçbir fitne (fesâd âmili) bırakmadım.Buhari,Nikah:18



KURAN:
Kurandan kaldırılan ayetler:
Enes dedi ki: Biz bu şehîdler hakkında(Biri Mauna) Kur'ân olarak şunu oku­duk, sonra bu metin kaldırıldı (yânî bunun tilâveti nesholundu): "Biz­den kavmimize iletiniz ki, bizler Rabb'imize kavuştuk, O bizden hoşnûd oldu, bizi de hoşnûd etti".Buhari,Megazi:30



KİBİR :
Kibir yüzünden yerin dibine batan adam:
Bir adam kibirden dolayı üst elbisesini yerde sürük­leyerek yürüdüğü sırada yerin içine batırıldı. Artık o kıyamet gününe kadar yerin içinde hareket edip duracaktır.Buhari,enbiya:56


KÖLE:
Kölenin cariyesi zorla alınabilir:
Enes ibn Mâlik: Kocalı hürre kadınları nikâhla almak haramdır, ancak (harb esîri olarak) sağ ellerinizin mâlik olduğu kadınlar müstesnadır, dedi. O, mâlik olan erkeğin, kölesinin nikâhı altından cariyesini çekip almasında -bir ri­vayette: evlenmesinde- bir be's görmez.Buhari,Nikah:25
Not:  Hadis değildir.

MESCİD / CAMİ / İBADET YERLERİ:
Mescidlerin imar tarihleri:
Ben Ebû Zerr(R)'den işittim, şöyle dedi: Ben:
— Yâ Rasûlallah! Yeryüzünde ilk önce hangi mescid bina edilip konuldu? diye sordum.
Rasûlullah (S):
— "el-Mescidu'l-Harâm" buyurdu. Ben:
— Sonra hangisi? dedim. Rasûlullah:
— "el-Mescidu'l-Aksâ" buyurdu. Sonra ben:
— Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır? dedim.
Rasûlullah:
— "Kırk sene" buyurdu.Buhari,Enbiya:12
Not: Ka'be'yi İbrahim'in, el-Aksâ'yı da Süleyman'ın yapması ve bunların ara­sında çok yıllar olması müşkiline şöyle cevâb verildi: Hadîste Haİîl ve Süley­man'ın bu iki mescidi ilk defa yaptıklarına delâlet yoktur, belki onlar daha evvel başkasının te'sîs ettiğini yenilemişlerdir. Ka'be'yi Âdem'in bina ettiği meşhur­dur. İbn Hişâm'ın Kitjâbu't-Tîcâtfmda şu vardır: Âdem Ka'be'yi kurunca Al lah ona Beytu'l-Makdis'e yürümesini ve onu bina etmesini emretti, o da onu bizzat bina etti ve içinde ibâdet etti (Kastallânî).


PEYGAMBERLER:

Hz.Muhammed'in intiharı düşünmesi:
..Ve o esnada vahy fetreti oldu (yânî bir müddet için vahy kesilmesi oldu). Hattâ bun­dan dolayı Peygamber çok hüzünlendi ve kendisini saran hüzün için­de, kederinden dolayı birkaç defa yüksek dağların başlarından kendini aşağıya atmak için gitmiş, her defasında kendini dağdan aşağısına at­mak için bir dağın zirvesine çıktığında kendisine Cibrîl görünüp:
— Yâ Muhammedi Şübhesiz. Sen hakk olarak Allah'ın Rasûlü'sün! demiş; bununla ıztırabı sükûna kavuşur ve gönlü sevinir ve ge­riye dönerdi.
Vahiy fetreti kendisine uzun olduğu zaman yine böyle kendini dağdan aşağı atmak için gitmişti. Dağın zirvesine yükseldiğinde yine kendisine Cibril görünüp, O'na bu "Sen muhakkak Allah'ın Rasûlü'sün!" sözlerini söylemiştir .Buhari,Rüya:1


Hz Muhammed'in küçük yaştaki Aişe ile evlenmesi:
İnsanın Kendi Küçük Çocuklarını Nikâh Etmesi(Nin Cevazı) Babı:
Çünkü Allah bu âyette, bulûğdan evvelkilerin iddetlerini de üç ay yapmıştır .
Bize Sufyân ibn Uyeyne, Hişâm'dan; o da babası Urve'den; o da Âişe(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) Âişe ile Âişe altı yaşında iken evlenmiş, Âişe dokuz yaşında iken de zifafa girdi­rilmiş, Peygamber'in yanında da dokuz sene kalmıştır .Buhari,Nikah:39




Hz. Adem ile Hz. Musa'nın tartışması:
Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Âdem ile Mûsâ birbirine hüccet getirip çekiştiler. Mûsâ, Âdem 'e:
— Sen, günâhın seni cennetten çıkartmış olduğu Âdem'sin, dedi. Âdem de Musa'ya:Allah dostu seyyid.
— Sen Allah'ın risâletleri ve kelâmı ile seçip üstün kıldığı Mû­sâ'sın. Sonra sen, ben yaratılmadan evvel üzerime takdir edilmiş bir işten dolayı beni kınıyorsun! dedi".
Bunun ardından Rasûlullah iki kerre: "Böylece Âdem Musa'ya delîl ve burhanla gâlib oldu" buyurdu.Buhari,Enbiya:33

İbrahim peygamberin keserle sünnet olması:
Îbrâhîm aleyhisselâm seksen yaşında iken (Şâm yakınındaki) Kaddûm-Kadûm-da sünnet oldu.Bize Ebu'z-Zinâd, şeddesiz olarak "Kadûm'la" diye tahdîs etti.Buhari,enbiya:11
Not:Hadîsin bu rivayetinde şeddesiz olarak "Kadûm ile" şeklinde gelmiştir ki, bu­na göre "Marangoz âleti olan keser ile sünnet oldu" demektir.

