İBADET HADİSLERİ BUHARİ

İBADETLER
Her zaman yapageldiğin ibadetin sevabı, zaruri olarak yapamadığın zaman da alınır:
Rasûlullah (S): "Bir kul hasta olduğu yâhud yolculuk ettiği zaman, mukîm iken, sıhhatte iken işle­mekte olduğu ibâdetin benzeri (yapamadığı ibadetin sevabı), o gâzî ve o hasta lehine yazılır"Buhari,Cihad:133





Ameller niyetlere göredir:
Ey insanlar! Ameller ancak niyete göredir. Herbir kimseninniyet ettiği şey ne ise, eline geçecek olan ancak odur. Allah dostu seyyid.Her kimin hicreti Allah'a ve Rasûlü'ne yönelik ise, onun hicreti Allah'a ve Rasûlü'ne varıcıdır. Her kim de nail olacağı bir dünyâ yâhud kendisiyle evlene­ceği bir kadından dolayı hicret etmişse, onun hicreti (de Allah'ın ve Rasûlü'nün rızâsına değil) hicret ettiği şeyedir.Buhari,Hileler:1

Her bir kimsenin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.Unutan ve yanılan kimseler için hiçbir niyet yoktur .Buhari,Köle azadı:6



Yezîd (R) tahdîs edip şöyle demiştir: Ben babamın ve dedemin bera­berinde Rasûlullah ile bey'at ettim. Rasûlullah beni nişanladı ve ev­lendirdi. Ben Rasûlullah'a da'vâ arzettim. (O, bana hakk verdi.) Bir defa babam Yezîd, sadaka etmek üzere bir takım altın paralar çıkar­dı da bunları kendi nâmına tasadduk edivermesi için mescidde bir ada­mın yanma koydu. Sonra ben geldim, o adamdan bu altınları aldım da, babamın yanına bu altınlarla geldim. Bunun üzerine babam:
— Vallahi bu altınları sana verilsin diye bırakmadım, dedi ve al­tınları almak istedi.
Ben de Rasûlullah'a bu da'vâyı arzettim. Rasûlullah (S) baba­ma hitaben:
— "Yâ Yezîd, niyet ettiğin sadaka sevabı sana âiddir; (bana karşı da:) Yâ Ma'n, aldığın sadaka paraları da senindir" buyurdu.Buhari, Zekat:16




Az olsun , sürekli olsun:
Dâima elinizden gelecek şeyleri yapınız. Yoksa Allah'a yemîn olsun ki, siz usanmadıkça Allah usanmaz" buyurdu. Rasûlullah'ın en ziyâde sevdiği dîn (yânî tâat), sahibinin devâmlı olarak yaptığı idi. Buhari,iman:32




İBADETİN ÖLÇÜSÜ:

Kendine ve ailene de vakit ayır:
Ebû Cuhayfe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Selmân ile Ebu'd-Derdâ arasında kardeşlik akdi yapmıştı. Selmân, Ebu'd-Derdâ'ya ziyarete gitti.(Evde bulamadı.)Ve zevcesi Urnrnü'd-Derdâ'yı eski bir elbise içinde perişan gördü de:
— Bu hâlin nedir? diye sordu. Ümmü'd-Derdâ:
— Kardeşin Ebu'd-Derdâ'mn dünyâda bir işi ve ilişiği yok ki (gün­düz oruç tutar, gece namaz kılar)! diye yanıktı.
Bu sırada Ebu'd-Derdâ geldi. Selmân(ı selâmladı ve onun) için yemek yaptı (önüne getirdi). Ebu'd-Derdâ, Selmân'a:
— Buyur ye, ben oruçluyum! dedi. Selmân:
— Sen yiyinceye kadar ben de yemeyeceğim! dedi.
Bunun üzerine Ebu'd-Derdâ da (nafile orucunu bozup konuğu ile) yedi. Gece olunca Ebu'd-Derdâ gecenin evvelinde namaza kalk­mak istedi. Selmân:
— Uyu! diye men' etti.
Ebu'd-Derdâ da uyudu. Sonra bir daha kalkmak istedi. Yine
Selmân:
— Uyu! diye men etti. Gecenin sonu olunca Selmân:
— Artık şimdi kalk! dedi.
Kalkıp ikisi de namaz kıldılar. Namazdan sonra Selmân, Ebu'd-Derdâ'ya şunları söyledi:
— Senin üzerinde muhakkak ki, Rabb'in için bir hakk vardır. Senin üzerinde nefsin için de bir hakk vardır. Senin üzerinde ailen için de bir hakk vardır. Binâenaleyh sen her hakk sahibine hakkım vermelisin!
Sonra Ebu'd-Derdâ, Peygamber(S)'in huzuruna gelip bu vak'ayı O'na zikredince, Peygamber:
— "Selmân doğru söylemiştir!" buyurdu.Buhari,edep:86



Abdullah ibn Amr ibni'1-Âs (R) tahdîs edip şöyle de­miştir: Rasûlullah (S) bana:
— "Yâ Abdallah! Senin gündüzleyin oruç tutar, geceleyin de na­file namaz kılar olduğun bana haber verilmedi mi?" buyurdu.
Ben de:
— Evet yâ Rasûlallah, öyledir, dedim. Rasûlullah:
— "Böyle yapma! Sen bazen oruç tut, bazen iftar et. Gecenin bir kısmında kalkıp namaz kıl, bir kısmında da yatıp uyu. Çünkü se­nin bedenin için üzerinde bir hakk vardır, gözlerin için de üzerinde bir hakk vardır, zevcen için de senin üzerinde bir hakk vardır" buyurdu. Buhari,Nikah:90



Asgarisi yeterli:
Necd ahâlîsinden saçı darmadığınık (fakîr) bir kimse Rasûlullah'a geldi. Uzaktan sesini kar­makarışık duyuyor, fakat ne söylediğini anlayamıyorduk.Allah dostu seyyid. Nihayet yaklaştı; meğer İslâm'ın ne olduğunu soruyormuş. Bu suâle karşı Rasûlullah(S):
- Bir gün bir gece içinde beş namaz, buyurdu. O zât:
- Üzerimde bu namazlardan başkası da olacak mı? diye sordu.
- Hayır, meğer ki kendiliğinden kılasın, buyurdu. Ondan sonra Rasûlullah:
- Bir de ramazân orucu, buyurdu. O zât:
- Üzerimde bundan başkası da olacak mı? diye sordu. O da:
- Hayır, meğer ki kendiliğinden tutasın, cevâbını verdi. Talha der ki: Rasûlullah, zekâtı da ona söyledi. O zât yine:
- Üzerimde bundan başkası da olacak mı? diye sordu. Yine Rasûlullah:
- Hayır, meğer ki kendiliğinden veresin, cevâbını verdi. Bunun üzerine (o Necdli fakîr zât):
- Vallahi bundan ne artık, ne eksik bir şey yapacak değilim, diyerek arkasını dönüp gitti. Bunu duyunca Rasûlullah:
- Eğer doğru söylüyorsa felah buldu gitti, buyurdu. Buhari,iman:34


Aynı olayın farklı bir nakli şöyledir:
Talha ibnu Ubeydillah (şöyle demiştir): Bir A'râbî başı­nın saçları dağınık hâlde Rasûlullaha geldi ve:
— Yâ Rasûlallah! Allah benim üzerime namazdan neyi farz kıl­dı, bana haber ver! dedi.
Rasûlullah:
— "Beş vakit namaz (farz etti), ancak senin kendiliğinden bir şey kılman olabilir" buyurdu.
O zât:
— Allah benim üzerime oruç tutmaktan neyi farz kıldı, bana ha­ber ver! dedi.
Rasûlullah:
— "Ramazân ayını farz kıldı, ancak senin kendiliğinden bir mikdâr oruç tutman olabilir" buyurdu.
O zât:
— Allah'ın benim üzerime zekâttan farz kıldığı şeyi bana haber ver! dedi.
Rasûlullah o zâta İslâm'ın ibâdet yollarım (zekâtı, mikdârlarını, haccı ve hükümlerini) haber verdi. A'râbî:
— Sana (hakkı) ikram eden Allah'a yemîn ederim ki, ben ken­diliğimden gönüllü hiçbir şeyi yapmam, Allah'ın benim üzerime farz kıldığı şeylerden de hiçbir şeyi eksik yapmam, dedi.
Bu sözü üzerine Rasûlullah (S):
"Eğer doğru söylediyse felah buldu"; yâhud da: "Eğer doğru söylüyorsa cennete girdi" buyurdu. Buhari,Oruç:1




Eziyet yok:
Peygamber (S) iki oğlunun arasında onlar tarafından sevk olunan ihtiyar bir kimse gördü. Ve:
— "Bunun hâli nedir ki (böyle yürüyor) ?" dedi.
Oğulları:
— Yaya (Ka'be'ye) yürümeyi adadı, dediler.
Peygamber:
— "Şubhesiz Allah, bu ihtiyarın kendi nefsini azâblandırmasından (yânî kendini azâblandırmakla yaptığı ibâdetten) müstağnidir" buyurup, ona binmesini emretti. Buhari,Muhsar:38



Aşırıya kaçma , peygamberi aşma:
Üç kişi Peygamber'in kadınlarının evlerine geldi de, Peygamber'in ibâdetinden soruyorlardı. Bunlara Peygamber'in ibâdeti haber verilince kendile­ri bu ibâdeti azimsadılar ve:
— Biz nerede, Peygamber nerede? Muhakkak Allah Peygamber'inin geçmiş olan ve gelecekte işlenmesi muhtemel bulunan bütün günâhlarım mağfiret etmiştir, dediler.
İçlerinden biri:
— Bana gelince, ben geceleri dâima namaz kılacağım! dedi. Diğeri de:
— Ben her zaman oruç tutacağım ve oruçsuz olmayacağım, dedi. Üçüncüsü de:
— Ben de kadınlardan ayrı yaşayacağım, hiç evlenmeyeceğim, dedi.
Onlar bu sözleri söylerken Rasûlullah (S) onların yanlarına çıkageldi de:
— "Sizler şöyle şöyle söyleyen kimselersiniz. Dikkat edin! Allah'a yemin ederim ki, ben sizin Allah'tan en çok korkanınız ve en çok takvâlı olanınız bulunuyorum. Bununla beraber ben oruç tuta­rım, oruçsuz bulunurum, nafile namaz kılarım, (gecenin bir kısmın­da) uyurum, kadınlarla da evlenirim. (İşte benim sünnetim, hayât yolum budur.) Her kim benim bu sünnetimden (hayât yolumdan) yüz çevirirse, o benden değildir" buyurdu .Buhari,Nikah:1


Peygamberin farzlar dışında rutin ve muayyen bir ibadet şekli yoktu:
Rasûlullah (S) ay içinden (o kadar günlerde) oruç tutmaz idi ki, biz O'nu artık o ayın hiçbir gününde oruç tutmayacak sanırdık. (Hâlbuki sonra O geri kalan günlerde tamamen veya kısmen oruç tu­tardı.) Ve yine Rasüİullah aydan (o kadar günlerde) oruç tutar idi ki, biz O'nu artık orucu bırakmayacak sanırdık. (Hâlbuki sonra O geri kalan günlerde orucu bırakırdı.) Ve yine sen Rasûlullah'ı gece­den bir kısmında namaz kılar görmek istemezsin ki, muhakkak O'nu o sırada namaz kılar görürsün. O'nu uyur görmek istemezsin» meğer O'nu uyur görürsün.Buhari,Oruç:52


İtidalli ol ifrada (aşırı çok)  ve tefride (aşırı az) düşme:
Rasûlullah (S):
— "Sizden hiçbirinizi asla kendi ameli kurtaramaz!" buyurdu. Sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah! Seni de mi amelin kurtaramaz? diye sordu­lar.
— "Evet, beni de kendi amelim kurtaramaz. Ancak Allah beni rahmetiyle bürüyüp korur. Sizler doğru yolu tutun, ifrat etmeyin, gün­düzün ilk ve son saatlerinde yürüyün, gecenin sonundan da bir mik­dâr faydalanın. Ve sizler (her hâl ve hareketinizde) i'tidâle tutunun, i'tidâle tutunun ki, maksadınıza eresiniz" buyurdu. Buhari,Rikak:18


Kurana uygun olsun:
..Bir takım insanların hâli nedir ki, onlar Allah'ın Kitâbı'nda bulunmayan birçok şartları şart kılıyorlar? Allah 'in Kitabı 'nda bulunmayan herhangi bir şart bâtıldır; hükümsüzdür. İsterse yüz kerre şart edilmiş olsun (onun hükmü yoktur). Allah'ın hükmü en haklı­dır; Allah 'in şartı en sağlamdır. Velâ ancak hürriyet verenindir!"Buhari, Şartlar:9

Not: Söz, vela hakkında söylenmiş olsa da ana ilke açısından önemlidir.



Kişinin ibadetine kanma:
... Onun birtakım arkadaşları vardır ki, sizden biriniz onların namazı yanında kendi namazını, onların oruç­ları yanında kendi orucunu hakîr görür. Onlar okun avdan delip çı­kışı gibi dînden çıkarlar...Buhari,edep:95


Yeterli ibadet yapamayan fakat Allahı ve resulunu sevene müjde:
Enes(R)'ten şöyle tahdîs etti: Çöl ahâlîsinden bir adam Peygamber'e geldi de:
— Yâ Rasûlallah! Kıyamet saati ne zaman ayağa kalkacak (yâ­nî kıyamet ne zaman kopacak)? diye sordu.
Rasûlullah (S):
— "Veyleke(= Veyl sana)/ Sen kıyamet için ne hazırladın?" diye Bedevî'ye sordu.
— Ben onun için (fazla bir amel) hazırlamadım. Ancak ben Al­lah'ı ve Rasûlü'nü seviyorum, dedi.
Rasûlullah:
— "Şübhesiz sen sevdiğinle berabersin" buyurdu. (Enes dedi ki:) Biz:
— (Yâ Rasûlallah!) Bizler de böyle miyiz (âhirette sevdiklerimizle beraber miyiz)? diye sorduk.
Rasûlullah:
— "Evet berabersiniz" diye tasdîk edince, biz o gün bu cevâbdan pek şiddetli bir ferah ile ferahlanıp sevindik.Buhari,edep:95
Not: Aynı olay    (  — Ben kıyamet için çok namaz, çok oruç ve çok sadaka hazırla­madım. Lâkin ben Allah'ı ve Rasûlü'nü seviyorum, dedi.) şeklinde anlatılıyor.Buhari,edep:96


Heyete tavsiye edilen ibadetler:
Hey'et:
— Yâ Rasûlallah! Bizler Rabîa kabilelerinden bir kabileyiz. Sen'inle bizim aramızda (kâfir olan) Mudarr kabileleri vardır. Bu sebeb-le bizler Sana haram aylardan başka bir zamanda ulaşamıyoruz. Onun için bize kestirme birşey emret de biz onu yapmakla cennete girelim ve kavmimizden geride kalanlarımızı da ona da'vet edelim! dediler.
Rasûlullah:
— "Size emredeceğim şeyler dörttür, nehyedeceğim şeyler de dört­tür: Namazı dosdoğru kılınız, zekâtı veriniz, ramazân orucunu tutu­nuz ve ganimet aldığınız şeylerin beşte birini devlete veriniz. Dubbâ', hantem, nakîr denilen kaplarda, bir de zift sürülmüş olan kapta şıra kurup içmeyiniz" buyurdu.Buhari,edep:98






Abdu'l-Kays hey'eti Rasûlullah'ın huzuruna geldiler ve:
— Yâ Rasûlallah! Sen'inle bizim aramızda şu Mudar kabilelerin­den olan müşrikler vardır. Bizler Sana ancak haram aylar içinde ula­şabiliyoruz. O hâlde Sen bizlere öyle kestirme birtakım işler emret de bizler onları işleyip yapmakla cennete girelim ve arkamızda ka­lanlarımızı da bu işleri yapmaya da'vet edelim! dediler.
Rasûlullah (S) onları şöyle buyurdu:
— "Ben sizlere dört şeyi işlemeyi emrediyor ve dört şeyi de işle­meyi nehyediyorum: Ben sizlere Allah'a îmân etmeyi emrediyorum: Sizler Allah'a îmân etmek nedir, bilir misiniz? Allah'tan başka ilâh olmadığına (ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna) şehâdet et­mek; namazı devamlı kılmak; zekâtı vermek; (ramazân orucunu tutmak), ganimetten beşte birini vermektir. Ben sizleri dört şeyden de nehyediyorum: Dubba ve nakîr denilen kaplarda, ziftlenmiş kaplarda ve hanîeme denilen kapta (hurma yâhud üzüm şırası) içmeyiniz Buhari, Tevhid:57





Ramazanda ibadet:
Her kim ramazânda îmânı sebebiyle ve ecrini yalnız Allah'tan umarak(gece) nafile ibâdetlerle uğraşırsa, kendisi lehine, geçmiş günâhları mağfiret olunur.Buhari,iman:27

Her kim ramazân orucunu, îmânı sebebiyle ve mükâfatını yal­nız Allah'tan umarak tutarsa, kendi lehine, geçmiş günâhları mağfi­ret olunur.Buhari,iman:27





ABDEST



Abdesti bozan ve bozmayan şeyler :

Mezi gelmesi:
Alî ibn Ebî Tâlib (R) şöyle demiştir: Ben çok mezîsi olan bir adam idim. Peygamber'e sormasını Mıkdâd ibnu'l-Esved'e emrettim. O da sordu. Peygamber (S): "Abdest alması îcab eder" buyurmuştur. Buhari,ilim:52

Osurmak:
Kendisinde hades meydana gelen kimsenin namazı, o kimse abdest almadıkça kabul olunmaz.
Hadramevt ahâlîsinden bir kim­se: "Yâ Ebâ Hureyre, hades nedir?" diye sordu. Ebû Hureyre:
 "Sessiz veya sesli yel" cevâbım verdi. Buhari, Temizlik : 2



Uyumak, ölçüsüne göre:
İbn Abbâs (R)'tan haber verdi (ki şöyle demiştir): Peygamber (S) bir gece uyudu, hattâ horladı. Ondan sonra (abdest almaksızın) namaz kıldı. Buhari, Temizlik :5Allah dostu seyyid.


İbn Abbâs şöyle demiştir: Bir gece teyzem Meymûne'nin yanında kaldım. Gece­leyin Peygamber (S) kalktı. Gecenin bir kısmı olunca Peygamber kalktı ve asılı duran küçük bir tulumdan hafif bir abdest aldı. -Amr bu ab­destin pek hafif ve pek az su ile olduğunu söylüyordu- Ve kalkıp na­maza durdu. Ben de onun aldığı gibi abdest aldıktan sonra gelip sol tarafında namaza durdum. -Sufyan belki yine solu ma'nâsına olan "Şimâlihi" demiştir.- Peygamber benim yerimi değiştirdi; beni sağ tarafına geçirdi. Sonra Allah'ın dilediği kadar namaz kıldı. Ondan sonra uzanıp uyudu; hattâ horladı. Sonra munâdî (yânî müezzin) Ona gelip namaz vaktinin girdiğini haber verdi. Bunun akabinde müezzin kalkıp Peygamber'in maiyyetinde namaza çıktı. Peygamber (tekrar) abdest almadığı hâlde namazı kıldırdı.Buhari, Temizlik :5
Not: Peygamberin önceden abdest almış olması, uykusunun hafif geçmiş olma ihtimali ve peygamberlerin kalbinin uyumaması ilkesi nedeni ile bu durum gerçekleşmiş gibi görünüyor.
Not 2: Cumhura göre uykunun kendisi değil, uyurken kendini kaybedip yellenmek ihtimali olması abdeste zarar verir.

Namazda gülmek namazı bozar ,abdesti değil:
Câbir ibn Abdillah: Namaz içinde güldüğü zaman namazı tek­rar kılar, fakat tekrar abdest almaz, dedi.Buhari, Temizlik : 36

Kesin kanaat olmadıkça abdest bozulmaz:
(Abdestli Kimse Abdestinîn Bozulduğunu) Kesinlikle Bilmedikçe Şübheden Dolayı Abdest Almaz.Buhari, Temizlik :4

Bir kimsenin namaz kılarken gönlünde abdestinin bozulduğu hakkında bir vesvese hisseder olduğu Peygamber'e şikâyet tarzında arz olundu da:Peygamber (S):
Abdest al­mak ancak koku duyduğun yâhud ses işittiğin hâllerde olur, demiştir.Buhari,Alım-Satım:10


Kadına dokunmak bozmaz:
Aişe:Ne kötü bir denkleştirmedir ki, sizler biz kadınları köpek ve eşekle bir seviyede tuttunuz. Yemîn olsun, ben kendisi ile kıblesi arasında yatmış olduğum hâlde Rasûlullah'ın namaz kılar olduğunu kat'î olarak bilmişimdir. Secde­ye varmak istediği zaman eliyle ayaklarımı dürterdi de ben ayakları­mı geriye çekip büzerdim .Buhari,Namaz:108

Kan çıkması bozmaz:

Câbir'den zikredilir ki, Peygamber(S) Zâtu'r-Rıkaa' gazvesinde idi; derken bir adam (yânî Abbâd ibn Bişr) bir ok ile vuruldu. Kendi­sinden çok kan aktı; bu vaziyette rükû' ve secde edip namazına de­vam etti.Buhari, Temizlik : 36

Hasen Basrî: Müslümanlar yaraları içinde namaz kılmakta de­vam etmişlerdir, dedi.Buhari, Temizlik : 36

Tâvûs ibn Keysân, Muhammed ibn Alî (yânî Hüseyn'in torunu Muhammed Bakır), Atâ ve Hicaz ehli: Kan(çıkmak)da abdest almak yoktur, dediler .Buhari, Temizlik : 36

İbn Umer küçük bir yarayı sıktı da ondan kan çıktı. Kendisi bun­dan dolayı abdest almadı (ve namaz kıldı).Buhari, Temizlik : 36



İbn Ömer, namaz kılarken elbisesinde kan gördüğü zaman o elbiseyi bırakır ve namaz kılmasına devam ederdi . Saîd ibn Müseyyeb ile Şa'bî: İnsan, elbisesinde kan yâhud menî varken namaz kıldığı zaman yâhud kıbleden başka tarafa namaz kıldığı zaman yâhud teyemmüm edip namaz kıldıktan sonra vakti içinde suya eriştiği zaman, o namazı iade etmez, dediler .Buhari, Temizlik :74
Not:Hadis değil görüştür.



ABDESTİN ALINIŞI:

Peygamber nasıl abdest alırdı:
Humrân şöyle demiştir: Ben Usmân ibn Affân(R)'ı ab­dest alırken gördüm. Şöyle ki: Evvelâ elleri üzerine üç kerre su dö­küp yıkadı. Sonra ağzını çalkaladı ve burnuna su verip yine çıkardı. Sonra yüzünü üç kerre yıkadı. Sonra sağ elini dirseğe kadar üç kerre yıkadı. Sonra sol elini dirseğe kadar üç kerre yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra sağ ayağını üç kerre, sonra sol ayağını da üç kerre yıka­dı. Sonra: Rasûlullah'ı şu benim abdest alışım gibi abdest alırken gördüm. Rasûlullah (S) abdesti aldıktan sonra: "Her kim benim şu abdest atışım gibi abdest alır, sonra da iki rek'at namaz kılar ve bu iki rek'at içinde kendi nefsini birşeyle konuşturmaz (yânî hatırına na­mazla ilgisi olmayan birşeyi getirmez) ise, muhakkak o kimsenin geç­miş günâhları kendi lehine mağfiret olunur" buyurdu, dedi. Buhari,Oruç:27
Not:  Ağzı ve burnu bir kere yıkamış.


İbn Abbâs (R) ab­dest aldı : Şöyle ki, bir avuç su alıp ağzını çalkaladı ve burnuna su çekti. Sonra bir avuç su alıp onunla şöylece, yânî sağ avucunu diğer avucu ile birleştirip yüzünü yıkadı. Yine bir avuç su alıp sağ elini (yânî kolunu) yıkadı. Yine bir avuç su alıp sol elini yı­kadı. Sonra başını mesh etti. Sonra bir avuç su aldı ve sağ ayağını yıkayıncaya kadar onu azar azar üzerine döktü. Sonra diğer bir avuç daha su aldı ve onunla ayağını, yânî sol ayağını (yine öylece) yıkadı. Ondan sonra: Rasûlullah(S)'ı, gördüm işte böyle abdest alıyordu, dedi.Buhari, Temizlik :7


Abdullah ibn Zeyd: Peygamber ellerine su dökdükten sonra iki kerre yıkadı. Sonra üç defa ağzını çalkalayıp, burnunu temizledi. Sonra yüzünü üç defa yıkadı. Sonra ellerini dir­seklere kadar ikişer defa yıkadı. Sonra iki eliyle bütün başını meshedip her iki elini İleri geri götürdü. Ve başının ön tarafından başlayıp ellerini arkasına götürdü. Oradan da başladığı yere getirdi. Ondan sonra ayaklarını yıkadı.Buhari, Temizlik : 40Allah dostu seyyid.


Peygamber döneminde kadınlar erkeklerle birlikte abdest alırdı:
Abdullah ibn Umer (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) zamanında (hicâb âyeti inmeden) erkeklerle kadınlar birlikte -bir kab içinden- abdest alırlardı. Buhari, Temizlik :46




Abdestte bir kere yıkamaz farz:

Ebû Abdillah Buharı şöyle dedi: Peygamber (S), abdest almada farz olanın azaları birer defa yıkamak olduğunu beyân eyledi. ve keza kendisi azaları ikişer defa ve üçer defa yıkadı. Ve üçer defadan fazla yıkamadı. İlim ehli abdest almakta suyu israf etmeyi ve Peygamber'in fiilinden öteye geçmeyi kerîh gördüler.Buhari, Temizlik :1


Ağız ve burna su çekilir:
Herhangi Biriniz Abdest Aldığızaman Burnuna Su Çeksin.Buhari,Oruç:28

Baş ve ayaklara mesh:
el-Mugîre ibn Şu'be (R) tahdîs edip şöyle demiştir: Rasûlullah (S) ihtiyâcı için (uzağa) gitti. Sonra döndü. Ben kendisini su ile karşıladım. Üzerinde bir Şâm cübbesi vardı. Ağzım su ile çalka­ladı, burnuna su çekti ve yüzünü yıkadı. Ellerini o cübbenin yenin­den çıkarmaya davrandı. Yenler dar olduğundan ellerini cübbenin altından çıkardı, onları yıkadı, başını ve ayakkabıları üzerini meshetti.Buhari,Cihad:89
...Başı ile ayaklan üzerine de meshetti.Buhari,giyim-kuşam:8
Not: Bahsedilen olay Tebük Seferidir.


Mugîre ibn Şu'be (R) şöyle demiştir: Ben bir sefer­de bir gece Peygamber'le birlikte idim» Bana:
— "Yanında su var mı?" diye sordu. Ben:
— Evet var, dedim. :
Bunun üzerine bineğinden indi de gecenin karanlığı içinde ben­den iyice gizleninceye kadar yürüdü. Sonra geldi. Ben O'na kaptan su döktüm, O da yüzünü ve ellerini yıkadı. Üzerinde yünden yapılmış bir cübbe vardı. Peygamber kollarını ondan dışarıya çıkarmaya muk­tedir olamadı. Nihayet kollarını cübbenin aşağı tarafından çıkardı da, öyle yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra ben ayakkabılarını çıkar­mak için ellerimi uzattım.
— "Onlara ilişme! Çünkü ben ayaklarımı temiz oldukları hâlde (yânî abdestli iken) onların içine soktum" buyurdu, ve ayakkabıları üzerine meshetti.Buhari,giyim-kuşam:8


Abdullah ibn Umer şöyle demiştir:
...Tabaklanmış deriden ayakkabılara gelince!.. ben Rasûlullah'ın üzeri kılsız (deriden yapılmış) ayakkabılar giyip ayağı içinde iken abdest aldığını gördüm.Buhari,giyim-kuşam:37


Rasûlullah da abdest alıp mestleri üzerine mesh etmiştir.Buhari, Temizlik : 51


Ayakların yıkanma biçimi:
Gittiğimiz yolculukların birinde Peygamber (S) geride kal­mıştı da sonra bize yetişmiş idi. O sırada namaz vakti girmişti. Biz de abdest alıyorduk. Ayaklarımızı, mesh eder gibi, az su ile yıkama­ğa başladık. Peygamber bu hâli görünce en yüksek sesiyle iki yâhud üç kerre: "Cehennem'de yanacak ökçelere yazık!" diye nida etti.Buhari,ilim:3


Ayakkabıyla birlikte ayağı yıkamak:
Ben Rasûlullah'ın üzeri kıl­sız deriden ma'mûl ayakkabılar giyip, ayağı içinde iken abdest aldı­ğını gördüm. Buhari, Temizlik :31

Abdest alırken eller yıkandıktan sonra , kabın içine el sokulabilir:
Abdullah ibn Zeyd'e Peygamber'in abdest alışını sordular. Bunun üzerine Abdullah ibn Zeyd bir kab su istedi ve onlar için abdest aldı. Şöyle ki: Kabı elinin üzerine meylettirip, ellerini üç defa yıkadı. Sonra elini kabın içine sokup (su alarak) üç avuç ile üç defa ağzım çalkaladı, burnuna su verip çıkardı. Sonra elini kabın içine sokup (su alarak) üç kerre yüzünü yıkadı. Sonra yine elini kabın içine sokup dirseklere kadar ikişer defa ellerini yıkadı. Sonra elini yine kabın içine sokup başını meshedip ellerini ileri geri götürdü. Sonra elini yine kabın içine so­kup ayaklarını yıkadı.Buhari, Temizlik : 45


Abdestsiz namaz olmaz:
Herhangi birinizde abdestsizlik vâki' olduğu zaman, o kimse abdest alıncaya kadar Allah sizden o kimsenin namazını kabul etmez.Buhari,Hileler:2



Allah abdestsiz de zikredilir:
Aişe: Peygamber (S) -abdestli, abdestsiz- her hâlinde Allah'ı zikrederdi, demiştir. Buhari,Namaz:Ezan:19



Kıyamette abdestlilerin fazileti:
Benim ümmetim kıyamet gününde bedenlerindeki abdest alma izlerinden dolayı yüzleri nurlular, elleri, ayaklan sekililer diye çağırılacaklardır.Buhari, Temizlik :3



GUSÜL ABDESTİ:

Ümmü Seleme (R) şöyle dedi: Ümmü Suleym, Rasûlu!lah(S)'a geldi de:
— Yâ Rasûlallah! Şübhesiz Allah hakkı beyân etmekten haya etmez. Kadın ihtilâm olursa, üzerine yıkanmak vâcib olur mu? diye sordu.
Rasûlullah:
— "Suyu (yânî meniyi) gördüğünde evet" buyurdu.Buhari,edep:79


Âişe (R): Benimle Rasûlullah'ın cenabetten yıkanma­mız için şu (içinde elbise ve diğer şeyler yıkanan) "Mirken" denilen leğen konulurdu da biz yıkanırken beraberce onun içinden suyu eli­mizle almaya başlardık, demiştir. Buhari,İltisam:16


Meni gelmezse gusul yok, abdest var:
Zeyd ibn HâIid, Usmân ibn Affân'a şöyle sorduğunu haber vermiştir: Usmân'a: Bir kimse cinsî münâsebet yapar da menisi gelmezse ne (yapmalıdır) dersin? dedim. Usmân: Namaz için abdest aldığı gibi abdest alır, ba­cakları arasını yıkar, dedi. Usmân: Ben bunu RasûluIlah(S)'tan işit­tim, diye de ilâve etti.Buhari, Temizlik : 36Allah dostu seyyid.


