...Her kim de bir mal bırakırsa, o da kendi mîrâsçılarınındır. Buhari,miras:3
İslamdan önce miras:
İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: (Ölüden kalan) mal, mîrâs olarak çocuklara âid idi. Vasiyet de (İslâm'ın evvelinde) ana-baba için vâcib idi. Allah bundan mîrâs payları âyetiyle irâde ettiği kısmı neshetti de erkeğe iki dişinin payı kadar tahsîs etti.Buhari,miras:9
Not: Cahiliye dönemi Arap toplumunda, kadınlar miras alamıyordu. Hatta kadınlar bir eşya gibi ölünün mirasçılarına intikal ediyordu. Sadece eli silâh tutan, vatanı muhafaza eden büyük erkekler mirasçı olurdu. Ölenin malı en yakınlarından erkek olup harp edebilecek yaşta bulunanlara düşerdi.[Taberî, Câmiulâbeyan 4/262,İbn Kesîr, Tefsîrul-Kurânil-azim 2/161 ] Bununla beraber Medinedeki uygulamada da, sadece bûluğ çağına ermiş erkekler babalarının mirasçısı olabiliyor, küçük kız ve erkek kardeşleri, hattâ anneleri mirasçı olamıyordu.[ Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi 1/260] Bundan dolayıdır ki; Allah size, çocuklarınızın miras taksimi hususunda erkeklerin paylarının, kızların alacağı payın iki katı olmasını emretmektedir.[Nisâ sûresi, 4/11] âyeti inince bu hüküm, müşriklerin hoşuna gitmemiş ve şöyle demişlerdir: Kadına dörtte bir, ya da sekizde bir, kız çocuğa yarım ve küçük çocuğa da mirastan pay veriliyor. Oysa onlar ne ata binebiliyor, ne de düşmanla savaşabiliyor. Küçük çocuğa da miras veriliyor, oysa çocuk hiçbir işe yaramıyor.[ İbn Kesir, a.g.e. 2/196; Kurtubî, el-Câmi li ahkâmil-Kurân 5/39] Bu bakış açısından açıkça şu anlaşılmaktadır ki, o gün insanın değeri iktisadî hayata katkısıyla ölçülüyordu.
Miras ayetlerin inmesine sebep olan olay:
Câbir ibn Abdillah(R)'tan şöyle derken işitmiştir: Ben hasta oldum. Rasûlullah (S) ile Ebû Bekr yürüyerek, bana hasta ziyaretine geldiler. Bana geldiklerinde ben bayıldım. Rasûlullah abdest aldı ve abdest suyundan benim üzerime döktü. Ben ayıldım. Kendisine:
— Yâ Rasûlallah! Ben malım hususunda nasıl yapayım? diye sordum.Rasûlullah bana hiçbir cevâb vermedi. Nihayet, mîrâs payları âyeti indi. Buhari,miras:giriş
Not:Miras ayetleri bu olay üzerine inmiştir.
Malın üçte biri kişinin tasarrufundadır:
Hasen el-Basrî: Zimmî için de vasiyyet ancak malının üçte birinden caiz olur. Çünkü Yüce Allah:
"Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet,." (ei-Mâide: 49) buyurdu, demiştir. Buhari, Vasiyyet:3
Kişi neslini fakir bırakacak bağışlar yapmamalı:
Sa'd ibn Ebî Vakkaas (R) şöyle demiştir: Ben Mekke'de (Veda haccında yâhud fetih sırasında hasta) iken, Peygamber (S) bana hasta ziyaretine geldi....Ben de:
— Yâ Rasûlallah! Ben malımın hepsini vasiyyet etmek istiyorum, dedim.
O:
— "Hayır (öyle yapma)/" buyurdu : Ben:
— Yarısını vasiyyet edeyim, dedim. Rasûlullah yine:
— "Hayır" diye men' etti. Bu defa ben:
— Malımın üçte birini vasiyyet edeyim, dedim Rasûlullah:
— "Evet, üçte bir kâfidir.Üçte bir de (aşağısına nisbetle) çoktur. Çünkü ey Sa'd! Senin, mirasçılarını zengin bırakman, onları insanlara avuç açarak dilenir, fakirler hâlinde bırakmandan hayırlıdır.