İbrâhîm aleyhi's-selâm seksen ya­şından sonra keserle sünnet oldu.Buhari,İzin:51


Süleyman peygamberin bir gecede 60 kadınla cinsel ilişki kurması:

Ebû Hureyre(R)'den şöyle tahdîs etti: Allah'ın Peygambe­ri Süleyman Aleyhi'sselâmın altmış tane kadını vardı. "Ben bir gecede kadınlarım üzerine dolaşırım da onlardan herbir kadın muhakkak Al­lah yolunda savaşacak birer süvârî oğlan çocuğu doğurur" diye (inşâallah demeden) yemîn sözü söyledi. Hakîkaten kadınları üzerine dolaştı. Fakat kadınlardan hiçbiri doğurmadı, yalnız bir kadın eksik doğumlu bir oğlan çocuğu doğurdu. Allah'ın Peygamberi Muham­med (S):
— "Eğer Süleyman Peygamber inşâallah diyerek yemininde bir istisna yapsaydı, kadınlardan herbir kadın muhakkak gebe kalır ve Allah yolunda savaşacak birer süvârî doğururdu" buyurdu. Buhari, Tevhid:30


Hz Muhammedin çocuğu saçından tutup çekiştirmesi:
İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Ben bir gece teyzem Meymûne bintu'I-Hâris'in evinde geceledim. Rasûlullah (S) o gece nevbeti dolayısıyle onun yanında idi.
İbn Abbâs dedi ki: Yattıktan bir müddet sonra Rasûlullah kalk­tı da gece namazı kılmaya başladı. Ben de kalkıp sol tarafında na­maza durdum.
İbn Abbâs dedi ki: Rasûlullah benim başımın sarkan kâkülünü tuttu da beni sağ tarafına geçirdi.Buhari,giyim-kuşam:71


Peygamberin  tükürüğü şifadır:
Esma şöyle dedi: Ben gebelik müddetini tamamlamış olduğum hâlde (Mekke'den yola) çıktım.Muhacir olarak Medine'ye geldim ve Küba'ya indim. Ve Abdullah'ı Küba'da doğurdum. Sonra çocuğu­mu Rasûlullah(S)'a götürdüm de kucağına koydum. Sonra Rasülullah bir hurma İstedi, onu çiğneyip ezdikten sonra çocuğun ağzının içine tükürdü. Bu suretle oğlumun mi'desine ilk giren şey, Rasülullah'ın tükrüğü oldu. Sonra Rasûlullah hurma çiğnemi ile çocuğun da­mağını oğdu. Bundan sonra çocuğa duâ etti, bereket ve hayır diledi. Ve Abdullah ibnu'z-Zubeyr (Hicretten sonra Medine'deki Muhacir) müslümân aileleri içinde ilk doğan çocuk oldu.
Buhari,Akika:1,Buhari, ensarın menkıbeleri:44



Peygamber (S) tükürdükçe tükürüğü muhakkak sahâbîlerinden bîrinin elinin içine düştü, akabinde o kimse bu tükürük ile yüzünü ve cildini ovaladı.Buhari, Temizlik :75
Not:   Olay gerçek olsa bile peygamberin bu aşırılığı onayladığına dair bir delil yok.


Âişe (R) şöyle de­miştir: Peygamber (S) rukye tedavisinde şu duayı söylerdi: "Allah'­ın ismiyle (şifâ dilerim). Şu bizim yurdumuzun toprağı ve bâzımızın tükrüğüdür. Bunlardan Rabb'imizin izniyle hastamız şifâlanır!Buhari, Tıp:38
Not:    Bu olayın açıklaması şu şekilde yapılmaktadır:"Şu bizim yurdumuzun toprağıdır" sözü ile maksad, Medine toprağıdır. "Bâ­zımızın tükürüğü"sözü ile de maksad, Peygamber'in kendi tükrüğüdür. Gerek Medine toprağının ve gerek Peygamber'in tükrüğünün şeref ve bereketi vardır. Peygamber, Allah'tan şifâ dilerken şehâdet parmağına tükrüğünden bulaştırır, sonra parmağını toprağa kordu.Allah dostu seyyid. Parmağa bulaşan toprakla hastayı sıvazlardı. Sıvazlarken de hadîsteki şifâ istemeye dâir kelâmı söylerdi (Nevevî).



Peygamberin ellerini yıkadığı suyu ve tükürdüğü suyu  içirmesi:
...Bundan sonra Peygamber içi su dolu bir bardak, yânı küçük bir kap istedi. Bu kap içinde ellerini ve yüzünü yıkadı. Ağzındaki bir mikdâr suyu da bunun içine püskürdü. Sonra Ebû Mûsâ ile Bilâl'e:
— "Bu sudan içiniz, bunu yüzleriniz ve göğüsleriniz üzerine bo­şaltınız ve sevininiz!" buyurdu.
Onlar da su kabını aldılar ve Peygamber'in emrettiği işleri yap­tılar.Bu sırada Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme, perde arkasın­dan:
— Şu sudan ananıza da ikram edin! diye seslendi.
Onlar da bu sudan arta kalan bir kısmı da Ümmü Seleme'ye ik­ram ettiler .Buhari,Megazi:58



Peygamberin cennetlikleri havuzundan kovması:
Nefsim elin­de olan Allah'ayemîn ederim ki (kıyamet gününde) ben bir takım adamları, yabancı devenin havuz başından kovulup uzaklaştırıldığı gibi, muhakkak havuzumdan kovacağım.Buhari,Musakaat:11

Peygamberin arkasını görmesi:
Siz, benim kıblem (yalnız) şurasıdır mı sanıyorsunuz? Allah'a yemîn ederim ki, sizin huşûunuz ve rukûunuz bana gizli olmaz. Ben sizleri elbette arkamdan da görüyorum.Buhari,Namaz:40


