TEBLİĞ VE CİHAD BUHARİ

TEBLİĞ

Bi­ze Mâlik ibn Huveyris tahdîs edip şöyle dedi. Biz yaşıt gençler toplu­luğu olarak Peygamber(S)'e geldik ve O'nun yanında yirmi gece kaldık. Rasûlullah son derece hassas ve ince yürekli idi. Konukluğu­muzun uzamasından ailelerimizi özlediğimizi anlayınca yâhud ailele­rimize iştiyak duyduğumuzu anlayınca, geride kimleri bıraktığımızı sordu. Biz de haber verdik.
Rasûlullah:
— "Ailelerinizin yanına dönünüz, onların içinde ikaamet edi­niz, onlara dînî bilgileri Öğretiniz, onlara dînî vecîbelerini eda ve ha­ramlardan çekinmelerini emrediniz" buyurdu. Buhari,Ahbar:1


Ümme­timden bir taife kendilerine Allah'ın emri gelinceye (yânı kıyamet kopuncaya) kadar hakk üzerinde birbirine yardım edici olmakta de­vam edecek ve bunlar (muhalefet edenlerine) dâima gâlib olacaklardır.Buhari,İltisam:10

Kolaylaştırın ,güçleştirmeyin:

Peygam­ber (S) Muâz ibn Cebel ile Ebû Musa'yı Yemen'e me'mûr gönderdi de onlara (verdiği emirlerden olarak): ''(Halka) kolaylık gösteriniz, güçlük göstermeyiniz; müjde verip sevindiriniz, nefret ettirmeyiniz; birbirinizi seviniz, ihtilâf etmeyiniz" buyurdu.Buhari,Cihad;163,edep:80

"Kolaylaştırın, zorlaştırmaym; müjdeleyin nefret ettirmeyin"Buhari,ilim:12

İslam kolaylık dinidir:
İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Peygamber(S)'e, kurbânı kesmeden önce saçını tıraş eden ve bunun benzeri (meselâ taş atmadan önce ifâda tavafı gibi) bir iş yapan kimsenin hükmü soruldu. Peygamber:
"Darlık yok, darlık yok" buyurdu.Buhari,Hac:12
Rasûlullah (S) Veda haccında, insanlar sorup öğrensinler diye, Minâ'da durdu. Yanına biri gelip:
- Bilemedim de kurbân kesmeden önce tıraş oldum, dedi. Rasûlullah:
- Kurbânını kes, günâhı yok, buyurdu. Diğeri gelip:
- Bilemedim de taş atmadan evvel kurbân kestim, dedi.
- Taşı at, günâhı yok, buyurdu.
Peygamber'e (o gün taş atmak, kurbân kesmek, tıraş olmak, ta­vaf etmek gibi hacc işlerinden) öne geçirilmiş veya geriye bırakılmış hiçbir şey sorulmadı ki, cevâbında: "Yap, günâhı yok" buyurmasın.Buhari,ilim:24
Not: Aslolan kurban kesmeden önce tıraş olmak ise de peygamberin işin özüyle niyetle ilgilenmesi detaylara takılmaması önemlidir.

Bizler Rasûlullah(S)a, emir­lerini dinlemek ve itaat etmek üzere bey'at ettiğimiz zaman, O bizle­re (şefkat ederek): "Gücünüzün yettiği kadar" buyururdu .Buhari,Hükümler:43

"Şübhesiz ki bu dîn kolaylıktır. Hiçbir kimse yoktur ki, bu dîn hususunda (amellerim eksiksiz olsun diye) kendini zorlasın da dîn ona galebe et­mesin (ve erinip büsbütün amelden kesilmesin). Öyle olunca ortala­ma gidin. (Eğer en kâmili yapamazsanız, ona) yaklaşın, (az olsa da devamlı amel ve ibâdetten dolayı) sevinin; sabah, akşam ve gecenin bir cüz'ünde (ibâdete tevfîk vermesi için Allah'tan) yardım isteyin.Buhari,iman:29



Peygamber (S) Ahzâb günü (Cibril'in ilhamı ile Kurayza üzerine hareketinden önce sahâbîlerine çabuk hareket etmelerini sağlamak için): "Sizden hiçbiriniz ikindi namazını sakın başka yerde kılmasın, ancak Kuray­za oğulları yurdunda kılsın" buyurdu.
Sahâbîlerden bâzıları yolda ikindi namazına erişmişti. Bunlar­dan bir kısmı Peygamber'in emrinin zahirine uyarak:
— Biz Kurayza oğulları'na varmadıkça ikindi namazını kılma­yız! dediler.
Bir kısmı da:
— Biz ikindiyi yolda, vakit içinde kılacağız. Çünkü Peygamber bizden, bu emrin zahirini değil, fakat bunun lâzımı olan seferde ça­buk davranmamızı kasdetmiştir! dediler ve kıldılar.
Sonra bu iki zümrenin birbirine aykırı hareketleri Peygamber'e zikrolundu da, Peygamber bunlardan hiçbir zümreyi ayıplamadı. Buhari,Megazi:32


Peygam­ber (S):
— "Benden sonra yakın bir istikbâlde birtakım meşru' olmayan tercihler ve hoşlanmayacağınız birçok işler meydana gelecektir" bu­yurdu.
Sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah! (Bu vâki' olduğu zaman) bizlere ne yapma­mızı emredersin? dediler.
Rasûlullah:
— "Kendi üzerinize edası vâcib olan haklan eda eder yerine ge­tirirsiniz, lehinize olan (mahrum bırakıldığınız) kendi haklarınızı da Allah'tan istersiniz" buyurdu. Buhari,Menkıbeler:25


İlk tebliğ edilecekler:
İbn Abbâs(R)'tan işittim, şöyle diyordu: Peygamber (S), Muâz ibn Cebel'i Yemen'in bir tarafına vâlî gönder­di ve ona şöyle ta'lîmât verdi:
— "(Ey Muâz!) Şimdi sen kitâb ehli olan bir kavim üzerine vâH gidiyorsun. Oraya vardığında tik vazifen Yemenlileri Yüce Allah'ı birleyip tevhîd etmelerine çağırmak olsun. Allah'ın birliğini tanıdık­ları zaman onlara A ilah 'in kendilerine gece ve gündüzleri içinde üzer­lerine beş vakit namaz farz kılmış olduğunu haber ver. Namaz kılmaya başladıklarında da Allah'ın kendilerine mallarının zekâtını farz kıl­mış olduğunu ve bu zekâtlarının zenginlerinden alınıp fakirlerine ve­rileceğini haber ver. Yemenliler bunu da ikrar ve kabul edince, onlardan zekât al, fakat insanların mallarının en iyilerini almaktan sakın!" Buhari, Tevhid:1