Ebû Saîd Hudrî: Rasûlullah (S) Ensâr'dan bir adama haber gönderip istedi. O zât, başı su damlaya damlaya geldi. Pey­gamber: "Galiba seni aceleye getirdik" buyurdu. O zât: Evet, dedi. Bunun üzerine Rasûîullah: "Şayet işin aceleye getirilir yâhud menî getirememeğe ma'rûz bırakılırsan, sana yalnız abdest almak lâzım olur.Buhari, Temizlik : 36






EZAN - KAMET


Sâib ibnu Yezîd (R) şöyle demiştir: Cuma günü üçüncü ezan(ilk dış ezan)  okumayı ziyâde eden Usmân ibn Affân(R)'dır ki, Medîne ahâ­lîsi çoğaldığı zaman idi. Peygamber(S)'in ise bir müezzinden başka yoktu ve cuma ezan okunması da imâm minber üzerine oturdu­ğu vakitte olurdu.Buhari,cuma:21

Bir kerresinde yatsı namazı ikaamet edildi, bu sırada bir adam Rasûlullah (S) ile mesci­din bir tarafında yavaş yavaş konuşuyordu.Allah dostu seyyid. Konuşması o kadar uzun sürdü ki, nihayet sahâbîleri uyukladılar. Sonra Rasûlullah ayağa kalktı ve namazı kıldırdı. Buhari,İzin:48

Ezan okurken başka ne söylenebilir:
Rasûlullah (S) seferde iken soğuk yâhud yağmurlu bir gecede müezzine ezan okumasını ve ardından da "Elâ sallû fî'r-rıhâl (yânı: Haberiniz olsun, namazlarınızı olduğunuz yerlerde kılı­nız)" diye nida etmesini emrederdi. Buhari,Namaz:Ezan:18


Ezan ve kamet okunurken tekrar et:
Müezzi­nin nidasını işittiğiniz zaman siz de onun demekte olduğu sözler gibi söyleyiniz. Buhari,Namaz:Ezan:7


Ezan ve kametin faydası:
Namaz vakti ezan okumak istedi­ğinde sesini yükselt! Çünkü müezzin sesinin yetiştiği yere kadar cinn, ins ve (işitme kaabiliyeti olan) hiçbir mahlûk yoktur ki, ezanı duy­muş olsun da kıyamet gününde müezzin için güzel şâhidlikte bu­lunmasın!Buhari,Bedul Hak:12

Ezan okumanın kişi için önemi:
İnsanlar ezan okumakta.... neler olduğunu bilseler de kur'a atmaktan başka çâre bulamasalar, muhakkak kur'a atarlardı...Buhari,Namaz:Ezan:9

Ezan duası ve önemi:
Her kim ezanı işittiği zaman: "Allahumme Rabbe hazihi'd da'veti't tamme. Vesselatil kâimeti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete ved dereceter refîah. Vebashu makamen Mahmudenillezi veadteh. [Ey şu tam da'vetin ve vakti gelen namazın sahibi olan Rabbim! Muhammed aleyhisselâma  vesîleyi(şefaat) ve fazileti ver. Ve onu kendisine va'detdiğin makam-ı mahmûd'a ulaştır] derse, kıyamet gününde benim şefaatim ona vâcib olur"
Not:  Günümüzde "İnneke lâ tühlifü'l-mîâd "sen vadine muhalefet etmezsin" eklemesi de yapılmıştır.(Beyhaki'den bu yönde hadis rivayet edilmiştir.)






Ezanın seçilme gerekçesi:
Enes (R) şöyle demiştir: Ateş yakmayı ve çan çalmayı zikr ettiler, Yahûdîler'i ve Hnstiyanlar'ı da zikrettiler (yânî bunların onlara âit olduğunu düşündüler de onlardan vazgeçildi). Müteakiben Bilâl'e ezan lâfızlarını ikişer ikişer, ikaamet lâfızlarını da birer birer söylemesi emrolundu. Buhari,Namaz:Ezan:1,Enbiya:52


Ezan ve kameti kim okur:
Mâlik ibnu'l-Huveyris (R) şöyle demiştir: Ben, bir ar­kadaşımla Peygamber'in yanından ayrıldım. Peygamber (S) bize: "Na­maz vakitlerinde ezan okuyun ve ikaamet getirin; ikinizden büyük olanınız size imamlık etsin" buyurdu.Buhari,cihad;42



NAMAZ


Namazın fazileti:
Birinizin kapısı önünde bir akarsu bulunsa, (ev sahibi) her günde beş defa onun içinde yaykansa, ne der­siniz? Bu yıkanma, onun kirinden pasından birşey bırakır mı?" bu­yurdu. Sahâbîler: Hayır, bu onun kirinden hiçbir şey bırakmaz, dediler. Rasûlullah "Beş (vakit) namaz da işte bunun gibidir. Onlar­la Allah Taâlâ günâhları siler, mahveder.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:6

Münafıklara en ağır gelen namaz ışâ ile fecr (sabah)  namazlarıdır .Eğer onlar ateme ve fecr namâzlarmdaki fazileti bilir olsalardı, (muhakkak ona emekliyerek dahî gelirlerdi)" buyurdu .Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:21
Not: "İşa" ve "ateme" (karanlık) yatsı namazı anlamında kullanılmıştır.

Namazın farz kılınışı:
Bir gün evin tavanının yarıldığı, Peygamberin göğsünün Cebrail tarafından yarılıp zemzem suyu ile yıkandığı,yedi kat semaya çıktığı,çıkarken ve inerken  her katta bazı peygamberlerle konuştuğu, en son Musa peygamberle görüştüğü, 50 vakit olan namazın onun önerisiyle Allah tarafından 5 vakte düşürüldüğü uzunca anlatılmaktadır.Buhari,enbiya:7


İlk namazlar:
Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Biz Habeşis­tan'a hicret etmezden önce Peygamber (S) namaz kılarken O'na se­lâm verirdik, O da selâmımızı alıp bize karşılık verirdi. Necâşî'nin yanından Medine'ye döndüğümüzde, yine namaz kılarken kendisine selâm verdik. Allah dostu seyyid.Bu sefer bizim selâmımıza karşılık vermedi. Bunun üze­rine biz:
— Yâ Rasûlallah! Siz namazda iken biz vaktiyle selâm verirdik de siz selâmımızı alır, karşılık verirdiniz (şimdi karşılık vermediniz), dedik.
Rasûlullah (S):
— "Şübhesiz namazda (Allah ile) meşgul olmak vazifesi vardır" buyurdu.
Râvî Süleyman el-A'meş dedi ki: Ben İbrâhîm en-Nahaî'ye:
— Sana namaz kılarken selâm verilirse nasıl yaparsın? diye sordum.
İbrâhîm:
— Gönlümden karşılık veririm, dedi.Buhari, ensarın menkıbeleri:36

Âişe (R) şöyle demiştir: Namaz evvelâ ikişer rek'at ola­rak farz edildi. Sonra Peygamber (S) hicret etti. (Mukîm için) namaz dört rek'at olarak farz kılındı, sefer namazı ilk hâli üzere iki rek'at olarak bırakıldı.Buhari, ensarın menkıbeleri:47



Medine civarındaki !Ensâr'dan Amr ibn Avf oğulları arasında bir kavga vardı. Bu kavga Peygamber (S)'e ulaştı. Peygamber öğle namazını kıldıktan sonra, onların aralarını düzelt­mek üzere yanlarına gitti. Nihayet ikindi namazı vakti gelince müez­zin Bilâl ezan okudu, ikaamet etti ve Ebû Bekr'e namazı kıldırması için emretti. Ebû Bekr öne geçip namaza durdu. Ebû Bekr namaz içinde iken Peygamber geldi, insanların safflarını yara yara nihayet Ebû Bekr'in arkasına geldi ve ona yakın olan saffın içine geçip na­maza durdu.
Sehl dedi ki: İnsanlar (Ebû Bekr'e Peygamber'in gelişini haber vermek için) el çırptılar. Ebû Bekr ise namaza girdiği zaman, namazı bitirinceye kadar yüzünü başka tarafa çevirmezdi. Ebû Bekr cemâa­tin kendisi üzerine el çırpmasının durdurulmamasım görünce başım çevirdi ve Peygamber'i arkasında namaza durmuş gördü. Peygamber Ebû Bekr'e, namazım kıldırmağa devam et, diye işaret etti ve eliyle de yerinde durmasını işaret eyledi. Ebû Bekr yerinde birazcık eğlendi de Peygamber'in "Yerinde dur" sözünden dolayı Allah'a hamdedi-yordu. Sonra Ebû Bekr geri geri yürüyerek saffa girdi. Peygamber, Ebû Bekr'in geri çekildiğini görünce öne geçti ve Peygamber böylece insanlara bu namazı kıldırdı. Namazı bitirince:
— "Yâ Ebâ Bekr! Ben sana yerinde olup namaza devam etmeni işaret ettiğim zaman seni yerinde durmaktan men' eden neydi?" di­ye sordu.
Ebû Bekr:
— Ebû Kuhâfe oğlu için Peygamber'in önünde imamlık yapma­sı lâyık olmaz, dedi.
Bundan sonra Peygamber, cemâate:
— "Namazda iken size herhangibir iş arız olursa erkekler tesbih etsin, kadınlar da el çırpsın!" buyurdu. Buhari,Hükümler:36



Ben, (bir defa) babam Sa'd ibn Ebî Vakkaas'ın yanında namaz kıldım. Rukû'da iki avucumu birbirine yapıştırdıktan sonra, o vaziyette ellerimi iki uylu­ğumun arasına koydum. Babam beni bundan nehyetti ve: Biz bunu evvelleri yapardık, (lâkin sonra bundan) nehyolunduk ve ellerimizi dizlerimizin üzerine koymakla emrolunduk, dedi. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:37


İlk namaz kılınan yerler:

Enes (R) şöyle demiştir: Peygamber (S), mescidin bina olunmasından evvel koyun ağıllarında namaz kıldırır idi .Buhari, Temizlik :71


Namaza giderken koşma:

Peygamber: "Öyle acele acele koşuşmayınız. Namaza geldiğiniz zaman (vakaar ve) sekınetten ayrılmayınız (ağır ağır yürüyünüz). Namazdan yetişti­ğiniz kadarım (imâmla beraber) kılınız, kaçırdığınızı da (sonra yal­nızca) tamamlayınız"Buhari,Namaz:Ezan:20


Bidat namazlar:

Ben, Urve ibnu'z-Zubeyr ile beraber Medine Mescidi'ne girdim. Abdullah ibn Umer'i Âişe'nin hücresine dayanıp oturmuş hâlde bulduk. Bâzı in­sanlar da Mescid'de kuşluk namazı kılıyorlardı. Biz, İbn Umer'e bun­ların kuşluk vaktinde mescidde toplanıp kıldıkları namazlarını (yânî bunun hükmünü) sorduk.
İbn Umer:
— (Kuşluk namazı için bu sıfatta mescidde toplanmaları) bid' attır, diye cevâb verdi.Buhari, Umre:3



...Farz olanı müs­tesna, insanın namazının en faziletlisi kendi evinde kıldığı namaz­dır.
Buhari,Namaz:Ezan:81
Namazın şekli:
Mâlik ibn Huveyris'in râvîsi Ebû Kılâbe peygamberden şöyle dedi:
— "Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüzse, öylece na­maz kılınız. Namaz vakti gelince biriniz size ezan okusun, en büyü­ğünüz, en faziletliniz de size imamlık etsin!"Buhari,Ahbar:1
Not: Mâlik ibn Huveyris ile akranı olan gençler topluluğu, kendi kabileleri olan Sa'd oğullan içinde müslümân olarak Medine'ye gelmişler, hadîste bildirdiği gibi yirmi gece Medine'de, Peygamber'in yanında ikaamet edip İslâmiyet'i öğren­mişler. Sonunda ailelerini özledikleri Peygamber tarafından anlaşılınca, kendi kabilelerine dönmeleri ve verilen ta'lîmât üzere İslâm'ı yaşayıp öğretmeleri em­redilmiştir.


Namaza durduğun vakitte, ihram tekbî­rini al, sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku. Sonra rukû'a var da beden organların yatışıncaya kadar dur. Sonra başını kaldır, ayakta (büsbütün) doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye var da mutmain oluncaya kadar kal. Sonra başını kaldır, tâ mutmain olun­caya kadar otur. Sonra yine secdeye varıp, bedenin secdede sâkinleşinceye kadar kal. Sonra bunu namazının bütününde de böylece yap.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:41


Rükunun şekli:
Peygamber (S) rükû' etti, sonra belini (kamburlaştırmadan dümdüz) büktü, demiştir. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:39



Namazda eller:
Âişe (R), namaz kılan kim­senin elini kalçasına koymasını çirkin görürdü de: Bunu Yahûdîler yapar, derdi.Buhari,Enbiya:52


Tekbir alırken eller:
Rasûlullah (S) namaza başladığında ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Rükû' için tekbîr aldığında ve rukû'dan başını kaldırdığında yine el­lerini öylece kaldırır, Semiallâhu limen hamideh, Rabbena ve lekelhamd der idi. Sucûdda ise bu el kaldırmayı yapmazdı. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:2
Bknz: Mezhepler


Elleri bağlamak:
(Rasûlullah gününde) İnsanlara, namaz kılarken musallînin sağ elini sol bileği üze­rine koyması emredilirdi.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:6


Rukuda ellerin pozisyonu:
...ellerimizi dizlerimizin üzerine koymakla emrolunduk, dedi. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:37

Secde de el ve dizin koyuluş sırası:
Nâfî' de: İbn Umer secdeye süzülürken ellerini dizlerinden evvel yere koyardı, demiştir. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:47


Namazda kollar:
Secde eder­ken secdenizi tam yolunda yapınız. (Namaz kılan kimse) kollarını kö­pek gibi yere yaymasın. Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:8

Peygamber (S) namaz kıldığı zaman, secde esna­sında koltuklarının aklığı görünecek derecede pazularının arasını açar (bedenini yerden uzak tutar)dı.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:49



Namazda gözler:
Bâzı kimselere ne oluyor ki, namaz kılarlarken gözlerini se­mâya dikiyorlar? Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:11



Namazda baş:
Ebû Bekr başını döndürdü de Peygamber'i gördü.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:13
Not: Namaz kılan kimsenin herhangi bir ihtiyâçtan dolayı başını tamamen değil de birazcık çe­virmesi namaza zarar vermemiş oluyor. Çünkü Peygamber Ebu Bekir'e namazı iadeyi değil, devamı emretti.

Aişe(R) şöyle demiştir: Ben Rasûlui!ah'a, namaz için­de başı sağa sola çevirmeyi sordum. "O, kulun namazından şeytânın kapıp kaçtığı bir şeydir" buyurdu .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:12



Namazda ayaklar:

Teşehhüd pozisyonunda ayaklar:
Abdullah ibn Umer'in oğlu olan Abdullah babasının namazda teşehhüd için oturduğunda bağ­daş kurduğunu görmüş. (Abdullah dedi ki:) Ben de babam Abdullah ibn Umer gibi bağdaş kurdum. Ben o günlerde yaşça küçüktüm. Ba­bam Abdullah ibn Umer beni bu oturuştan nehy etti ve: Namazdaki sünnet ancak sağ ayağını dikmen, sol ayağını da bükmendir, dedi. Oğlu ona: Sen bunu yapıp duruyorsun, deyince; İbn Umer: (Evet, yapıyorum) çünkü ayaklarım beni taşımıyor, cevâbını vermiştir .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:64


İlk iki rek'at başında (teşehhüd için) oturduğunda, sol ayağının üzerine oturup sağ ayağım diker . Son rek'atta oturduğunda ise, sol ayağını ileri alıp ve diğerini dikip, makatı üstüne oturur idi . Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:64


Kıyamdayken ayaklar:
Enes: Bizim herbirimiz kendi omuzunu arkadaşının omuzuna, ayağını da arka­daşının ayağına yapıştırırdı.Buhari,Namaz:Ezan:76



Namazda okunanlar:

Sabah namazında:
Peygamber (S) cuma günü sabah namazında Secde Sûresi'ni(30 ayet) ve dehr( insan) Sûresi'ni(31 ayet) okur idi.Buhari,cuma:10

Sabah namazının iki rekatında -yâhud ikisinden birinde- altmış âyetten yüz âyete kadar Kur'ân okurdu.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:23

Peygamber Tûr Sûresi'ni okuyarak namaz kıldırıyordu .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:24

Öğle namazında:
Peygamber (S) öğle na­mazının ilk iki rek'atında Fâtihatu'l-Kitâb ile beraber birer de sûre okur, birinci rek'atta uzunca, ikinci rek'atta ise kısa sûre okurdu. Giz­lice okuduğu âyeti de bâzan bizlere işittirirdi. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:15

İkindi namazında:
İkindi namazında da (ilk iki rek'atta) Fâtihatu'l-Kitâb ile beraber birer sûre okur, birinci­sinde uzun, ikincisinde kısa sûre okurdu. Sabah namazının ilk rekatında kıraati uzatır, ikincisinde kısaltırdı.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:15

Akşam namazında:
Ben Rasûlullah'ın akşam nama­zında Tûr sûresini (49 ayet) okuduğunu işittim, demiştir. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:18
Not: En uzun sure Bakaradan ve Mufassal surelerden okuduğuna dair rivayetler de vardır.
Not 2: Kur’an-ı Kerim’in sonlarındaki surelere “mufassal” adı verilir.Ve üç kısımdır.
1.Tival-ı mufassal: Hucurat Suresinden Bürac’a kadar.
2.Evsat-ı mufassal: Tarık Suresinden Beyyine’ye kadar.
3.Kısar-ı mufassal: Zilzal Suresinden Kur’an’ın sonuna kadar surelerdir.
Bunlardan iki sure arası, besmele ile çokça ayrıldığı için bu surelere mufassal(ayrılmış) adı verilmiştir.

Yatsı namazında:
Peygamber (S) bir se­ferde idi. Yatsı namazında iki rek'atın birinde Ve't-tîni ve'z-zeytûni sûresini okudu .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:19




Kuran bilmeyen Allahı över:
Rifâ’a İbnu Râfi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Biz mescid de iken bedevi kılıklı bir adam çıkageldi. Namaza durup, hafif bir şekilde (yani rükünleri, tesbihleri kısa tutarak) namaz kıldı. Sonra namazı tamamlayıp Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a selem verdi: Efendimiz:
“Üzerine olsun. Ancak git namaz kıl, sen namaz kılmadın!” buyurdu. Adam döndü (tekrar) namaz kılıp geldi, Resûlullah’a selam verdi. Aleyhissâlatu vesselâm selamına mukabele etti ve:
“Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!” dedi adam bu şekilde iki veya üç sefer aynı şeyi taptı, her seferinde aleyhissalâtu vesselâm:
“Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!” dedi. Halk korktu ve namazı hafif kılan kimsenin namaz kılmamış sayılması herkese pek ağır geldi.
Adam sonuncu sefer:
“Ben bir insanım isabet de ederim, hata da yaparım. Bana (hatamı) göster, doğruyu öğret!” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
“Tamam. Namaza kalkınca önce Allah’ın sana emrettiği şekilde ab dest al. Sonra (ezan okuyarak) şahâdet getir, ikâmet getir (namaza dur). Ezberinde Kur’an varsa oku, yoksa Allah’a hamlet, tekbir getir, tehlil getir, sonra rükû ya git. Rükû halinde itminâna er (azaların rükûda mûtedil halde bir müddet dursun). Sonra kalk ve kıyam halinde itidâle er, sonra secdeye git ve secde hâlinde itidâle er, sonra otur ve bir müddet oturuş vaziyetinde dur, sonra kalk.
İşte bu (söylen)enleri yaparsan namazını mükemmel (kılmış olursun. Bundan bir şey ) eksik bırakırsan namazını eksilttin demektir.”
Râvi der ki: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın bu sonuncu sözü Ashab’a önceki: (Dön, namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!) sözünden daha kolay (ve rahatlatıcı) oldu. Zira (bu söze göre), sayılanlardan bir eksiklik yapan kimsenin namazında eksiklik oluyor ve fakat tamamı heba olmuyordu.” (K.S.2658 C.8 S.504-505 Akçağ, alıntıları: Tirmizi, Salât 226, (302); Ebû Dâvud, Salât 148, (857-861); Nesâi, İftitah 105,(2,193),167,(2,225). )



Câbir b. Abdillah’dan demiştir ki: Biz (Peygamber (s.a.)’in sağlığında) ayakta ve otururken dua ederek rükû ve secdede iken de, tesbih ederek nâfile namaz kılardık. (Ebû Dâvûd, K.Salât (2), Bâb 134,135 C.3 S.302 H.833 Şamil. )






Rukuda ve secde yaparken  söylenebilecek dua:
Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) rukû'unda ve sucûdunda; "Subhâneke Allâhümme Rabbena vehl hamdike. Allahumme iğfir lî( Ey Rabb'imiz olan Allah, Seni kendi kuvvetimle değil, hamde lâyık olan tevfîk ve hidâyetinle sana mahsûs olan hamd ile tesbîh ederim. Yâ Allah, bana mağfiret eyle)" der idi.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:42,58

Rukudan doğrulurken söylenen:
İmâm Semiallâhu limen hamideh dediği zaman, sizler Al­lâhümme Rabbena lekel hamd deyiniz. Çünkü her kimin böyle de­mesi, meleklerin böyle demesine uygun düşerse, geçmiş günâhları mağfiret edilir.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:44


Peygamberin tavsiye duası:
...Rasûlullah da ona namazda okuması için şu duayı buyurdu:
Allahım! Şübhesiz ben kendi­me çok zulmettim. Günâhları mağfiret edecek de ancak Sen'sin. Öyle ise kendi Rahîmiyyet makaamından gelen bir mağfiret ile bana mağ­firet ve bana merhamet eyle! Şübhesiz çok mağfiret edici, çok mer­hamet eyleyici Sensin!Buhari,dua:16

Fatiha okumak ve gerekçesi:
Fâtihatu'l-Kitâbı oku­mayanın namazı yoktur.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:14

“Kim Fâtiha’yı okumadan bir rekat namaz kılarsa, imamın arkasında bulunmadığı takdirde namaz kılmış sayılmaz.” (K.S. 2535 C.8 S.407 Akçağ, alıntıları: Muvatta, Salât 38,(1,84); Tirmizi, Salât 233,(313). )

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) uyurdular ki: “Kim Fâtiha-i şerife sûresini okumadan namaz kılarsa bilsin ki bu namaz nâkıstır- bu sözü üç kere tekrarladı- eksiktir.” Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)’ye:
“Biz imamın arkasında bulunuyorsak (ne yapalım)? Diye sorulmuştu. Şu cevabı verdi:
“Yine de içinden oku.............. (K.S. 2531 C.8 S.404 Akçağ, ayrıca: Müslim, Salât 4/38; Muvatta Namaz 39; Ebû Dâvud, K. Salât (2), Bâb 131,132 H.821.





Ettehiyyatu ve gerekçesi:
Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Bizler namaz içinde "es-Selâmu ala'llâhi, esselâmualâfulânin" derdik. Peygamber (S) bir gün bize şöyle buyurdu:
— "Şübhesiz Selâm, Allah'ın kendisidir. Herbiriniz namaz içinde oturduğu zaman Et Tahıyyâtu lillâhi ve's salavâtu vet tayyıbâtu. Es-Selâma aleyke eyyuhen nebiyyu ve Rahmetli İlâhi ve berekâtuhû. es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdi'ilâhi's-sâlihin' desin. O bunu söylediği za­man, gökte olan ve Yer'de olan her sâlih kula isabet etmiş olur. Son­ra da 'Eşhedu en lâ ilahe ille 'ilah ve eşhedu enne Muhammeden abdu hu ve rasûluhu' (desin) Bundan sonra da dilediği duayı seçer !"Buhari,dua:16


Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Biz: Tahiyye namaz içindedir der, bir takım isimler söyler ve birbirimize selâm okur­duk (yânî fulâna selâm olsun, fulâna selâm olsun derdik). O isimlere selâm ettiğimizi Rasûlullah (S) işitti de:
Et-Tahiyyâtu'da ibâdillâhis-sâlihîn ( = ve Allah'ın bütün iyi kullarına selâm olsun) sözünü söylediğiniz zaman, muhakkak Allah 'in gökteki ve yer­deki her bir sâlih kuluna selâm vermiş olursunuz" buyurdu .Buhari,Namaz:İki bayram:4


Alahummeselli / barik  ve gerekçesi:
...Biz O'na:
— Yâ Rasûlallah! Bizler Sen'in üzerine nasıl Selâm okuyacağı­mızı bildik. Fakat Sen'in üzerine nasıl Salât okuyacağız (bunu bilmi­yoruz)? dedik.
Rasûlullah bize;
— "Allâhumme sallı alâ Muhammedin ve alâ âliMuhammedin. Kemâ salleyte alâ âli tbrâhîme inneke Hamîdun Mecîdun.
Allahumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin. Ke­mâ bârekte alâ tbrâhîme inneke Hamîdun Mecîdun." deyiniz" buyurdu.Buhari,dua:31:32enbiya:12
Not:Ka'b ibn Ucre'nin: "Yâ Rasûlallah, bizler Sen'in üzerine nasıl Selâm okuyaca­ğımızı bildik" sözünden maksadı, namaz oturuşunda okunmak üzere öğrettiği Tahıyyât duâsmdaki "es-Selâmualeykeeyyuhe'n-Nebiyyu ve rahmetullahi ve berekâtuhû" selâmıdır. Sorup öğrenmek istediği Salât ise, el-Ahzâb: 56. âye­tinde emredilen salât'tir ki, bunu Tahıyyât'tan sonra namaz içinde ve her vesîle ile namaz dışında okumamız emredilmiştir. Âlu Muhammed ve Âlu İbrâhîm, Muhammed Ümmeti ve ibrâhîm Ümmeti ma'nâsınadır, denilmiştir.

Teşehhüdden sonra, selamdan önce peygamberin yaptığı dua:
...Yâ Allah, ben kabir azabından Sana sığınırım. Deccâl Mesih fitnesinden de Sana sığınırım. Hayâtın ve ölümün fitnele­rinden de Sana sığınırım. Yâ Allah, ben günâh işlemekten ve borçlu olmaktan da sana sığınırım...Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:68


Selam verdikten sonra peygamberin yaptığı dua:
Rasûlullah (S) her namazın ardında selâm verdiği zaman şu duayı söylerdi:
"Lâ ilahe ille 'llâhu vahdehû lâ şerike lehu...
( Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O tek'tir, O'nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsûstur. Herşeye kud­reti yeten de O'dur. Allah'ım! Sen'in verdiğine mâni' olabilecek hiç yok, vermediğini verebilecek de hiç yok! Baht ve zenginlik sahibinin baht ve zenginliği Sen'in lütuf ve ihsanın yerine geçip de kendisine fâide vermez!)Buhari,dua:17



Fatiha'dan sonra amin diyiniz:

Okuyucu, yânı Fatiha okuyan kimse "Âmîn" dediği zaman sizde "Âmîn" deyi­niz. Çünkü melekler de 'Âmîn' derler. Her kimin 'Âmîn' demesi me­leklerin 'Âmîn' demesine uyarsa, geçmiş günâhları mağfiret olunur.Buhari,dua:63



İmam namazda kısa okur:
Câbir ibn Abdillah (R) şöyle tahdîs etmiştir: Muâz: ibn Cebel, Peygamber(S)'in arkasında namazı kılar, sonra da kendi kavmi olan Benû Selime'ye gelir, o namazı onlara kıldırır ve namaz­da da el-Bakara Sûresi'ni okurdu.
Câbir dedi ki: Bir defasında bir adam (cemâatten ayrıldı da) kendi başına hafif bir namaz kıldı. Bu adamın ayrıca namaz kıldığı haberi Muâz'a ulaşınca, Muâz:
— O bir münafıktır! dedi.
Muâz'ın bu sözü de o adama ulaştığında, hemen Peygamber'e gitti ve:
— Yâ Rasûlallah! Bizler ellerimizle işleyen ve su çeken develeri­mizle sulama yapan bir topluluğuz. Muâz dün bizlere namaz kıldırdı da namazda el-Bakara Sûresi'ni okudu. Ben de namazımı hafif kılıp geçtim. Bundan dolayı Muâz benim bir münafık olduğumu iddia et­miş, dedi.
Bunun üzerine Peygamber üç kerre:
— "Ya Muâz! Sen bir fettan mısın? Şems, duhâ, ala  ve benzeri (kısa) sûreleri oku!"Buhari,edep:74


Bir adam Peygamber(S)'e geldi de:
— Fulânca kimse bize namaz kıldırırken o kadar uzatıyor ki, val­lahi sabah namazına gitmekten (adetâ) geri kalıyorum! dedi.
Ebû Mes'ûd dedi ki: Ben Rasûlullah'ı hiçbir mev'ızada o günkü kadar öfkeli görmedim.
Yine Ebû Mes'ûd dedi ki: Bu şikâyet üzerine Rasûlullah:
 — "Ey insanlar! İçinizden bâzı kimselerde cemâati dînden nef­ret ettirme hasleti vardır. Herhanginiz namaz kıldıracak olursa hafif tutsun. Çünkü cemâatin içinde hasta olanı var, yaşlı olanı var, iş güç sahibi olanı vardır.Buhari,edep:75
Not: Şikâyet olunan  kimse, Muâz ibn Cebel ile Ubeyy ibn Ka'b'dan birisidir.