Rasülullah'ın böyle söylediği günlerde Sa'd ibn Ebî Vakkaas'ın mîrâsçı olarak yalnız bir tek kızı vardı.Buhari, Vasiyyet:2
İbn Abbâs (R): Keski insanlar vasiyyet hususunda üçte birden azaltıp da dörtte bire gitseler! (Böyle yapmaları temenni olunur.) Çünkü Rasûlullah (Sa'd ibn Ebî Vakkas'a): "Üçte bir (caiz olur), fakat üçte bir de çoktur" yâhud "büyüktür" buyurdu, demiştir.Buhari, Vasiyyet:3
Mirasçı için vasiyyet yoktur:
İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: İslâm'ın evvelinde kişinin malı, öldüğü zaman (mîrâs olarak) oğluna kalırdı. Vasiyyet de ana ile babanın hakkı idi. Yalnız ana-babaya vasiyyet edilirdi. Sonra Allah bundan irâde buyurduğu kısmını (en-Nisâ: 11-12. mîrâsâyetiyie) neshetti de mîrâsı, erkeğe iki dişi payı kadar ta'yîn buyurdu. Ve ana ile babadan her birisine (eğer çocuk varsa) altıda bir verdi. Yine kadına (çocuk bulunduğu takdîrde) dörtte bir, zevc'e de (çocuk yoksa) yarı, (çocuk varsa) dörtte bir hisse verdi. Buhari, Vasiyyet:6
Not: Ebû Umâme (R) şöyle demiştir: Rasûlullah(S)'tan Veda Haccı'nda hutbe yaparken işittim: "Yüce Allah her hakk sahibine hakkını vermiştir. Artık bundan sonra mirasçıya vasiyyet yoktur" buyuruyordu (Ebû Dâvûd ve Tİrmizî).
Makbul olan sağlıklıyken vasiyyet ve sadakayı yapmaktır:
Peygamber(S)'e bir adam geldi ve:
— Yâ Rasûlullah! Hangi sadaka daha faziletlidir? diye sordu. Rasûlullah:
— "Sadakanın en faziletli olanı, vücûdun tamamen sıhhatte olup, mal toplamaya hırslı bulunduğun; zengin olmayı emel edinir, fakirlikten de korkar olduğun hâlde verdiğin sadakadır. Sakın sen sadakanı can boğaza ulaşıp da: Şu malım fulânındır, bu malım da fulânındır, diye vasiyyet etmeye başladığın, hâlbuki o malfulân mirasçının olduğu, hayâtının son demine kadar ihmâl edip geri bırakma!" diye cevâb ve öğüt verdi.Buhari, Vasiyyet:7
Çocukların mirası:
Zeyd ibn Sabit şöyle demiştir: Bir erkek veya bir kadın bir kız çocuğu bırakırsa, o kız çocuğuna, terikesinin yarısı verilir. Eğer kız çocuklar iki tane veya daha çok iseler, terikenin üçte ikisini alırlar.
Eğer onların beraberinde babalarından olma bir erkek kardeşleri varsa, bu takdirde bunlara mîrâsta ortak bulunan kimse ile (meselâ baba ile) başlanıp, evvelâ onun payı verilir.Onun payından arta kalan, oğlanla kızlar arasında "Erkeğe iki dişinin payı" ölçüsüyle taksim edilir. Buhari,miras:4
Mal artarsa baba tarafından yakın olan kişiye verilir:
İbn Abbâs(R): Peygamber (S): "Mırâs paylarını (Kur'ân'da bildirilen) sahihlerine veriniz. Bu paylardan geri kalan herhangi birşey de baba tarafından en yakın olan er kişiye âiddir" buyurmuştur. Buhari,miras:4
Kız ile Kız kardeşin birlikte mirası:
el-Esved ibn Yezîd şöyle demiştir: Muâz ibn Cebel, Yemen'de bize bir muallim ve bir emîr olarak geldi. Biz kendisine bir kızı ile bir kızkardeşini geride bırakarak vefat etmiş olan bir adamın mîrâsım sorduk. Muâz, terikesinin yarısını kıza, yansını da kızkardeşe verdi .Buhari,miras:5
Oğlunun oğlu mirası:
Zeyd ibn Sâbıt şöyle demiştir:
Oğulların sulbî çocukları, kendileriyle ölü arasında bir erkek çocuk bulunmadığı zaman, ölünün çocuğu menzilesindedirler. Oğulların erkek çocukları, ölünün erkek çocukları gibidirler.
Oğulların kız çocukları da ölünün kızları gibidirler.
Oğulların çocukları, oğullar gibi mîrâs alırlar ve oğullar, kendilerinden aşağıdakileri mirastan men' eder oldukları gibi oğulların oğulları da kendilerinden aşağıdakileri mirastan men' ederler. Ve oğulun çocuğu, oğulla beraber mîrâs almaz.Buhari,miras:6
Kız , kız kardeş ve oğlunun kızı'nın mirası:
Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye ölünün kızına, oğlunun kızma, kızkardeşine âid mîrâs hisseleri soruldu.