İslam devleti dışında yaşayan Müslüman’ın yapması gerekenler:Abdu'l Kays hey'eti geldi ve:
— Yâ Rasûlallah, bizimle senin aranda Rabîa'dan şu topluluk, yânî Mudar kâfirleri vardır. Bu sebeble biz sana ancak haram ayda ulaşabiliriz. O hâlde bize birşey emret de ona tutunalım ve geride ka­lanlarımızı ona çağıralım, dediler.
Rasûlullah (S):
— "Sizlere dört şey emrediyor ve dört şeyden de nehyediyorum; Allah'a îmân etmekle: Lâ ilahe illellah şehâdetiyle (yânî) Allah'tan başka ilâh olmadığına şehâdet etmekle emrediyorum" buyurdu ve elini düğümledi, yânî küçük parmağını kıvırdı. "Namazı devamlı kılmak, zekâtı vermek, ramazân orucunu tutmak ve bir de aldığınız ganime­tin beşte birini Allah için (devlet hazînesine) vermenizi emrediyorum. Sizleri kabaktan, hurma kökünden, toprak testilerden, zift sürülmüş kaplardan (yânî bunlara hurma yâhud üzüm şırası kurmaktan) nehyediyorum" buyurdu.Buhari,Humus:2


Peygamberin Heraklios'a tebliğ için yazdığı mektup:

İbn Abbâs da şöyle dedi:
Bana Ebû Sufyân İbnu Harb haber verdi ki, Bizans Kayseri Hırakliyus kendi tercümanını çağırmış, sonra Peygamber(S)'in mektubunu istemiş ve onu okutmuştur. İçinde şu varmış: "Bismillâhirrahmânirrahim.Allah'ın Kulu ve Rasûlü Muhammed'den Hırakliyus'a: Ey kitûb ehli hepiniz bizimle sizin aranızda müsavi (ve âdil) bir kelimeye gelin: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbirşeyi eş tutmayalım. Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rabbler tanımayalım. Eğer yüz çevirirlerse: Şâhid olun, biz muhakkak müslümânlarız! deyin" (Âli İmrân: 64). Buhari, Tevhid:52



Dıhye'nin elçiliği ile Busrâ emîrine gönderilen (ve onun tarafından Kayser'e ulaştırılan) Peygamber'in mektubunu istedi. Getiren adam onu Hırakl'e verdi; o da oku­du. Mektûpta şunlar yazılmıştı:
“Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. Allah'ın kulu ve Rasûlü Muhammed'den Rûm'un büyüğü Hırakl'e. Hidâyete tâbi' olanlara selâm olsun. Bundan sonra, seni İslâm da'vetine (yânî müslümanlı­ğa) da'vet ediyorum. İslâm'a gir ki selâmette kalasın ve Allah ecrini iki kat versin. Eğer kabul etmezsen çiftçilerin günâhı senin boynuna­dır."Ey kitâb ehli, hepiniz bizimle sizin aranızda müsâvî bir kelime­ye gelin: Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım, Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rabbler tanımaya­lım. Eğer yüz çevirirlerse, deyiniz ki: Şâhid olun, biz muhakkak müslümânlarız" (Âli İmrân: 3/64).Buhari, Vahiy:1

Not: Herakliosun aslında müslüman olacağı fakat çevresindekilerin tepkilerinden korktuğu Buharide Vahiy:1 başlığı altında detaylıca anlatılmıştır.


CİHAD

"İçlerinden zulmedenler müstesna olmak üzere, kitâb ehli ile en güzel olandan başka bir suretle mücâdele etmeyin. Ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim Allah'ımız da, sizin Allah'ınız da hep birdir. Biz O'na teslim olanlarız".(el-Ankebût: 46)

"Harb bir aldatmadır"Buhari,Cihad;156




Cihadın önemi:

'Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, şayet (acizlik hâllerinde) kendilerini yükleyecek binekler bulamadığım zamanda bile cihâddan benim ardımda geri kalmaları­nı kerîh görüp istemeyecek birtakım adamlar olmasaydı, Allah yo­lunda cihâda giden hiçbir seriyyemden geri kalmazdım. Allah bilir ki, Allah yolunda öldürülüp diriltilmeyi, ondan sonra öldürülüp di­riltilmeyi, ondan sonra öldürülüp diriltilmeyi, sonra öldürülmeyi ne kadar isterdim! Buhari, Temenni:1



Beyatın şekli :

Biz (Ensâr cemâati Minâ'da, Akabe gecesinde) Rasûlullah(S)'a hem neş'eli hâli­mizde, hem kederli zamanımızda emirlerini dinleyip itaat edeceğimize, meliklik ve valilik işlerine ehil olanlarla niza etmiyeceğimize (yânî bu işlerde onlarla mukaatele etmiyeceğimize), her nerede bulunursak bu­lunalım muhakkak orada hakkı yerine getireceğimize ve hakk söyle­yeceğimize ve Allah yolunda hiçbir kimsenin kınama ve kötülemesin­den korkmayacağımıza dâir bey'at edip söz verdik. Buhari,Hükümler:43

Ben Pey­gamber (S) ile emir ve nehiylerini dinlemek ve itaat etmek üzere bey'at ettim, O da bana: "Gücümün yettiği kadar" kaydını söylememi telkîn buyurdu.Buhari,Hükümler:43

Ben Rasûlullah(S)'a namazı devamlı kılmak, zekât vermek ve her Müslümân'a samimiyetle iyilik isteyici olmak üzere bey'at ettim, demiştir .Buhari, Şartlar:1



Ra­sûlullah (S) bize şöyle buyurdu: "Allah'a (ibâdette) hiçbir şeyi ortak etmemek, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarınızı öldür­memek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla kimseye büh­tan etmemek, hiçbir ma'rûf işte isyan etmemek üzere bana bey'at ediniz (yânî benimle ahd ediniz). İçinizden her kim sözünde durursa, onun ecri (mükâfatı) Allah'ın fadi ve keremi üzerindedir. Bu dedik­lerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyâda îkaab edilirse( yakalanıp cezalanırsa) , bu îkaab ona keffârettir. Bunlardan birini yapıp da, yaptığı o fiili Allah Taâlâ örtüp gizlerse, onun işi Allah'a kalır: isterse Allah onu îkaab eder, isterse affeder".
Biz de bu şart üzere Rasûlullah(S)'a bey'at ettik. Buhari,Hükümler:49, Tevhid:32