Tekbir ile fatiha arasında okunacak dua:
Rasûlul­lah namaza giriş tekbîri ile kıraat arasında azıcık sükût ederdi. Ben: Yâ Rasûlallah, babam anam sana feda olsun, tekbîr ile kıraat arasında­ki şu sükûtun (nedir; orada) ne söylersin? dedim. Rasûlullah: "Allâhumme bâıd beyni ve beyne... "( Yâ Allah, benimle, günâhlarım arasını, doğu ile batı arasını uzaklaştırdığın gibi uzaklaştır. Yâ Allah, beyaz kumaş kirden temizlendiği gibi, beni günâhlardan temizle. Yâ Allah,geçmiş günâhlarımı da su ile, kar ile, dolu ile tertemiz yıka) derim" dedi.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:8
Not: Bu duadan başka "sübhaneke" ve "veccehtü" dualarını da yapmıştır.



Namazda kunut:
Pey­gamber (S) yatsı namazının son rek'atinde başını rukû'dan kaldırıp Semiallâhu limen hamideh dediği zaman, kunût yapar dua ederdi.Buhari,dua:58
Not:Bu dua, Biri Maune faciasında 70 civarında Müslümanın baskınla şehit edilmesinden sonra yapılmıştır.

...Peygamber, sa­bah namazında bir ay kunût yaptı.Buhari,dua:58
Not:Biri Maune olayından dolayı.


Biri maune faciası üzerine Peygamber bir ay sabah namazında o müşriklerin aleyhine dua etti. Kunûtun başlangıcı da işte budur. Ondan evvel biz kunût yapmazdık .Buhari,Megazi:30

Kunût, rukû'dan son­ra mıydı yâhud rukû'dan evvel kıraat bittiği sırada mı yapılırdı? diye sordu. Enes: Hayır, kunût kıraat bittiği sırada(rukû'dan evvel)dır.Buhari,Megazi:30

Ebû Hureyre (R): Yemîn olsun sizlere Peygamber'in namazına yakın namaz kıldıracağım, dedi. Ebû Hureyre öğle, yatsı ve sabah namazlarının son rekatlarında Semiallâhıı limen hamideh dedikten sonra kunût yapar, bu kunûtta mü'minlere duâ ve kâfir­lere la'net ederdi. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:45
   Not: Bu hadîste zikredilen üç vakitte kunûtu meşru görenler, bu hadîs ile amel eder­ler.

Not:   Bknz ,Mezhepler,namaz ,kunut


Eğilip kalktıkça tekbir:
...Rasûlullah'ın her kalkıp eğildikçe Allâhu Ekber dediğini zikret­miştir .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:34,35





Cemaatle namazın  25 / 27  kat sevabı:
Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Herhangi birinizin cemâatle namazı, (alışveriş ettiği) çar­şısında ve evinde (yalnızca kıldığı) namazı üzerine yirmi küsur dere­ce ziyâde olur. Bu ziyâdeliğin sebebi şudur: O kimse abdeste niyet edip abdestini güzel aldığı ve namazdan başka bir kasdı olmaksızın mescide gittiği zaman (tâ mescide girinceye kadar) her adım attıkça o adımdan dolayı muhakkak bir derece yükseltilir yâhud o adım se­bebiyle kendisinden muhakkak bir günâh indirilir. Melekler de sizin herbirinize namaz kılacağı yerde abdestini bozmadan ve orada kimse­ye eziyet etmeden durduğu müddetçe: 'Yâ Allah ona salât eyle, yâ Allah ona merhamet eyle!' diye duâ ve istiğfar ederler".Buhari,Alım-Satım:49




Ebû Saîd (R) Peygamber (S)'den şöyle buyururken işitmiştir: "Cemâatle kılınan namaz, yalnızın kıldığı namazdan yirmi beş derece faziletli olur.Buhari,Namaz:Ezan:30



Namazı geciktirme ve namazı beklemenin sevabı:
Enes ibn Mâlik:
— Peygamber (S) bir gece yatsı namazını gece yarısına kadar ge­ciktirdi. Namazı kıldırdıktan sonra yüzünü bize yöneltti. Peygamber: "(Bu saatte) insanlar namaz kılıp uyumuşlardır. Sizler ise namazı beklemekte bulunduğunuz müddetçe hep devamlı namaz içinde olmaktasınız" buyurdu.Buhari,giyim-kuşam:48
Not:    Bu birisiyle konuştuğu için zaruretten olmuştur.Buhari,Namaz:Ezan:28

Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabı:
İnsanlar ... her namazın ilk vaktinde olan fazileti bilir olsalardı, ona ulaşmak için muhakkak öne geçme yarışı yaparlardı...Buhari,Namaz:Ezan:9



En makbul namaz:
Bundan böyle namaz sana nerede yetişirse sen namazı ora­da kıl! Çünkü faziletli namaz, vakti içinde kılınandır.Buhari,Enbiya:12


Sizler bu namazı (nafile namaz: teravih) kendi ev­lerinizde kılınız. Çünkü farz namaz müstesna, kişinin namazının en faziletlisi kendi evinde kıldığı namazıdır"Buhari,İltisam:3


İnsanlar... birinci safta neler olduğunu bilseler de kur'a atmaktan başka çâre bulamasalar, muhakkak kur'a atarlardı....Buhari,Namaz:Ezan:9


En çok ibadet sevabı olan mescidler:
(İbâdet için) şu üç mescidden başkasına yolculuk edilmez: el-Mescidu 'l-Harem, Mescidu'r-Rasûl ve Mescidu'l-Aksâ.Buhari,Mekke ve Medine:1

Benim şu (Medîne) Mescidimde kılınan bir namaz, (Mekke'deki) Harem Mescidi müstesna olmak üzere, başka mescid-lerde kılınan bin namazdan hayırlıdır.Buhari,Mekke ve Medine:1

Evimle minberim arasındaki saha, cennet bah­çelerinden bir bahçedir.Ve minberim de havzım üzerindedir.Buhari,Mekke ve Medine:5
Not:    Peygamber'imizin pâk ravzasının aynen olduğu gibi cennete nakledileceğine kaail olmuşlardır. Bâzıları da Pey­gamber'in evi ile minberi arasındaki bu sahada ibâdet etmek, ibâdet eden kimseyi cennete ulaştırmaya sebeb olur manâsı kasdolunabilir demişlerdir.


En sevimli namaz:
Allah'a en sevimli olan oruç, Dâvûd Peygamber'in orucudur. Dâvûd bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Allah'a en sevimli olan namaz da yine Dâvûd Peygamber'in namazıdır, O gecenin yarısını uyur(3/6), üçte birinde namaz kılar(2/6), altıda birinde(1/6) tekrar uyurdu.Buhari,Enbiya:40


Tadili erkana riayet:
Bir adam mescide girdi. Rasûlullah (S) da mescidin bir tarafında oturuyordu. O zât (iki rekat) namaz kıldıktan sonra gelip Rasûlullah'a selâm verdi. Rasûlullah da ona:
— "Ve aleyke's-selâm ,Sen geri dön de yeniden namaz kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın!" buyurdu...Buhari,İzin:18


REKATLAR:

Tüm farz namazların rekat sayıları:
Pey­gamber (S) öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı (birlikte) sekiz rek'at ve yedi rek'at olarak kıldırdı. Buhari, Namaz:Namaz vakitleri:12
Not: Öğle 4 + ikindi 4 + akşam 3 + yatsı 4
Not: Sabah 2 ( aşağıya bak)

Tüm sünnet namazların rekat sayıları:
Abdullah ibn Ömer (R)'den haber verdi (o, şöyle demiştir): Rasûlullah (S) öğle namazından ev­vel iki ve ondan sonra yine iki, akşam namazından sonra da kendi evinde iki rek'at namaz kılardı. Yatsı namazından sonra (yine evin­de) iki rek'at kılardı. Cuma namazından sonra ise (mescidden ken­di evine) dönmedikçe namaz kılmazdı. Lâkin evine dönünce iki rek'at kılardı.Buhari,cuma:38


Sabah namazı: 
Sabah namazı farzı (2 rekat):
Peygamber sabah namazının iki rekatında -yâhud ikisinden birinde- altmış âyetten yüz âyete kadar Kur'ân okurdu.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:23


Peygamber (ya­ralanıp dişi kırılınca) sabah namazının son rek'atinde başını rukûdan kaldırıp: "Rabbena ve leke'l hamd" der, bunun ardından da:
— "Allah'ım, fulâna ve fulâna la'net eyle!" derdi.
Bunun üzerine Azîz ve Celîl Allah: "(Kulların) işinden hiçbirşey sana âid değildir. Allah ya onların tevbesini kabul eder, yâhud onla­rı, kendileri zâlimler oldukları için azâblandınr" (Âlu Imrân: 128) âyeti­ni indirdi .Buhari,İltisam:17
Not:   Peygamberin dişi Uhud'da kırıldı.Allah'ın aleyhlerinde bedduadan nehy buyurduğu kimseler, çeşitli yollardan gelen rivayetlere göre: Safvân ibn Umeyye, Süheyl İbn Amr, Haris ibn Hişâm ve Amr ibnu'l-Âs'tir ki, henüz îmân etmemiş bulundukları için İslâm'a haylî zararları dokunuyordu. Bunların ilk üçü Mekke fethi günü müslümân olmuşlar ve müslümânhktaki hayâtları faziletli devam etmiştir.


Sabah namazından önce 2 rekat:
İbn Ömer : Ben Peygamber(S)'den on rek'at namaz belledim:sabah namazından önce iki rek'at sünnet namaz...Buhari,Namaz:Tatavu Namazı:6
Not:  Evinde kılıyordu.


Sabah namazından evvel sanki eli kulağında ezan (yânî ikaamet) okunuyormuşçasına (sür'atle) iki rek'at namaz kılardı.Buhari,Namaz:Vitir:2


Âişe :Peygamber ... sabah farzından evvel de iki rek'at (tatavvu') kıl­mayı terketmezdi . Buhari,Namaz:Tatavu Namazı:6


Gece namazını kıldıktan sonra sabah namazından evvel iki rek'at kılar, sonra müezzin sa­bah namazı için kendisine gelinceye kadar sağ yanı üzerine yatardı .Buhari,Namaz:Vitir:1

Âişe (r.anhâ.)den; (demiştir) ki:
-Resûlullah (s.a.) gece namazını kıldıktan sonra, eğer ben uyanık olursam benimle konuşurdu; uyur olursam, beni uyandırır, iki rekat namaz kıldıktan sonra müezzin gelip sabah namazı vaktinin girdiğini kendisine haber verinceye kadar yatardı. Buna müteâkib iki rekatlık kısa bir namaz kıldıktan sonra namaza çıkardı. (Ebû Dâvud, K.Salâtu’t-Tatavvu’ (5), Bâb 4 C.5 S.12 H.1262 Şamil, ayrıca: Buhari, teheccüd 26; Müslim, müsâfirin 133. )


Öğle namazı:
Öğle namazı 4 rekat (farz) :
Ebû Hureyre : Peygamber (S) bize.öğle namazını iki rek'at kıl­dırdıktan sonra selâm verdi. Bunda sonra mescidin önünde uzatıl­mış bir ağaç parçasına doğru kalktı 've elini onun üzerine koydu. O gün cemâatin içinde Ebû Bekr ve Umer de vardı. Bunlar Peygam­ber'e birşey söylemekten çekindiler. Acele çıkmak isteyen insanlar dı­şarı çıktılar ve (kendi kendilerine):
— Namaz kısaldı, dediler.
Yine o cemâatin içinde Peygamber'in "Zu'1-yedeyn = Uzun kollu" ismiyle çağırır olduğu bir zât vardı. İşte bu zât:
— Ey Allah'ın Peygamberi! Unuttun mu, yoksa namaz mı kısal­dı? diye sordu.
Peygamber:
— "Ne unuttum, ne de kısaldı" buyurdu. Zu'1-yedeyn:
— Evet (iki rek'ati) unuttun yâ Rasûlallah! dedi. (Tasdik ettirdikten sonra) Rasulullah:
— "Zu'1-yedeyn doğru söyledi" dedi de, kalkıp namazdan ek­sik bıraktığı iki rek'ati kıldırdı....Buhari,edep:45


Pey­gamber (S) öğle ile ikindiyi, sekiz rek'at  olarak kıldırdı. Buhari, Namaz:Namaz vakitleri:12
Not: Öğle 4 + ikindi 4




Öğleden sonra nafile 2 rekat sünnet kılınır:
İbn Abbâs'ın kölesi Kureyb tahdîs edip şöyle demiş­tir: Bir kerresinde İbn Abbâs, Abdurrahmân ibnu Ezher ve Mısver ibnu Mahrame (R) -üçü beraberken ben Kureyb'i Âişe'ye gönderip şöyle dediler: Hepimizden Âişe'ye selâm söyle ve ikindinin farzından sonraki iki rek'at nafile namazının hükmünü ondan sor. Peygamber'in bu namazdan sahâbîleri nehyettiği haberi bize ulaştığı hâlde senin bunu kılmakta olduğun bize haber verildi, diye söyle dediler.
ibn Abâs devamla: Ben Ömer ibnu'l-Hattâb ile birlikte böyle iki rek'at namaz kılan insanları döver idim, demişti.
Kureyb dedi ki: Ben Âişe'nin huzuruna girdim. Beni gönderen zevatın benimle gönderdikleri haberi kendisine ulaştırıp teblîğ ettim. Âişe bana:
— Sen bu mes'eleyi Ümmü Seleme'ye sor, dedi.
Ben de beni göndermiş olan o üç zâta Âişe'nin söylediğini haber verdim. Onlar beni Âişe'ye gönderdikleri gibi, bu defa da Ümmü Se­leme'ye gönderdiler. Ümmü Seleme şöyle dedi:
— Ben Peygamber(S)'den bu iki rek'ati nehyettiğini işittim. Ken­disi ikindi namazım kılmıştı. Sonra benim odama girdi. Fakat o sıra­da benim yanımda Ensâr'dan, Haram oğullan'ndan birtakım kadın-(konuk)lar bulunuyordu. Rasûlullah iki rek'at namaz daha kılmağa başladı. Ben O'nun ikindiden sonra böyle iki rek'at daha namaz kıl­dığını görünce kendisine bir hizmetçi gönderdim ve o hizmetçiye de­dim ki: Peygamber'in yanında dur. Sana Ümmü Seleme: "Yâ Rasûlallah! Ben Sen'in bu iki rek'at namazdan nehyeder olduğunu işitmemiş miydim? Hâlbuki şimdi Seni onları kılıyorsun görüyorum" diyor de! Eğer Rasûlullah (namazda bulunduğuna) eliyle işaret eder­se, huzurundan geri çekil! Hizmetçi kız bu emrimi yerine getirdi ve hakîkaten Peygamber eliyle işaret etmekle, kız O'ndan geri çekildi. Rasûlullah namazı bitirdiğinde (bana hitâb ederek):
— "Yâ Ebâ Umeyye kızı! İkindi namazından sonra kıldığım iki rek'at namazdan sormuştun. Bunun sebebi şudur: Bana Abdu'l-Kays kabilesinden bâzı insanlar kendi kavimleri adına elçilikle gelmişler­di. İşte onlar beni öğle namazından sonraki iki rek'at nafileden meş­gul edip alıkoymuşlardı. Bu kıldığım iki rek'at namaz, öğlenin o iki rek'at son sünnetidir" buyurdu. Buhari,Megazi:71


Öğleden önce 2  + sonra 2 rekat nafile namaz:
İbn Ömer : Ben Peygamber(S)'den on rek'at namaz belledim: Öğle farzından evvel iki rek'at; öğlenin ar­dından iki rek'at.... Buhari,Namaz:Tatavu Namazı:6
Not:  Bunları mescidde kıldığı anlaşılıyor


Öğleden önce 4 rekat:
Âişe :Peygamber (S) öğle farzından önce dört rek'at...(tatavvu') kıl­mayı terketmezdi . Buhari,Namaz:Tatavu Namazı:6

Not: Peygamber öğle vaktinde kıldığı 4 rekatlık nafile namazı 2+2 şeklinde farzdan önce ve sonra veya 4 şeklinde farzdan önce tek seferde kılmış olabilir?!






İkindi namazı:
İkindi farzı 4 rekat:
Pey­gamber (S) öğle ile ikindiyi, sekiz rek'at olarak kıldırdı. Buhari, Namaz:Namaz vakitleri:12
Not: Öğle 4 + ikindi 4

İkindiden sonra iki rekat var:
İki namaz vardır ki, Rasûlullah (S) onları sırren de, alenîyeten de (yânı evinde de, dışarıda da) terketmezdi. Onlar sabah namazından evvel iki, ikindi namazından sonra da iki rek'at idi .Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:34


İkindiden sonra iki rekat yok:
Muâviye (R) şöyle demiştir:
— Sizler (ikindi namazından sonra) öyle bir namaz kılıyorsunuz ki, yemîn olsun bizler Peygamber (S) ile o kadar beraber bulunduk da O'nun bu namazı kıldığını hiç görmedik. Ve yine yemîn olsun ki, Peygamber bil'akis o iki rek'atten (yânî ikindiden sonra iki rek'at kıl­maktan) nehyetmiştir, dedi. Buhari,sahabelerin faziletleri:30


Not: Buhârî "Tatavvu' Bâbları" büyük başlığı altında topladığı birkaç babın hadîsleri ile sabah, öğle, akşam râtibelerini bildirmiştir. Buhârî ikindi ile yatsı­nın ilk sünnetleri hakkında hiçbir hadîs rivayet etmemiştir.
İkindinin sünneti hakkındaki İbn Umer'ın: "Peygamber (S): İkindi'nin far­zından evvel dört rek'at namaz kılan kişiye Allah rahmet etsin" hadîsini Ebû Dâvûd, İbn Hıbbân rivayet etmişlerdir. Tirmizî'nin bu ikindi sünneti hakkında Alî'den de rivayeti vardır.



Akşam namazı:
Akşam  namazı 3 rekat (farz) :

Pey­gamber (S) akşam ile yatsıyı (birlikte) yedi rek'at olarak kıldırdı. Buhari, Namaz:Namaz vakitleri:12
Not:  akşam 3 + yatsı 4


Akşamdan önce 2 rekat nafile namaz:
Peygamber (S): "Akşam namazından önce (de iki rek'at) na­maz kılınız" buyurdu.Üçüncü defasında insanların bunu terkedilmez bir yol edinme­lerini istemeyerek: "Bu, isteyen içindir" buyurdu. Buhari,İltisam:27
Not: Bu namazı Peygamber'in kıldığına dâir bir haber nakledilmediği gibi, Dört Halîfeler ile sahâbîlerin büyüklerinden pek çoğunun böyle bir namaz kılmadık­ları sahîh rivayetlerle sabittir.
Bâzıları bu namazın ilk zamanlarda tavsiye edilip, sonra nesh edildiğini Ebû Dâvüd'dan rivayet edilen "Akşam namazından başka, her iki namaz ara­sında iki rek'at vardır" hadîsinin buna delil olduğunu söyler.


Akşamdan sonra 2 rekat:
İbn Ömer : Ben Peygamber(S)'den on rek'at namaz belledim: Akşam namazından sonra da Peygamber'in evinde iki rek'at...Buhari,Namaz:Tatavu Namazı:6




Yatsı Namazı:

Yatsı namazı 4 rekat ( farz):
Pey­gamber (S) akşam ile yatsıyı (birlikte)  yedi rek'at olarak kıldırdı. Buhari, Namaz:Namaz vakitleri:12
Not:  akşam 3 + yatsı 4

Yatsıdan sonra 2 rekat :

İbn Ömer : Ben Peygamber(S)'den on rek'at namaz belledim:  yatsı namazından sonra yine Peygamber'in evinde iki rek'­at... Buhari,Namaz:Tatavu Namazı:6

Not:  
Yatsı namazının farzından evvelki dört rek'at sünnet hakkında da Buhârî'nin rivayeti yoktur. Buhârî'de olmadığı gibi, diğer Sahîh ve Sünen sahihleri­nin de Peygamber'in bu dört rek'atı kıldığı hakkında sahih rivayetleri yoktur.
Maamâfîh Abdullah ibn Muzenî'nin: Rasûlullah (S): "Her iki ezan arasın­da bir namaz vardır" buyurdu. Sonra üçüncüsünde: "Dileyen için" buyurdu, hadîsi(Buhari,Namaz:Tatavu Namazı:7), yatsı farzından evvel nafile kılmaya bir mâni olmadığı için, dileyenin kılması müstehap olabilir..


Yatsıdan sonra 4 rekat:
İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Bir gece Peygamber'in zevcesi teyzem Meymûne bintu'l-Hâris'in evinde geceledim. Peygam­ber o gece nevbeti dolayısiyle onun yanında idi. Peygamber (mescidde) yatsı namazını kıldırdıktan sonra evine geldi. Dört rek'at namaz kıldıktan sonra uyudu. Sonra kalktı... Buhari,ilim:42 (Devamı için aşağıdaki   gece namazına  bknz)





Gece Namazı:
Farklı rekatlar kılınmıştır: Vitirle birlikte 5,  11 , 13 ,


İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Bir gece Peygamber'in zevcesi teyzem Meymûne bintu'l-Hâris'in evinde geceledim. Peygam­ber o gece nevbeti dolayısiyle onun yanında idi. Peygamber (mescidde) yatsı namazını kıldırdıktan sonra evine geldi. Dört rek'at namaz kıldıktan sonra uyudu. Sonra kalktı. "Çocuk uyudu mu?" dedi, yâhud buna benzer bir söz söyledi. Sonra namaza durdu; ben de sol tarafına durdum. Beni sağ tarafına geçirip beş rek'at kıldı. Ondan sonra da iki rek'at kıldı, ondan sonra uyudu. O kadar ki, horultusu­nu, duydum. Ondan sonra namaz kıldırmak üzere (mescide) çıktı. Buhari,ilim:42
Not: Kılınan 5 rekatın vitirle birlikte kılınan  gece namazı  olduğu anlaşılıyor.Son kıldığı 2 rekat sabah namazından önce kıldığı sünnetttir.

Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) geceleyin onbir rek'at namaz kılardı. Fecr tulü' ettiği zaman da hafif iki rek'at daha kılar, sonra müezzin ikaameti haber vermek üzere gelinceye kadar sağ yanı üzerine yatardı.Buhari,dua:4


îbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Ben bir gece (Peygamber'in zevcesi teyzem) Meymûne'nin yanında kaldım. Geceleyin  abdest aldı namaza durdu. Ben de kalk­tım ve Peygamber'in benim kendisinden sakındığımı (yâhud ta'kîb ettiğimi) görmesini istemediğim için, uykudan yeni uyanıyormuş gi­bi belimi uzatıp gerindim. Abdest aldım. Peygamber namaz kılmak üzere dikildi. Ben de O'nun sol tarafına namaza durdum. Peygam­ber benim kulağımdan tuttu da beni sol yanına döndürüp geçirdi. Na­mazı onüç rek'atte tamâm oldu. Sonra yatıp uyudu. Bilâl gelip namaz vaktini haber ver­di. Peygamber bu sefer abdest almadan (iki rek'at daha) namaz kıldı.Buhari,dua:9






Vitir (tek ) namazı:
ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Abdullah ibnu-Sa'lebe ibn Suayr haber verdi. Bu Abdullah'ı Rasûlullah(S) -Fetih yılında- eliyle dokunup meshetmişti. İşte bu Abdullah, Sa'd ibn Ebî Vakkaas'ı tek rek'atle vitr namazı kılarken görmüştür.Buhari,dua:30

Sufyân ibn Uyeyne (geçen isnâdla) şöyle dedi: Ubeydullah ibn Ebî Yezîd şöyle dedi: Bana haber verdi ki, o, Nâfi' ibn Cubeyr'in bir rek'atle vitir kıldığını görmüştür.Buhari,Alım-Satım:49


Bir kimse, Rasûlullah'a gece namazını sordu. Rasûlullah (S): "Gece namazı ikişer iki­şerdir". Herhangi biriniz sabah vaktinden endîşe ettiği zaman bir tek rek'at kılar ki, (bu tek rek'at) onun evvelce kılmış olduklarını (ekleştirir) buyurdu.Buhari,Namaz:Vitir:1
Not : İkişer rekatta selam verir.

Rasûlullah (S) on bir rek'at namaz kılardı. O bu namaz içinde öyle secde eder idi ki, hiç ba­şını kaldırmadan herbirinizin elli âyet okuyacağı kadar dururdu.Buhari,Namaz:Vitir:1
Not: 2+2+2+2+2+1

Geceleyin namazınızın sonunu vitr (tek ) yapınız.Buhari,Namaz:Vitir:4


Abdullah ibnu Ebî Muleyke şöyle demiştir: Muâviye (R) yatsı namazından sonra tek rek'atla vitir kıldı. Yanında da İbnu Abbâs'm kölesi Kurayb vardı. Müteakiben Kurayb, İbn Abbâs'a geldi (de bunu ona haber verdi). İbn Abbâs, Kurayb'e:
— Muâviye hakkında konuşmayı ve onun işini reddetmeyi bı­rak. Çünkü o, Rasülullah (S) ile beraber bulunmuştur (yânî âlimdir), dedi. Buhari,sahabelerin faziletleri:30

Not: Vitir namazı gece namazıyla birlikte ele alındığında , tek rekat olarak günü tamamlayan "evvelce kılınanları ekleştiren" bir namazdır?!


NAMAZ VAKİTLERİ:
Cibril indi namaz kıldı . Rasûlullah da (ardında) kıldı. Sonra bir daha kıldı, Rasûlullah da kıldı.Sonra bir daha kıldı. Rasûlullah da kıldı.Sonra bir daha kıldı, Rasûlullah da kıldı. Sonra bir daha kıldı, Rasûluliah da kıldı.Sonra: "İşte bununla emr olundum" dedi.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:1
       Not: Cibril'in namaz vakitlerini öğretmek için inmesi, Mi'râc gecesinin hemen akabindeki günde vâki' olmuştu.Cibril, bu beş farzdan herbirinin başlama ve bitme zamanlarını göstermeye gelmiştir.
       Bu rivayette yalnız Cibril'in beş, Râsûlullah'm da beş kerre namaz kıldığı zikre­dildi. Buna göre yalnız namaz sayısı söylenmiş, namaz vakitleri söylenmemiş­tir. Ancak burada hadisi nakleden kişi, naklettiği kişilerin  beş vaktin başlama ve son bulmaları hakkındaki bilgisine i'timâd ederek sayıyı zikretmekle vakitle­ri de hatırlatmış olabilir.
       (Ebû Dâvûd, en-Nesâî ve et-Tirmîzî Sümer'lerinde Câbir ibn Abdillah, İbn Abbâs ve Ebû Hureyre'den rivayetedilen uzunca hadîste namaz vakitlerinin ev­velleri ve sonları gösterilmiştir. Bunda Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Cibril iki defa (yânı iki gün) Kabenin yanında bana imâm oldu. İlk defasında zeval vaktinde güneşin verdiği gölge bir nalın tasması kadar uzadığında bana öğle; herşeyin gölgesi birer misli uzadığında ikindi,oruçlu oruç bozduğu vakitte ak­şam, kırmızılık gâib olduğunda yatsı, oruçluya yemek içmek haram olduğu va­kitte sabah namazlarını kıldırdı. Ertesi gün öğle namazını herşeyin gölgesi bir misli ikindi namazını iki misli olduğu; akşam namazım oruçlu iftar ettiği za­manda, yatsı namazını gecenin üçte birine doğru, sabah namazını da ortalık iyice aydınlandığı vakit kıldırdı. Sonra bana döndü ve: 'Yâ Muhammed, bu Senden evvelki peygamberlerin vaktidir. Namaz vakti, bu ikişer vakitler arasındadır' dedi.")