Miraçta peygambere şarap sunulması:
Rasûıullah'a isrâ ettirildiği gece îliyâ'da (yânî Beytu'l-Makdis'te) biri şarâb, biri süt dolu olan iki kadeh getirildi. Rasûlullah (S) onlara baktı, sonra süt kadehini aldı. Bunun üzerine Cibrîl:
— "Seni fıtrata hidâyet eden Allah'a hamd olsun! Eğer sen şa­râbı almış olsaydın, ümmetin azgın olurdu" dedi.Buhari,içecekler:giriş



Peygamberin bir gecede 9 kadınını dolaşması:
Enes(R)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(S)'in dokuz kadını olduğu hâlde, tek bir gece içinde kadınlarının hepsi üzerine dolaşırdı.Buhari,Nikah:4






MİRAÇ OLAYI NASIL NE ZAMAN:

Harem Mescidi'nde uyurken;peygamber olmadan önce:
Şerîk ibn Abdillah ibn Ebî Nemir şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik'ten işittim. O, Peygamber'in Ka'be Mescidi'nden geceleyin yürütüldüğü geceyi, bize şöyle tahdîs ediyordu: Kendisine vahyedilmeden önce Harem Mescidi'nde uyurken üç kişi gelmiştir. Onlardan birincisi:
— O (yânı Muhammed) hangisidir? dedi. Diğeri:
— (Uyuyan) iki kişinin ortalarındakidir; O uyuyan üç kişinin hayırlısıdir, dedi. (Çünkü Muhammed iki kişi arasında uyumakta idi.)
O üç kişinin sonuncusu:
— (Göklere yükseltmek için) onların hayırlısını alınız! dedi.
İşte o gece ancak bu söylenen kıssa vâki' oldu. Peygamber, kal­binin görmekte olduğu şeyler içinde diğer bir gece onlar yine gelince­ye kadar onları görmedi. Peygamber'in gözleri uyur, kalbi uyumaz. Peygamberler böyledir; gözleri uyur, kalbleri uyumaz. Müteakiben Cib­ril O'na yaklaştı, sonra O'nu göğe çıkardı.Buhari,Menkıbeler:24
Not: Bu olay bilinen Miraç hadisesinin aksine olayın peygamber olmadan önce gerçekleştiğini söylüyor.Hâlbuki Mi'râc bir haylî riva­yetlere göre hicretten üç yâhud iki yâhud da bir sene evvel vuku' bulmuştur.
Şayet bahsedilen olay peygamber olduktan sonra olmuş ise ,bu seferde genel "peygamber ayıkken Miraca gitti" görüşünün aksine rüya halinde gittiği sonucu çıkıyor.Aşağıda daha detaylı anlatım vardır:





Enes ibn Mâlik(R)'ten işittim, o, Rasûlullah(S)ın Ka'be mescidinden geceleyin yü­rütüldüğü geceyi şöyle söylüyordu: Kendisine o hususta vahy edilme­den evvel Rasûlullah el-Mescidu'1-Harâm'da uyurken yanına üç ne­fer melek geldi. Onların birincisi:
— (Yatmakta olan üç kişinin) hangisi O'dur (yânî Muhammed'dir)? diye sordu [Peygamber'in orada amcası Hamza ve amcasının oğlu Ca'fer ibn Ebî Tâlib'le beraber yatmakta olduğu rivayet edilmiştir ].
Diğeri:
— Onların ortasındakidir, O onların hayırlısıdır, dedi. O üç neferin sonuncusu da:
— (Semâya çıkarılmak için) üç kişinin hayırlısını alın! dedi. Vâki' olan bu kıssa bu gecede oldu (bu gecede başka şey vâki' olmadı). Peygamber o üç kişiyi bundan sonra görmedi.
Nihayet on­lar diğer bir gecede Peygamberin gözü uyur ve kalbi görür hâlde iken, O'nun yanına geldiler. Peygamber'in kalbi uyumuyordu. Bütün pey­gamberlerde böyledir; onların gözleri uyur da kalbleri uyumaz. Bu gelen üç kişi Peygamber'le kelâm etmediler, nihayet O'nu taşıdılar ve Zemzem Kuyusu'nun yanına koydular. O üç kişiden Muhammed'in işini Cibrîl üzerine aldı. Cibril, O'nun göğsü ile gerdanı arasını yar­dı. Nihayet göğsünü ve içini yarmayı bitirince, Cibrîl kendi eliyle Zem­zem Suyu'ndan alıp orayı yıkadı ve içini tertemiz yaptı. Sonra Peygamber'in yanına altından bir leğen getirildi, onun içinde de yine altından yapılmış su İçecek bir kap daha vardı. Bu leğenin içi îmân ve hikmetle doldurulmuştu. Cibrîl bununla Peygamber'in göğsünü ve boğazının içindeki etleri, yânî boğazındaki damarları doldurdu. Sonra göğsünü kapattı. Sonra O'nu dünyâ semâsına çıkardı. Onun kapılarından bir kapıya vurdu. Semâ ahâlîsi ona:
— Kimdir o? dediler.
— Ben Cibril'im, dedi. Semâ ehli:
— Beraberindeki kimdir? dediler. Cibrîl:
— Berâberimdeki Muhammed'dir, dedi. İçerideki sorucu:
— O'na da'vet gönderilmiş midir? dedi. Cibrîl:
— Evet gönderilmiştir, dedi. İçeridekiler:
— O'na merhaba ve ehlen! dediler, akabinde semâ ehli Muham-med'i bu da'vetinden dolayı müjdeliyorlardı.
Semâ ehli Allah'ın O'nunla Yer hakkında ne yapmak istediğini Cibrîl diliyle onlara bildirinceye kadar bilmiyorlardı.
Dünyâ semâsında Âdem'i buldu. Cibrîl, Peygamberce:
— Bu, baban Âdem'dir, ona selâm ver, dedi. Peygamber, Âdem'e selâm verdi, Âdem de selâmını alıp mukaabele etti ve:
— Merhaba ve ehlen benim oğlum, Sen ne iyi oğulsun! dedi. Bir de Peygamber dünyâ semâsında devamlı akmakta olan iki nehirle karşılaştı da:
— Bu iki nehir nedir yâ Cibrîl? dedi. Cibrîl:
— Bu ikisi Nîl ile Furat'ın asıllarıdırlar, dedi.
Sonra Peygamberi dünyâ semâsında yürüttü. Bu arada Peygam­ber diğer bir nehirle karşılaştı ki, onun üzerinde inciden ve zebercedden yapılmış bir saray vardı. Eliyle nehrin suyuna vurdu, bir de gördü ki, o, en iyi cins misktir. Cibril'e:
— Bu nedir yâ Cibrîl? diye sordu. Cibrîl:
— Bu, Rabb'inin Sen'in için hazırlamış olduğu Kevser'dir, dedi. Bundan sonra Cibrîl O'nu ikinci semâya yükseltti. Orada da me­lekler ona, birinci semâdaki meleklerin sordukları gibi:
— Bu kimdir? dediler. Cibrîl:
— Ben Cibril'im! dedi.
— Beraberindeki kimdir? dediler.
— Muhammed'dir, dedi.
— O'na da'vet gönderilmiş midir? dediler.
— Evet gönderilmiştir, dedi.
— O'na merhaba ve ehlen! dediler.
Bundan sonra Cibrîl, O'nu üçüncü semâya yükseltti. Oradaki­ler de ona birinci ve ikinci semâdaki meleklerin söyledikleri gibi so­rup, ceyâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl, O'nu dördüncü semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona önceki semâlardaki meleklerin sor­dukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl O'nu beşinci semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona, önceki semâlardaki me­leklerin sordukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl, O'nu altıncı semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha öncekilerin dedikleri sözler gibi söylediler. Bundan sonra Cibrîl O'nu yedinci serıâya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha evvelkilerin sözleri gi-t i söylediler. Herbir semâda isimlerini söylediği peygamberler vardı. Ben onlardan ikinci semâda İdrîs'i, dördüncü semâda Harun'u, be­şinci semâda ismini ezberleyemediğim bir diğerini, altıncı semâda îbrâhîm'i, yedinci semâda da Musa'yı, Allah'ın onu kelâmıyle tafdîl etmesi sebebiyle ezberledim.
Mûsâ:
— Ey Rabb'im! Benim üzerime yükseltilen (yânı Sen'in benim üzerime yükselttiğin herhangi) kimsenin varlığını zannetmemiştim, dedi .
Sonra Cibril, Muhammed'i, ancak Allah'ın bilmekte olduğu şey­lerle bu katın üstüne çıkardı. Nihayet Sidretu'l-Müntehâ'ya geldi. Rabbu'l-îzzet olan Cebbar da yaklaştı ve tedellî etti (daha çok yak­laşmak istedi) de nihayet (bu suretle O, Peygamber'e)  yakın oldu da' Allah, kuluna vahyettiğini etti' (en-Necm: 8-9). Allah O'na vahyettiği şeyler içinde, ümmetinin üzerine her gün ve gecede elli vakit namazı da vahyetti. Sonra oradan aşağıya indi, nihayet Musa'nın yanına ulaştı. Mûsâ O'nu biraz alıkoydu ve:
— Yâ Muhammedi Rabb'in Sana neyi ahdetti (yânı Sana neyi emr ve tavsiye etti)? diye sordu.
— Rabb'im bana her gün ve gecede elli namaz emretti, dedi. Mûsâ:
— Sen'in ümmetin buna güç yetiremez, geri dön de Rabb'in Sen'den ve ümmetinden bunu hafifletsin! dedi.
Bunun üzerine Peygamber, Cibril'e yöneldi de, sanki bu konu­da Cibril'le istişare etmek istiyor gibiydi. Cibril kendisine:
— Evet, istersen bunu iste! diye işaret etti.
Akabinde Cibril O'nu Cebbâr'ın huzuruna doğru yükseltti. Peygamber dedi ki: "Cebbar olan Allah, evvelki durduğu makaamında idi:
— Ey Rabb'im! Hafiflet, çünkü ümmetim buna (bu elli vakit namaza) güç yetiremez! dedi".
Yüce Allah elliden on namazı indirdi. Sonra Peygamber, Mû-sâ'mn yanına döndü. Mûsâ O'nu alıkoymakta ve O'nu Rabb'ine ge­ri döndürmekte devam etti. Nihayet elli namaz beş namaz oldu. Sonra Mûsâ O'nu bu beş namazın yanında da durdurup:
— Yâ Muhammedi Vallahi ben kavmim İsrâîl oğulları'na bun­dan daha azı ile döndüm de onlar zaîf olup bunu da terkettiler. Sen'­in ümmetin cesedler, kalbler, bedenler, gözler, kulaklar bakımından daha zaîftir. Geri dön de Rabb'in Sen'den bunun hepsini hafifletsin! dedi.
Peygamber, onun kendisine işaret etmesi için Cibril'e yöneldi. Cibril bunu kerîh görmüyordu. Cibril O'nu beşinci defa sırasında da yükseltti. Peygamber:
— Ey Rabb'im! Şübhesiz benim ümmetim cesedleri, kalbleri, işit­meleri, bedenleri zaîf kimselerdir. Bizlerden daha da hafiflet! Allah dostu seyyid.Diye niyaz etti.
Bunun üzerine Cebbar olan Allah:
— Yâ Muhammed! diye nida etti. Peygamber:
— Lebbeyke ve sa'deyke yâ Rabb! diye icabet etti.
Allah:
— Şu bir hakikat ki, Ben'im nezdimde söz (hüküm ve kaza) tebdîl olunmaz!Bu, senin ve ümmetin üzerine Ana Kitâb'da farzettiğim gibidir! buyurdu.
Ve yine:
— Her bir hasene on misliyle karşılanır. Bu, Ümmü'l-Kitâb'da elli vakittir ve bu senin ve ümmetin üzerine beş vakittir! buyurdu.
Peygamber, Musa'nın yanına döndü. Mûsâ O'na:
— Nasıl yaptın? dedi. Peygamber ona:
— Allah bizden hafifletti. Bize herbir haseneye on misli ile kar­şılık verdi, dedi.
Mûsâ:
— Ben İsrâîl oğulları'nı bundan daha azı dönüp tecrübe ettim, onlar bunu da terkettiler. Sen yine Rabb'ine dön de Sen'den yine ha­fifletsin! dedi.
Rasûlullah:
— Yâ Müsâ! Ben vallahi Rabb'ime çok gidip gelmemden dolayı utandım, dedi.
Cibril de O'na:
— Allah'ın ismiyle in! dedi.
Râvî: Peygamber, Mescidu'l-Harâm içinde uykusunda iken uyan­dı, demiştir. Buhari, Tevhid:38