...Abdurrahmân bin Avf, Osmân'a hitâb ederek :
— Yâ Osmân! Ben sana Allah'ın sünneti, Rasûlü'nün sünneti ve Rasûlü'nden sonra geçen iki halîfesinin sünneti üzere bey'at edi­yorum! dedi.Buhari,Hükümler:43
Not: Peygamber çocuklardan beyat almamıştır.Buhari,Hükümler:46

Cihadın faziletleri:
"İyi biliniz ki, cennet kılıçların gölge­leri altındadır"Buhari,Cihad;22

Her kim (cihâd vazifesinde iken) Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah onun yüzünü (yânî vücûdunu) yetmiş yıl cehennem ateşinden uzaklaştırır.Buhari,Cihad;36

Allah kendi yolunda cihâda çıkan kimseye: "Onu evinden çıkaran şey yalnız bana îmân ve elçilerimi tasdik ise, nail olduğu ecir ve gani­metle (salimen yurduna) geri getireyim, yâhud cennete girdireyim" diye tekeffül etmiştir. Ümmetime meşakkat verecek olmasaydım, hiç­bir cihâd müfrezesinin arkasından geri kalmazdım. Yemîn olsun ki Allah yolunda öldürülüp diriltilmemi, ondan sonra öldürülüp diriltilmemi, ondan sonra öldürülmemi ne kadar isterdim!”Buhari,iman:26


Cennette bir kamçı kadar yer, dünyâ­dan ve dünyâdaki şeylerden daha hayırlıdır. Sabahleyin veya akşam­leyin -herhangibir zamanda- Allah yolunda cihâd için bir yürüyüş, hiç şübhesiz dünyâdan ve dünyâdaki herşeyden daha hayırlıdır.Buhari,Rikak:2



 "Herhangi bir kulun ayakları Allah yolunda toz­lanırsa , cehennem ateşi ona dokunmaz"Buhari,Cihad;16

"Allah yolunda ya­ralanan herbir yaralı muhakkak kıyamet gününde yarası kan akıta­rak gelir: Kanı kan renginden, kokusu ise misk kokusudur"Buhari,Av:31

Cihad edene yardımın mükafatı:
"Her kim Allah yolunda cenk edecek bir askeri (araç ve gereçlerini te'mîn ederek) sefere hazırlarsa, o da gaza etmiş-(cesine sevaba nail) olur. Yine her kim Allah yolunda gaza eden bir askerin (gerideki işlerini görmekte) hayırla yerini tutarsa, o da gaza etmiş olur"Buhari,Cihad;38



Ganimetler paylaşılmadan ganimet malından yenilmez:
Biz (Huneyn dö­nüşünde Tıhâme'deki) Zu'1-Huleyfe mevkiinde Peygamber (S) ile be­raber bulunduk. İnsanlara bir açlık isabet etti. Biz (Huneyn'de) birçok deve ve koyun ele geçirmiştik. Peygamber ordunun arkalarında kal­mıştı. Sahâbîler acele edip ganimet hayvanlarından kesip tencerelere yerleştirmişlerdi. Peygamber onlara ulaştı ve emretti de tencereler dev­rildi. Bundan sonra Peygamber ganîmet mallarını taksim etti. (De­velerin ve koyunların taksiminde) on koyunu bir deveye denk saydı.Buhari,Av:15


Öldüren ganimetini alır:
Rasûlullah (S) Huneyn günü:
— "Her kim bir düşman öldürür ve öldürdüğüne dâir beyyinesi de olursa, öldürdüğü kimsenin elbise, silâh ve diğer eşyaları onun­dur! buyurdu.Buhari,Hükümler:21


Kim bir düşman askeri öldürürse üzerindeki eşyası (beşte bire tâbi' olmaksızın) öldürene âiddir.Buhari,Humus:18

Ebû Katâde şöyle dedi: Ben öldürdüğüm askerin bana düşen zırhı sattım(beşte bire dahil değil) ve onun bedeline mukaabil Benû Seleme yurdunda bir bustân satın aldım. îşte bu bustân İs­lâm'da aslına sâhib olduğum ilk maldır. Buhari,Humus:18

Ganimet malları  ve esirler:
Biz (Huneyn dö­nüşünde Tıhâme) Zu'1-Huleyfe'sinde Peygamber'in beraberinde bu­lunduk. İnsanlara bir açlık isabet etmişti. Biz (Huneyn'de) birçok deve ve koyun ele geçirmiştik. Peygamber (S) insanların arkalarında kal­mıştı. Sahâbîler acele edip (ganimet develerinden ve koyunlarından kesmişler) tencerelere yerleştirerek pişirmek üzere tencereleri dikmiş­lerdi. Peygamber gelince emretti ve tencereler devrildi. Sonra Pey­gamber, ganimet mallarını taksim etti. (Develerin koyunların taksîminde) on koyunu bir deveye denk saydı.Buhari,Cihad;190


(Huneyn seferinde) Rasûlullah'a Hevâzin kabilesi temsilcileri müslümânlar olarak geldikleri ve Rasû-lullah'tan mallarım ve esirlerini geri vermesini istedikleri zaman, onlara:
— "Maiyyetimde bulunan asker sahâbîleri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi, en doğrusudur. Şimdi siz iki taifenin birisini tercih ediniz: Ya esirleri, ya da malları. Ben sizin gelmenizi bekleyip dur­muş idim" buyurdu.
Râvî dedi ki: Peygamber (S) Tâif ten (Cı'râne'ye) döndüğü za­man, on geceden fazla onların gelmesini beklemişti. Hevâzin hey'e-tine, Rasûlullah'ın kendilerine ancak iki şıkktan birisini geri vereceği belli olunca, bunlar:
— Bizler esirlerimizin geri verilmesini tercîh ediyoruz, dediler. Bunun üzerine Peygamber (S) müslümânlar içinde ayağa kalktı,
Allah'ı lâyık olduğu sıfatlarla övdü, bundan sonra:
— "Amma ba'du: Şübhesiz bu Hevâzin elçileri kardeşleriniz tevbe ediciler olarak bize gelmişlerdir. Ben de onların esirlerini kendilerine geri vermeyi uygun gördüm. Sizden her kim esirlerini bu suretle (kar­şılıksız vererek) kardeşlerinizin gönlünü hoş etmeyi severse bunu yap­sın! Sizden her kim de kendi hissesi üzerine bağlı kalmak (karşılıksız vermemek) arzu ederse, bu bedeli ona biz, A Hah 'in bize ihsan edece­ği ilk ganimet malından veririz. Bu kanâatle o da böyle yapsın!" buyurdu.
Bunun üzerine insanlar:
— Biz Hevâzinler'in gönüllerini hoş ettik, yâ Rasûlallah, dediler. Buhari,Hibe:22