Suveyd ibnu'n-Nu'mân (R) şöyle haber vermiştir: Ken­disi Hayber yılında Peygamber'in beraberinde sefere çıktı. es-Sahbâ'ya vardıkları zaman -ki burası Hayber arâzîsindendir ve Hayber'in alt yanındadır- ordu orada ikindi namazını kıldılar...Sonra ,ak­şam namazını kıldık.Buhari,Cihad:122

Dedi ki: Ben Peygamber(S)'in akşam namazında Ve't-Tûri Sûresi'ni okurken işittim.Buhari,Cihad:171

...Peygamber öğle namazını kıldıktan sonra, onların aralarını düzelt­mek üzere yanlarına gitti. Nihayet ikindi namazı vakti gelince müez­zin Bilâl ezan okudu, ikaamet etti ve Ebû Bekr'e namazı kıldırması için emretti. Buhari,Hükümler:36


Peygamber (S): Her iki ezan (yânî ezan ile ikaamet) arasında bir namaz vardır. Her iki ezan arasında bir namaz vardır" buyurduktan sonra, üçün­cüsünde: "İsteyen için" sözünü ilâve etti .Buhari,Namaz:Ezan:16


...Artık Güneş'in doğumun­dan da, batışından da evvelki namazların hiçbirinden alıkonmamak elinizden gelirse, ona çalışınız.Buhari, Tevhid:24





Sabah namazı:   salatül fecr
Peygamber (S) sabah namazı­nı her birimiz yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman kıldırır, bu namazda altmıştan yüz âyete kadar okurdu.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:11


Sabah namâzını ise onlar yâhud Peygamber karanlıkta kılarlardı. Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:19


Âişe haber verip şöyle demiştir: Mü'mine ka­dınlar Rasûlullah ile beraber sabah namazında örtülerine örtünerek hâzır bulunurlar, sonra namazı yerine getirdikleri zaman evlerine dö­nerlerdi de daha henüz ortalık alaca karanlık olduğundan dolayı on­ları kimse tanımazdı.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:28
Not:   Farklı hadisler nedeniyle Mâ­lik, Şafiî, Ahmed ibn Hanbel,sabah namazını erken, Hanefîler ise geç kılmayı faziletli görürler.


İnsanlar yatsı ile sabah namâzlarındaki sevabı bilselerdi, mu­hakkak bu iki namazın cemâatine emekleye emekleye (yâhud kıç üs­tünde sürüne sürüne) de olsa giderlerdi.Buhari,Namaz:Ezan:9


Biz Peygamber(S)'in beraberinde sahur ye­meği yedik. Sonra Peygamber (sabah) namazına kalktı. Enes dedi ki: Ben de Zeyd'e:
— Sabah ezanı ile sahur arasında ne kadar zaman bulundu? di­ye sordum.Zeyd:
— Elli âyet (okuyacak) kadar, diye cevâb verdi. Buhari,Oruç:19
Not:  Elli ayet bir abdest alınacak kadar yani 4-5 dakikalık bir süre yapar.Buradan sabah namazının erken kılındığı sonucu çıkar.





Öğle namazı:  salatüz zuhr
Rasûlullah (S) güneş (gündüzün ortasından) meylettiği zaman çıktı ve öğle namazını kıldırdı .Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:11




Orta namaz:
Alî ibn Ebî Tâlib (R) şöyle demiştir: Ahzâb gunu (Hendek Savaşında)  muslümânlann harb durumu güçleşince Rasülullah (S): "Allah müşrik­lerin evlerini ve mezarlarını ateş doldursun! Onlar bizleri güneş battığı zamana kadar orta namazdan alıkoydular" dedi.Buhari,Cihad:97
Ali: ... orta namazı ikindi namazıdır" Buhari,dua:58




Umer ibnu'I-Hattâb (R) Hendek günü güneş battıktan sonra geldi ve Kureyş kâfirlerine sövmeye başladı ve:
— Yâ Rasûlallah! Nerdeyse güneş batıncaya kadar ikindi nama­zını kılamıyordum, dedi.
Peygamber (S):
— "Vallahi ben de kılamadım" buyurdu.
Akabinde Peygamber'in beraberinde Bathân Deresi'ne (yânı Me-dîne vadisine) indik. Peygamber namaz için abdest aldı, biz de na­maz için abdest aldık. Müteakiben Peygamber güneş battıktan sonra önce ikindi namazını, sonra onun ardından da akşam namazını kıl­dırdı.Buhari,Megazi:31


Namazdan öyle bir namaz vardır ki, her kim onu kaçırırsa, sanki ailesini ve malını kaybetmiş-(gibi büyük zarara uğramış).Buhari,Menkıbeler:25


İkindi namazı: salatül asr
Âişe (R), Rasûlullah (S) ikindi namazını güneş henüz Âişe'nin odasından çıkmadan kılar idi, demiştir. Buhari,Humus:4

...Câbir olup biteni haber vermek için Rasûlullah'a geldi. Onu ikindi namazı kılarken buldu... Buhari,İstikraz:10

Enes ibn Mâlik (R) şöyle haber verdi: Rasûlullah (S) ikindi namazını kıldırırdı da (namazdan son­ra) Avâlî'ye gider ( 3-4 mil)  ve oraya varırdı da, güneş hâlâ yüksek bulunurdu.Buhari,İltisam:16

...İkindiyi kıldığımızda, birimiz (namazdan sonra mescidden) Medine'nin en uzak yerine gider dönerdi de, güneş henüz dipdiri bulunurdu..Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:11

Bizler ikindi namazını kı­lardık. Namazdan sonra bizlerden Küba'ya (2,3 mil) gidecek olan kimse gi­der, güneş hâlâ yüksek bulunurken Kubâlılar'm yanma varırdı.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:14
Not: Mesafe bildirmekten maksad, ikindi namazını Rasûlullah'm ilk vaktinde kıldırdığını anlatmaktır.


Akşam namazı: salatül mağrib
Biz akşam namazını Peygamber ile birlikte kılardık da, her birimiz namazdan çıktıktan sonra attığı okların düştüğü yerleri muhakkak görürdü.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:19

Bizler Peygamber'le beraber akşam namazını güneş hicâbla gizlendiği zaman (yânı ufuk çizgisinin arkasına girip görünmez olduğu zaman) kılardık. Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:19


Ayrıca bknz: İbadetler ,oruç, iftar vakti

Yatsı namazı:  salatül işa
Rasûlullah yatsı namazını gecenin (ilk) üçte birine kadar -sonradan dediğine göre, yarısına kadar- geriye bırakmakta be's görmezdi.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:11

Rasûlullah, sizin Atame adını vermekte olduğunuz yatsı namazını geri bırakmayı sever, tercîh, ederdi. Bu namazdan evvel uyumayı, ve on­dan sonra oturup konuşmayı kerîh görürdü, hoşlanmazdı. Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:13

Yatsı namazını da insanlar toplanıp çoğaldıkları zaman erken vaktinde; insanlar az bi­rikip toplanmayı geciktirdikleri zaman ise geç kıldırırdı. Sabah na­mazını ise karanlıkta kıldırırdı .Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:22




Peygamber (S) bir gece yatsı namazânı gece karanlığı olan atame vaktine kadar geciktirdi. Bunun üzerine Umer ibnu'l-Hattâb dışarı çıktı da:
— Namaza gel yâ Rasûlallah! Mesciddeki kadınlar ve çocuklar uyudular! diye seslendi.
Akabinde Rasûlullah (S) başı su damlatarak dışarıya çıktı ve:
— "Eğer ümmetim üzerine -yâhud: İnsanlar üzerine- meşakkat verecek olmasaydım..." -Sufyân ibn Uyeyne yine şöyle dedi: "Üm­metim üzerine meşakkat verecek olmayaydım bu namazı işte bu sa­atte kılmalarını emrederdim" buyuruyordu.Buhari, Temenni:9



Vitir:

Ebû Hureyre: Peygamber (S) bana uykuya varmadan evvel vitr namazını kılmayı tavsiye etti, demiştir. Buhari,Namaz:Vitir:2
Not: Bu durum uykudan kalkamayacağından endişe edenler içindir.Asl olan gece kalkıp kılmaktır.


Gecenin her saatinde Rasûlul­lah (S) vitr namazı kılmıştır . (Son vakitlerindeki) vitri ise (gecike gecike) seher vaktine varıp dayanmıştı .Buhari,Namaz:Vitir:2



Namaz kılınmayacak vakitler:
Sabah namazından sonra güneş yükselinceye kadar hiçbir namaz olmaz; ikindi namazından sonra da güneş kayboluncaya kadar hiçbir namaz olmaz Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:31,32


Rasûlullah (S) bir sabah namaz ikamet edilmiş İken, bir kimsenin iki rek'at sünnet kılmakta olduğunu gördü. Rasuluîlah namazdan çıkınca, oradakiler etrafını sardılar. Ra­sûlullah (tevbîh olarak) o kimseye: "Sabah namazını dört rek'at ola­rak mı kılıyorsun? Sabah namazını dört rek'at olarak mı kılıyorsun?" buyurdu.Buhari,Namaz:Ezan:38





Namazı bozan şeyler:

"Namazı hiçbir şey kesmez ""köpek, eşek ve kadın bozar" şeklinde farklı rivayetler vardır. Buhari,Namaz:105
Not:   Aişe kadın bozar kısmına karşı çıkmıştır.


Elleri böğür(bel üstü hizası) üzerine koymak:
Ebû Hureyre: Namazda iken elleri boş böğür üzerine koymak nehyedildi, demiştir.Buhari,Namaz:İki bayram:17
Not: Kişi kibir ve büyüklük taslayanların haline benzer.Buradan ellerin farklı biçimlerde olabileceği sonucu çıkıyor.Bu farklı biçimlerden, tercih edilmeyen belirtilmiş.



Namazı bozmayan şeyler:

Sünnet namaz deve üstünde hareketli iken kılınır:
Peygamber (S)seferde nâfîle namâzı devesi üstünde, deve O'nu nereye yöneltirse yöneltsin kılardı. Bir farz namaz kılmak istediği zaman ise deveden iner ve kıbleye yö­nelirdi. Buhari,Namaz:31


Kaşınmak:
Alî ibn Ebî Tâlib : namazda cildi kaşımakta ve elbiseyi düzeltmekte bes yoktur,Buhari,Namaz:İki bayram:1

İmamı uyarmak:
Tesbîh etmek erkeklere, el çırpmak ka­dınlara mahsûstur.Buhari,Namaz:İki bayram:5
Not:bu durum imam şaşırınca imamı ikaz içindir.Erkekler sübhanallah veya elhamdülillah derler.

Namazda  bir kaç ayak yürümek:
Rasûlullah minber üzerinde tekbîr aldı, sonra yine minber üzerinde iken rukû'a vardı. Sonra geri geri aşağıya indi de minberin dibinde secde etti. Sonra yine minber üzerine dönüp tekrar etti. Böylece iki rek'at namazı bitirince, Rasûlullah insanlara döndü de: "Ey insanlar! Bu gördüğünüz şeyleri an­cak bana uyasınız ve benim namazımı öğrenesiniz diye yaptım" buyurdu.Buhari,cuma:25

...Ebû Bekr, Rasûlullah namaza çıkmak istiyor zannederek (saffa girmek için) yüzünü kıbleden ayır­madan, iki topuğu üzerinde geri geri çekildi. Buhari,Namaz:İki bayram:6



Bir yere bakmak ve yürümek:
Amr ibn Avf oğulları'ndan bir takım insanlar ara­sında bir kavga olmuştu. Bunun üzerine Peygamber (S) bunların ara­sını düzeltmek için sahâbîlerinden bâzı insanlarla birlikte Avf oğullan'na (onların Kubâ'daki yurduna) çıkıp gitti. Namaz vakti gel­mişti. Hâlbuki Peygamber henüz Medine Mescidi'ne gelmemişti. Bi­lâl geldi, namaz için ezan okudu da Peygamber hâlâ gelmemişti. Bunun üzerine Bilâl, Ebû Bekr'e geldi ve:
— Peygamber (ara düzeltmek sebebiyle) alıkonuldu. Namaz vakti de geldi. Sen cemâate imâm olup namaz kıldırır mısın? dedi.
Ebû Bekr:
— Evet, istersen namaza ikaamet et, dedi.
Ve Ebû Bekr öne geçip namaza durdu. Sonra Peygamber geldi, safflar arasında yürüyerek tâ birinci saffta durdu. Peygamber'i gö­ren insanlar el çırpmaya başladılar. Ebû Bekr namazda başım çevi­rip bir tarafa bakmazdı. İnsanlar el çırpmayı çoğaltınca dönüp baktı. Ve Peygamber'i arkasında gördü. Peygamber ona eliyle işaret ede­rek yerinde durmasını ve öylece namazı kıldırmasını emretti. Ebû Bekr de elini kaldırıp (Peygamber'in bu emrinden dolayı) Allah'a hamcletti. Sonra Ebû Bekr birinci saffa girinceye kadar arkasına geri geri çekil­di. Peygamber de ilerledi ve insanlara namazı kıldırdı. Namazı biti­rince insanlara karşı döndü de:
— "Ey insanlar! Namazınızın içinde size bir şey arız olunca el çırpmaya başladınız. Namaz içinde el çırpmak ancak kadınlara mah­sûstur. Her kime namazı içinde (hatırlatmaya değer) birşey arız olur­sa Subhânattah desin. Çünkü onun teşbihini işiten kimse (yânı imâm) muhakkak ona döner" buyurdu.
(Sonra Peygamber):
— "Yâ Ebâ Bekr! Sana işaret ettiğim zaman, seni yerinde dur­maktan ne men' etti de insanlara namaz kıldırmadın?" diye sor­du.
Ebû Bekr:
— (Yâ Rasûlallah!) Ebû Kuhâfe'nin oğluna Peygamber'in önünde insanlara namaz kıldırması yakışmazdı, dedi. Buhari, Sulh:1





Tek hamlede taşları uzaklaştırmak:
Peygam­ber (S), secde edeceği yerdeki toprağı eliyle düzelten bir kimsenin du­rumu hakkında: "Bir daha böyle toprak düzleyecek olursan elinle bir defa dokun" buyurmuştur. Buhari,Namaz:İki bayram:8


Hırsızın peşinden gitmek:
Katâde: Namaz kılan bir kimse (hırsız tarafından) elbisesinin alındığını görse, namazı bırakıp o hırsızın ardından gider, demiştir .Buhari,Namaz:İki bayram:11



Namazda çocuk ve hareket etme:
Peygamber (S) bizim yanımıza çıktı, omuzu üzerinde damadı Ebû'I-Âs ibnu'r-Rabî' ibn Abdişşems ile kızı Zeyneb'den olma kız torunu Umâme vardı. Peygamber bu Ebû'l-Âs kızı Umâme'yi taşı­yarak namaz kıldırdı. Rukû'a vardığı zaman onu yere kor, rukû'dan başını kaldırdığı zaman onu yerden tekrar kaldırır idi.Buhari,edep:18
Not:Hadisin benzeri Ebu davud da "Biz öğle, yada ikindi namazı için Rasûlullah'i beklemede, Bilâl de O'nu namaza da'vet etmiş iken bir de baktık ki, kızının kızı Umâme bintu Ebi'l-Âs omuzun­da olarak mescide girip namaza durdu, biz de durduk" rivayeti vardır. Bunlara göre, bu hareketi farz namazda yapmış oluyor.Ayrıca öğle ve ikindinin ayrı kılındığına da delil oluyor.


Peygamber namaz kılarken, ona bir şey soran kişiye eliyle "namazdayım, bekle" anlamında işaret etmiştir . Buhari,Namaz:Sehv:8


Esmâbintu Ebî Bekr şöyle demiştir: Ben Âişe'nin ya­nına girdim; o dikilmiş namaz kılmakta idi. İnsanlar da hep dikilmiş namaz kılıyorlardı. Ben, insanların hâli nedir? diye sordum. Âişe (güneş tutulduğunu anlatmak için) başı ile gökyüzüne doğru işaret etti. Ben yine: Bu bir âyet (yânı insanlara bir azâb alâmeti) mi? dedim. Âişe başıyle evet diye işaret etti.Buhari,Namaz:Sehv:9


Rasûlullah (S) hasta olduğu hâlde evinde oturarak namaz kıldıydı. Arkasında da bir takım insanlar ayakta namaz kıldılar. Rasûlullah onlara (namaz içinde iken eliyle) "Oturunuz!" diye işaret etti. Buhari,Namaz:Sehv:9



Namaz kılarken ana baba çağırırsa:
Rasûlullah (S) şöyle bu­yurdu: "Bir kadın oğluna nida edip çağırdı. Oğlu bu esnada ibâdet yerinde (namazda) bulunuyordu. Anası çağrıyı üç kez tekrarladı.Oğlu namazı tercih etti. Bu sefer anası: Yâ Allah! Cureyc fahişe kadınların yüzüne bakmadıkça ölmesin, diye beddua etti. Cureyc'in savmıasına ko­yun güden çoban bir kadın sığınır dururdu. (O çoban kadın başka biri ile cinsî münâsebet etmişti.) Derken bir çocuk doğurdu. Kadına: Bu çocuk kimdendir? diye soruldu. Kadın: Cureyc'dendir(bu çocuğa beni hâmile yaptı), dedi. Bu haber Cureyc'e ulaşınca: Çocuğunun bana âid olduğunu iddia etmekte olan bu ka­dın nerede? dedi. Sonra (kadınla çocuk getirildiğinde): Ey çocuk, se­nin baban kimdir? diye sordu. Küçük çocuk dile gelip: Koyun güden bir erkek çobandır, dedi.Buhari,Namaz:İki bayram:7
Not: Farz namazdayken ve imdat gerektiren bir çağrı yoksa namaz bozulmaz.Nafile namazlarda bozulur.

Cematin gerisinde tek başına farz kılmak:
Ebû Bekre (bir defa ko­şa koşa) Peygamber'in yanına vardı. Peygamber rukû'da idi. O da saffa ulaşmadan geri tarafta rukû'a varıverdi. Sonra bu hareketini Peygamber'e haber verdi. Peygamber: "Allah hırsını artırsın, lâkin bir daha (bunu) yapma" buyurdu. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:33





Namaz da insan kelamından (dünyevi) bir söz münasip değildir, ona uygun olan söz, tesbih, tekbir ve Kur’an kıraatidir!:
Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte namaz kılıyordum. Derken cemaatten bir şahıs hapşırdı. Ben:
“Yerhamükallah dedim. Cemaattekiler bana bed bed baktılar. Bunun üzerine (kızıp):
“Vay başıma gelen, niye bana böyle bakıyorsunuz?” dedim. Bu sefer ellerini dizlerine vurarak beni susturmak istediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazı bitirince (bana iyi davrandı), annem babam O’na fedâ olsun, ben O’ndan, ne önce ne de sonra, ondan daha iyi öğreten bir muallim görmedim. Allah’a yemin olsun O beni ne azarladı, ne dövdü, ne de betimi yaktı; sadece:
“Namaz da insan kelamından (dünyevi) bir söz münasip değildir, ona uygun olan söz, tesbih, tekbir ve Kur’an kıraatidir!” dedi. (K.S. 2710 C.9 S.6 Akçağ, alıntıları: Müslim, Mesâcid 33,(537); Ebû Dâvud, Salât 171,(930,931); Nesâi Sev 20,(3,14,18). )



Namaz kılınmayacak zamanlar:
Peygamber ki namazdan da nehy buyurdu: Fecr namazından sonra güneş doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da güneş batıncaya kadar namaz kılmaktan nehy bu­yurdu.Buhari,giyim-kuşam:20


Ab­dullah ibn Umer (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)'den işittim, O, güneşin doğması sırasında ve bir de batışı sırasında namaz kılmak­tan nehyediyordu .Buhari,Hac:73

İki namazdan sonra namaz kılmak sabit değildir; İkindi na­mazından sonra güneş batıncaya kadar; sabah namazından sonra gü­neş doğuncaya kadar.Buhari,Muhsar:37

Na­mazdan bir rek'at yetiştirebilen, o namazı yetiştirmiş olur. Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:30



Namazları birleştirme (cem):
Pey­gamber (S) öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı (birlikte) yedi rek'at ve sekiz rek'at olarak kıldırdı.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:12
Not: Ebû Davud'un es-Sünen'inde yine İbn Abbâs'tan ve diğer tarikten rivayet olunan bu hadîste" Korku olmadığı ve sefer de bulunmadığı hâlde.." ziyâ­desi olduğu gibi, İmâm Mâlik'in bunu işittiğinde: " Bunun yağmurlu bir günde olduğunu düşünürüm" dediği nakledilmektedir.



Eşlem şöyle demiştir: Bir hacc seferinden dönüşte Mek­ke yolunda Abdullah ibn Umer'in beraberinde bulundum. Yolda Ibn Umer'e, zevcesi Safiyye bintu Ubeyd'in -ki meşhur Muhtar es-Sakafi'nin kızkardeşidir- ağır hasta olduğu haberi erişti. Bunun üzeri­ne o yürüyüşü çabuklaştırdı. Tâ gün batışından sonraki kızıllık gi­dinceye kadar yürüdü. Sonra bineğinden indi. Akşamla yatsı namaz­larını biraraya getirerek kıldı ve: Ben Peygamber'i gördüm: O yolda yürüyüş kızıştığı zaman, akşam namazını yatsı vaktine kadar geri bı­rakırdı da, bu iki namazı arasını birleştirirdi, dedi.Buhari,Cihad:135

Ben Peygamber'in yanına sokuldum. Peygamber el-Ebtâh mevkiinde bir kubbe yânî yuvarlak bir çadır içinde idi, öğle­nin sıcak zamanında Bilâl dışarı çıkıp namaza nida etmişti. Sonra içe­ri girdi ve Rasûlullah'ın abdest suyunun artanını dışarı çıkardı. İnsanlar o suyun üzerine düşüp ondan bir parça alıyorlardı. Sonra Bilâl tekrar çadıra girdi ve ucu demirli bir harbe çıkardı. Bu sırada Rasülullah da dışarıya çıktı. Bacaklarının aklığı hâlâ gözümün önün­dedir. Bilâl o harbeyi çadırın dışında bir yere dikti. Sonra Rasülullah (S) seferi olarak öğle namazım iki rekat, ikindi namazını da iki rekat kıldırdı. O sırada önünden eşek ve kadın geçerdi. Buhari,Menkıbeler:23



Pey­gamber, önünde bir harbe olduğu hâlde öğleyi ve ikindiyi ikişer rek'at kıldırdı.Buhari, Temizlik : 42
Not:   Bahsedilen olay Taif seferinde gerçekleşmiştir.






Not:Detay için bknz:Mezhepler ,namaz



Yolculukta namazı kısaltma / Seferilik hali :
Enes(R)'ten tahdîs etti ki, Pey­gamber (S) -Veda Haccı'na giderken- öğle namazını Medine'de dört rek'at kılmış, ikindi namazını da Zu'1-Huleyfe'de iki rek'at kılmış­tır.Buhari,cihad;102

Peygamber'in beraberinde (Mekke ve civarında) on gün ikaamet ettik. Bu ikamet süresince namazları kısaltıyorduk.Buhari,Megazi:54


İbn Abbâs (R): Peygamber (S) -Mekke'de- ondokuz gün namazı kısaltarak ikaamet etti. Biz de sefer ettiğimizde ondokuz gün kalırsak (dört rekat) namazları kısaltır; daha fazla kalırsak namazları tamâm ederiz, demiştir .Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:1

Peygamber (S), bir gün ve bir gecelik müddete "sefer" adını vermiştir.İbn Umer ile İbn Abbâs dört berîdlik mesafe içindeki seferde namazı kısaltırlar, orucu da tutmazlardı. Dört berîd, onaltı fersahtır .Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:4

Salim şöyle demiştir: Babam Abdullah ibn Umer'e, zevcesi Safiyye bintu Ebî Ubeyd'in ölüm haberi ulaştırılmıştı. Akşam namazı­nı te'hîr etti. Ben kendisine namazı hatırlattım. Bana yürü dedi. Ben yine kendisine namazı söyledim. Tekrar bana yürü dedi. îki mil yâhud üç mil kadar yürüdükten sonra bineğinden indi ve (cem' ederek) namazı kıldı. Sonra: Ben Peygamber(S)'i, acele sürüp gittiği zaman böyle kılar gördüm, dedi. Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:6

İbnu Umer (R) sefere çıktı da, şöyle dedi: Ben Peygamber (S) ile birlikte yolcu­luk ettim; Onun seferde nafile kılar olduğunu görmedim. Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:11


Seferde akşam namazı için ikaamet (kamet ) eder, ve onu üç rek'at olarak kılar, sonra selâm verirdi. Sonra azıcık durur ve yatsıya ikaamet (kamet) eder, onu iki rek'at olarak kılar, sonra selâm ve­rirdi. Bu iki namaz arasında da, yatsıdan sonra da hiçbir namaz kıl­mazdı; tâ gece ortasında teheccüde kalkıncaya kadar.Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:14



Not:   Detay için bknz Mezhepler, seferilik
http://islamdamezhepler.blogspot.com.tr/p/ihtilafli-konular-2.html


Namazı ihtiyaçtan geç kılma:
Peygam­ber (S) bir seferde idi. (Müezzin Bilâl'e öğle namazını) "Serinlik vakte bırak" buyurdu. (Bir müddet)-sonra yine: "Serinliği bekle, tâ tepe­lerin gölgeleri arkalarına dönünceye kadar" buyurdu. Bundan sonra Peygamber: "Namazı serinliğe bırakmış. Şübhesiz sıcağın şiddeti ce­hennemin kaynamasındandır" buyurdu.Buhari,Bedul Hak:8

Pey­gamber (S) soğuk şiddetli olduğu zamanlarda namazı erken kıldırır, sıcak şiddetli olduğu zamanlarda da namazı serinlik vakte kadar geri bırakırdı.Buhari,cuma:16

Not: Haccac ve Medine emiri Velid'in öğle ile cumayi ikindiden sonralara kadar geri bırakmayı âdet etmeleri, hep bu ruhsatın sû'i istimalinden ileri gelmiştir.bu yüzden Enes ibni malik vb.tarafından eleştirilmişlerdir.


Biriniz ikindi namazından bir secdeyi gün batmadan ev­vel yetiştirdiği zaman, namazını tamamlasın. Sabah namazından da bir secdeyi gün doğmadan önce yetiştirdiği zaman, o da namazını tamamlasın.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:18


Namazın kazaya kalması:
...(Sabah namazına uyanırız diye yattılar fakat kalkamadılar) Nihayet Peygamber uyandığı zaman güneşin kursu doğmuş hâldeydi. Peygamber:
— "Yâ Bilâl, dediğin nerede kaldı?" buyurdu. Bilâl:
— Bu güne gelinceye kadar bana bunun gibi ağır bir uyku atıl­mamıştır, dedi.
Rasûlullah:
— "Şübhesiz Allah istediği zamanda ruhlarınızı kabz etti ve yi­ne istediği zamanda onları size geri verdi. Yâ Bilâl, kalk da insanlara na­mazı ilân et (yânî ezan oku)" buyurdu. Akabinde Rasûlullah abdest aldı. Güneş yükselip bembeyaz olduğu vakitte de kalktı, namaz kıl­dırdı.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:36,Tevhid:32
Not: 
Bu, geçmiş namaz için ezan okunacağına delildir. Geçmiş namazlar için ezan ve ikaamet mes'elesinde âlim­lerin görüşleri farklıdır. Hanefîler'e göre geçmiş namaz için hem ezan okunur,  hem ikaamet edilir. Ahmed ibn Hanbel, Ebû Sevr ve Îbnu'l-Munzir'in kavilleri de budur. Geçmiş namazlar birden fazla ise, birincisi ezan ve ikaametle kılınır,  diğerlerinde yalnız ikaametle yetinmek ihtiyara bağlıdır. Çünkü Tirmizî'nin İbn Mes'ûd'dan Hendek gazvesi hakkındaki rivayetinde: "Hendek gününde Peygamber'in dört namazı geçmişti. Gece ilerlediği vakitte Bilâl'e emretti. Ezan okudu, sonra ikaamet etti, öğle kılındı. Sonra ikaamet etti, ikindi kılındı. Sonra ikamet etti, akşam kılındı, sonra ikamet etti, yatsı kılındı" denilmiştir.