Ebû Mûsâ:
— Terikenin yansı ölünün kızına, bir yarısı da kızkardeşine âid-dir, dedi (oğlunun kızını mîrâstan mahrum bıraktı).
Ebû Mûsâ, suâl soran kimseye:
— Abdullah ibn Mes'ûd'a git (bu mes'eleyi ona da sor), umarım ki, İbn Mes'ûd da benim fikrime uygun cevâb verecektir! dedi.
Mes'ele İbn Mes'ûd'a sorulup, Ebû Musa'nın cevâbı ve onun tarafından gönderildiği haber verilince, Abdullah ibn Mes'ûd:
— Eğer ben oğulun kızını mîrâstan mahrum edersem, elbette dalâlete düşmüş olurum, hidâyete erenlerden olmam! (diye bir mukaddime ile söze başlayıp:) Bu mes'elede ben Peygamber(S)'in hükmettiği bir haberle hükmederim (ki şudur): Ölünün kızı yarım alır, oğlunun kızı da -iki üçte biri tamamlamak için üçte bir alır. Geri kalan (üçte bir) de kızkardeşin payı olur! dedi.
Huzeyl şöyle dedi: Biz Ebû Musa'ya gelip İbn Mes'ûd'un fetvasını kendisine haber verince:
— Aranızda bu "Habr = Büyük âlim" bulunduğu müddetçe, bana birşey sormayınız! dedi.Buhari,miras:7
Not: Dört Sünen sâhibleriyle Tahâvî'nin rivayetlerine göre bu veraset suâli Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye Usmân'ın halîfeliği zamanında Küfe Vâlîsi iken sorulmuştur. Ebû Musa'dan önce Kûfe'de Abdullah ibn Mes'ûd vâlî ve muallim idi. Umer zamanında ta'yîn olunmuştu. Sonra Usmân, İbn Mes'ûd'u vazifesinden azledip yerine Ebû Musa'yı ta'yfn etmişti. Bu veraset suâli, yalnız vâlî Ebû Musa'dan değil, Küfe kaadısı Selmân ibn Rabîa ile beraber ikisinden sorulmuştu. Bunlar da oğulun kızım mîrâstan mahrum ederek ictihâdla cevâb vermişler ve tevsîk için Abdullah ibn Mes'ûd'a göndermişlerdi.
Dedenin mirası:
Ebû Bekr, ibn Abbâs, Ibnu Zubeyr: Dede, babadır (yânî dedenin hükmü babanın hükmü gibidir) demişlerdir.
İbn Abbâs: Bana kızkardeşlerimin önünde, oğlumun oğlu mîrâsçı olur, ben ise oğlumun oğluna mîrâsçı olamam, demiştir.Buhari,miras:8
Lanetleşen karı kocanın mirası:
İbn Umer(R)'den şöyle tahdîs etti: Peygamber (S) zamanında bir adam, karısıyle la'netleşme yaptı ve kadının çocuğunu kabul etmedi. Peygamber (S) bunların arasını ayırdı, çocuğu da kadının nesebine kattı (böylece ona anası ve anasından olan kardeşleri vâris" oldular)Buhari,miras:16
Zevu'l-Erhâm'ın Hükmü
"(Erkek ve dişiden) herbiri için baba ve ananın, yakın hısımların terikelerinden de vârisler yaptık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere dahî hisselerini verin. Allah herşeyin üstünde hakîkîbir şâhiddir" (en-Nisâ:33)
İbn Abbâs şöyle dedi: Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman Ensâr ile Muhacir birbirlerine kendi hısımlarının önünde mîrâsçı olurlardı. Bu mîrâsçılığın sebebi, Peygamber (S)'in bunlar arasında kurmuş olduğu kardeşlik akdi idi. Nihayet "Herbiri için mirasçılar yaptık... " âyeti inince, o kardeşlik akdiyle olan mîrâsçılığı neshetti (yânî) "Yeminlerinizin bağladığı kimseler" kısmını .Buhari,miras:15
Not:Yeminle yapılmış olan kardeşlikten doğan paylar nesh edilip,miras ayetleriyle beirlenenler hak elde ettiler.