...esirleri hürriyete kavuşturun.Buhari, Yiyecekler:giriş


İşkence yok:
Peygamber (S) açıktan ve zorla baş­kasının malını almaktan ve bir canlının organlarını kesmekten nehyetmiştir.Buhari,Av:25

Aç olanı do­yurun, hastayı ziyaret edin, esirin esirlik bağlarını çözün.Buhari,Hasta ziyareti:4

Esîri çözün, düğün aşı da'vetçisine icabet edin, hastaları ziyaret edin.Buhari,Nikah:72

Peygamber (S) Necd tarafına bir süvârî müfrezesi göndermişti. Bu müfreze Benû Hanîfe kabilesinden Sumâme ibn Usâl denilen bir kişiyi esîr alıp getirdi. Bu zât Yemen'in el-Yemâme beldesi ahâlîsinin seyyididir. Onu mescidin di­reklerinden bir direğe bağladılar. Rasûlullah mescide çıktığında Su­mâme'ye:
— "Yâ Sumâme, yanında ne var (gönlünden ne geçiriyorsun)?" buyurdu.
Sumâme:
— Yâ Muhammed, gönlümde hayr (ümîdi) var. [Eğer sen beni öldürürsen, kanlı bir cânîyi öldürmüş olursun. Ve eğer bana (af ni'-meti) in'âm edersen, ni'mete karşı şükreden bir kişiye in'âm etmiş olursun. Eğer fidye için mal istersen işte malım; veririm, dedi. Bu konuşmadan sonra Sumâme bağlı olarak kaldı...] Râvî hadîsin ta­mâmını zikretti. Sonunda Rasûlullah:
— "Artık Sumâme'yi salıveriniz!" buyurdu.Buhari,Husumetler:6
Not: Sumâme serbest bırakılınca Mescid'in yakı­nında bir suda yıkanmış, sonra Mescid'e Peygamber'in huzuruna girip Şehâdet Kelimeleri'ni söyleyerek müslümân olmuş ve Peygamber'in huzurunda güzel söz­ler söylemiş, sonra Yemâme'ye dönerek orada da İslâm lehinde hizmetler gör­müştür.





Ganimet malından humus(beşte bir) ayrılır:
Benim Bedir günündeki ganîmet pa­yımdan yaşlı bir devem vardı. Peygamber (S) bana (Bedir'den evvel) beşte birden başka bir yaşlı deve daha vermişti... Buhari,Humus:1
Not:
"... Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi birşeyin mutlaka beşte biri Allah'ın, Rasûlü'nün, hısımların, yetimlerin, yoksulların, yolcunundur. Allah herşeye hakkıyle kaadirdir" (el-Enfâl: 41)
Ganimetin beşte birinin Allah adına ayrılıp, sonra bunun da beşe bölünerek zik­redilen beş sınıfa taksîm edilmesinin farz oluşu, Bedir'de veya bir ay üç gün sonra yapılan Kaynukaa gazvesinde inen yukarıdaki  âyetledir.
Not 2: Ganimet ve fey ayrıdır.Ganimet savaşarak ele geçirilen mal ve araziler için geçerlidir.1/5 i devlete kalır.Fey ise savaşmadan ele geçirilen mal ve arazidir.Buralar direkt devlete kalır.


Ganimet paylaşımında dağıtım kriteri:


Rasûlullah (S) Hayber günü süvari gazilerin atları için iki pay, yayalara bir pay verdi,  Mücâhidin beraberinde bir atı olursa, ganimet ma­lından ona üç pay verilir (birisi gâzînin, ikisi atının payıdır). Eğer gâzînin atı yoksa, onun yalnız bir payı vardır.Buhari,Megazi:40


Hz.Ömer'den sonra ganimet arazilerinde değişiklik:

Ömer ibnu'l-Hattâb (R): Eğer mülümanların sonu (yânî müstakbel nesillerin hayâtı endîşesi) olma­saydı, Peygamber'in Hayber arazîsini taksîm ettiği gibi, ben de fet­hettiğim her karyeyi (her memleketin arazîsini) muhakkak ganîmet sâhibleri (yânî fâtihleri) arasında taksîm ederdim; dedi .Buhari,Humus:9
Not:  Ömer, devlet başkanlığı devrinde fethettiği köy­lerin arazîsini gaziler arasında taksîm etmeyip, bu arazîyi fethedilen köyler ahâlîsine muzâraa yânî ekincilik ortaklığı suretiyle vererek işletmiştir ki, vakıf hâlinde idare edilen bu arazîden müstakbel nesillerin fakirlerinin istifâdeleri temîn edilmiştir.
Daha önce fethedilen arazî, gâzîler arasında taksîm edildiği hâlde, Ömer'in böyle vakıf hâlinde -velev ki müslümânların umûmunun faydası adına olsa da- bir idare sistemi kabul etmesi, Peygamber'in vakıf yapmakla ilgili bir emir ve beyânına dayanır.


Ganimet mallları geri verilebilir.

Rasûlullah'a Hevâzin kabilesi hey'eti müslümân olarak geldikleri ve kendisinden mallarının ve esirlerinin geri verilmesini istedikleri zaman, Rasûlullah (S) onlara:
— "Bana sözün en sevimlisi, en doğrusudur. Şimdi siz iki taife­den birini; ya esirleri ya da malları tercih ediniz. Ben (sizin gelmenizi gözeterek) bunları taksim etmeden bekletmiş idim" buyurdu....Buhari,Humus:15
Not:   Esirler tercih edilince esirler geri verilmiştir. 