Oturarak / uzanarak namaz kılmak:
Bana îmrân ibn Husayn tahdîs etti. Kendisi bâsûrlu idi . Şöyle de­di: Ben Rasûlullah'a insanın oturarak namaz kılıp kılamıyacağını sor­dum . Rasûlullah: "Eğer ayakta kılarsa bu efdaldir. Her kim otu­rarak kılarsa, ayakta kılanın yarı ecrini hakk eder. Her kim de nâimen (yânî yan yatarak) kılarsa, oturarak kılanın yan ecrini hakk eder" buyurdu .Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:17


Aişe Allah Elçisi'nin gece namazını yaşı kemâle eresiye ka­dar hiçbir vakit oturarak kıldığını görmediğini, (yaşı ilerleyince de) Kur'ân'ı oturarak okur olduğunu, tâ rukû'a varmak isteyince kalkıp otuz âyet yâhud kırk âyet kadar okuyup sonra rukû'a varır olduğu­nu haber vermiştir.Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:20


Araç üzerinde nafile  namaz:
Ben Peygamber(S)'i bi­nek devesi üzerinde, devesi O'nu ne tarafa yöneltmişse o tarafa doğ­ru namaz kılarken gördüm.Rasûlullah bunu farz olan namazda yapmaz idi.Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:7,8


İbnu Umer (R) binit devesi üzerinde namaz kılardı ve yine bi­nit üzerinde vitir namazını da edâ eder idi ve Peygamber (S)'in de böyle yapar olduğunu haber verirdi .Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:7







Yemek ve namaz:
Yemek konuldu­ğu ve namaz da ikaamet edildiği zaman, yemeğe başlayınız.Buhari,Namaz:Ezan:42

Akşam yemeğiniz önünüze konulduğu vakit, akşam namazını kılmadan yemeğe başlayınız; acele edip de yemeğinizi bırakmayı­nız .Buhari,Namaz:Ezan:42
Ben Rasûlullah (S)'ı pişmiş bir koyun bacağından bıçakla etleri kesip yerken gördüm. Bu sırada namaza çağrıldı. Bunun üzerine Rasûlullah hemen kalktı, bı­çağı elinden bıraktı ve abdest almadan namazı kıldırdı.Buhari,Namaz:Ezan:43


Adetliyken namaz kılınmaz:
...Ümmü Atıyye'den :
Rasülullah (S): "Koca­ya gitmemiş tazeler, perde sahihleri -yâhud da: Kocaya gitmemiş ta­ze kızlar, perde sahibesi olan kadınlar- ve hayızlı kadınlar dışarı çıksınlar da hayır -(meclislerin)- da ve müslümânların duasında hâzır bulunsunlar. Yalnız hayızlı kadınlar namaz yerinden ayrıca dururlar" buyurdu, dedi.Buhari,Hac:81



Âişe(R): Ebû Hubeyş kızı Fâtıma, Peygamber'in ya­nına geldi ve: Yâ Rasûlallah! Ben devamlı kanamaya ma'rûz kılınan bir kadınım, temiz olamıyorum. Namazı terk mi edeyim? diye sor­du. Rasûlullah (S): "Hayır, bu hayız değildir; bir damar(dan gelen kan)dır. Senin asıl hayzın (başlama zamanı) geldiği vakit namazı bı­rak. Hayzın (kesilme zamanı) gelince kendinden kanı yıka (yânî yı­kan), sonra namaz kıl" buyurdu.Buhari, Temizlik :68




Cemaatle namazda rüku ve secde:
Bizler Peygamber'in ardın­da namaz kılardık. Peygamber Semiallâhu limen hamideh dediğin­de, Peygamber alnım yere koymadıkça, hiçbirimiz (secdeye varmak için) belini bükmezdi.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:52

Her­hangi biriniz başınızı imâmdan evvel kaldırdığı zaman, Allah 'in onun başını eşek başına çevirmesinden -yâhud onun suretini eşek suretine çevirmesinden- korkmaz mı kî? Buhari,Namaz:Ezan:53


Cemaatle nafile namaz kılınır.
Buhari,Namaz:Tatavu Namazı:8

Cemaat oluşturma:
.... ikinizden büyük olanınız size imamlık etsin" buyurdu.Buhari,cihad;42

Enesten:
...Peygamber bizim evimizde iken bazen namaz vakti gelirdi de hemen emir verir, altındaki yaygı süpürülür ve üzerine su serpilirdi. Sonra namaza durur, biz de arkasında durur, O bize namaz kıldırırdı.Buhari,edep:112

Cemaatte kadın:
İbn Abbâs(R)'tan haber verdi ki, o:
— Ben, Peygamber (S) ile birlikte bayram namazında hazır bu­lundum. Namazı hutbeden evvel kıldırdı (demiştir). Peygamber (S) bundan sonra ya­nında Bilâl olduğu hâlde kadınların bulundukları tarafa geldi de on­lara sadaka vermeyi emretti.Buhari,giyim-kuşam:56

Rasûlullah (mescidde va'z ettikten sonra) kadınlara duyuramadım zannıyle ya­nında Bilâl olduğu hâlde (erkek saflarından) çıktı. Kadınlara va'z ederek onlara sadaka vermeyi emretti. (Sözleri o kadar te'sîr etti ki) kadınların kimi (kulaklarmdaki) küpeyi, kimi (parmağındaki) yüzü­ğü çıkanp atmağa başladılar. Bilâl de onları eteği içine topluyordu.Buhari,ilim:33


Rasûlullah (S) :namâzdan selâm ver­diğinde, selâmını tamamladığı zaman kadınlar hemen kalkarlar , Rasûlullah da ayağa kalkmadan evvel azıcık dururdu.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:71



Cemaatle namaz kılarken imam fazla uzatmaz:
Bir defa Rasûlullah'a  adam geldi de:
— Yâ Rasûlallah! Fulân zât bize namaz kıldırırken o kadar uza­tıyor ki, vallahi sabah namazına gitmekten geri kalıyorum! dedi.
Ebû Mes'ûd dedi ki: Bunun üzerine Rasûlullah öfke ve heyecan içinde bir hutbe yaptı ki, kendisini o günkü kadar hiçbir mev'izesin-de o derece heyecan gösterdiğini görmemiştim. Rasûlullah (hutbe gi­rişinden sonra) şöyle buyurdu:
— "Ey insanlar! İçinizden cemâati nefret ettirip kaçıranlar var­dır! Herhangibiriniz insanlara namaz kıldıracak olursa hafif kıldır­sın. Çünkü cemâatin içinde ihtiyar olanı var, zayıf olanı var, iş-güç sahibi olanı vardır!" Buhari,Hükümler:13


Cemaatte imamla selam:
...Biz Peygamber'le birlikte namaz kıldık. 0 selâm verdiği vakit, biz de selâm verdik. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:72


Cemaatte imamın sorumluluğu:
İmamlar sizin için namaz kılarlar. Eğer isabet ederlerse (yânî doğ­ru, eksiksiz kılarlarsa) hem sizlere, hem onlara (namaz sevabı) var­dır. Eğer hatâ ederlerse sizler için sevâb, onlar için ikaab vardır.Buhari,Namaz:Ezan:55

Bi­riniz insanlara namaz kıldıracak olursa, hafif tutsun. Çünkü içlerin­de zaîf olanı var, hasta olanı var, yaşlı olanı var. Kendi kendine namaz kıldığında ise (namazını) istediği kadar uzatsın.Buhari,Namaz:Ezan:62


HasenBasrî: Sen bid'atçı imâmın arkasında namaz kıl, bid'atınin günâhı onun boynunadır, demiştir. Buhari,Namaz:Ezan:56
Not:Hadis değildir.


Cemaate gelmeyenler için peygamberin düşüncesi:
Nefsim elinde olan Allah'ayemîn olsun, içimden öyle geçiyor ki, emredeyim de birçok odun toplatıp yığdırayım. Sonra namaz için ezan okunmasını emredeyim de birine cemâate imâm olsun diyeyim. Sonra o cemâati bırakıp (namaza gelmeyen) adamların üzerlerine gi­dip (kendileri içlerinde iken) evlerini üzerlerine yakıver eyim! Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, cemâatten bu geri kalanlarını­zın herhangisi burada semiz etli bir kemik parçası yâhud iki tane iyi paça bulacağını bilir olsaydı, elbette yatsı namazına gelip hazır bulunurdu"Buhari,Hükümler:53





Evde namaz:
Namazınızdan bir kısmını evlerinizde kılınız ve evlerinizi kabirler edinmeyiniz.Buhari,Namaz:Tatavu Namazı:9



Namazda giyim kuşam:
Bknz: Giyim kuşam

Namaza geç kalma :
"Namaz (için) ikaame olunduğu zaman, namaza koşa koşa gitmeyip, vakaar ve sekîneti elden bırak­mayarak ve ağır ağır yürüyerek gidiniz. Namazın yetiştiğiniz kadarı­nı (imâmla beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmım da (yalnız olarak) tamamlayınız"Buhari,Cuma:17





Namazda önüne sutre koymak :
Ebû Cuhayfe (Vehb ibn Abdillah es-Suvâî-R) şöyle de­miştir: Ben Bilâl'i gördüm ki, o bir harbe getirdi de, onu dikti. Son­ra da namaza ikaamet etti. Bunun üzerine Rasûlullah'ı gördüm ki, O (kırmızı) bir takım elbise giyinmiş ve çemrenmiş olarak çadırından çıktı da, o dikilen harbeye doğru oradaki insanlara iki rek'at namaz kıldırdı. Bu sırada gördüm ki, Rasûlullah(S)'ın önünden, dikili har­benin arkasından insanlar, hayvanlar geçip gidiyorlardı.
Not: et-Teşmîr, bir nesneyi çekip büzmek..., baldırdan ve bacaktan esvabı yukarı sığayıp çemremek ma'nâsınadir ki, bacakları sığamak ta'bîr olunur.Müslim'in rivayetinde bu çemrenmenin zikri sırasında: "Bacaklarının ak­lığı hâlâ gözümün önündedir" ta'rîfi vardır.(müslim:777) 
Not:Muslumdeki rivayettte çemrenmiş olarak çıktıktan sonra abdest aldığı var.Daha sonra namaz kıldırmış.Bu nedenle namazı bu şekilde (çemrenmiş olarak) kıldığına delil olamaz.

Not: Aynı olayın başka versiyonu için bknz namazların cem edilmesi


Peygamber (S) binit devesini aykırı vaziyete getirir ve ona karşı namaz kılardı. İbnu Umer'den bu hadîsi rivayet eden Nâfi'e: Ya develer ayağa kalkarsa ne (yapmalı) dersin? diye soruldu. O da: "Rasûlullah (böyle bir hâl vukuunda) semeri alıp diker ve semerin arkasına doğru namaz kılardı. İbnu Umer de bunu yapardı, dedi. Buhari,Namaz:98


Namaz kılanın önünden geçmek:
İçinizden biri kendisini gelen geçen insanlardan ko­ruyacak bir sütreye karşı namaza durup da biri önünden geçmeye dav­ranacak olursa onu def etsin; dinlemez dayatırsa onunla doğuşsun; çünkü o ancak bir şeytândır .Buhari,Namaz:100

Namaz kılanın önünden geçen kimse, üzerine ne kadar günâh aldığını bilseydi, onun önünden geçmektense kırk (zaman ye­rinde) durmayı daha hayırlı bulurdu".Buhari,Namaz:100


Namaza uzak yoldan gelmek:
Ensâr'dan Selime oğulları (uzak olan yurdlarından) Mescid'in yakınına göçüp gelmek istedilerdi. Ra-sûlullah (S) Medine'nin (etrafının) boş ve ıssız bırakılmasını çirkin gördü ve onlara: "Ey Selime oğulları! Sizler ayak izlerinizin sevabını hesaba almıyor musunuz?" buyurdu. Bunun üzerine onlar da Mescid'e uzak olan yerlerinde ikaamet ettiler .Buhari,Medine’nin fazileti:12

Yatan kişiye doğru namaz:
Âişe (R) şöyle demiştir: Ben Rasûlullah ile kıblesi ara­sında serîr üzerinde yan yatmış hâlde bulunurdum. Bu hâlde Rasû­lullah (S) şeririn ortasına doğru namaz kılardı. O namaz kılarken be­nim bir ihtiyâcım olurdu, bu hâlde kalkıp O'nun kıblesini karşıla­mayı istemezdim de şeririn ayaklan tarafından sıyrılıp giderdim. Buhari,İzin:37


Ben Rasûlullah'ın ön tarafında, ayaklarım O'nun kıblesine (yânî secde ede­ceği yere) gelmek üzere uyur idim. O secdeye vardığı zaman eliyle beni dürterdi de ben ayaklarımı geriye çekerdim. Secdeden kalktığı zaman yine uzatırdım.Buhari,Namaz:22






Secde:

Peygamber (S) namaz kılarken secde esnasında koltuk altlarının beyazlığı görünecek derecede pazularının arasını açar (ve bedenini yerden uzaklaştırıldı.Buhari,Namaz:27


Peygamber (S) yedi uzuv üzerine secde etmekle, saçları ve elbiseyi toplamamakla(dürümü bozulmasın yâhud tozlanmasın diye) emrolundu. (O yedi uzuv:) Alın, iki el, iki diz ve iki ayaktır. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:52


Ben, biri alın - (alnını gösterirken) eliyle burnunu da işaret etti -, iki el, iki diz, iki ayak uçları olmak üzere yedi kemik (yâni yedi organ) üzerine secde etmekle emrolundum. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:53



Namazda şaşırma  ( sehv ):
Rasûlullah (S) bize namazların birinden iki rek'at kıldırdı. Sonra (birinci teşehhüd için) oturmadan ayağa kalktı. Cemâat de O'nunla beraber aya­ğa kalktı. Rasûlullah namazını tamamladığında biz selâm vermesini beklerken, selâm vermeden evvel Allâhu Ekber dedi ve oturduğu hâlde (yanılmadan dolayı) iki secde yaptı, sonra da selâm verdi. Buhari,Namaz:Sehv:1,Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:65


Sa'd ibn İbrâhîm şöyle dedi: Ben Urvetu'bnu'z-Zubeyr'i gördüm ki, o, akşam namazından iki rek'at kıldırıp (yanılarak) selâm verdi ve konuştu. Sonra kalan rek'atı kıldırdı ve (yanılmaktan dolayı) iki secde yaptı. Ve: İşte ben, Peygamber'in böyle yaptığını gördüm, de­di .Buhari,Namaz:Sehv:3

.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bizlere öğle namazını beş rek'at olarak kıldırdı.
— (Yâ Rasûlallah!) Namazda artırılma mı yapıldı? diye soruldu.
— "Namaz hakkındaki bu sorunuz neden?" buyurdu. Sahâbîler:
— Beş rek'at olarak kıldırdın! dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah selâm vermesinin ardından iki yanıl­ma secdesi yapmıştır .Buhari,Ahbar:1

Rasûlullah (S) öğle veya ikindi namazlarından birini kıldırırken iki rek'atten sonra (selâm verip) namazdan çıktı. Bunun üzerine Zu'l-Yedeyn denilen zât kendisine:
— Yâ Rasûlallah! Namaz kısaldı mı? Yâhud unuttun mu? diye sordu.
Rasûlullah oradaki cemâate:
— "Zu'l-Yedeyn doğru mu söyledi?" dedi. İnsanlar:
— Evet doğru söyledi! diye cevâb verdiler.
Bunun üzerine Rasûlullah diğer iki rek'at daha namaz kıldırdı, sonra selâm verdi, ondan sonra tekbîr alıp namaz secdesi gibi yâhud daha uzun bir secde yaptı, sonra başını secdeden kaldırdıktan sonra yine tekbîr alıp yine namaz secdesi gibi bir secde daha yaptı, sonra başını secdeden yukarı kaldırdı (sonra selâm verdi) .Buhari,Ahbar:1,edep:45

"İnsan üç mü yâhud dört rek'at mı kıldığını bile­mezse iki yanılma secdesi(sehv secdesi)  yapar" Buhari,Bedul Hak:11


Peygamber (S) onlara öğle namazı kıldırdı da namazda artma yâhud eksilme mey­dana geldi. Mansûr: Ben, İbrâhîm mi vehmetti yâhud Alkame mi veh­metti, bilmiyorum, demiştir. İbn Mes'ûd dedi ki:
— Yâ Rasûlallah! Namaz kısaldı mı yâhud Sen mi unuttun? di­ye soruldu.
Rasûlullah:
— "Bu soru neden?" dedi. Sahâbîler:
— Şöyle şöyle kıldırdın da ondan! dediler.
îbn Mes'ûd dedi ki: Bunun üzerine Rasûlullah cemâate iki sec­de yaptırdı. Sonra:
— "Bu iki secde, namazında fazla yâhud eksiklik yapan kimse içindir. Bu kimse (zihninde) doğru olanı araştırıp ("Doğrudur" diye verdiği karara göre) namazından kalan kısmı tamamlar. Sonra iki sec­de eder" buyurdu . Buhari, Yeminler:15



Namaz için ezan okunduğu vakit şeytân, ezanı işitmemek için (yâhud ezan sesini duymayacak yere kadar; yâhud ezanı duyma­sın diye) yüzgeri edip (telâşla) yellene yellene kaçar. Müezzin (ezam bitirip) sustuğu zaman, döner gelir. Namaz için ikaamet edilince, yi­ne arkasını dönüp kaçar. îkaameti bitirip susunca yine dönüp gelir. Artık devamlı insanla bulunur da ona: Namazdan evvel hiç aklında olmayan şeyleri hatırla, der durur. Tâ insan kaç rek'at kıldığını bil­mez oluncaya kadar""Sizden herhangi biriniz bunu yaptığı zaman oturur hâldeyken iki secde yapsın"Buhari,Namaz:İki bayram:18


Not:  Enes ibn Mâlik ile Hasen el-Basrî, iki sehv secdesi akabinde, teşehhüd okumaksızın selâm vermişlerdir.Buhari,Namaz:Sehv:4






Namazda secde ayeti okunursa ayrıca secde yapılır:(Tilavet secdesi)
Peygamber (S) Mekke'de iken Ve'n-Necmi Sûresi'm okudu da bunun sonunda sec­de yaptı. Buhari,Namaz:Secdeler:1







Bayram Namazı

İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bir bayram günü namazgaha çıktı da yalnız iki rek'at kıldırıp, ondan evvel de sonra da hiçbir namaz kılmadı.Buhari,giyim-kuşam:57


Orada bayram namazını kıldırdı. Sonra hutbe yaptı. -Ne bir ezan ve ne bir ikaamet zikretti-. Sonra Peygamber (kadınlar tarafına gelip onlara) sadaka vermelerini emretti. Buhari,İltisam:16

Mervân ibn Hakem :Namazdan sonra insanlar (bizi dinlemek üzere) karşımızda oturmayacakları için, ben hutbeyi namazdan evvele aldım, dedi .Buhari,Namaz:İki bayram:6
Not:  Peygamberin uygulamasına terstir.Detaylı anlatılmıştır.


Bayram namazına gidemeyen evde kılar:
Peygamber: Bu gün, biz müslümânların bayramıdır, namazgaha gelmemiş olan kadınlar da, namaz kılınırken evlerinde kalmış şehirliler de, köylüler de böyle iki rek’at namaz kılarlar .Buhari,Namaz:İki bayram:25



Cuma Namazı:

Erken gitmenin önemi:
Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Cuma günü olduğu zaman mescidin kapısı yanında me­lekler durur, gelenleri Öncelik sırasıyle yazarlar. Erken gelenin mese­li bir deve kurbân eden kimse gibidir. Ondan sonraki bir sığır kurbân eden gibi; ondan sonra bir koç kurbân eden gibi; ondan sonraki bir tavuk sadaka eden; sonra bir yumurta sadaka eden gibidir. İmâm hut­beye çıkınca melekler sahîfelerini dürüp zikri dinlerler.Buhari,Cuma:30





Hutbe:
İbnu Umer (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) iki hut­be yapar, aralarında oturur idi.Buhari,Cuma:29

Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir:  Bir cuma günü Peygamber hutbe yaparken bir bedevi Arab ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah, mallar helak oldu, çoluk çocuk da aç kaldı; bizim için Allah'a duâ ediver, dedi. Rasûlullah da dua etti.Buhari,cuma:34



Temizlik:
Her baliğ olan kimseye cuma günü yıkanmak ve imkân bulursa gerek misvaklanmak, gerek hoş koku sürünmek vâcibdir.Buhari,Cuma:2,3

Cumanın vakti:
Bir defa Ömer ibnu'I-Hattâb cumua günü (minber üstünde) dikilip hutbe îrâd ettiği esnada, Peygamber'in sahâbîlerinden ve ilk muhacirlerden bir zât -ki Usmân ibn Affân olduğunda ittifak vardır- mescide girdi. Ömer , (gecikmesinden dolayı onu tevbîh ve inkâr kasdıyle) yüksek sesle:
Bu  saat hangi saattir? diye nida etti. O da:
Meşgul idim, evime geldim,  derken ezanı işittim, ancak bir abdest alabildim, dedi. Bunun üzerine Ömer (inkârı daha şiddetlendirerek):
Bir de Rasûlullah'ın yıkan­mayı emredip durduğunu bildiğin hâlde yalnız abdest almak hâ! de­di.Buhari,Cuma:2

Enes ibn Mâlik :Peygamber (S) cuma namazını, güneş (tam ortadan batıya) meylettiği zamanda kıl­dırır idi.Buhari,Cuma:15


Biz Peygamber(S)'le birlikte cumua namazını kılardık, sonra dönerdik de, duvarların, kendisinde gölgelenebileceğimiz bir gölgesi olmazdı .Buhari,Megazi:37

Cumanın şekli:
Bir kimse cuma günü yıkanıp elinden geldiği kadar pak­lanır ve yağından yağlanır yâhud evindeki kokudan sürünür, sonra cu­maya çıkar, yanyana oturan iki kimsenin arasını açmaz, daha sonra (Allah tarafından) ona takdir olunduğu kadar namaz kılar, daha sonra da imâm söze başlayınca (namaz bitinceye kadar) sesini keserse, muhakkak o cumua ile öteki cumua arasındaki günâhları mağfiret edilir.Buhari,Cuma:6

 Peygamber (S) cuma günü insanlara hutbe yaparken bir kimse geldi. Hemen Pey­gamber: "Yâ fulân; sen namaz kıldın mı?" diye sordu. O zât: Ha yır, dedi. Peygamber: "(Öyleyse) kalk da iki rek'at namaz kıl"  buyurdu.Buhari,Cuma:31
Not:Bu Tahiyyetu'l-Mescid namazıdır.

Yağmur ve sel varsa cuma namazı:
îbnu Abbâs (R) yağmurlu bir cumua gü­nünde müezzinine: Eşhedu erine Muhammeden Rasûlullah dediğin zaman Hayye ale 's salâti deme de onun yerine Sallû fî buyûtikum (= Namazınızı evlerinizde kılınız!) sözünü nida et, dedi. İnsanlar bun­dan hoşlanmamış gibi davrandılar. İbn Abbâs:
Bunu benden (çok) hayırlı olan Zât yaptı. Çünkü cumua kat'î bir farzdır (yânî Hayye ale's-salâti = Haydin namâzâ! nidâsıyle çağırılınca hemen icabet edip gelmek farz olur) . Ben ise sizleri, çamur ve cil içinde yürümeniz sebebiyle günâha sokmak istemedim, dedi.Buhari,Cuma:13
Not:Evde kılan öğle namazı kılacak.



Cenaze namazı:
Câbir ibn Abdillah(R)'tan (o şöyle demiştir): Peygam­ber (S) Necâşî üzerine cenaze namazı kıldı, bizi de kendi arkasında saff yaptı. Ben ikinci yâhud üçüncü saffta idim.Peygamber (S) Habeş Hükümdarı Necâşî Ashame üzerine cena­ze namazı kıldı dört tekbîr aldı.Buhari, ensarın menkıbeleri:37


Her kim îmânı sebebiyle ve sevabını yalnız Allah'tan umarak bir müslümân cenazesi arkasından gider ve üzerine namaz kılıp gö­mülmesini bitirinceye kadar beraber bulunursa, iki kîrât ecr ile döner ki, kıratların her biri Uhud dağı gibidir. Her kim o cenaze üzerine namaz kılar da defn olunmadan evvel dönerse, bir kîrât ecr ile dönmüş olur.Buhari,iman:35

ÜmmÜ Atıyye de: Biz kadınlar cenaze ardından gitmekten nehy olunduk, fakat bu bize vâcib kılınmadı, demiştir .Buhari,İltisam:27

Gıyabi cenaze namazı:
Rasûlullah (S) Uhud şehîdleri üzerine sekiz yıl sonra cenaze namazı kıldı. Buhari,Megazi:17



Gece / Teheccüd namazı :

Rasûlullah (S) bir gece kendisine ve Rasûlullah'ın kızı Fâtma aleyhasselâma ziyaret için geldi de, bu ikisine hitaben:
— "Sizler namaz kılmaz mısınız?" buyurdu. (Bu sorusu ile teheccüd kılmayı teşvik ediyordu.)
Alî dedi ki: Ben:
— Yâ Rasûlallah! Nefislerimiz ancak Allah'ın elindedir. Bizi uyandırmak istediği zaman uyandırır! dedim.
Alî O'na bunu söylediği zaman Rasülullah geri döndü ve Alî'ye hiçbir cevâb vermedi. Sonra Rasûlullah dönüp giderken Alî O'ndan, dizini vurarak:
—"Bazen insan ne kadar da çok cidalci oluyor! (ei-Kehf: 54) âye­tini söylemekte olduğunu işitmiştir .Buhari,İltisam:18

Peygamber ramazanda üç gece cematle namaz kıldı:
Âişe (R) şöyle haber vermiştir: Rasûlullah (S) bir gece hücreden dışarıya çıktı, mescidde namaz kıldı. Bir takım insanlar da onun namazına uyup namâz kıldılar. Sabaha girince insanlar bunu kendi aralarında konuştular. Bundan dolayı müteâkıb gece daha çok insan toplandı ve yine Peygamber ile birlikte gece namazı kıldılar. Sabah olunca insanlar yine konuştular. Üçüncü gece mescid ahâlîsi haylî çok oldu. Rasûlullah yine çıktı, insanlar da O'nun namazına uyarak namaz kıldılar. Dördüncü gece olduğu zaman mescid, ahâlîyi almaktan âciz oldu (Peygamber onların yanlarına gitmedi). Nihayet sabah namazı­nı kıldırmak için çıktı. Sabah namazını kıldırınca, insanlara yönelip şehâdet kelimelerini söyledi.Sonra:" muhakkak ki dün geceki durumunuz bana gizli olmadı. Lâkin ben, gece namazı üzerinize farz olunur da sonra ondan âciz olursunuz diye endî­şe ettim" buyurdu.Buhari,Cuma:28


Rasûlullah (S) mescidde hurma yaprağı örgülerinden yâhud hasırdan küçük bir hücre çevirdi. Rasûlullah (ramazânda bir gece) çıkıp onun içinde namaz kı­lıyordu. Kendisini birtakım adamlar ta'kîb ettiler ve gelip onun na­mazına uyarak namaz kılar oldular. Sonra bir gece daha geldiler ve orada hazır oldular. Rasûlullah onlardan gecikti ve onların yanına çıkmadı. Bunun üzerine seslerini yükseltip kapıya çakıl taşlan attı­lar. Bunun üzerine Rasûlullah öfkelenmiş olarak onların yanına çık­tı. Ve Rasûlullah onlara:
— "Yaptığınız bu namaz isimsizinle birlikte devam ettirdim. Fa­kat onun, sizin üzerinize farz yazılacağını zannettim.Onun için sizler bu gece namazını evlerinizde kılınız. Çünkü kişinin namazının hayır­lısı, farz namazı müstesna, kendi evinde kıldığı namazdır.Buhari,edep:75

Sonunda vitir yap:
Peygamber (S) minber­de iken bir kimse: Gece namazı hakkında ne buyurursun? diye sor­du. Peygamber: "İkişer ikişerdir. Sabah vaktinden endîşe ettiği zaman bir rek'at kılar ki, bu tek rek'at kılmış olduklarını tekleştirir" buyurdu.Buhari,Namaz:84



Horoz sesi işitildiğinde kalk:
Ben Âişe'ye:
— Rasûlullah (gece namazına) ne zaman kalkardı? dedim. Oda:
— Rasûlullah, horoz sesini işittiği zaman kalkardı, dedi.Buhari,Rikak:18



Teravih namazı:

Peygamber cemaatle üç günden fazla kılmadı:
Peygamber (S) mescid içinde itikâf için hasırdan bir hücre edinmişti. (Ramazânın son onunda) birkaç geceler buradan çıkıp cemâatle hem farz ve hem de terâvîh namazı kılmıştı. Sonunda cemâatin birikip çoğaldığım görünce bir gece yalnız yatsı namazını kıldırıp bu hasır odasına çekilmiş, terâ­vîh için çıkmamıştır, Rasûlullah'ın hücresinde sesini işitmediklerin­de uyudu zannettiler ve uyansın da çıksın diye sahâbîlerin bâzısı öksürmeye başladı. Bunun üzerine Rasûlullah, bekleyen cemâate hitâb edip şöyle buyurdu:
— "Cemâatle terâvîh namazı kılmak hususunda sizde gördüğüm bu yaptığınız iş ve arzu devamlıdır. Fakat böyle cemâat hâlinde bu ibâdete devam ederken, cemâatin farz kılınmasından ve farz kılındığı takdirde hepinizin bu namazı cemâatle edasına muktedir olamama­nızdan korkarım. Onun için ey insanlar! Sizler bu namazı kendi ev­lerinizde kılınız. Çünkü farz namaz müstesna, kişinin namazının en faziletlisi kendi evinde kıldığı namazıdır"Buhari,İltisam:3


...Şu muhakkak ki, sizin mescidde toplanmanız bana gizli olmamıştır. Şu kadar ki gece na­mazı üzerinize farz kılınır da sonra onun edasından âciz kalırsınız diye korktum.Buhari,Namaz:Teravih namazı:1
Not: Peygamberin her zaman kıldığı gece namazını kıldığı anlaşılıyor.