Kafirin mirası:
Müslüman kâfire, kâfir de müslümâna mirasçı olmaz.Buhari,feraiz:25
İki Amcaoğlu Babı;( İkisinden Biri Ana-Bir Kardeş, Diğeri Kocadır)
Alî ibn Ebî Tâlib: Koca için yarım, ana-bir kardeş için altıda bir, geri kalan üçte bir de ikisi arasında asabelikle yarımşardır, demiştir.Buhari,miras:14
Not: Bir adam bir kadınla evlendi. Kadın ondan bir oğul dünyâya getirdi. Sonra adam başka kadınla evlendi. O kadın da bundan bir oğul getirdi. Sonra adam ikinci kadından ayrıldı. O ikinci kadını, adamın erkek kardeşi aldı. Kadın ondan da bir kız getirdi. Bu kız, ikinci oğlanın ana-bir kızkardeşi ve amcasının kızıdır. Sonra bu kız da birinci oğlanla evlendi. Hâlbuki oğlan kızın amcaoğludur. Sonra kadın, ikisinden biri ana-bir erkek kardeşi, diğeri de zevci olan iki amcaoğlu'ndan öldü
Zina çocuğu:
Kadın Hürre Olsun Yâhud Câriye Olsun, Ondan Doğan Çocuk, Döşeğinde Doğduğu Kimseye aiddir. Buhari,miras:17
Azad edilen kölenin mirası:
Âişe (R) şöyle demiştir: Ben Berîre'yi satın aldım. Peygamber (S):
— "Sen Berîre'yi sahiblerinden satın al. (Onların ileri sürdükleri velânın(kölenin mirasçısı olma hakkı:eğer kölenin mirasçısı yoksa vela hakkı kazanılır) kendilerine âid olması şartını dikkate alma.) Çünkü velâ hakkı köleyi hürriyete kavuşturan kimseye âiddir" buyurdu.Buhari,feraiz:18
Peygamber (S): "Velâ hakkı ancak hürriyet veren kimseye âiddir.Buhari,feraiz:18
Kafirin mirası:
Müslüman kâfire, kâfir de müslümâna mirasçı olmaz.Buhari,feraiz:25
İki Amcaoğlu Babı;( İkisinden Biri Ana-Bir Kardeş, Diğeri Kocadır)
Alî ibn Ebî Tâlib: Koca için yarım, ana-bir kardeş için altıda bir, geri kalan üçte bir de ikisi arasında asabelikle yarımşardır, demiştir.Buhari,miras:14
Not: Bir adam bir kadınla evlendi. Kadın ondan bir oğul dünyâya getirdi. Sonra adam başka kadınla evlendi. O kadın da bundan bir oğul getirdi. Sonra adam ikinci kadından ayrıldı. O ikinci kadını, adamın erkek kardeşi aldı. Kadın ondan da bir kız getirdi. Bu kız, ikinci oğlanın ana-bir kızkardeşi ve amcasının kızıdır. Sonra bu kız da birinci oğlanla evlendi. Hâlbuki oğlan kızın amcaoğludur. Sonra kadın, ikisinden biri ana-bir erkek kardeşi, diğeri de zevci olan iki amcaoğlu'ndan öldü
Zina çocuğu:
Kadın Hürre Olsun Yâhud Câriye Olsun, Ondan Doğan Çocuk, Döşeğinde Doğduğu Kimseye aiddir. Buhari,miras:17
Azad edilen kölenin mirası:
Âişe (R) şöyle demiştir: Ben Berîre'yi satın aldım. Peygamber (S):
— "Sen Berîre'yi sahiblerinden satın al. (Onların ileri sürdükleri velânın(kölenin mirasçısı olma hakkı:eğer kölenin mirasçısı yoksa vela hakkı kazanılır) kendilerine âid olması şartını dikkate alma.) Çünkü velâ hakkı köleyi hürriyete kavuşturan kimseye âiddir" buyurdu.Buhari,feraiz:18
Peygamber (S): "Velâ hakkı ancak hürriyet veren kimseye âiddir.Buhari,feraiz:18
Boşanma üzere olan kadının miras hakkı :Bknz: Boşanma
Lanetleşen (lian) kadın hamileyse doğacak çocuk anneye varis olur:
La'netleşme yapan Havle kadın (la'netleşme sırasında) hâmile idi. Doğurduğu oğlu anasına nisbetle çağrılır oldu.
Râvî dedi ki: Sonra la'netleşen kadının mîrâsı hususundaki sünnet de, kadının kendi nesebine katılan o çocuğa vâris olması, çocuğun da Allah'ın kendisine farz kıldığı mikdâr kadına vâris olması tarzında cereyan etti.Buhari, Talak:29
Not: Bknz:Boşanma,zina isnadıyla boşanma