Peygamber (S) müşriklerin Bedir'de esir alınanları hakkın­da: "Eğer el-Mut'ım ibn Adiyy sağ olsaydı, sonra şu kokmuş adamlar hakkında benimle konuşup onlara şefaat etseydi, muhakkak ben bun­ları el-Mut'ım ibn Adiyy 'in hatırı için (fidye almaksızın) bırakırdım'' buyurmuştur .Buhari,Humus:16Not:  Mut'ım ibn Adiyy, Bedir'den yedi ay Önce Mekke'de doksan küsur ya­şında ölmüştü. Peygamber'in ona bu teveccühü şunlardan ileri geliyordu:
a. Peygamber Tâif'ten kederli dönüp geldiğinde Mut'ım dört oğlunu silâhlandırarak Ka'be'nin birer köşesine dikmiş ve Kureyş'e karşı Peygamber'i hi­mayesine aldığını ilân etmiş; onlar da bu himayeyi kabul etmiş, saymışlardı,
b. Kureyş, Hâşimîler'i muhasara edip onlara karşı boykot ettikleri ve her türlü ilgiyi kestikleri zaman yazdıkları sahîfeyi Mut'ım ibn Adiyy sonunda yırtmış, par­çalamıştı.
İşte Mut'im'ın bu iyiliklerine karşılık Peygamber, esirleri, 14 yıllık zulüm­lerine rağmen bağışlardım buyurmuştur.


Ganimet malları anlaşma yapılarak sahiplerinde bırakılabilir:
İbn Umer (R) şöyle demiştir: Hayber ahâlîsi Abdullah ibn Umer'in bir organını kırdıkları zaman bir hutbe yaparak şöyle dedi:
— Şübhesiz Rasûlullah, Hayber Yahudileri'ne, fetihten önce ken­dilerinin olan malları mülkleri üzerinde ortaklık muamelesi yapmış ve: "Sizleri bu arazîler üzerinde Allah'ın sizleri burada bıraktığı müd­detçe bırakıyoruz" buyurmuştur. Abdullah ibn Umer, Hayber'deki malına çıkıp gitmişti. Geceleyin kendisine zulmedildi de, iki eli ve iki ayağı burkuldu. Bizim o Hayber arazîsinde Yahûdîler'den başka düş­manımız yoktur. Onlar bizim düşmanlarımızdır. Biz bu suçla onları ittihâm ediyoruz. Ve ben onları Hayber'den sürüp çıkarmayı düşün­düm, dedi.
....ve onları Hayber'­den sürüp çıkardı ve onlara mahsûlden olan haklarının kıymetini mal olarak, deve olarak, deve semerleri, ipler ve daha başka şeylerden metâ'lar olarak kendilerine verdi.Buhari, Şartlar:14



(Fetihten sonra (mekke) hicret yoktur) Lâkin cihâd ve niyet vardır:  Buhari,iman:41

Cihad zamanlaması:
Rasûlullah (S) gündüzün ilk saatinde harb etmezse (zevalden sonra) rüzgârlar esip namazlar kılınıncaya kadar beklerdi,Buhari,cizye:1

Cihadın sebebi:Allahın rızası
Ebû Mûsâ (R) şöyle demiştir: Peygamber (S)'e bir kimse geldi de:
— Bir kısım kimseler ganîmet malı için muharebe eder, bir kı­sım kimseler de insanlar arasında adının söylenip övülmesi için mu­harebe eder; bir kısım insanlar da yiğitlikteki mevkii derecesi görülsün diye cihâd eder. Şu hâlde Allah yolundacihâd eden kimdir? diye sordu.
Peygamber:
— "Her kim Allah'ın kelimesi en yüksek olsun diye mukaatele ederse, onunkisi Allah yolundadır" buyurdu.Buhari,Cihad;15


Savaşta bir adam çok yiğitçe savaşıyordu.Bir söz­cü:
— Bu gün bizden hiçbir kişi fulânın gösterdiği kahramanlık de­recesinde yeterlilik gösteremedi!
Bunun üzerine Rasûlullah:
— "Fakat o, cehennem ehlindendir!" buyurdu.Buhari,Cihad;76


Peygamber'e bir kimse geldi ve: Yâ Rasûlallah! Allah yolunda kıtal ne demektir? Kimimiz öfkesine kapılarak, kimimiz arından dolayı kıtal yapıyor? diye sor­du. Rasûlullah (S) soran kimseye doğru başını kaldırdı. -Râvî der ki : Başını ona doğru kaldırması sırf soran kimsenin ayakta bulunduğundan dolayı idi.- Ve: "Her kim Allah 'm kelimesi en yüksek ol­sun diye kıtal yaparsa, onunkisi aziz ve celîl olan Allah yolundadır" buyurdu .Buhari,ilim:46

Cihadın sınırı:"Lailahe İllallah" diyen kurtulur
"Bana insanlar Lâ ilahe ille'llâh deyinceye kadar onlarla harb etmekliğim emrolundu. Her kim Lâ ilahe illelâh derse, müslümânlık hakkının gereği (olan haddler) müstesna, canını ve malını benim elimden kurtarmıştır. (îçlerindekiler den dolayı olan) hesabı ise Allah'a âiddir"Buhari,Cihad;101


Bir kerresinde RasûluIlah(S)'a:
— Yâ Rasûlallah! Ben bir kâfirle karşılaşsam, onunla vuruşsak da o benim elimi kılıcı ile vurup koparsa, sonra benden kaçıp bir ağaca sığınsa da "Ben Allah için müslümân oldum ("Lâ ilahe illallah")" dese, onu bu tevhîd kelimesini söyledikten sonra öldürebilir miyim? dedim.
Rasûlullah:
— "Hayır sen onu öldürme!" buyurdu.
— Yâ Rasûlallah! O benim iki elimden birisini kesti kopardı da, tevhîd kelimesini elimi kopardıktan sonra söyledi, ben onu öldürebi­lir miyim? dedim. Rasûlullah:
— "Sakın onu öldürme! Eğer öldürürsen o senin onu öldürmez­den evvelki vaziyelindedir! (Çünkü müslümân olmuş kanı ma'sûmdur.) Sen de onun söylediği tevhîd kelimesini söylemezden evvelki vaziyetindesin (çünkü kanın kısas ile mübâh olmuştur)" buyurdu.Buhari,Diyetler:giriş