...(Ramazânın son) onu girince Peygamber (S) izârını sağlamca bağlar, gecesini (ibâdetle ihya eder, ehl ve ailesini de (ibâdet için) uyandırırdı.Buhari,Namaz:Teravih namazı:6


Peygamber sekiz + üç (vitir) rekat  kıldı:
Rasûlullah (S) gece vakti olun­ca kendi hücresinde namaz kılardı. Hücrenin duvarı alçak olduğu için, insanlar Peygamber'in (namaz kılarken) şahsını, yânı karaltısını gör­düler. Bir takım insanlar kalktılar ve O'nun namazına uyup, namaz kıldılar. Sabah olunca bu yaptıklarını aralarında konuştular. Ertesi gece Peygamber yine namazına kalktı. Yine bir takım insanlar ken­disine uyarak namaz kıldılar. Bu işi iki yâhud üç gece tekrar ettiler. Ondan sonraki gece olunca Rasûlullah evinde oturdu ve oraya çık­madı. Sabah olunca bâzı kimseler (sebebini anlamak için) bunu Rasûlullah'a arzettiler. Rasûlullah cevaben: "Gece namazı sizin üzerinize farz yazılacak diye korktum" buyurdu .Buhari,Namaz:Ezan:80




Âişe(R)'ye:
— Rasûlullah'ın ramazândaki (gece) namazı nasıldı? diye sordu. Âişe:
— Rasûlullah (S) ne ramazânda, ne de ramazândan gayrı (gece­lerde onbir rek'at üzerine ziyâde eder değildi. Rasûlullah (evvelâ) dört rek'at kılardı. Artık o rek'atlerin güzelliğinden ve uzunluğundan sor­ma! (O, suâlden ve cevâbdan müstağnidir.) Sonra dört (rek'at daha) kılardı. Bunların da güzelliğinden ve uzunluğundan sorma. Sonra üç rek'at kılardı. Ben:
— Yâ Rasûlallah! Vitr namazından önce uyur musun? diye sordum.
Rasûlullah:
— "Benim gözüm uyur, hâlbuki kalbim uyumaz" buyurdu. Buhari,Menkıbeler:24




Farz olur korkusu ve ümmetinin dayanamaması endişesiyle evde kılınmasını tavsiye etti:
Rasûlullah ramazânda, zannederim hasırdan bir hücre edindi de birkaç gece namaz kıldı. Sahâbîlerinden bir takım insanlar da O'nun namazına uyarak namaz kıldılar. Rasûlullah onların yaptıklarını bi­lince oturmağa başladı. Müteakiben onların yanına çıktı da şöyle bu­yurdu: "Yaptığınızı gördüğüm şu işi tanıyıp beğendim. Lâkin ey insanlar, siz (bu nafileyi) evlerinizde kılınız. Çünkü farz olanı müs­tesna, insanın namazının en faziletlisi kendi evinde kıldığı namaz­dır.Buhari,Namaz:Ezan:81



Teravih namazının bugünkü haline dönüşme süreci:
İbnu Şihâb şöyle dedi: Ramazân gecelerindeki namaz işi bu hâl üzere iken (yânî kılan yalnız başına kılarken) Rasûlullah vefat etti. Sonra bu iş, Ebû Bekr'in halifeliği zamanında ve Ömer'in halifeliğinin başında da Peygamber devrinde olduğu gibi isteyenin cemâatsız olarak yalnız başına kılması suretiyle kılınır oldu .  Bir ramazân gecesi Ömer ibnu'l-Hattâb(R)'ın beraberinde mescide çıktım. Bir de baktık ki, insanlar yalnız ve dağı­nık topluluklar hâlinde terâvîh namazı kılmaktalar. Kimisi kendi ba­şına yalnızca namaz kılıyor, kimisi de namaz kılıyor ve bunun namazına bir kısım insanlar uyup namaz kılıyordu.
Ömer: 
Ben zannediyorum ki,  dağınık olarak namaz kılan in­sanları bir tek okuyucu imâmın arkasında toplarsam daha faziletli olacak, dedi. Sonra buna kat'î olarak karar verdi. Ve akabinde (er­tesi günü, hicretin .14. senesi içinde) o insanları Ubeyy ibn Ka'b'ın (terâvîh imamlığı) arkasında topladı (Böylece terâvîh namazı cemâ­atle kılınmağa başlandı). Sonra diğer bir gece yine Ömer'in berabe­rinde mescide çıktım. İnsanlar okuyucu imamlarının namazına uyup namaz kılıyorlardı. Ömer bu manzarayı görünce: "Ni'me'l-bid'atu hâzihi ( Şu terâvâhin böyle cemâatle kılınması ne güzel bidat oldu)" diye sevincini belirtti ve: "Fakat bu namazlarını gecenin sonuna bı­rakıp da bu namazdan sonra uyuyanlar, şimdi namaz kılanlardan daha faziletlidirler" sözünü de ilâve etti. Umer, terâvîhi gecenin sonunda kılmayı kasdediyor. İnsanlar ise terâvîhi gecenin evvelinde kılmakta idiler. Buhari,Namaz:Teravih namazı:1
      Not:  Ubeyy ibn Ka'b'ın imamlığı arkasında cemâatle kılınan bu terâvîh namazının kaç rek'at kılındığı bildirilmemiştir. Bu rek'atların sayısı hakkında ayrı ayrı görüşler vardır. Muvatta'da,bu namazın onbir rek'at; diğer bir rivayette onüç rek'­at olduğu rivayet edilmiştir. Yirmibir rek'at ,yirmiüç rek'at, otuz üç rek'at gibi diğer rivayetler de vardır.

      Not:
Hanefi mezhebi bağlıları teravih namazını yirmi rekat olarak kılmaktadırlar. Bu uygulamalarını da, Yezid b. Rûman’dan naklettikleri: “Ömer zamanında müslümanlar vitirle beraber yirmi üç rekât namaz kılarlardı (Ramazanda).” (Malik-Beyhaki) rivayetine bağlamaktadırlar.



Kusuf ve Husuf  namazı:(Güneş ve ay tutulması)
(Güneş tutulması zamanında) Âişe'nin yanına gittim, o namaz kılı­yordu. Bu insanlara ne oluyor? dedim. (Güneş tutulduğunu anlat­mak için) gökyüzüne doğru (başıyle) işaret etti. Meğer insanlar hep namaza durmuşlar(Peygamberle birlikte) . Buhari,ilim:25

Şüphesiz güneş ve ay Allah’ın âyetlerinden iki âyettir. Bunlar herhangi bir kimsenin ölümü ya da hayatı dolayısıyla tutulmazlar. Bunları (tutulmalarını) gördüğünüz vakit bu tutulma bitinceye kadar Allah'a dua ediniz, namaz kılınız.Muslim, I, 630, H. no: 915


Kılınışı:
Peygamber (S) kusûf namazını kıldırdi. Şöyle ki: 
Kıyama durdu, kıyamı çok uzattı. Sonra rukû'a var­dı, rukû'u uzattı. Sonra başını kaldırdı ve kavmeyi uzattı. Sonra yine rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra yine secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra ayağa kalktı, kıyamı uzattı. Sonra rukû'a vardı, ru­kû'u uzattı. Sonra başını kaldırdı, kavmeyi uzattı. Sonra yine rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra secdeye vardı, su­cûdu uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra yine secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra namazdan çıktı .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:9






Duha (  Kuşluk   ) Namazı:

(güneş doğduktan 50 dakika sonra başlayıp, öğleye 20 dakika kalana kadar olan vakittir)
Bize Ummü Hâni'den başka hiçbir kimse Peygamber(S)'i duhâ namazı kılar­ken gördüğünü haber vermemiştir. Ümmü Hâni' Mekke fethi günü Peygamber'in onun evinde yıkandığını, sonra sekiz rek'at namaz kıl­dığını zikretmiş ve devamla: Peygamber'in bu namazdan daha hafif hiçbir namaz kıldığını görmedim, şu kadar var ki, Peygamber bu ha­fif namazda rukû'u ve sucûdu tam yapıyordu, dedi. Buhari,Megazi:52




Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'in hizmetçisi EbûMurre haber verdi ki, kendisi Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'den şöyle derken işitmiştir: Ben Mekke fethi senesi Rasûlullah(S)'m yanma gittim ve onu yıkanır hâlde buldum. Kızı Fâtıma da kendisini perde tutup örtüyordu. Selâm verdim.
— "Bu kadın kimdir?" diye sordu.
— Ben Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'im! cevâbını verdim.
— "Ümmü Hâni'e merhaba (= Hoş geldin, safa geldin Ümmü Hâni')" dedi.
Yıkanmasını bitirince Rasülullah sırtındaki tek parça kumaşı çaprazvârî bağlamış olduğu hâlde durup sekiz rek'at namaz kıldı. 
Ümmü Hâni': Bu, duhâ vakti idi, demiştir.Buhari,edep:94

Not: Bknz çelişkili hadisler


İşrak namazı: (erken kuşluk [duha] namazı)

Not: İşrak namazı ülkemizde güneş doğduktan 45 dakika sonradır. Suudî Arabistan gibi, ekvatora yakın ülkelerde bu vakit güneş doğduktan 15-20 dakika sonradır. Mümkünse sabah vakit çıktıktan sonra 10-15 dakika içinde kılınması güzel olur.Duha namazının faziletli olduğu an ise güneş doğduktan iki saat sonrasıdır. Öğle namazına 45 dakika kalana kadar kılınabilir.






Korku namazı   (Savaşta namaz ):
Abdullah ibn Umer şöyle demiştir: Rasûlullah (S) ile birlik­te Necd tarafına gazveye gitmiştim. Düşmanın hizasına geldik, onla­ra karşı safflarımızı düzdük. (Namaz vakti gelince) Rasûlullah (S), bize kıldırmak üzere namaza durdu. Bir kısım sahâbîler de O'nunla beraber namaza durdular. Diğer bir kısım ise yönünü düşmana çe­virdi. Rasûlullah kendisiyle birlikte olanlarla beraber rukû'a vardı ve iki defa secde etti. Sonra beraber namaz kılanlar henüz namaz kıl­mamış olan taifenin yerlerine gittiler. Ötekiler de gelip Rasülullah'ın arkasında namaza durdular. Rasûlullah onlarla beraber rukû'a varıp iki secde etti. Sonra selâm verdi. (Ondan sonra) o iki taifenin her biri nevbetleşe namaza durup, kendi hesâblarına birer kerre rukû'a varıp ikişer secde ettiler. Buhari,Namaz:Korku Namazı:1


Zâtu'r-Rıkâ' günü Rasûlullah'ın yanında hazır bulunup korku namazı kılan kimselerden şöyle tahdîs etti: Askerin bir kısmı Rasûlullah'm beraberinde (namaz için) saff bağladı. Öbür kısmı da düşman karşısında saff tuttular. Rasûlullah kendisiyle beraber bulunanlarla bir rek'at kıldı. Sonra kendisi ayak­ta sabit durdu. Kendisiyle bir rek'at kılanlar, kendi başlarına diğer bir rek'at daha kılarak namazlarını tamamladılar. Sonra namazdan ayrıldılar da düşmanın yüzüne karşı saff bağladılar ve (düşman karşısında bulunan) öbür taife gelip Rasûlullah'm geri kalan bir rek'at namazını O'nunla birlikte kıldılar. Sonra Rasûlullah (tahiyyâtta otur­du, namazdan çıkmayıp) oturmakta devam etti. Cemâat de bir rek'­at kendi başlarına kılıp tamamladılar. Sonra Rasûlullah bunlarla beraber selâm verdi.Buhari,Megazi:33



...Bu sırada namaza ikaamet nidası edildi. Peygamber (sahâbîleri ikiye böldü de) bir bölüğüne iki rek'at namaz kıldırdı, sonra da hem kendisi, hem de sahâbîler selâm verip namazdan çıktılar. Sonra bunlar düşmanın cihetine doğru geri çekildiler. Peygamber (nafile kılıcı olarak) düş­man karşısında bulunan diğer bölüğe de iki rek'at kıldırdı (sonra hem kendisi, hem de bunlar selâm verip namazdan çıktılar). Böylece Pey­gamber'in (farz ve nafile olarak) dört rek'at namazı oldu. Cemâatin ise iki rek'at farz namazı oldu .Buhari,Megazi:33
Not: Bu hadîs nafile kılanın arkasında farz namaz kılacak olanın namazının ceva­zına delîl getirilmiştir.









Tahiyyatül mescid (Mescidi-Allahı- Selamlama) namazı:
Sizden bir kimse mescide girdiği vakitte oturmadan evvel (tahiyyetu'I-mescid olarak) iki rek'at namaz kılsın.Buhari,Namaz:60


Savaşta namaz nasıl kılınır:
Not: Bknz Cihad bölümü






Zikir:

İbn Abbâs (R) şöyle haber vermiştir: İnsanlar farz na­mazdan çıkınca yüksek sesle zikretmek (tâ) Peygamber (S)'in zama­nında var idi.
Yine aynı senedle İbn Abbâs: Ben bu sesi işitir işitmez, bununla {yânî zikr seslerinin yükselmesiyle) insanların namazdan çıktıklarını bilirdim, demiştir. Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:75



ORUÇ




Oruç tutmanın fazileti:
Oruç bir kalkandır. Oruçlu kimse kötü söz söylemesin ve cahillik yapmasın (yânî Câhiliyet fiillerinden birşey yapmasın). Eğer herhangibir kimse kendisiyle döğüşmeye yâhud söğüşmeye girişirse, ona iki defa 'Ben oruçluyum' desin. Nefsim elinde olan Allah'a ye­min ederim ki, oruçlu ağızın kokusu, Yüce Allah katında misk ko­kusundan daha temizdir. Yüce Allah: Oruçlu kimse benim için yemesini, içmesini, cinsî arzusunu terk eder. Oruç, doğrudan doğru­ya bana edilen (riya karışmayan) bir ibâdettir. Onun ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Hâlbuki diğer güzel amellerin hepsi on misli ile ödenir.Buhari,Oruç:2


...Her kim de ramazân orucunu inanarak ve mükâfatını ancak Allah'tan umarak tutarsa, onun geçmiş (küçük) günâhları mağfiret olunur.Buhari,Oruç:6

...Oruçlunun sevinip neş'eleneceği iki sevinci vardır: Birisi orucu bozduğu zaman sevinir, öbürüsü de Rabb'ına kavuştuğu za­man orucu(nnn mükâfatı) ile sevinir.Buhari,Oruç:9



Ramazanın vakti:
Ramazânı (yânî hilâlini) gördüğünüz za­man oruç tutun. Şevval hilâlini gördüğünüz zaman da iftar edin (bay­ram yapın). Eğer size (gökyüzü bulutlu olmaktan dolayı) hilâl gizli kalırsa, artık ramazân hilâlini (otuza tamamlamakla) takdir ve hesâb ediniz.Buhari,Oruç:5


İmsak vakti :
Fecr -yâhud sabah-, böyle zahir olmak değildir; tâ böyle olmayınca fecr olmaz.
Not:     Râvî Zuheyr dedi ki: Peygamber ("Fecr böyle zahir olmak değildir" derken) par­maklarını yukarıya kaldırıp baş aşağıya dikdi . ("Tâ böyle olmayınca" derken de) Sebbâbelerini yânî şehâdet ve orta parmak­larını üst üste bindirip sağa sola uzatmak suretiyle işaret buyurdu .Buhari,Namaz:Ezan:13


Adiyy ibn Hatim (R) şöyle demiştir: "Sîze beyaz iplik siyah iplikten seçilinceye kadar yiyiniz içiniz..." (Bakara: 187) âyeti in­diği zaman ben hemen bir siyah, bir de beyaz ip edindim ve bunları yastığımın altına koydum. Geceleyin zaman zaman bunlara bakma­ya başladım. Fakat bunlar bana birbirinden seçilmiyordu. Kuşluk vakti Rasûlullah'a gittim ve bunu kendisine zikrettim. Rasûlullah (S): "Bu kara iplik ile ak iplik, gecenin karanlığı ile gündüzün aklığından ibarettir" buyurdu. Buhari,Oruç:16


Sehl ibn Sa'd (R) şöyle demiştir: "Size beyaz iplik si­yah iplikten seçilinceye kadar yiyiniz içiniz..." (Bakara: 187) âyeti in­diğinde "Mine'I-fecri ( = Fecrden)" kaydı inmemişti. Birtakım adamlar oruç tutmak istediklerinde bunlardan birisi ayağına beyaz iplik ve si­yah iplik bağlamış ve bunların görülmesi kendisine belirinceye kadar yemekten vazgeçmemişti. Bunun üzerine Allah sonradan "Minel-fecri ( = Fecrden)" kaydı ve beyânını indirdi de, böylece sahâbîler Yüce Allah'ın "Beyaz iplik ve siyah iplik" kavliyle ancak gece ve gündüzü kasdettiğini öğrendiler .Buhari,Oruç:16

Âişe: Bilâl geceleyin ezan okur idi. Rasûlullah (S): Ümmü Mektûm oğlu ezan okuyuncaya kadar yiyi­niz, içiniz. Çünkü Ümmü Mektûm oğlu fecr tulü' etmedikçe ezan okumaz" buyurdu .Buhari,Oruç:17


"Bilâl gece vakti nida eder. Siz, îbnu Ümmi Mektûm'ezan okuyuncaya kadar yiyiniz,"buyurmuştur. Buhari,Ahbar:1
Not: O zaman insanları uyandırmak, sahura kaldırmak için Bilal ezan okuyordu.A.İbni Mektum ise namaz ezanını okuyordu.



Biz Peygamber(S)'in beraberinde sahur ye­meği yedik. Sonra Peygamber (sabah) namazına kalktı. Enes dedi ki: Ben de Zeyd'e:
— Sabah ezanı ile sahur arasında ne kadar zaman bulundu? di­ye sordum.Zeyd:
— Elli âyet (okuyacak) kadar, diye cevâb verdi. Buhari,Oruç:19
Not:  Elli ayet bir abdest alınacak kadar yani 4-5 dakikalık bir süre yapar.Buradan sabah namazının erken kılındığı sonucu çıkar.


İftar vakti:
Bizler Rasûlullah ile beraber (ramazân içinde) bir seferde bulunduk. Rasûlullah birisine (yânı Bilâl'e):
— "İn de benim için sevîk karıştır!" buyurdu. Bilâl:.
— Yâ Rasûlallah güneş (yânı güneşin nuru) bakîdir, dedi. Rasûlullah tekrar:
— "İn de bana sevîk bulamacı yap!" buyurdu. Bilâl yine:
— Yâ Rasûlallah, daha güneş var! dedi, Rasûlullah üçüncü defa:
— "İn de benim için sevîk karıştır!" buyurdu.
Bunun üzerine Bilâl (devesinden) indi ve Rasûlullah için sevîk buladı. Rasûlullah o bulamacı içti de sonra elini şu doğu tarafa atıp işaret etti, sonra:
— "Gecenin bu doğu taraftan belirdiğini gördüğünüzde, oruç­lunun iftar vakti girmiştir" buyurdu. Buhari,Oruç:33
Not:   Bilâl güneşin kursu gâib olsa bile nuru ve ışığının bakî olmasını İftara mâni'dir zannettiği için, Ra-sûlullah'a iki kerre bunu söylemiş, Rasûlullah da her defasında bunun oruca zarar vermeyeceğini bildirmiş demektir. Nihayet doğu taraftaki ufukta karanlı­ğın belirmesi, iftar vaktinin girmesi demek olduğunu öğretmiştir.

Not 2: 
İbn Abbâs güneş battığı zaman iftar için bir adam gönderir, araştırırdı da, onun haber vermesiyle iftar ederdi. Fecrden sorardı da kendisine "fecr doğdu" denilince iki rek'at namaz kılardı.


Aşura orucu:
İbn Abbâs(R)'tan şöyle tahdîs etti: Peygamber (S) Medine'ye geldiği zaman Medîneliler'i bir gün, yânî âşûrâ günü oruç tutarlar buldu. (Peygamber: Bu nedir? diye so­runca) Onlar:
— Bu büyük bir gündür. Bu öyle bir gündür ki, Allah bu günde Musa'yı (ve ümmetini düşmanlarından) kurtardı ve Fir'avn haneda­nını da denizde boğdu. Onun için Allah'a şükr olarak bunda oruç tuttu, dediler.
Bunun üzerine Peygamber:
— "Ben Musa'ya Yahudiler'den daha yakınım"buyurdu da ken­disi bu günü oruç tuttu ve bu gün oruç tutulmasını emretti.Buhari,Enbiya:26,ensar menkb.:51


Âişe (R) şöyle demiştir: Âşûrâ, Câhiliyet devrinde Kureyş'in oruç tutar olduğu bir gündü. Peygamber (S) de âşûrâ orucu­nu tutardı. Medine'ye geldiği zaman da bu orucu tuttu ve sahâbîlerine de bu orucu tutmalarını emretti. (İkinci sene) Ramazân orucu emri inince, isteyen âşûrâ orucunu tuttu, isteyen onu tutmaz oldu.Buhari ensarın menkıbeleri:25


Şaban ayında oruç:
Ben Rasûlullah'ın ramazândan başka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim. Şa'bân ayındaki kadar da kendi­sinde çok oruçlu olduğu bir ay görmedim.Buhari,Oruç:51


En sevimli oruç:
Allah'a en sevimli olan oruç, Dâvûd Peygamber'in orucudur. Dâvûd bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Buhari,Enbiya:40

Tavsiye edilmeyen oruçar:
Visal orucu (İki günü birleştirerek oruç tutmak):
Sizler orucunuzu öbür günün orucuna eklemeyiniz. Hangi biriniz orucunu öbür günün orucuna eklemek isterse, nihayet onu seher (yânî sahur) vaktine kadar ulaştırsın.Buhari,Oruç:49


İki günü birleştirerek oruç yok:
Peygamber (S):
— "İftar yapmayarak iki ve daha fazla orucu birbirine ulamayın!" buyurdu.
Sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah, Sen orucu bazen birbirine ekliyorsun! dediler. Rasûlullah:
— "Ben sizden hiçbiriniz gibi değilim. Çünkü ben, Rabb'im be­ni yedirir ve içirir hâlde gecelerim" buyurdu.
Fakat sahâbîler oruçları birbirine eklemekten vazgeçmeyince Pey­gamber oruçlarını arka arkaya iki gün yâhud iki gece birbirine uladı. Sonra (üçüncü gün) hilâli gördüler. Bunun üzerine Peygamber, oruç­larını birbirine ulamaktan çekinmeyenleri ta'kîb ve tevbîh eder gibi:
— "Eğer hilâl daha da geri kalsaydı, ulamayı sizin için (bir ceza ve ders olsun diye) o ana kadar daha artırırdım!" buyurdu .Buhari,İltisam:4


Dehr orucu (Bütün yıl oruç tutmak) :
Rasûlullah:
— "Ama sen bu ağır ibâdeti yerine getirmeye muktedir olamaz­sın. Onun için sen bazen oruç tut, bazen tutma; bazen ibâdete kalk, bazen uyu. Sen (her) aydan üç gün oruç tut. Çünkü her hasene on misli ile mükâfatlanır. Bu da (fazilet ve ecir kazanma bakımından) bütün sene orucu gibidir.Buhari,Oruç:55


Cuma günü oruç tutulmaz:
Sizden herhangi biriniz cumadan bir gün evvel yâhud bir gün sonra da oruç tutmadıkça sakın yalnız cuma günü oruç tutma­sın! Buhari,Oruç:62


Nafile orucun ölçüsü:
Abdullah ibn Amr (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) benim yanıma girdi de:
— "Bütün gece namaz kılmakta olduğun ve gündüzleri de oruç tutmakta olduğun bana haber verilmedi mi sanırsın?" buyurdu.
Ben:
— Evet öyledir, dedim. Rasûlullah:
— "Böyle yapma, gecenin bir kısmında kalk ibâdet et, bir kıs­mında yat uyu, bâzı günler oruç tut, bâzı günler oruç tutma. Çünkü bedenin için senin üzerinde bir hakk vardır, gözlerin için desenin üze­rinde bir hakk vardır, ziyaretçilerin için de senin üzerinde bir hakk vardır, eşin için de senin üzerinde bir hakk vardır. Sana uzun bir Ömür olması ümîd edilir. Her aydan üçer gün nafile oruç tutman sana ye­ter. Çünkü her bir haseneye mukaabil onun on misli sevâb vardır. Böylece bu, bütün sene oruç tutmuş sevabı eder".
Abdullah şöyle dedi:
— Ben kendi nefsime şiddet yaptıkça bana şiddet yapıldı: Ben bundan daha fazlasına güç yetiririm, dedim.
Rasûlullah:
— "Öyleyse her bir cumuadan (yânî her haftadan) üç gün oruç tut" buyurdu.
Abdullah dedi ki:
— Ben şiddet istedikçe bana şiddetlendirildi. Ben bundan fazla­sına da güç yetiririm, dedim.
Rasûlullah:
Öyleyse bir gün oruç tut, bir gün tutma. îşte bu, Dâvûd Peygamber'in orucudur. Bu, oruçların en âdilidir" buyurdu.
Ben:
— Yâ Rasûlallah, ben bundan fazlasına da güç yetiririm, dedim. Rasûlullah:
— "Bundan daha faziletli oruç yoktur" buyurdu.Buhari,edep:84,Enbiya39


Kocanın izni olmadan kadına nafile oruç yok:
Ka­dın, kocası yanında hazır iken, onun izni olmadıkça (nafile olarak) oruç tutmaz.Buhari,Nikah:85


Nafile oruç bozulunca kaza gerekmez:
...Peygamber (S) Selmân el-Fârisî ile Ebu'd-Derdâ arasında kardeşlik akdi yaptı. Selmân, Ebu'd-Derdâ'yı ziyarete gitti. ...Bu sırada Ebu'd-Derdâ da geldi. Selmân için yemek yaptı (ve önüne getirdi). Selmân, Ebu'd-Deryâ'ya:
— Sen de ye! dedi.
Ebu'd-Derdâ:
— Ben oruçluyum! demesi üzerine Selmân:
— (Vallâhî bu orucu bozacaksın!) Ve sen yemedikçe ben de ye­meyeceğim, dedi.
Ebû Cuheyfe dedi ki: Ebu'd-Derdâ da (orucunu bozup konuğu ile) yedi.Sonra Ebu'd-Derdâ Peygamber'e geldi de bu vak'ayı O'na zik­retti. Peygamber (S):
— "Selmân doğru söylemiştir" buyurduBuhari,Oruç:50
Not: Burada yemin sonucu oruç bozdurulmuştur.
Bknz: Mezhepler, oruç , nafile orucun bozulması


Bir cumua günü Cuveyriye oruçlu.iken Peygamber (S) onun ya­nına girdi de:
— "Dünkü gün oruç tuttun mu?" diye sordu. Cuveyriye:
— Hayır tutmadım, dedi. Rasûlullah:
— "Yarın oruç tutmak istiyor musun?" dedi. Cuveyriye:
— Hayır, tutmayacağım, deyince Rasûlullah:
— "Öyleyse orucunu boz" buyurmuştur .Buhari,Oruç:62



Bayramlarda oruç yok:
Ramazân ve kurbân bayramlarında oruç tutmak yoktur.Buhari,Muhsar:37,Buhari,Oruç:65

Rama­zân bayramının ilk günü ile kurbân bayramının dört gününden iba­ret olan ramazân ve kurbân bayramı günlerinde oruç tutulmaz. Buhari,Oruç:66








Ramazanı karşılama orucu yok:
Sizin hiçbiriniz bir günün yâhud iki günün orucuy­la ramazânın önüne geçmesin. Ancak i'tiyâd edindiği orucunu tut­makta bulunan bir kimse olması müstesnadır. O kimse ramazânın önündeki bu günün orucunu tutsun.Buhari,Oruç:14



Orucun Mükafatı:
"Cennette sekiz kapı vardır. Bunların içinde bir ka­pı Reyyân( = Suya kanmış kişi) diye isimlendirilir. Buradan cennete yalnız oruç tutanlar girer"Buhari,Bedul Hak:8


Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde yal­nız oruç tutanlar girer; ondan oruç tutanlardan başka hiç kimse gir­mez. (Kıyamet gününde:) Oruç tutanlar nerede? denilir. Oruç tutanlar kalkarlar ve o kapıdan girerler. Onlardan başka hiçbir kimse bura­dan girmez. Onlar girdiği zaman kapı kapatılır, artık bu kapıdan hiçbir kimse girmez.Buhari,Oruç:4


Orucun şekli:
Kim yalan söylemeyi, yalanla amel etmeyi ve cahilliği bı­rakmazsa, onun yemesini, içmesini bırakmasına Allah'ın hiçbir ihiyâcı yoktur.Buhari,edep:51

Yolculuk ve seferde oruç tutmak:
Peygamberin tuttuğu zaman da olmuştur.
Bknz:İftar vakti


Âişe(R)'den (o, şöyle demiştir): Hamza ibn Amr el-Eslemî, Peygamber'e:
— Ben yolculukta oruç tutayım mı? diye sordu. Bu zât çok oruç tutardı. Rasûlullah (S):
— "İstersen oruç tut, istersen ye!" buyurdu.Buhari,Oruç:33

Ebu'd-Derdâ (R) şöyle demiştir: Biz Peygamber(S)'in maiyyetinde onun seferlerinden birisine (ramazânda) sıcak bir günde çıktık. O kadar ki, insan sıcağın şiddetinden elini başı üzerine koyu­yordu. İçimizde Peygamber ile İbnu Revâha'dan başka oruçlu kimse yoktu. Buhari,Oruç:34

İbn Abbâs(R)'tan (o, şöyle demiştir): Rasûlullah (S) Mekke fethi seferine ramazân ayında çıktı. Tâ Kedîd mevkiine ula­şıncaya kadar oruç tuttu. Orada iftar etti, O'nun beraberinde insan­lar da iftar ettiler . Buhari,Oruç:34



Rasûlullah (S) bir seferde idi. Bir ara halkın izdihamını ve üzerine güneşe karşı gölgelik tutulmuş bir kimse gördü ve:
— "Bu nedir?" diye sordu.
Sahâbîler:
— Oruçludur, dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah (S):
— "Seferde oruç tutmak hâlis bir  ibâdet değildir" buyurdu .Buhari,Oruç:35


Enes ibn Mâlik (R): Bizler Peygamber'in beraberinde yolculuk ederdik de, oruçlu olan oruç tutmayanı ve oruç tutmayan da oruç tutanı ayıplamazdı.Buhari,Oruç:36


Orucun keffareti:
60 gün:
Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Peygamber(S)'e bir adam geldi de:
— Ben helak oldum, ramazânda oruçlu iken eşimle cinsî münâ­sebette bulundum! dedi.
Peygamber ona:
— "Bir köle âzâd et!" buyurdu. O zât:
— Benim köle âzâd edecek malım yok! dedi. Peygamber:
— "Öyleyse iki ay arka arkaya zincirleme (keffâret olarak) oruç tut!" buyurdu.
O:
— Buna güç yetiremem, dedi. Peygamber:
— "Öyleyse altmış fakire yemek yedir!" buyurdu. O zât:
— Onları doyuracak şeyin yolunu da bulamam, dedi.
Bu sırada Peygamber'e içi hurma dolu -râvî îbrâhîm ibn Sa'd'ın: O, mikteldir, dediği onbeş sâ' hurma olan- bir arak getirildi.
Peygamber:
— "O soran kimse nerededir?" dedi ve o şahsa:
— "Bu hurmayı al, yoksullara sadaka yap!" buyurdu. O zât:
— Benden daha fakır olana mı vereceğim? Allah'a yemîn ede­rim ki, Medine'nin kara taşlı iki yanı arasında benim ailemden daha fakır bir ev halkı yoktur! dedi.
Bunun üzerine Peygamber (S) yan dişleri meydana çıkıp görülünceye kadar güldü. Sonra da o adama:
— "O takdirde bunu sizin ev halkı yesin!" buyurdu.Buhari,edep:68,edep95,oruç:30

Not:Bu naklin oruçla ilgili değil ziharla ilgili olduğunu savunanların Aynı olayı Ahmet ibni Hanbelin versiyonuyla şöyle aktarırlar:
Sahâbi Selemetü b. Sahr (r.a.) anlatıyor.
Ben (zannıma göre) diğer insanlardan daha fazla cinselliğe düşkün bir adamdım; (sıkca ve çokça cinsî münâsebette bulunurdum.)
Ramazan ayı girince karımla cinsî münâsebette bulunarak orucumu bozacağımdan korktum da, bir tedbir olarak Ramazan çıkıncaya kadar karıma zıhâr yaptım.
Fakat bir gece (karım) bana hizmet ederken, vücûdundan bir yer açılıp gözüme ilişince, dayanamayıp onunla yattım.
Sabah olunca durumu kavmim(in çevremdeki insanların)a duyurdum ve benimle beraber Allah'ın Resûlü'ne gelin( de ne yapılması gerektiğini öğrenelim) dedim.
Allah'a yemin olsun ki hayır seninle gelemeyiz, dediler.
Ben de (tek başıma) giderek, Allah'ın Resûlü'ne durumu bildirdim.
(Aramızda şu konuşma geçti.)
- Yâ Seleme! Sen bu işi gerçekten yaptın demek.
- Ben bu işi yaptım, yaptım Yâ Resûlallah! Yaptım ama Allah'ın hükmünü kabul husûsunda sabırlı olacağım.
Benim hakkımda Allah'ın sana bildirdiği şekilde hüküm ver.
- Bir esir (köle) azad et (Yâ Seleme!)
Enseme bir şaplak indirerek şöyle dedim:
- Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki ben kendimden başkasına mâlik değilim; (kölem yok ki azâd edeyim.)
- Ard arda iki ay oruç tut.
- Ben yaptığımı başka değil, ancak oruç sebebiyle yapmadım mı? (Yâ Resûlallah! Ben buna nasıl güç yetiririm.)
- Öyleyse altmış yoksula bir vesk hurma (dağıtıp) yedir.
- Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki biz karı koca aç olarak geceledik. Bizim bir yiyeceğimiz yok. (Bir vesk hurmayı nereden bulacağız).
- Peki öyleyse (mensubu olduğun) Benî Ruzeyk kabilesinin zekât memûruna git, sana hurma versin. Bir vesk (ikiyüz kilogram) hurmayı altmış fakire dağıtıp yedir. Kalanını da ailenle beraber yersin.
Seleme (r.a.) anlatımını şöyle sürdürüyor:
- Kavmime döndüm ve onlara şöyle dedim:
- Sizin katınızda darlık; hatalı değerlendirme görüp buldum. Ama Allah'ın Resûlü'nün katında genişlik (gördüm). İsabetli karar buldum. Üstelik zekâtlarınızdan bana (verilmesini de) emir buyurdu. Et-Tac 2/3534.