PEYGAMBERİN MUCİZELERİ

Kütüğün inlemesi:
-.......Câbir ibn Abdülah(R)'tan (şöyle demiştir): Ensâr'dan bir kadın Rasûlullah'a:
— Yâ Rasûlullah! Benim marangoz bir kölem vardır; senin için üzerine oturacağın bir şey yaptırayım mı? dedi.
Rasûlullah:
— "İstersen yaptır" buyurdu,
Râvî dedi ki: Bunun akabinde kadın, Rasûlullah için o minberi yaptırdı. Nihayet cumua günü olunca Peygamber( S) yerine konulan o minber üzerine oturdu. Akabinde daha önce yanında hutbe yapar olduğu hurma kütüğü sayha çıkardı, hattâ kendi kendine yarılacaktı. Peygamber minberden indi, onu eliyle tuttu ve onu kucakladı. O sırada kütük susturulmakta olan çocuk gibi hafîf hafîf inliyordu. Ni­hayet kararlaşıp sustuktan sonra Rasûlullah:
— "O, yanında edildiğini işitmekte olduğu Zikru'llah için ağladı" buyurdu .Buhari,alım-satm:32


Âişe(R)'den haber verdi ki, Peygamber (S) Âişe'ye:
— "Yâ Âişe! Şu (yanımdaki) Cibril'dir, sana selâm ediyor" bu­yurmuş.
Aişe de:
— Selâm; Allah'ın rahmeti ve bereketleri onun üzerine olsun, demiş ve Peygamber'i kasdederek:
— Benim görmediğimi Sen görüyorsun, demiştir.Buhari,Bedul Hak:7

Cebrailin silahı:
Âişe(R)'den şöyle haber verdi ki, Rasûlullah (S) Hendek günü (evine) döndüğü ve silâhını koyduğu ve baştan aşağı da yıkandığı sırada, kendisine Cibril geldi. Cibril'in başını tozlar kaplamıştı. Bu hâlde Cibril:
— Silâhı bıraktın mı? Vallahi ben silâhı bırakmadım, dedi. Rasûlullah:
— "Öyleyse nereye?" diye sordu. O da:
— İşte şuraya, dedi de Benû Kurayza'ya doğru işaret etti. Âişe dedi ki: Bu(konuşma)nun üzerine Rasûlullah. Kurayza oğulları'na doğru (yola) çıktı.Buhari,cihad:18
Not:Meleklerin silah kullanmasına gerek var mı?



Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Allah dostu seyyid.(Rasûlullah, Kurayza oğullan yurduna sefer ettiğinde melekler de iş­tirak etti.) Ben Ensâr'dan Ganm oğullan sokağında yükselen bir to­zu bugün bile görür gibiyim.Buhari,Bedul Hak:7
Not:Melekelerin ata binmesine gerek var mı?




Cennete elini uzatması:

Rasûlullah za­manında güneş tutuldu da kusûf namazı kıldırdı. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah, namaz içinde durduğun yerden (görmediğimiz) bir şeye elinle uzandığını gördük, sonra (yine namaz içinde) irkilip geri geri geldiği­ni gördük, dediler. Peygamber: "Bana cennet gösterildi de, ben on­dan bir salkıma elimle uzandım. Eğer o salkımı alabilseydim, dünyâ bakî kaldığı müddetçe ondan muhakkak yerdiniz" buyurdu .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:10

Cennet bana yaklaştı. O kadar ki, eğer cür'et etseydim salkımlarından bir tanesini (alıp) size getirebilecektim. Cehennem de bana o kadar yak­laştı ki: Ey Rabbim, ben de onlarla beraber miyim? dedim. Orada bir kadın gördüm.Kadını bir kedi tırmalayıp duruyor. Buna ne oluyor? diye sordum. Bu kadın o kediyi açlıktan ölünceye kadar habsetti. Kadın ona yiyecek vermedi, kendi kendine yemesi için de salıvermedi.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:9






Ağacın yürümesi:
Ben Mesrûk'a:
— Cinnden bir zümre Kur'ân dinlemek istedikleri gece, Peygamber(S)'e cinni kim bildirdi? diye sordum.
O:
— Bana baban, yânî Abdullah ibn Mes'ûd: Cinnleri bir ağaç bil­dirdi, diye tahdîs etti, dedi.Buhari,ensarın menkıbeleri,31
Not:   Beyhaki'nin Delâilu'n-Nübüvve'deki şu rivayeti olayı daha detaylı açıklamaktadır:
İbn Mes'ûd dedi ki: Ben cinnlerin Rasûlullah'a:
— Senin Allah'ın Rasûlü olduğuna kim şehâdet eder? diye sorduklarını işit­tim.
Bulunduğumuz yere yakın bir sakız ağacı vardı. Rasûlullah o ağacı işaret ederek onlara:
— "Şu ağacı gördünüz mü; o şehâdet ederse îmân eder misiniz?" dedi. Cinnler:
— Evet îmân ederiz, dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah o ağacı çağırdı. Ağaç İcabet etti de ben dallarını, budaklarını sürüyerek geldiğini gördüm. Rasûlullah ağaca:
— "Benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehâdet eder misin?" dedi. Ağaç:
— Şehâdet ederim ki, Sen Allah'ın Rasûlü'sün, dedi.