Peygamber (S) Mıkdâd'a:
— "Ey Mıkdâd!Mü'min bir kişi, kâfirlerden meydana gelen kav­minin beraberinde îmânını gizlese de (selâmete erişince) îmânını açı­ğa çıkarsa, bunun üzerine sen de onun (îmânına i'timâd etmeyerek) öldürsen (bu doğru olmaz). Nitekim sen de hicretten önce Mekke'de îmânını böyle gizliyordun!" buyurdu.Buhari,Diyetler:giriş
Not:Rasû­lullah, Mtkdâd'ın içinde bulunduğu bir kıt'ayı sefere göndermişti. Bunlar vazîfeli oldukları düşman üzerine vardıklarında düşmanı dağılmış bir hâlde buldular. Yalnız zengin birisini malının başında buldular. Bu adam müslümânları görün­ce "Lâ ilahe İllellâh' demişti. Fakat Mıkdâd, onun şehâdet kelimesine ehem­miyet vermeyip öldürdü. Seferden döndüğünde bu, Peygamber'e söylendi. Peygamber: "Yâ Mıkdâd! ıLâ ilahe illellâh " diyen bir kişiyi öldürdün mü?" diye tekdir buyurdu. Bunun üzerine "Ey îmân edenler! Allah yolunda harbe çıktığınız zaman meselelerin tam açıklanmasını bekleyin. Size selâm verene, dün­yâ hayâtının geçici menfâatini arayarak: Sen mü 'min değilsin! demeyin... " (en-Nisâ: 94) âyeti indi. Sonra Rasûlullah: "Ey Mıkdâd!..." buyurdu.



Rasûlullah (S) bizi Cuheyne kabilesinden el-Huraka boyu üzerine cihâda göndermişti. Bizler sabah vakti o kavme baskın yaptık ve onları boz­guna uğrattık. Ben, Ensâr'dan bir adamla beraber onlardan bir kim­seye kavuştuk. Biz onu kuşatıp yakalayınca "Lâ ilahe ille'llâh "dedi. Bu tevhîd sözü üzerine Ensârî arkadaşım ondan kendini çekti. Fakat ben mızrağımı ona sapladım ve onu öldürdüm. Medine'ye geldiği­mizde bu hâdise Peygamber'e ulaştı da bana:
— "Yâ Usâme! Sen o adamı 'Lâ ilahe ille'llâh' demesinin ar­dından niçin öldürdün?" buyurdu.
Ben:
— Yâ Rasûlallah! O bu sözü ancak ölümden sığımcı olarak söy­lemiştir, dedim.
Rasûlullah:
— "Sen onu *Lâ ilahe ille'llâh' demesinin ardından niçin öldür­dün?" buyurdu ve bu soruyu bana karşı devamlı tekrar ediyordu.
Nihayet ben:
— Keski bu günden önce müslümân olmayaydım! diye tememnî ettim. Buhari,Diyetler:1,Buhari,Megazi:47





"Allah'tan başka hakk ilâh olmadığına ve Muhammed'in Ra­sûlullah olduğuna (zahirde) şehâdet, namazı ikaame, zekâtı eda edin­ceye kadar insanlarla muharebe etmekliğim bana emrolundu. Onlar bu işleri yapınca -Müslümanlık hakkının gereği (olan haddler) müstesna- İslâm hakkı olmak üzere canlarını ve mallarını benim elim­den kurtarırlar. (Bâtınlarından dolayı olan) hesâblarına gelince, o (he­sabı görmek) Allah'a âiddir.Buhari,iman:16
Not:     Eğer tevbe ederler, namaz kılarlar, zekât verirlerse yollarım serbest bırakın... " (et-Tevbe: 9/5) 



Cihadın şekli:
Bunun üzerine Alî:
— Yâ Rasûlallah, Hayber Yahûdîleri ile onlar da bizim gibi (müslümân) oluncaya kadar vuruşacak mıyım? dedi.Rasûlullah:
— "Tâ Hayberliler'in sahasına ininceye kadar hey'etin üzere sükûnetle yürü. Sonra onları İslâm'a girmeye da'vet et. Ve onlara İs­lâm'da üzerlerine vâcib olacak Allah haklarını haber ver. Allah'a yemin ederim ki, senin sayende Allah'ın bir tek kişiye hidâyet ver­mesi senin lehine, senin kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır" buyurdu .Buhari,sahabelerin faziletleri:9






Cihad ve ana baba:
Abdullah ibn Umer(R)'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber'e bir adam geldi de, O'ndan cihâda (gitmek hu­susunda) izin istedi. Peygamber (S):
— "Anan baban sağ mıdır?" diye sordu. O zât:
— Evet (sağdırlar), dedi. Peygamber:
— "O hâlde sen onların rızâsı yolunda çalış" buyurdu.Buhari,Cihad;137
Not:Devletçe bir zaruret görülmedikçe ana-babadan izin istenir; devletçe zaruret görülünce ihtiyar yânî gönüllülük kalkar, cihâda katıl­mak vâcib olur, demişlerdir.


Cihadda karambolde kalan kadın ve çocuklar:
es-Sa'b ibn Cessâme (R) şöyle demiştir: el-Ebvâ yâhud Veddân'da Peygamber (S) bana uğradı ve o sırada:
— Müşriklerden aile sahibi bulunanlara gece baskını yapılıyor da (ayırdedilemiyerek) bunların kadınları ve küçük çocukları da mu­sibete uğratılıyor (bunun hükmü nedir)? diye soruldu.
Peygamber: , 
—"Onlar da müşriklerdendir" diye cevâb verdi.Buhari,Cihad;145
Not: Zaruret hali söz konusu.


Abdullah ibn Umer şöyle haber vermiştir: Peygamber'in gazvelerinden birinde bir kadın öldürülmüş olarak bulundu da Rasûlullah (S) kadınların ve çocukların öldürülmesini çirkin gördü.Buhari,Cihad;146

Yanlışlıkla kendini öldürmek:
Cihad esnasında kendini yanlışlıkla öldüren sahabi için Peygamber:
—  Şübhesiz Âmir için iki ecir ve sevâb vardır: Muhakkak ki o bir câhiddir, bir mücâhiddir. Hangi şehidin ecri onun ecrinden daha ziyâde olabilir!" bu­yurdu.Buhari,diyetler:6

Cihaddan geri durmak:
Peygamber:
— "Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı (harb etmeyi) temenni etmeyiniz. Allah'tan (harb felâketinden) korumasını isteyiniz. Fakat düşmanla karşılaştığınız zamanda da (harbin bütün şiddetlerine kar­şı) sabrediniz. Ve biliniz ki, cennet muhakkak surette kılıçların göl­geleri altındadır" buyurdu.
Sonra şu duayı söyledi:
— "Yâ Allah! Ey bulutları yürüten, ey toplanmış orduları bo­zan (Allah)! Düşmanları bozgunluğa uğrat, düşmanlara karşı bizlere yardım edip zafer ver!"Buhari,Cihad;111