Bir gün:
Ebû Hureyre'den, onun şu hadîsi Peygamber'e yükseltir olduğu zikrolunur: "Her kim ramazândan bir günün orucunu özürsüz ve hastalıksız olduğu hâlde bozarsa, o farz orucu -şayet tutsa- nafile olarak tutacağı dehr orucu kaza etmez (onu ancak onun yerine tutacağı bir günlük kaza orucu öder)" Buhari,Oruç:29
Not: Yânî farz orucun faziletini nafile oruçta bulamaz.


Katâde ve Hammâd ibn Süleyman: Ramazân gündüzünde oruç bozan kişi, bozduğu orucun yerine bir gün kaza orucu tutar, demişlerdir .Buhari,Oruç:29






Oruca niyyet :
Sabah oruca niyyet olur:
Ümmü'd-Derdâ: EbuM-Derdâ (bazen gündüz vakti): Yanınızda yiyecek birşey var mıdır? diye sorardı. Eğer biz: Hayır, yoktur dersek, Ebu'd-Derdâ: Öyleyse ben bu gün oruçluyum, der(oruca niyet eder)di, demiştir.Ve böyle, gündüzleyin oruca niyet etme fiilini Ebû Talha, Ebû Hureyre, İbn Abbâs ve Huzeyfe de (Allah onlardan râzî olsun) yapmışlardır. Buhari,Oruç:21
Not: Hadis değildir.
Buhârî burada Ebû Talha, Ebû Hureyre, İbn Abbâs ve Huzeyfe'nin de gün­düzleyin oruca niyet ettiklerini ta'lîken bildirmiştir. Bu ta'lîklerden Ebû Talha'ya âid olanı Abdurrazzâk; Ebû Hureyre'ye âid olanı Beyhakî; İbn Abbâs'ınkini Tahâvî; Huzeyfe'ninkini Abdurrazzâk muttasıl senedle rivayet et­mişlerdir. Bunlar arasında Tahâvî'nin ibn Abbâs'tan rivayeti hepsinden daha açıktır: İbn Abbâs "Bir sabah kalktım. Oruç tutmak arzusunda değildim. He­nüz yemek yememiş, su da içmemiştim. Yiyecek birşey bulamayınca oruca ni­yet ettim" demiştir .



Pey­gamber (S) âşûrâ günü gündüzü bir kimseyi insanlar arasında şunu nida ve i'lân etmesi için gönderdi: "Her kim yemek yedi ise (günü­nün karnını yemeyerek) gününü tamamlasın -yâhud- oruç tutsun. Birşey yememiş olan da artık birşey yemesin!"Buhari,Oruç:21



Oruçluyken cinsellik:
Cünüpken imsakdan sonra oruca niyyet:
Âişe ve Ümmü Seleme 'den: Rasûlullah (S) ehliyle cinsî münâsebetten dolayı cünüb olduğu hâlde fecr ona erişir­di. Fecrden sonra Rasûlullah yıkanır ve orucu tutardı.Buhari,Oruç:22


Ebû Hureyre'den: Cünüb olarak sabaha giren oruç tutmaz. Buhari,Oruç:22
Not:   Buhari birincisi, yânî Âişe ve Üm­mü Seleme hadîsi ittisal bakımından daha sağlam olduğunu söylemektedir.


Oynaşma:
Aişe (R): Oruçlu erkeğe kadının, yalnız ferci haram olur.Buhari,Oruç:23

Âişe : Peygamber (S) oruçlu iken öper ve sarmaşıp derisini kadının derisine dokundururdu. O, sizin nefsine en hâkim olanınızdı.Buhari,Oruç:23
Not: Aişe bu son sözü ile, siz bu mubah olan öpme ve sarılıp oynaşmadan sakını­nız! Sonra nefsinize hâkim olamayıp bir kusur işlersiniz! tenbihinde bulunmuş oluyor.

Öpme:
Âişe(R): Rasûlullah (S) oruçlu iken kadınlarının bâzı­sını muhakkak öperdi, demiş; sonra da gülmüştür.Buhari,Oruç:24
Ümmü Seleme'ninkızı Zeyneb'den: Annesi Ümmü Se­leme şöyle demiştir: Ben Rasûlullah ile beraber saçaklı kadife örtü­nün altında yattığımız sırada birden hayz oldum. Bunun üzerine ben yavaşça sıyrılıp, hayza mahsûs elbisemi aldım. Rasûlullah: "Neyin var, hayızın mı geldi?" diye sordu. Evet, dedim. Akabinde O'nunla beraber saçaklı kadife örtünün içine girdim. Ümmü Seleme ve Rasû­lullah, ikisi de cünüblükten dolayı bir kab içinde yıkanırlardı. Ve Ra­sûlullah oruçlu olduğu hâlde (ben) Ümmü Seleme'yi öperdi. Buhari,Oruç:24

Bakarken meni gelmesi:
Câbir ibn Zeyd: Eğer erkek karısına bakar da menî indirirse, orucunu tamamlar, demiştir. Buhari,Oruç:24
Not:Hadis değildir.


Suya girmek veya yıkanmak:
Hasen Basrî: Oruçlu için suyu ağıza alıp çalkalamakta ve soğuk suya girip durmakla serinlemekte be's yoktur, demiştir.Buhari,Oruç:25


Enes ibn Mâlik de: Benim içinde yıkanılacak bazam (= Bakırdan edinilen bir havuzum, küvetim) vardı. Ben oruçlu iken (sıcak hissettiğimde serinlemek için) kendimi onun içine atar dururdum, demiştir.Buhari,Oruç:25

Diş fırçalamak:

İbn Şîrîn de: Yaş misvakla misvaklamasında be's yoktur, dedi. Kendisine: Yaş misvakın bir tadı vardır, denildi de o: Suyun da bir tadı vardır. Hâlbuki sen abdest alırken ağzına su alıp çalkalıyorsun, dedi .
Peygamber'in oruçlu iken dişlerini misvakladığı zikrolunur İbn Umer de: Oruçlu, gündüzün evvelinde ve sonunda dişlerini misvakla ovar, demiştir.Buhari,Oruç:25

Âmir ibn Rabîa'nın: Ben, Peygamber(S)'i oruçlu olduğu hâlde misvakla dişlerini temizlerken ihata edemiyeceğim yâhud sayamacağım kadar çok gördüm.Buhari,Oruç:27


Yemeğin tadına bakmak:
İbn Abbâs tencerede pişmekte olan yemeği yâhud her hangi yiyecek şeyi tadmakta be's yoktur, dedi . Buhari,Oruç:25


Göze ilaç ve sürme sürmek:
Enes ibn Mâlik, Hasen Basrî, İbrahim Nahaî: Göze sürme ve herhangi bir ilâç sürmekte oruçlu için hiçbir be's görmemişlerdir.Buhari,Oruç:25

Burna ilaç dökmek:
Hasen: Eğer boğaza ulaşmazsa buruna dökülen burun ilâcında oruçlu için be's yoktur. Buhari,Oruç:28

Sakız çiğnemek:

Atâ ibn Ebî Rebâh : Ben sakız çiğnemek orucu bozar demem. Velâkin oruçlu sakız çiğnemekten nehyolunur.Buhari,Oruç:28


Unutarak  yemek içmek:
Oruçlu kimse oruçlu olduğunu unutup da yedi­ği ve içtiği zaman, orucunu (bozmayıp) tamamlasın! Çünkü o oruç­luya ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir.Buhari,Oruç:26

Hatayla yemek içmek:
Esma bintu Ebî Bekr (R): Bizler Peygamber'in hayatında yağışlı bir günde iftar ettik, sonra da güneş meydana çıktı, de­miştir.
Bu Esma hadîsinin râvîsi Hişâm ibn Urve'ye:
— Onlar Peygamber tarafından bu günün orucunu ödemekle emrolundular mı? diye soruldu. Hişâm:
— Kaza etmekten kurtuluş yoktur (yânî ödemek lâzımdır), dedi.
Ve Ma'mer ibn Râşid şöyle dedi: Ben Hişâm ibn Urve'den işit­tim; o: Bu günün orucunu ödedilermi, yâhud ödemediler mi, bilmi­yorum, diyordu . Buhari,Oruç:45
Not:   Mücâhid'den, Atâ'dan ve Urve ibnu'z-Zubeyr'den bu günün orucunun kaza edil­meyeceği rivayet olunmuştur. Onlar bunu unutarak yemek yiyen kimse menzi­lesinde tutmuşlardır.Dört mezhep hata ile olan bu durumda bir gün kaza gerekir der.


Kusmak:

Ebû Hureyre:  Oruçlu, ihtiyârsız olarak kustuğu zaman orucu bozulmaz. Çünkü kusmak çıkarmaktır; girdirmek değildir.Buhari,Oruç:32

İbn Abbâs ile İkrime de: Oruç, içeri giren şeylerden kendini tutmaktır; dışarı çıkan şeyden kendini tutmak değildir, demişlerdir .Buhari,Oruç:32
Not: Buhârî, Ebû Hureyre'nin ikinci sözünü et-Târîhu'l-Kebîr'inde: "Kim oruçlu iken kusmak kendine galebe ederse, üzerine kaza yoktur; eğer kendisi kusmak ister­se kaza etsin" lâfzıyle rivayet etmiştir. Lâkin Buhâri bunu zaîf sayıyor. Bunu dört Sünen sâhibleri de rivayet etmişlerdir. Tİrmizî: İlim ehli indinde amel bu­nun üzerinedir, demiştir. Kusuğün az veya çok olmasının farkı yoktur, ihtiyârsız ağız dolusu kusmak da, azı gibi orucu bozmaz.


Kan aldırmak (Hacamat):
Ma'kıl ibn Yesâr'dan Peygamber'e yükseltilmiş olarak: Kan alan da, kan aldıran da oruçlarını bozdu, dediği rivayet olunuyor .Buhari,Oruç:32


Abdullah b. Abbas (r.a) :
"Peygamber (s.a.v) ihramlıyken hacamat yaptırdı. Yine Efendimiz oruçluyken de hacamat yaptırdı." Buhari,Oruç:32
Not: Bu olay veda haccında olduğu için diğer uygulamaları nesh ettiği söylenir.

...Enes ibn Mâlik'e:
—Siz oruçlu için kan aldırmayı kerîh görür müydünüz? diye so­ruyordu.Enes:
— Hayır, yalnız oruçluyu zaîf düşüreceği için hoş görmem, de­di .Buhari,Oruç:32





Sahur yemeği:
Sa­hur yemeğe yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.Buhari,Oruç:20




İtikaf:

İtikafın zamanı: 
Peygamber (S) ramazândan son on günde i'tikâf ederdi. O'nun bu âdeti tâ Yüce Al­lah O'nu vefat ettirinceye kadar devam etmiştir. Sonra O'nun ardın­dan zevceleri i'tikâf etmişlerdir .Buhari,İtikaf:1


Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) her ra­mazânda on gün i'tikâf eder idi. Ruhunun kabz olunduğu yılın ra­mazânında ise yirmi gün i'tikâf etti. Buhari,İtikaf:17
Not: Peygamber ortada ve sonda olmak üzere 10 ar günlük itikaflar yapardı.



Zaruri ihtiyaç harici itikaf yeri terk edilmez:
Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) mescidde i'tikâfta iken muhakkak başım benim hücreme sokardı da, ben de başının saçlarım (yıkayıp) tarar idim. Yine Rasûlullah i'tikâfta bulunduğu zaman bir ihtiyâç için olmak müstesna, evine girmezdi .Buhari,İtikaf:3


İtikaf edeni ziyaret: 
Peygamber (S) ramazânın son on günü içinde mescidde i'tikâf yaparken Safiyye, Peygamber'i ziyaret etmek üzere yanına gitmiş ve yatsının ardından bir saat (yânî bir müddet) kendisiyle ko­nuştuktan sonra evine dönmek üzere kalkmış. Peygamber de onu men­ziline geçirmek için onunla beraber kalkmış...Buhari,edep:121


Normal zamanda itikaf :
Ömer ibnu'l-Hattâb ( Huneyn harbinden dönülüp Cı'râne'ye gelindiği zaman ve oruçsuz iken ) Peygamber(S)'e sorup şöyle demiştir:
— Ben Câhiliyet devrinde bir gece Mescidi Haram içinde i'tikâf edeyim diye adamıştım (ne buyurursun)?
Peygamber:
— "Adağım îfâ et" buyurmuştur.Buhari,İtikaf:5
Not  : Mezheplerin itikaf oruçlu iken mi olmalı tartışmalarına bu olay iyi bir açıklama getiriyor olabilir.Bu olaydan itikafın oruçla ilgili olmadığı başka zamanlarda da Allahı düşünme ve zikretme babında tikaf olabileceği sonucu çıkarılabilir.Ramazan ayında oruç tutulduğu için tabii ki oruçlu olamak gerekir.!?

Kadınların itikafı ve şekli:
Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) ramazânın son on gününde i'tikâf ederdi. Ben kendisi için yünden bir çadır kurar­dım. Sabah namazını kıldırır, sonra bu çadıra girerdi. Bir defasında Hafsa da bir çadır kurmak için Âişe'den izin istedi. Âişe de Hafsa'ya izin verdi. O da bir çadır kurdu. Zeyneb bintu Cahş bunu görün­ce o da başka bir çadır kurdu. Peygamber sabaha girip de bu çadırları görünce:
— "Bu çadırlar da nedir ki?" diye sordu.
Kendisine (bunların Hafsa ile Zeyneb'e âid çadırlar olduğu) haber verildi. Peygamber (S):
— "Onlar bunları hayr ve tâat mı sanıyorlar?Bu çadırları, sökün, onları bir daha görmeyeyim" buyurdu. Ve o ramazân ayında i'tikâfı terk etti de sonra, şevval ayından on gün i'ti­kâf etti. Buhari,İtikaf:6,14
Not: Şevval ayındaki itikaf Ramazan ayında niyetlenilip  yapılamayan itikafın kazası olabilir!?



İstihâzalı Kadının İtikâfı :

Âişe(R) şöyle demiştir: Bir kerre Rasûlullah ile birlik­te zevcelerinden istihâzalı bir kadın i'tikâf etti. O kadın kırmızılığı ve sarılığı görüp duruyor ve bâzan biz onun altına kanın akmasın­dan dolayı bir leğen koyardık. İşte bu hâlinde o namaz kılardı .
Not: Bu kadın Peygamber'in zevcelerinden Şevde bintu Zem'a, yâhud Ümmü Habîbe Ramle bintu Ebî Sufyân yâhud da Ümmü Seleme'denbiri idi. Askalânî üçüncü ihtimâli tercîh ediyor.
Müstehâza, hayız müddetinin en uzunu geçtikten sonra yine kanı dinmeyen kadına denir. Hayizlının mescide girmesi caiz değilse de, bundan İstihâzalı kadının i'tikâfı bile -mescidin kirletilmeyeceğinden emniyet edildiği takdîrde-câiz olduğu istinbât olunmuştur. Devamlı özürlü kimseler hakkındaki hükümler de zâten istihâzalı kadının hükümlerine kıyâs ediliyor.Buhari,İtikaf:10










HAC

Hac ile ilgili ayetler hicretin 9. yılında bildirilmiştir.O yıl Ebu Bekir hac emiri olarak gönderilmiş.10. yılda da peygamberimiz veda haccını yapmıştır.

Haccın fazileti ve sevabı:
Her kim bu Beyti hacc eder de refes (= Cinsî münâsebet yâhud sözlü ve fiilî günâh) yapmaz, itaat yolundan çıkmazsa, o kimse, anasının onu doğurduğu gündeki gibi (tertemiz) döner.Buhari,Muhsar:10


Umre, diğer umreye ka­dar ikisi arasındaki zaman içinde işlenilen (küçük) günâhlara keffâreîtir. Mebrûr (yâni kabul edilmiş) hacc ise: onun karşılığı (bâ­zı günâhların afvedilmesi değil;) ancak cennettir.Buhari, Umre:1




Hac'da  Kurban:
Bizler (Veda Haccı yolunda) Rasülullah'ın beraberinde idik. Yalnız hacc niyetiyle ihra­ma girdik ve zu'1-hiccenin dördünde Mekke'ye geldik. Peygamber (S) bizlere Ka'be'yi tavaf ve Safa ile Merve arasını sa'y etmemizi ve bu haccımızı umre yapmamızı ve ihramdan çıkmamızı emretti de, "An­cak beraberinde kurban bulunanlar müstesnadır, onlar ihramların­da devam ederler" buyurdu.
Câbir dedi ki: Bizlerden Peygamber ve Talha'dan başka kimse­nin beraberinde kurban yoktu. Bîr de Alî, Yemen'den gelmiş, kur­banı beraberinde getirmiş ve:
— Ben, Rasülullah'ın ihrama girdiği gibi ihrâmlandım! demişti. Haccı umre yapmakla me'mûr olanlar (bu hâle taaccüb ederek):
— Bizler herbirimizin erkeklik organı (kadınlarımızla faydalan­mamız sebebiyle) menî akıtır hâlde Minâ'ya gideceğiz (de Rasûlullah ihrâmlı kalacaktır)! demişlerdi.
Bu sözleri işitince Rasûlullah:
— "Ben eğer hacc aylarında umrenin cevazını şimdi bildiğim gi­bi ihrama girerken de önceden bilmiş olaydım, kurban sevketmezdim. Ve yanımda kurbanım olmasaydı şimdi (ben de sizin gibi) ihram­dan çıkardım" buyurdu.
Câbir şöyle dedi: Surâka ibn Mâlik el-Mudlicî, Peygamber Akabe cemresini taşlarken karşı geldi de:
— Yâ Rasûlallah! Bu haccı umreye çevirmek bize mi hâsstır? diye sordu.
Rasûlullah:
— "Hayır size hâss değil, ebedîdir" buyurdu.Buhari, Temenni:3
Not: Olayın detayı için "Hayızlı kadın ziyaret tavafı için bekler" bakınız


Kadınlar için haccın önemi:
Âişe(R):
— Yâ Rasûlallah! Biz (Kur'ân'da) cihâdı en faziletli amel görü­yoruz. Biz cihâda çıkamaz mıyız? diye sordu.
Rasülullah (S):
— "Fakat (siz kadınlar için) cihâdın en faziletlisi mebrûr (yâni makbul) haccdır" buyurdu.Buhari;Cihad:1



Hayızlı kadın veda tavafı yapmaz:
Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) haccdan dö­nerken Minâ'dan Mekke'ye doğru hareket etmek istedi. Bu sırada Safiyye (bintu Huyey)'yi çadırının kapısında dertli ve hüzünlü hâlde gör­dü. Çünkü Safiyye hayız olmuştu. Bunun üzerine Peygamber, Kureyş'in bir lügati, bir ta'bîri olan:
— "Akra, halkaa! Muhakkak ki sen bizleri habsedip yolumuz­dan alıkoyacaksın!" buyurdu.
Sonra da:
— "Sen nahr günü ziyaret tavafını yaptın mı?" diye sordu. Safiyye:
— Evet yaptım, cevâbını verince Peygamber:
— "Öyleyse yürü, hareket ediyoruz (hayızlıdan veda tavafı dü­şer)" buyurdu.Buhari,edep:93




Hayızlı kadın ziyaret tavafı için temizleninceye kadar bekler; beklerken de haccın diğer kısımlarını yapar:
Âişe (R) şöyle demiştir: Biz Rasûlullah'ın beraberin­de, hacc aylarında, hacc gecelerinde ve hacc hâllerinde (Medine'den) çıktık. Nihayet (Mekke'nin hududu olan) Şerif mevkiine indik.
Âişe dedi ki: Rasûlullah, sahâbîlerine doğru çıktı da:
— "Sizden her kimin beraberinde hedyi (kurbânı) yoksa ve haccını umreye çevirmek isterse, o (haccmı feshedip) umre yapsın! Be­raberinde hedyi bulunan da haccını umreye çevirmesin" buyurdu.
Âişe dedi ki: Peygamber'in bu Öğretmesinden sonra, sahâbîlerinden umreyi alanlar da oldu, terkedenler de bulundu.
Yine Âişe dedi ki: Fakat Rasûlullah ile sahâbîlerinden bir takım kimselerin -ki bunlar kuvvet sahibi kişilerdi- kurbanlıkları beraber­lerinde idi. Bunlar (hacci feshedip) umre yapmaya muktedir değiller­di. Âişe dedi ki: Rasûlullah bu emri verdikten sonra (çadıra) benim yanıma girdi. Ben ise ağlıyordum. Rasûlullah:
— "Ey kadın! Seni ne ağlatıyor ki?" dedi Ben de:
— Senin sahâbîlerine söylediğin sözünü işittim. Demek ki ben umreden (tavaf ve sa'y edemiyerek) men' olundum, dedim
Rasûlullah:
— "Senin hâlin nedir ki?" dedi. Ben:
— Namaz kılamıyorum, dedim. Rasûlullah:
— "Bu sana zarar vermez. Sen de ancak Âdem kızlarından bir kadınsın. Allah, bütün Âdem kızları üzerine yazdığı şeyi senin üzeri­ne de yazmıştır. Böyle olunca sen hacca niyetinde sabit ol. Allah sa­na umreyi de nasîb eder" buyurdu.
Âişe dedi ki: 
Rasûlullah'ın bu (Veda) haccında Arafat'a çıktık. Nihayet Minâ'ya geldik. Ben de artık temiz olmuştum. Sonra Minâ'dan çıktım. (Ve Mekke'ye gelip) Beyt'e ifâda tavafı yaptım. Âişe de­vam edip dedi ki: Sonra Minâ'dan sonuncu dönüşte, Rasûlullah'ın beraberinde yola çıktım. Rasûlullah Muhassab mevkiine gelip, ko­nakladı. Biz de O'nunla beraber orada konakladık. Rasûlullah, kar­deşim Abdurrahmân ibn Ebî Bekr'i çağırdı ve:
— "Kızkardeşini haremden çıkar, (hıll ile harem hududunda) um­re niyetiyle ihram ve telbiye yaptır. (Tavaf ve sa'y ettikten) sonra ih­ramdan çıkınız, sonra buraya geliniz. Ben burada ikiniz benim yanıma gelinceye kadar sizleri gözlüyorum" buyurdu.
Âişe devamla şöyle dedi: Kardeşimle birlikte çıktık. Nihayet (Ten'îm'de) ihrâmlandiktan; tavaf ve sa'yi de yaptıktan sonra, seher vaktinde Rasûlullah'ın yanına geldim. Rasûlullah:
— "Umreyi bitirdiniz mi?" dedi. Ben de:
— Evet bitirdik, dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah, sahâbîlerine (Medîne'ye doğru) ha­reketi i'lân etti. İnsanlar hareket ettiler. Rasûlullah da Medîne'ye yönelici olarak yürüdü.Buhari,Hac:33
Not: Burada Umre tavafını Aişe'nin sonradan yaptığını anlıyoruz.
Not 2: Adetli kadından veda tavafı düşer.Ziyaret tavafı  ise mutlaka yapılmalıdır.Bunun için adetin bitmesi gerekir.Hacın diğer gereksinimleri yapılarak ziyaret tavafı sonraya da bırakılabilir.Adetliyken ziyaret tavafını yapan ceza olarak bir kurban keser ,haccı da kabul olur.


Kadınların tavafı:
Ben Atâ'ya: Kadınlar erkeklere nasıl karı­şırlar? diye sordum. Atâ: Kadınlar erkeklere karışmazlardı. Âişe (R) erkeklerden ayrı bir yerde tavaf eder ve erkeklere karışmazdı. Âişe ile beraber tavaf eden (Dıkre isminde) bir kadın, Âişe'ye: Ey Mü'-minlerin Anası! Haydi yürü de Haceri Esved'e el sürüp isti'lâm ede­lim, dedi. Âişe ona: Benden ayrıl, dedi ve (el sürmek suretiyle) isti'lâmdan çekindi. Âişe ve arkadaşları geceleyin tanınmaz hâlde (veya örtülü oldukları hâlde) çıkarlar ve erkeklerin beraberinde tavaf eder­lerdi.Buhari,Hac:64

Seder tavafı:
Sader tava­fından sonra Muhacir için Mekke'de üç gece oturma ruhsatı vardır.
Buhari, ensarın menkıbeleri:46
Not: Sader tavafı, hacıların Minâ'dan dönüp memleketlerine giderken yaptıkları ve­da tavafıdır; bununla hacıların ibâdet işleri tamâm olur. Mekke fethinden evvel Peygamber, Mekke'den hicret eden Muhacirler için veda tavafı yapılıp hacc ve umre tamâm olduktan sonra yalnız üç gün Mekke'de ikaamet edebileceğini bil­dirmiştir... Âlimlerin cumhuru bu yasağın, Mekke'den Medîne'ye hicret etmek vâcib olduğu zamana âid bulunduğunu kabul etmişlerdir ki, bunun son hududu Mekke'nin fethidir. O devirde Peygamber'e yardım etmek vâcib olduğu ipin, fetihten evvel Muhâcirler'in Medine'de ikaamet etmeleri vâcib idi. Mekke'nin fethi ile İslâm Dîni lâyık olduğu kuvveti kazanmış olduğundan, birçok âlimlere göre bu yasak sona ermiş bulunuyor. Muhacir olmayan müslümâna gelince, onlar bu yasağın dışında idiler.


Tavafın sayısı ve usülü:
Zuhrî: Sünnet (yânî sünneti gözetmek) daha faziletlidir. Peygamber asla birçok yediler dolaşıp tavaf etmedi; ancak yedi dolaşmalık tavaf akabinde iki rek'at namaz kıldı, dedi .Buhari,Hac:69




Tavaf namazı Mescidi haram dışında da kılınabilir:
Rasûlullah Mekke'de iken Ümmü Seleme de (rahatsızlığı sebebiyle) henüz tavaf etmemişken, Rasûlullah ve Ümmü Seleme (Harem'den veya Mekke'den) çıkmak istediklerin­de, Rasûlullah Ümmü Seleme'ye:
— "Sabah namazı ikaamei edildiği zaman insanlar namaz kı­larlarken, sen devenin üzerinde tavaf et!" buyurdu.
Ümmü Seleme böyle yaptı ve tavaf namazı kılmadan dışarı çık­tı .Buhari,Hac:71
NOT: Ümmü Seleme bu namazı Harem dışında kılmış­tır.


Tavaf namazının makbul yeri:
...(Peygamber) Beyt'i yedi kerre dolaşıp tavaf etti, müteakiben Makaam'ın arkasın­da iki rek'at namaz kıldı. Buhari,Hac:72


Deve üzerinde tavaf:
(Hacc sırasında), hasta olduğumu Rasûlullah'a arzettim. Rasûlullah (S): "(Deveye) bi­nerek insanların arkasından tavaf et" buyurdu. Ben (öylece) tavaf ettim.Buhari,Namaz:78


Hacdaki eylemlerin hikayesi:
Tavafta koşmanın  hikayesi:
Ra­sûlullah (S) sahâbîleriyle beraber (Hudeybiye anlaşması ile bir yıl sonra üç günlüğüne Mekke'ye) gel­di. Müşrikler kendi aralarında:
— Şu muhakkak ki, size Yesrib hummasının zayıflattığı bir top­luluk geldi, dediler.
Rasûlullah (bunu işitince) sahâbîlere, tavafın ilk üç şavtında (do­laşmasında) koşmalarını, (Yemen cihetindeki) iki köşe arasında tabiî yürümelerini emretti. Rasûlullah'ı, tavafın bütün şavtlarmda (yânî yedi dolaşmada) koşmalarını emretmeye mâni' olan şey ancak sahâbîlerine olan şefkat isteğidir.
Peygamber (S) barış anlaşmasıyle emâna girdiği yılında Mekke'ye geldiği zaman müşriklerin, sahâbîlerin kuvvetlerini görmeleri için, sahâbîlerine: "Ko­şunuz!" emrini verdi. Bu tavaf sırasında müşrikler Kuaykıân Dağı tarafında bulunuyorlardı.Buhari,Megazi:40Allah dostu seyyid.