Ay'ın yarılması:
Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Biz Mini'da Peygamber(S)'in beraberinde iken Ay ikiye bölündü de Peygamber (S): "Şâhid olunuz!" buyurdu. Ve Ay'dan bir parça Hıra Dağı tara­fına gitti.Buhari,ensarın menkıbeleri:35
Not: "Saat yaklaştı, Ay (ikiye) ayrıldı. Onlar bir mu'cize görür­lerse yüz çevirirler ve müstemirr bir büyüdür derler..." (el-Kamer: 1-3).

İsa'yı şeytanın  dürtmemesi:
Âdem çocuklarından doğurulan hiçbir çocuk yoktur ki, doğurulurken şeytân ona dokunmuş olmasın. İşte şeytânın dokunmasından dolayıdır ki, çocuk anasından doğduğu anda feryâd ederek ağlar. Şeytânın bu dokunmasından Mer­yem oğlu ile annesi müstesnadır.Buhari,enbiya:46





SAHABE DAVRANIŞLARI:

Sert tavır:
Bir Yahûdî, RasûluIlah(S)'ın yanına uğradı da ("Ölüm üzerine olsun" demek olan):
— es-Sâmu aleyke! dedi. Rasûlullah da ona:
— "Ve aleyke{ Senin üzerine de olsun).'" diye mukaabele etti. Bundan sonra Rasûlullah, yanında bulunanlara hitaben:
— "Sizler onun ne söylemekte olduğunu biliyor musunuz? O: es-Sâmu aleyke, dedi" buyurdu.
Sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah! Biz onu Öldürelim mi? diye sordular. Rasûlullah:
— "Hayır! (Onu öldürmeyiniz!) Kitâb ehli olanlar size selâm verdikleri zaman, sizler de onlara: 'Ve aleykum( = Sizin üzerinize de ol­sun)' şeklinde söyleyiniz!" buyurdu.Buhari,İstitabe:3

Ömer'in oruç tutmayana  şiddeti:
Umer (R) Ramazân İçinde Sarhoş Olmuş Bir Kimseye: Sana Yazıklar Olsun, Bizim Çocuklarımız Bile Oruçludurlar, Demiş Ve O Sarhoşa Dayak Atmıştır. Buhari,Oruç:46

Çocuğu ölen kadının o gece cinsel ilişki yaşaması:
Enes ibn Mâlik(R)'ten şöyle derken işitmiştir: Ebû Talha'nm hasta olan bir oğlu vardı. Enes dedi ki: Bu çocuk Ebû Talha evden dışarıda bulunduğu bir sırada öldü. Karısı Ümmü Süleym, çocuğun öldüğünü görünce bir şey hazırladı (yâni çocuğu yıkadı, kefenledi) ve çocuğu kokuladı da evin bir tarafına koydu. Ebû Talha geldiğinde: Oğlan nasıldır? di­ye sordu. Ümmü Süleym: Çocuğun nefsi sâkinleşti. İstirahat etmiş olmasını ümîd ederim, dedi. Ebû Talha, kadın doğru söylüyor san­dı ve yattı (yânî eşi ile birleşti). Sabah olunca yıkandı. Dışarı çık­mak istediğinde Ümmü Süleym, Ebû Talha'ya çocuğun öldüğünü bildirdi. Ebû Talha mescide gidip, Peygamber ile namaz kıldı. Sonra da bu karı koca arasında o gece olup bitenleri Peygamber'e haber verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (S): "Allah'ın sizlere, bu geceniz hak­kında bereketler ihsan etmesini dilerim" diye duâ etti.Buhari,cenazeler;41



Savaş dönüşü hemen Cariye ile cinsel ilişki :
Biz Rasûlullah'ın maiyyetinde Mustalık oğulları gazasına çıktık. Sonunda bizlere Arab esirlerinden birer esîr düştü. Bu sırada kadınlara çok iştihâ ve arzu hissetmiştik; bekârlık bizlere şiddetli olmuştu. (Çocuk olup da satışa mâni' olmasın diye) cinsî yaklaşmada azl yapmak isti­yorduk. Ve azlin hükmünü Rasülullah'tan sorduk. Rasûlullah (S):
— "Azli yapmamanız sizin üzerinize bir be's değildir. Kıyamet gününe kadar (İlâhî ilimde) var olacağı mukadder olan her insan, mu­hakkak var olacaktır" buyurdu. Buhari,Köle azadı:13

Biz Musta'lık oğulları gazvesinde Rasûlullah ile sefere çıktık. Neticede Arab esirlerinden birçok kadın esirlere kavuştuk. O günlerde kadınlara karşı arzumuz artmış ve bekârlık bizlere çok şiddetli olmuş­tu. (Esîr kadınlara yaklaşmak, fakat çocuk yapmamak için) azl et­meyi düşünüp, azletmek istiyorduk. Ancak Rasûlullah aramızda iken (bunun hükmünü) O'na sormadan nasıl azl ederiz? dedik de, bu meseleyi Rasûlullah'tan sorduk. Rasûlullah (S):
— "Bu fiili yapmamanız, üzerinize vâcib değildir -yâhud: Bunu yapmanızda üzerinize bir be's yoktur-. Allah'ın ilminde kıyamet gününe kadar meydana gelecek olan her canlı nefis, muhakkak dünyâya gelecektir" buyurdu. Buhari,Megazi:35
Not:  Bu olayın bir başka anlatış biçimi daha köle konusunda verildi.Olayın zamanı konusunda (cinsel birleşmenin hemen yapılması) çelişki söz konusu.Esir alınır alınmaz yapılacak bir ilişki nesli tehlikeye düşürür. Cinsî temas, âlim­lerin icmâıyle ancak rahimlerin temizlenmesinden sonra olur.