Cihadda kadın:
Âişe şöyle demiştir: Peygamber (S) bir sefere çıkmak istediği zâmân kadınları arasında kur'a çekmek âdetinde idi. Onlardan hangisinin kur'ası çıkarsa Peygamber o ka­dınla sefere çıkardı. (Musta'lık oğulları'na doğru) çıkmak istediği bir gazvede Peygamber biz kadınlar arasında kur'a çekti. Bu kur'ada be­nim payım çıktı. Bu sebeble ben Peygamber'in beraberinde sefere çık­tım. Bu sefer, Hicâb (ei-Ahzâb: 53,59} âyeti indirildikten sonra idi.Buhari,Cihad;63


Uhud harbinde insanlar bo­zulup Peygamber'in yanından dağılmışlardı. Enes dedi ki: İşte bu teh­likeli harb gününde Ebû Bekr'in kızı Âişe ile (anam) Ümmü Suleym'i muhakkak şöyle gördüm: Bunlar kollarını sıvamışlardı. Ben onların ayaklarının hamallarını görüyordum. Bunlar çabuk çabuk ve devamlı arkalarında su kırbalanyle koşuyorlardı.Buhari,Cihad;64  

Diğer râvî (Ca'fer ibn Mihrân) şöyle demiştir: Onlar sırtlarında su kırbalarını taşıyorlar, sonra bunu yaralıların ağızlarına boşaltıyor­lar, sonra tekrar çabucak dönüyorlar, kırbaları dolduruyorlar, son­ra yine acele| gelip kırbaları yaralı askerlerin ağızları içine boşaltı­yorlardı.Buhari,Cihad;64




Cihadda namaz:
Not: bknz ,namaz; korku namazı (savaşta Namaz)



Cizye:
Ben Mucâhid'e: Şâm ahâlîsinin hâli nedir, onlar üzerinde ferd başına dört dînâr cizye var; Yemen ahâlîsi üzerinde ise bir dînâr cizye var dedim. Mucâhid: Bu, zenginlik cihetinden böyle yapıldı, dedi. Buhari,cizye:1
Not:Hadis değildir.


Ezan sesi varsa:
Ben Enes(R)'ten işit­tim, şöyle diyordu: Rasûlullah (S) bir kavme gazaya gittiği zaman, sabah oluncaya kadar baskın yapmazdı. (Sabah olunca) ezan sesi işitirse onlarla harbden kendini tutardı. Eğer ezan işitmezse, sabah olduktan sonra onlar üzerine baskın yapardı.Buhari,Cihad;101


Düşman kovalanamayacak durumda ise:
Seleme ibnu'KEkva' (R) haber verip şöyle demiştir:
... Peygamberin develeri çalınınca çalanları yakaladım ve hemen onlara ok atmaya ve:
— Ben İbnu'l-Ekva'ırn, bu gün de alçakların öleceği gündür! di­ye bağırmaya başladım.
Sonunda develeri, onlara su içmelerine bile emân vermeden el­lerinden kurtardım. Ve develeri sürerek Medine'ye yöneldim. Yolda Peygamber bana karşı geldi. (Beşyüz yâhud yediyüz süvari kuvvetiyle yardıma çıkmıştı.) Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bu şakîler susuzdurlar. Ben acele edip su iç­melerine meydan vermeden develeri kurtardım. (Şimdi onlar su tedâ­riki ile uğraşacaklardır). Onların izi üzerine bir askerî birlik gönderseniz! dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (S):
— "Ey Ekva' oğlu! Sen alacağım aldın, onlara galebe ettin. Ar­tık onlara şiddetle muamele etme! Şübhesiz o kavim şimdi kendi ka­bileleri içine varmışlar, ziyafet veriliyorlardır" buyurdu.Buhari,Cihad;165


"Müslümân esîri esirlikten kurtarınız..."Buhari,Cihad;170


Casusun durumu :
Peygamber bir seferde iken (Huneyn Seferi) müşrikler tarafından bir câsûs geldi de sahâbîlerin yanına oturdu, onlarla konuşmaya durdu. Sonra (devesine binerek) dönüp gitti. Peygamber (S): "Onu arayıp bulun ve öldürün" buyur­du. O câsûsu, Seleme ibnu'1-Ekva' (arkasından gidip) öldürdü. Peygamber de casusun devesini ve üzerindeki eşyasını Seleme'ye (ganîmet payından) fazla bir atiyye olmak üzere verdi. Buhari,Cihad;172




Kimler düşman:
Her kim bize silâh çekerse, artık o bizden değildir.Buhari,Fitne:7

Müslümanlarla savaş yok:
Benden sonra birbirinizin boyunlarını vuracak kâfirlere dön­meyiniz.Buhari,Fitne:8

İleride birtakım fitneler olacaktır. Fitne zamanlarında otu­ran kimse, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran da yürüyen­den hayırlıdır. Yürüyen de koşandan hayırlıdır. Fitneyi görmeğe çalışan onun şerrini görür. Her kim fitne zamanı iltica edecek veya sığınacak bir yer bulursa, hemen ona sığınsın!Buhari,Fitne:9


İki müslümân kılıçlarıyle birbirlerine yönelip vuruştukları zaman, ikisi de (yânî öldüren de, ölen de) ateştedir" buyurdu. Öldüren böyledir, ama ölene ne oldu? diye soruldu. Rasû­lullah: "Ölen de arkadaşını öldürmek istemiştir" buyurdu.Buhari,Fitne:10


Müslümânın hayırlı malı koyun olması yakındır. Müslü­man onunla dînine sâhib olmak üzere fitnelerden kaçarak kâh dağların başını, kâh vadilerin yağmur düşen yerlerini (otlak olarak) seçer.Buhari,Fitne:10


Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bu karışık hayır devrinden sonra, yine bir şerr ve fesâd devri gelecek midir?dedim.
Rasûlullah:
— "Evet gelecektir. O devirde birtakım da'vetçiler (propagan­dacılar) halkı cehennem kapıları üzerine çağıracaklar. Her kim onla­rın da'vetine icabet ederse, onu cehenneme atacaklar" buyurdu.
Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bu da'vetçileri bize vasfetseniz!? dedim. Rasûlullah:
— "Onlar bizim milletimizden insanlardır. Bizim dillerimizle konuşurlar (hâlbuki gönüllerinde hayırdan eser yoktur)" buyurdu. Ben:
— Yâ Rasûlallah! O devir bana yetişirse (yânî ben o devirde ya­şarsam) nasıl hareket etmemi emredersiniz? dedim.
Rasûlullah:
— "İslâm cemâatine mutâbaat et ve onların devlet başkanları­na itaat eyle!" buyurdu.
Ben:
— Yâ Rasûlallah! Onların bir cemâati yoksa, başlarında devlet başkanları da yoksa? dedim.
Rasûlullah:
— "O takdirde sen bu fırkaların hepsinden ayrıl (evine çekil). Velev ki, bu ayrılman bir ağaç kökünü ısırman suretiyle (meşakkatli) olsa bile. Artık ölüm sana erişinceye kadar, sen bu ayrılık üzere bu­lun!" buyurdu.Buhari,Fitne:11


Hırıstiyanlar cizye verir kurtulur:
Necrânlı (hırıstiyanların) bu iki başkanı Rasûlullah'a gel­diler de:
— Biz (Hristiyan kalacağız). Senin bizden istediğin vergiyi sana vereceğiz. Sin bizim beraberimizde emniyetli bir kimseyi Necrân'a gön­der. Beraberimizde göndereceğin kimse, muhakkak emîn bir kimse olsun, dediler.
Rasûlullah da:
— "And olsun ki, ben sizin beraberinizde hakkıyle emniyetli olan bir kimse göndereceğim" buyurdu.
Rasûlullah'ın bu sözünden dolayı (bu emîn kişi kim olacak di­ye) dikkat edip beklediler. Rasûlullah:
— "Kalk yâ Ebâ Ubeydete'bne'l-Cerrâh!" buyurdu. Ebû Ubeyde ayağa kalkınca Rasûlullah:
— "İşte bu zât, bu ümmetin eminidir" buyurdu .Buhari,Megazi:74
Not:     İbn Sa'd'm rivayetine göre Rasûlullah, Necrân Hrıstiyanlan'na mektûb gönde­rip Medine'ye da'vet etti. Emirler: Abdu'l-Mesîh Âkıb, maiyyetinde ondört ki­şi ile Medine'ye geldi. İçlerinde en büyük âlimleri Ebû'l-Hâris Alkame ile es-Seyyid el-Eyhem de bulunuyordu. Bunlar Medine'ye gelince mescide girdi­ler. Üzerlerinde Yemen Bürdü denilen ipekli elbiseler, ridâlar vardı. İpekli kefyeler örtünmüşlerdi. Mescide girince doğu tarafına doğru durup namaz kıldılar. Bunu hoş görmeyen sahâbîlere Peygamber: "Onları serbest bırakınız" buyur­du. Namazdan sonra Peygamber'in huzuruna geldiler. Fakat Peygamber bun­lardan yüz çevirdi ve bunlarla konuşmadı. Bunun üzerine Osmân onlara: İpekli elbiseler içinde geldiğiniz için Peygamber sizlere yönelmedi, dedi. Bunun üzeri­ne Necrân hey'eti o günü kalkıp gittiler. Ertesi gün râhib elbiseleriyle Peygam­ber'in huzuruna geldiler, selâm verdiler. Peygamber de selâmlarım selâm ile karşıladı. Onları İslâm'a da'vet etti. Onlarla İsâ hakkında uzun çekişmeler ya­pıldı, deliller, hüccetler getirildi. Peygamber onlara Kur'ân okudu. Fakat onla­rı ikna' etmek kaabil olmadı. Nihayet Peygamber onlara Âlu İmrân: 6. âyetin­de bildirilen la'netleşmeyi teklîf etti. Düşünmek üzere kalkıp gittiler. Sonra bu yolda la'netleşmeden korkup çekindiler. Hrıstiyan kalarak cizye vergisi vermek üzere anlaşıp gittiler


Zorunluluk yoksa savaş da yok:
(Ey insanlar!) Düşman­la karşılaşmak (harbetmek) temenni etmeyiniz! Fakat Allah'tan harb felâketinden selâmette kılmasını isteyiniz.Buhari, Temenni:8



SAVAŞ HUKUKU
SAVAŞ HUKUKU VE KADIN :


İbn Abbâs'tan söyledi: Peygamber (S) ile müminlerce müşrikler iki menzile üzerinde bulunuyorlardı:
Birincisi harb ehli olan müşriklerdi ki, Peygamber onlara mukaatele eder, onlar da Peygamber'e mukaatele ederlerdi. İkincisi ahd ehli olan müşriklerdi ki, Peygamber bunlara mukaatele etmez, onlar da Peygamber'e mu­kaatele etmezlerdi.
Harb ehli olan müşriklerden bir kadın Medine'ye müslümân olarak hicret edince, üç hayız görünceye ve temizlenince­ye kadar evlenilmek üzere tâlib olunmazdı (Çünkü bu kadın, İslâm'a girmesi ve hicreti sebebiyle hürre kadınlardan olmuştu.) Temizlendi­ği zaman onunla nikâh yapmak helâl olurdu.
Eğer o kadın Medine'­de başka erkekle nikâh etmeden önce eski kocası hicret edip gelirse, bu kadın ilk nikâhı ile kocasına geri verildi.Buhari, Talak:18


SAVAŞ VE KÖLE HUKUKU:

İbn Abbâs'tan söyledi:
Ve yine harb ehli olan müşriklerden erkek bir köle yâhud bir câriye hicret edip gelirlerse, bunların her ikisi de hürdürler. Bunlara da (Mekke'den Medîne'ye hicret eden) Muhâcirler'e olan haklar (yânî tam İslâm hürmeti ve hür­riyet) vardı.
Sonra Atâ, ahd ehlinin kıssasından da Mucâhid'in hadîsi gibi zik­retti: O da şudur: Eğer ahd ehli olan müşriklerden bir erkek köle yâhud bir câriye hicret edip gelirse, bunlar o müşriklere geri verilmez de bunların kıymetleri bedelleri geri verildi.Buhari, Talak:18


SAVAŞTA KAYBOLAN VE ESİR DÜŞENİN HUKUKİ DURUMU:

Ez-Zuhrî:  düşman arazîsinde esîr olmuş kimse hakkında: Mekânı bilinir, karısı evlenmez, malı taksim olunmaz. Onun haberi kesilince, onun hükmü de kaybolmuş kimsenin hükmüdür, demiştir .Buhari, Talak:21

Saîd ibnu'l-Müseyyir Erkek, Allah yolunda harb ederken safî içinde kaybedildiği zaman karısı bir sene bekler, demiştir.Buhari, Talak:21