Mala düşkünlük:
Temîm oğullan hey'eti Rasûlullah'a geldiler. Rasûlullah onlara:
— "Ey Temîm oğulları, müjdelenip sevinin!" buyurdu. Onlar:
— Amma sen bizlere (âhiretle ilgili) çok müjde verdin. Bize dün­yalık da ver, dediler...Buhari,Megazi:76

Peygamberi üzmek:
Rasûlullah (Hudeybiye)barış andlaşmasının yazım ve imzasını bitirip ayrıldığı zaman, sahâbîlere :
— "Haydi artık kalkın, kurbanlarınızı kesip, başlarınızı tıraş edin!" buyurdu.
Râvî dedi ki: Vallâhî sahâbîlerden bir kişi olsun kalkmadı. Hat­tâ Rasûlullah bu emri üç kerre söyledi. Sahâbîlerden hiçbirisi kalk­mayınca, Rasûlullah zevcelerinden Ümmü Seleme'nin yanına girdi ve sahâbîlerden gördüğü kayıdsızlığı ona söyledi .
Ümmü Seleme:
— Ey Allah'ın Peygamberi! Sen bu emri yerine getirmek istiyor musun? O hâlde şimdi dışarı çık, sonra tâ kurbanlık develerini kesinceye ve berberini çağırıp, o seni tıraş edinceye kadar sahâbîlerinden hiçbirisine bir kelime bile söyleme! dedi .Buhari, Şartlar:15


Ebu Hureyre'nin unutmaması:
Bir gün Peygamber (S): "Sizden biriniz elbisesini ben şu hitabe­mi bitirinceye kadar yayar da sonra elbisesini toparlayıp göğsüne ba­sarsa, muhakkak ki o benden işittiği makaalemden hiçbir şeyi ebeden unutmaz" buyurmuştu. Ben de yünden bürdemin bir parçasını Pey­gamber hitabesini söyleyip bitirinceye kadar yarısını yere serdim. Üze­rimde başka elbisem de yoktu. Sonra o elbiseyi toplayıp bağrıma bas­tım. Peygamber'i hakk ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, O'nun bu konuşmasından bu güne erişinceye kadar hiçbir şeyi unutmadım . Buhari,Muzaraat:21


Uçkuruna düşkünlük:
Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Bizler Peygamber'in beraberinde gazveye giderdik, yanımızda kadınlarımız yoktu (Cinsî münâsebete şiddetle ihtiyâç duyardık). Bunun üzerine biz:
— Yâ Rasûlallah! Erkeklik yumurtalarımızı çıkartıp hadım ola­lım mı? diye sorduk.
Rasûlullah (S) bizleri hadım olmaktan nehyetti .Buhari,Nikah:6


Sahabeden zina eden kimseler vardı:
...Bir adam bu mecliste İbn Abbâs'a:
— Bu kadın, Rasûlullah'ın "Eğer ben bir kimseyi delîlsiz ola­rak recm eder olaydım, elbette bu kadını recm ederdim " buyurduğu kadın mıdır? diye sordu.
İbn Abbâs:
— Hayır, bu îslâm içinde fahişeliği açıktan yapan (fakat i'tirâf etmeyen, aleyhine bu hususta beyyine de dikilemeyen) bir kadındı, demiştir.Buhari, Talak:35
Not: Olayın detayları için Bknz, hukuk,lanetleşerek boşanma




Sihir var:
Âişe (R):
— Peygamber(S)'e sihir yapıldı, demiştir.Buhari,Bedul Hak:11

El-Leys ibn Sa'd da şöyle demiştir: Hişâm bana babasından işi­tip muhafaza ettiği şu hadîsi yazdı:
Âişe şöyle dedi: Peygamber'e sihir yapılmıştı. Hattâ Peygamber bâzı işi işlemediği hâlde, onu işliyor hayâli verilirdi (yânı öyle sanır­dı). Nihayet günün birinde tekrar tekrar duâ etti. Sonra bana:
— "Bildin mi? Allah bana kendisinde şifâm olan şeyi bildirdi: Bana iki kişi (yânî Cibril ve Mîkâîl) geldi. Bunlardan biri başucum­da, öbürüsü ayak ucumda oturdu. Ve biri öbürüsüne: Bu zâtın has­talığı nedir? diye sordu. O da: Sihir yapılmıştır, diye cevâb verdi. Bu sefer: Kim sihir yapmıştır? diye sordu. Öbür melek: Lebîd ibnu'l-A 'sam, diye cevâb verdi. Bu sihir ne ile yapılmıştır? diye sordu. O da: Bir tarak, saç ve sakal tarantısı, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile, diye cevâb verdi. Nerede yapılmıştır? sorusuna da: Zervân Kuyusu'nda, diye cevâb verdi".
Sonra Peygamber (S) -bâzı sahâbılerle- çıkıp bu kuyuya gitti. Son­ra dönüp geldi. Geldiğinde (ben) Âişe'ye:
— "Kuyunun etrafındaki hurma ağacının uçları, şeytânların baş­ları gibidir" buyurdu.
Bunun üzerine ben:
— Sen o sihri çıkardın mı? diye sordum. Rasûlullah:
— "Hayır çıkarmadım. Çünkü Allah bana şifâ vermiştir. Birde o sihri çıkarıp çözmekle halk arasında sihir şerrinin yayılmasından endîşe ettim. Sonra (emrimle) o kuyu kapatılıp gömüldü"Buhari,Bedul Hak:11


Şeytan uyuyanın kulağına işer:
Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber'in yanında, tâ sabaha kadar uyuyan bir kimse anıldı. Peygamber (S): "Bu, iki kulağına şeytân işemiş bir adamdır" buyurdu.Buhari,Bedul Hak:11

"Sizin biriniz uykusundan uyanıp da abdest aldığında burnundaki nesneyi nefesiyle üç defa dışarı çıkarsın. Çün­kü şeytân, uyuyanın genzinde geceler" Buhari,Bedul Hak:11


Şeytanın Ebu Hureyre'nin hurmalarını çalması:
Şeytanın Ebu Hureyre'nin hurmalarını çalması ,ve üç kere yakalanıp serbest bırakılması ve sonuncuda ayetel körsinin faziletini Ebu Hureyreye öğretmesi ve en sonunda da gelen kişinin insan suretine girmiş şeytan olduğunun peygamberce haber verilmesi uzun uzun anlatılmış:Buhari, Vekalet:10


Tarım aleti kullanmak zararlı:

Ebu Umâme el-Bâhilî (R) bir kerresinde bir demir saban ve zirâat âletinden birşey gördü de hemen şöyle dedi: Ben Rasûlullah(S)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Bu âlet bir ailenin (sınırdaki) evine girerse, o eve muhakkak bir zelîllik (horluk, hakîrlik) girdirilir.Buhari,Muzaraat:2
Not:Hadisçiler bunun çok fazla toprakla meşgul olunmaması sınır güvenliğinin de ihmal edilmemesi anlamında olduğunu söylerler?!

Uğursuzluk :

"Eğer herhangi birşeyde uğur­luk olsaydı o, kadında, atta, meskende olurdu"Buhari,cihad:47
Not: Tahâvî'nin rivayetine göre Âişe'nin huzuruna Benû Âmir'den iki kişi gelerek:
- Ey Mü'minlerin Anası! Ebû Hureyre, Rasûlullah'ın "Kadında, evde, atta uğursuzluk vardır" dediğini haber veriyor; siz ne dersiniz? diye sormuşlar. Bunu işitince Âişe son derece öfkelenerek:
- Kur'ân'ı Muhammed'e gönderen Allah'a yemîn ederim ki, kat'iyyen Rasûlullah böyle bir şey söylememiştir. O, yalnız Câhiliyet ahâlîsinin kadında, evde, atta uğursuzluk i'tikâad ettiklerini bildirmiştir, demiştir. Âişe'nin bu cevâbı, konumuz olan İbn Umer hadîsindeki Peygamber'in sözünün yalnız Câhiliyet âdetini ve telâkkîsini hikâyeden ibaret olduğunu bildirir.Âişe'nin bu uğursuzluk inancını el-Hadîd; 22. âyetini okuyarak da reddettiğini bildirmiştir. Yânî Levhi Mahfûz'da yazılı olan hâdiselerden kurtulmak mümkün değildir; bunlarda meskenin, şahsın hiçbir te'sîri yoktur. “Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” Hadid 57/22


HAYIRLI  VE HAYIRSIZ  KABİLELER:

Enes ibn Mâlik(R)'ten şöyle derken işitnıiştir: Rasûlullah (S):
— "Dikkat edin! Size Ensâryurtlarının, mahallelerinin (yânı ka­bilelerinin) hayırlılarını haber vereyim mi?" buyurdu.Sahâbîler:
— Evet (haber ver) yâ Rasûlallah! dediler. Rasûlullah:
— " (Evvelâ) Neccâr oğulları'dır. Sonra onları ta'kîb eden Abdu'l-Eşhei oğulları'dır, sonra onların arkasından gelen el-Hâris ibnu'l-Hazrec oğulları, sonra onları ta'kîbeden Sâide oğulları" bu­yurdu.
Bundan sonra da eliyle şöyle işaret etti: Parmaklarını bir topla­dı, sonra da eliyle birşey atan kimse gibi onları açıp yaydı, sonra:
— (Mertebeleri farklı olsa da) "Ensâr yurtlarının hepsinde ha­yır vardır" buyurdu.Buhari, Talak:24




Ebû Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) eliyle Yemen tarafına işaret etti de iki kerre:
— "îmân işte şu taraftadır, îmân işte şu taraftadır. Dikkad edin! Katılık.ve kalblerin kabalığı da yüksek sesli çığırtkanlardadır. Şeytâ­nın iki boynuzunun doğacağı yer olan Rabîa ve Mudar kabîlelerindedir" buyurdu .Buhari, Talak:24


Muâviye (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)'den işit­tim, şöyle buyuruyordu: "Ümmetimden, dâima Allah'ın emrini ye­rine getirmekte sabit, kendilerini yalanlayanların ve muhaliflerinin zarar veremeyeceği bir ümmet var olmakta devam edecektir. Tâ Allah'ın emri gelinceye''(kıyamet kopuncaya) kadar, onlar hep bu doğru yol üzerinde sabit bulunacaklardır".
Mâlik ibn Yuhâmir: Ben Muâz ibn Cebel'den işittim. "Onlar (yânî Allah'ın emrini ayakta tutan ümmet) Şam'dadır"Buhari, Tevhid:29
Not: Hadisin ilk kısmı normal olsa da ikinci kısım ,Muaviye'nin Şam'da olması nedeniyle uydurma olma ihtimali var.