Safa ve merve de say ın hikayesi:
Aişe: Aşağıdaki âyet, Ensâr hakkında indirilmiştir. Onlar İslâm'dan evvel Menât putuna ibâdet için telbiye ediyorlardı. Menât putu Kudeyd mevkiinin hiza­sında bulunuyordu. Onlar (kendi putları karşısında bulunan) Safa ile Merve putları arasında sa'y etmeyi günâh sayarlardı. İslâm Dîni ge­lince Ensâr bunu Rasûlullah'a sordular. Allah dostu seyyid.Bunun üzerine Yüce Allah: "Safa ile Merve, Allah'ın işaretlerindendir. Kim Ka'be'yi hacceder veya umre yaparsa bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için sakınca yoktur.... " (el Bakara:158 ) âyetini in­dirdi .Buhari, Umre:10


Say'ın gerekliliği:
Âişe'den; onun: "Safa ile Merve arası­nı dolaşmadikça Allah bir kimsenin haccını ve umresini tamam etmez.Buhari, Umre:10



Müzdelife'de akşam ve yatsı birleştirilerek kılınır:
Rasûlullah (S) Arafat'tan döndü. İki dağ arası yola indi ve işedi. Sonra abdest aldı. Âbdest almayı mübalağalı yapmadı (yânı hafif aldı). Ben:
— Yâ Rasûlallah! Namaz mı? diye sordum. Rasûlullah:
— "Namaz ilerinde (kılınacak)" buyurdu.
(Yine bindi.) Müzdelife'ye gelince (inip) abdest aldı. Lâkin bu sefer abdesti daha uzunca tuttu. Sonra namaz ikaamet edildi de ak­şam namazını kıldırdı. Ondan sonra herkes devesini kendi durağın­da çökertti. Sonra yatsı namazı ikaamet edildi. Peygamber namazı kıldırdı ve iki namaz arasında (hiç bir namaz) kılmadı. Buhari,Hac:96

Peygamber (S) Müzdelife'de akşam ile yatsı namazlarını birleştirdi. Bu iki namazdan her-biri bir ikaametle kılındı ve Peygamber ne bu iki namaz arasında ve ne de bunlardan herbirinin ardında sünnet namazı kılmadı .Buhari,Hac:97

Müzdelifeden minaya dönüş zamanı:
Umer ibn Hattâb (R)şöyle dedi: Müşrikler, güneş Sebîr Dağı üzerine doğmadıkça Müzde-life'den Minâ'ya dönmezlerdi. Peygamber (S) Kureyş müşriklerine muhalefet etti de güneş doğmazdan evvel (alaca karanlıkta) Müzde-life'den Minâ'ya döndü .Buhari ensarın menkıbeleri:25 



Şeytan taşlama:
Abdul­lah ibn Mes'ûd (R), Büyük Cemre'ye yânî Akabe cemresihe vardı­ğında Beyt'i sol tarafına, Minâ'yı da sağına alıp (cemre atılacak yere yönelerek) yedi tane çakıl taşı atmıştır. Sonra da: Kendisine el-Bakara Sûresi indirilmiş olan Peygamber (S) de cemreye işte böyle taş attı, demiştir.Buhari,Hac:137


(Salim şöyle demiştir): İbn Umer, el-Cemretu'd-Dünyâ'ya yedi çakıl taşı atar, her çakıl atışı­nın ardından Allâhu Ekber diye tekbîr getirirdi. Bundan sonra İbn Umer ileriye geçip, vâdînin ortasındaki düzlüğe girer ve orada kıble­ye yönelip (Cemreyi arkasına alarak) uzun bir dikeliş yapar ve iki eli­ni yukarıya kaldırarak duâ eder. Bundan sonra orta cemreye taş atar. Bundan sonra İbn Umer vâdînin kuzey cihetine doğru yürür, (bura­da da birincideki gibi) vâdînin içindeki düzlüğe girer, burada da kıb­leye karşı yönelmiş olarak uzun süre dikelir, ellerini kaldırarak duâ eder, uzunca dikelirdi. Bundan sonra (ilerleyip) Akabe cemresine ge­lir, vâdînin içinden ona da yedi taş atardı, fakat onun yanında (duâ için) durmazdı. Atıştan sonra oradan döner ve: Peygamber(S)'i hacc menseklerini işte böyle yapar gördüm, der idi Buhari,Hac:.223

Not: Bu hadîste haber verilen iki cemre yanındaki duruş süresinde görüş ayrılığı ol­muştur. İbn Mes'ûd iki kerre el-Bakara Sûresi okuyacak kadar durur ve duâ edermiş. îbn Umer'in iki cemrede el-Bakara Sûresi okuyacak kadar vakfe yaptı­ğı rivayet edilmiştir. İbn Abbâs'm da yüz âyetli bir sûre okuyacak kadar vakfe yaptığı haber verilmiştir.
Âlimlerin çoğu bu vakfelerin zİkr ve duâ için yapıldığını, binâenaleyh vak­fe yapmamakta bir be's olmadığına kaail olmuşlardır.
el-Cemretu'd-Dünyâ:  Minâ'daki Hayf Mescidi cihetine yakın olan cemre­dir. Bu cemre, ikinci nahr günü taşlanan cemrelerin birincisidir. Bu cemre Mi-nâ'ya en yakın, Mekke'ye de en uzak olan cemredir.
Atılan çakılların sayısı:   Dört İmâm'a ve cumhura göre, çakılların sayısı 7O'dir. Bunlardan yedisi bayramın ilk günü Büyük Cemre'ye, yânı Akabe cem­resine atılır. Teşrik günlerinde, yânî bayramın ikinci, üçüncü, dördüncü günle­rinde her gün sıra İle her Üç cemreye yedişerden 21 taş atılır. Üç günde atılan taş sayısı 63 olur. İlk günü atılan yedi taşla beraber, toplam 70 olur.




İhramlıyken giyim kuşam:
İhrama giren kimse ne gömlek, ne donlar, ne bornûs(şapkası kendine bitişik elbise) , ne de ayakkabı giyer. Ancak na'leyn bulamadığı takdirde topuklardan aşağıda olan birşey giysin!Buhari,giyim-kuşam:8 
...Bir de cehri ve zağferânla boyanmış kumaştan yapılı elbiseler giymez.Buhari,giyim-kuşam:13
"(İhrâm'da) izâr bulamayan serâvîl (yânı don) giysin, na'leyn(terlik) bula­mayan da (topuklardan aşağı olan) huffeyn{ = iki mest) giysin."Buhari,giyim-kuşam:14



....
— Yâ Rasûlallah! Güzel koku süründükten sonra bir cübbe içinde umre için ihrama giren kimse hakkında ne dersiniz? diye sordu.
Bunun üzerine Peygamber:
— "Sendeki kokuya gelince, onu üç kerre yıka, üzerindeki cübbeye gelince, onu da çıkar, sonra haccında yapmakta olduğun fiilleri umrende de yap" buyurdu.Buhari,Kuranın faziletleri:2


İhramlıyken silah taşınr:
Peygamber (S) -hicretin ye­dinci yılındaki- zu'1-ka'de ayında umre yaptı. Mekke ahâlîsi, onu Mek­ke'ye girmeğe bırakmamışlardı. Nihayet Peygamber, Mekkeliler'le, Mekke'ye hiçbir silâh sokulmayacak, ancak kılıf içinde kılıç sokula­cak diye hükümleşmişti.Buhari,Muhsar:28



İhramdan çıkış:
Âişe(R)'den şöyle derken işitmiştir: Bizler zu'lka'deden kalan beşinci günde (yânı zu'1-ka'denin yirmibeşinde) Medîne'den Rasûlullah in beraberinde yola çıktık. (Bu aylarda umre değil) yalnız hacc edilir zannolunurdu. Mekke'ye yaklaştığımızda Rasûlul­lah (S): "Beraberinde kurbanlık bulunmayanın Beyt'i tavaf ettiği, Safa ile Merve arasını da sa'y ettiği zaman ihramdan çıkmasını" emretti.Buhari;Cihad:104

Ben  kurbânıma  Ka'be nâmına gerdanlık taktım. Artık ben kurbânımı kesmedikçe ih­ramdan çıkamam.Buhari,Hac:127


Abdullah (ibn Umer): Peygamber (S) ve sahâbîlerinden bir taife tı­raş olup saçlarını kestirdiler. Sahâbîlerin bâzısı da saçlarını sâdece kı­salttılar, demiştir.Buhari,Hac:128
Not: Peygamber tıraş olma­larını emrettiği zaman sahâbîlerde bir tereddüd ve ağır davranma görmüştü. Arablar'm âdeti başları üzerinden biraz saç almak şeklinde idi. Onlarda saçı ta­mamen kesmek az olurdu. Saçı tamamen kesmek onlara ağır gelirdi. Bunun için saç kısaltmağa meyletmişlerdi. Burada da görüleceği gibi, kimisi saçlarını kes­miş, kimisi de sâdece biraz kısaltmakla yetinmişti.


Âişe(R)'den işittim. O şöyle diyordu: Ben Rasûlullah(S)'a iki elimle şu iki hâlinde güzel koku sürdüm: Biri ihrama girmek istediği zaman, biri de (Cemre ve tıraşın ardından) ihramdan çıktığı zaman.Buhari,Hac:144

Vekaleten hac yapılır:
Kadın:
— Yâ Rasûlallah! Allah'ın kulları üzerinde hacc hususundaki farizası babama çok yaşlı ihtiyarlığında erişti. O deve üzerinde sabit duramaz hâldedir. Binâenaleyh kendisine (vekâleten) ben hacc ede­bilir miyim? diye sordu.
— "Evet, vekâleten hacc edebilirsin!" diye cevâb verdi. Bu suâl ve cevâb, Veda Haccı sırasında vâki' oldu. Buhari,Hac:1



Ana- baba yerine hac :
Bir kadın Peygamber(S)'e geldi de:
— Annem hacc yapmayı nezretmişti, hacc edemeden evvel öl­dü. Şimdi ben onun adına hacc yapabilir miyim? diye sordu.Rasûlullah:
— "Evet, ananın yerine vekâleten hacc etmelisin! Bana ne dü­şündüğünü söyle: Eğer onun üzerinde bir kula borcu olsaydı, sen ana­nın bu borcunu öder miydin?" diye sordu.Kadın:
— Evet öderdim, dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah, onun şahsında:
— "Allah'ın hakkı olan borcu da ödeyiniz! Şübhe yok ki, Allah hakkı ödenmeye başkalarından daha ziyâde lâyıktır!" buyurdu. Buhari,İltisam:12



Zemzem suyu nasıl içilir:
İbnu Abbâs (R) şöyle tahdîs etmiş: Ben Rasûlullah'a "zemzem suyundan sundum. O da ayakta olduğu hâlde içti, demiştir.Buhari,Hac:76



Hacda yapılacaklarda sıra önemli midir:
Not: Tebliğ maddesine ve mezhepler arası farklardaki  hac maddesine bak.


Hacda engelleme olursa :
Abdullah ibn Umer:
— Biz Hudeybiye senesinde Peygamber'in beraberinde umre ya­pıcılar olarak yola çıktık. Kureyş kâfirleri Beyt'in berisinde ona var­mamıza engel oldular. Bunun üzerine Rasûlullah (S) kurbanlık develerini kesti ve başını tıraş etti (böylece ihramdan çıktı), demiştir.Buhari,Muhsar:4


Umrenin şekli:
Peygamber (S) (Veda Haccı'nda beraberinde bulunan) sahâbîlerine niyet etmiş oldukları hacclarını umreye çevirmelerini, Beyt'i ve Safa ile Merve arasını dolaşmalarını, sonra saçlarını kısaltıp ihramdan çıkmalarını emretmiştir. Buhari, Umre:11


Rasûlullah (S) -Hudeybiye anlaşmasının hükmü ile olan- kaza umresini yaptı. Biz de O'nun beraberinde bu umreyi yaptık. Rasûlullah Mek­ke'ye girince Beyt'i tavaf etti. Biz de O'nun beraberinde Beyt'i tavaf ettik. Rasûlullah Safa ile Merve'ye gelip onlar arasında sa'y etti. Bizler de O'nun beraberinde bu iki tepeye gelip, O'nun beraberinde sa'y et­tik. Bu sırada biz Rasûhıllah'ı, Mekke ahâlîsinden herhangi bir kim­senin O'na atış yapmasından perdeleyip koruyorduk.Buhari, Umre:11






ZEKAT - YARDIMLAŞMA


Zekat nisabı:
Beş ûkıyyeden az mıkdâr (gümüş) da zekât yoktur. En aşağı üçer yaşında beş deveden aşağısında da zekât yok­tur. Beş vesk mıkdârının aşağısında(ki mahsûllerde) da zekât yoktur.Buhari, Zekat:4
Not: Bknz: Ölçü para


Beş vesk mıkdârından aşağıdaki hurmada zekât yoktur. Beş ûkıyye (yânî ikiyüz dirhemden az mıkdârdaki gümüşte zekât yoktur. En aşağı üçer yaşında beş deveden aşağısında da zekât yoktur.Buhari, Zekat:43

İbnu Ömer ve Hz. Aişe radıyallahu anhumâ’nın anlattığına göre: “Rasûlulullah aleyhissalâtu vesselâm, her yirmi dinar ve daha fazlası için yarım dinar (zekât) alırdı,” (K.s. 6551 C.17 S.180 Akçağ, alıntısı: İbnu Mace 1791)







Zekat , kıymet takdiri ile başka bir karşılıkla da ödenebilir:
Muâz ibn Cebel (R) Yemen ahâlîsine:
Bana zekâtta elbise, hamîs yâhud lebîs denilen metâ'Iarı, arpa ve darı yerine zekât olarak getirin. Bu size daha kolay ve Peygamberin Medine'deki sahâbîleri için de daha hayırlı ve daha yararlıdır, dedi .Buhari, Zekat:34
Not: Zekâtın aynen verildiği gibi, kıymeti takdîr edilerek bedelen de verilmesinin cevazı buradan alınmıştır.Bu rivayetteki bâzı isimlerin ma'nâları:
el-Hamîs; Dört köşeli ve iki tarafı damgalı siyah abadır. Vaktiyle Yemen'in ma'rûf elbiselerinden olup, uzunluğu beş zira' imiş. ,
el-Lebîs: Giyilmiş ve kullanılmış elbisedir.
es-Siyâb: Hamîs ve lebîsten daha umûmî bir lâfızdır. 
ez-Zuratu: Zâl'in dammı ile, hubûbât'tandır


Ebû Bekr es-Sıddîk (R), Enes ibn Mâlik'e (zekât âmili ta'yîn ettiğinde), Allah'ın kendi Rasûlü'ne (alınmasını) emrettiği mikdârları açıklayan bir mektûb yazmıştı (ki, şunlar o mektûbdandır): Kimin zekâtı bir yaşını doldur­muş bir dişi deveye ulaşırsa ve mal sahibinin yanında bu sıfatta deve bulunmaz da yanında iki yaşında bir dişi deve bulunursa, mal sahi­binden zekât olarak bu hayvan kabul edilir de zekât tahsildarı (yaş farkını telâfi için) mal sahibine ya yirmi dirhem, yâhud iki koyun verir. Mal sahibi yanında bir yaşında bir dişi deve bulunmaz da iki yaşında erkek deve bulunursa, bu da o kimseden zekât olarak kabul edilir. Fakat fark olarak birşey verilmez. Buhari, Zekat:34
Bknz:Develerin zekatı

Ayrı Ayrı Bulunan Zekat Malları Bir Araya Toplanmaz; Toplu Olanların da Arası Ayrılmaz:Buhari, Zekat:35
Not: Zekât toplayıcısının yapmaması gereken: îki kimseye âid olan kırk koyunu zekât al­mak maksadiyle bir yere toplaması gibidir. Zekat memurunun toplu bir zekât malını ayırması da: Bir kimsenin malı olan 120 koyunu kırkar kırkar ayırıp, üç zekât istemesi gibidir.
Mal sahibine yönelik kısmın misâli şöyledir:
Ayrı olanın birleştirilmesi: Kırk koyun sahibi bir kimsenin, yine kırk koyu­na mâlik diğer birisiyle bu ayrı ayrı iki sürüyü sayım zamanı birleştirerek iki koyun yerine bir koyun zekât vermek istemeleri gibidir. Toplu olanın ayrılması da: Karışık ve ortak yirmişer koyun sahibi olan iki kişinin zekât me'mûruna karşı bu toplu bir sürüyü sayım zamanı ikiye ayırmaları ve zekâtın düşmesine sebeb olmaları gibidir. Bu hareket de Beytü'1-mâle zarar verir ve nehyedilmiş­tir.Vb...
Örnek: 
Birincisinin misali şudur: İki şahıs bir sene müddetle 40 koyuna sa­hiptir. Zekât, bu iki şahsın ortak malı olan 40 koyuna düşmektedir. Eğer bu iki kişinin malları ayrı olsaydı her ikisine de zekât düşmezdi. Çünkü herbirinin payı, nisab miktarından azdır.
İkincisinin misali de şudur: İki şahsın 80 koyunu bulunmaktadır. Herbirinin 40 koyunu vardır. Bunların üzerinden 1 sene geçtiğinde zekât olarak 1 koyun vermeleri gerekir. Çünkü birbirlerine karışmışlar, tek bir mal durumuna gelmişlerdir. Oysa bunlar ayrı olsalardı herbirine zekât olarak 1 koyun vermek vacib olurdu ve böylece 1 koyun yerine 2 koyun zekât verilmiş olurdu.

Ortaklar zekatı paylarınca öder:


Enes: "Herhangi iki halitadan meydana gelmiş ortak bir sürünün zekâtı hususunda bu halita (şirket) sâhibleri, ken­di aralarında adalet gereği birbirlerine müracaat ederler.Buhari,Ortaklık:2Buhari, Zekat:36
Not: Zekât me'mûru ortak bir sürünün zekât hakkını alırken, bu iki ortağın birisinden zekâtın tamâmını alırsa, veren taraf diğerine müsavat yânî adalet üzere müracaat edebilir.


Ebu Bekr'in yazmış olduğu zekat fermanı ve zekat oranları:
Not: Hammâd ibn Seleme dedi ki: Enes ibn Mâlik'in torunu ve Abdullah ibn Enes'in oğlu Sümâme'den bir kitâb aldım. Bu kitabı Ebû Bekr'in Enes ibn Mâlik'e yazdığını söylüyordu. Bu mektubu Ebu Bekr, Enes'i zekât âmili olarak gönderirken yaz­mış ve Rasûlullah'ın mührü ile mühürleyip tasdîk etmişti. Bu mektûb "Bu, zekât farîzasıdır" cümlesiyle başlıyordu, diyerek baş­tan başa bu uzun mektubu rivayet etti:


"Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle. "İşte bu, Allah'ın kendi Rasûlü'ne emrettiği ve Rasûlullah'ın müsîümânlar üzerine takdir ve ta'yîn buyurduğu zekât farîzasıdır. Her­hangi bir müslümândan bu kitâbda bildirilen mikdârlar veçhiyle zekât istenirse, o müslümân bu zekâtım versin. Bundan fazlası istenirse (ziyâdeyi) vermesin!
Develer:
"Deveden yirmidört tanesinde ve bundan aşağısında koyun ola­rak (vâcib olan zekât), her beş devede bir koyundur.

"Deve sayısı:
25'e erişince, 35'e kadar dişi bir bintu mehâd;
36'ya erişince, 45'e kadar dişi bir bintu lebûn;
46'ya erişince, 60'a kadar boğur basacak bir hıkka;
61'e erişince, 75'e kadar " " bir cezea;
76'ya erişince, 90'a kadar iki tane bintu lebûn;
91'e erişince, 120'ye kadar boğur basacak iki hıkka zekât ver­mek vâcib olur.

"Deve sayısı yüzyirmiden fazla olunca, her kırk devede bir tane bintu lebûn, ve her elli devede bir hıkka zekât vardır. Beraberinde dört tane deveden başka bulunmayan kimseye gelince; bu mikdâr de­vede zekât yoktur. Ancak deve sahibi, kendi isteği ile verebilir. Deve sayısı beşe ulaşınca da bir koyun zekât vermek vâcib olur.
Buhari, Zekat:39

Koyunlar:
"Senenin birçok günleri yaylakta güdülen koyunun zekâtında, koyun sayısı kırk olunca, yüzyirmiye kadar bir koyundur. Yüzyirmi­den ziyâdede de, ikiyüze kadar iki koyundur. Koyun sayısı ikiyüz'den fazla olursa, üçyüze kadar üç koyundur. Koyun sayısı üçyüzden fazla olunca, her yüz koyunda bir koyun zekât vardır. Bir kimsenin de yayılır koyunu, kırktan bir koyun noksan olursa, bu noksan ko­yunda zekât yoktur. Ancak koyun sahibi isterse kendiliğinden nafile olarak verebilir.
Buhari, Zekat:39



Gümüşler:
"(İkiyüz dirhem) gümüşte de onda birin dörtte biri (yânî kırkta bir mıkdârı) zekât vâcibdir. Gümüş mıkdârı yüzdoksan dirhemden başka olmazsa, bunda da zekât yoktur. Ancak gümüş sahibi isterse kendiliğinden nafile olarak verebilir"
Buhari, Zekat:39

Not:  Bu mektupta sığırların zekatı ile ilgili bilgi yoktur.Buharide de bu konu ile ilgili bilgi yoktur.Diğer hadis kitaplarında konu belirtilmiştir.bknz.Sığırların zekatı
Ayrıca altının zekat ölçüsü de bu mektupda yok!... Bknz Mezhepler




Develerin zekatı :

Ebû Bekr (R), Enes ibn Mâlik'e, Allah'ın kendi Rasûlü'ne emretmiş olduğu zekât farizası mikdârlarıni şöyle yazdı:
"Kim ki yanında bulunan develerinin sayısı bir cezea zekât ni­sâbına ulaşır, develeri arasında cezea bulunmaz da hıkka bulunursa, (zekât âmili tarafından) o kimseden hıkka kabul edilir . Mal sahi­bi bu hıkka ile birlikte (noksanı telâfi için zekât me'mûruna) iki ko­yun vermek mal sahibi için kolay olursa ya iki koyun verir yâhud da yirmi dirhem gümüş verir. Bir kimsenin mâlik olduğu develeri bir hıkka zekât nisâbına ulaşır, develeri arasında hıkka bulunmaz da cezea bu­lunursa, (zekât me'mûru tarafından) o kimseden cezea kabul edilir ve zekât me'mûru bu cezea île birlikte mal sahibine yirmi dirhem gü­müş, yâhud iki koyun verir. Her kimin mâlik olduğu develerin zekâ­tı bir hıkka zekât nisâbına ulaşır, yanında da yalnız bintu lebûn bulunursa, (zekât âmili tarafından) o kimseden bintu lebûn kabul edilir. Ve mal sahibi yâ iki koyun yâhud yirmi dirhem verir. Yine her kimin develerinin zekâtı bir bintu lebûn zekât nisâbına ulaşır, deve­leri içinde hıkka bulunursa, (zekât me'mûru tarafından) mai sâhibin-.den bu hıkka kabul edilir. Ve zekât me'mûru mal sahibine ya yirmi dirhem, yâhud da iki koyun verir. Yine her kimin develerinin zekâtı bir bintu lebûn zekât nisâbına ulaşır, develeri arasında bintu lebûn bulunmaz da bintu mehâd bulunursa, o kimseden zekât olarak bintu mehâd kabul edilir. Ve mal sahibi bintu mehâd'm beraberinde ya yirmi dirhem, yâhud iki koyun verir"Buhari, Zekat:38

Not: 

_____İsimler_____________Ma'nâları_________________________________

Bintu Mehâd              Umumiyetle bir yaşım doldurmuş, ikisine basmış dişi deve.
İbnu Mehâd               Bir yaşını doldurmuş, ikisine basmış erkek deve.
Bintu Lebûn               iki yaşını doldurmuş, üçüne basmış dişi deve.
İbnu Lebûn               İki yaşını doldurmuş, üçüne basmış erkek deve.
Hıkka                       Üç yaşını doldurmuş, dördüne basmış dişi deve.
Hıkk '                       Üç yaşını doldurmuş, dördüne basmış erkek deve.
Cezea                       Dört yaşını doldurmuş, beşine basmış dişi deve.
Cez'                         Dört yaşını doldurmuş, beşine basmış erkek deve.






Ata zekat yok:
Müslüman kişi üzerine atı için ve kölesi için zekât vermek vâcib değildir.Buhari, Zekat:46
Not: Münferid binek atları ve cihâd atlarında zekât yok; zürriyet ve ticâret için olanlarda zekât vardır
Bknz: Mezhepler, atların zekatı



Sığırların Zekatı:
Not:  Buharide de bu konu ile ilgili bilgi yoktur.Diğer hadis kitaplarında konu belirtilmiştir.



İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her otuz sığır için erkek veya dişi bir tebî'a ( iki yaşına girmiş erkek veya dişi bir buzağı )zekât verilir. Her kırk sığır için de bir müsinne ( üç yaşına girmiş, erkek veya dişi bir dana )  zekât verilir."Tirmizi Zekat 5, (622).

Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissâlatu vesselâm) beni Yemen'e gönderdi ve bana: "Her otuz sığırdan bir erkek veya dişi buzağı (tebi'a), her kırktan bir müsinne, her bir bülüğa eren şahıstan bir dinar veya o değerde muâfiri (adındaki bir giyecek) almamı" emretti."
Tirmizi, Zekât 5, (623); Ebü Dâvud, Zekât 4, (1576, 1577, 1578); Nesâi, Zekât 8, (5, 25, 26). Metnin lafzı Tirmizi'ye aittir.






Tarım ürünlerinin zekatı:

Semânın ve pınarların sula­dığı, yâhud sulanmaksızın kendi ince damariarıyle su emip yetişmiş olan yer mahsûllerinde uşr, yânî onda bir (% 10)  zekât vergisi; kuyulardan, kova ve dolapla sulananlarda ise yirmide bir (% 5) zekât vergisi vardır.Buhari, Zekat:56






Balın Zekatı (% 10)

İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Balda on tuluk için bir tuluk zekat vardır."Tirmizi, Zekât 9, (629).
Not:   Buharide konu ile ilgili hadis yok



Deniz ürünlerinin zekatı:
Not  : Farklı rivayetler vardır.
Zekat yok:
Ve İbn Abbâs (R) "Anber, mâden ve kenz değildir, o denizin kıyıya attığı bir şeydir" demiştir .Buhari, Zekat:65
Buhârî (Hasen Basrî'nin bu sözünü reddetmek maksadıyle): "Peygamber (S) beşte bir vergiyi, ancak mâdenlerde vâcib kılmıştır; yoksa suda elde edilecek (balık, anber ve inci gibi) şeylerde beşte bir zekât vergisi yoktur" dedi.Buhari, Zekat:65

Zekat var (% 20):
el-Hasen el-Basrî de: "Anberde ve incide hums, yânî beşte bir nisbetinde vergi vardır" demiştir .Buhari, Zekat:65


Madenlerin zekatı ( % 20):
Not:  Deniz ürünleri ile madenlerin zekatında hadisden çok içtihad ve görüşler vardır.
Buhari:Peygamber (S) beşte bir vergiyi, ancak mâdenlerde vâcib kılmıştır....Buhari, Zekat:65

Şafi ve imam Malikden :Rikâz, Câhiliyct Devri'nde yere gömülen hazînelerdir. Bunların keşf olunanlarında az olsun, çok olsun, beşte bir (nisbetinde vergi) vardır.Buhari, Zekat:67


Umer ibn Abdilazîz; mâdenlerden üretilen cevherin her ikiyüz dirheminden beş dirhem vergi almıştır (ki bu da kırkta bir'dir)Buhari, Zekat:67

Not:  Bknz mezhepler ,madenlerin zekatı



Ürünler olgunlaşınca zekat verilir:
Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Hurmaların kesilip devşirilmesi sırasında Rasûlullah'a zekât hurması getirilirdi. Şu biri hurmasıyle gelir, o biri de hurmasından gönderirdi. Nihayet bu hurmalar Rasûlullah'ın yanında bir harman, bir tınas olurdu... Buhari, Zekat:58



Zekat vermek için üzerinden bir yıl geçmeli:
Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın: “Üzerinden bir yıl geçmedikçe, bir malda zekât yoktur” dediğini işittim.” (K.S.6552 C.17 S.180 Akçağ, alıntısı: İbnu Mace (1792) )




Zekat malın orta hallisinden verilir ve alınır:
Zekatta Malın Yaşlısı, Ayıplısı ve Döl Hayvanı Alınmaz: Ancak Zekat Me'mürünun (Bunlardan Almak) Dilemesi Müstesna:Buhari, Zekat:40


...Allah'ın onlara(Yemenliler) mallarından alı­narak fakirlerine verilecek olan bir zekât vergisi farz eylediğini onla­ra haber ver. Ve sen, insanların mallarının en iyilerini almaktan da sakın.Buhari, Zekat:42


Zekat vermeyenle savaş:
Ebû Bekr (R): Eğer bunlar Rasülullah'a ödeyegeldikleri bir dişi oğlağı benden men' eder vermezlerse, bunun men' edilmesine karşı muhakkak onlarla mukaatele ederim, dedi. Umer (R) de şöyle dedi: Ben Ebû Bekr'in bu hük­münü, başka değil; ancak Allah'ın Ebû Bekr'in gönlünü harb etmeye açıp genişletmesi olarak gördüm. Ve öğrendim ki, bu muharebe hakktır. Buhari, Zekat:41


Zekat vermeyenden zorla alınır ve malın yarısı da alınır:
Zekâtı, kim sevap umarak verirse." İbn el-Alâ; "karşılığında sevab umarak” diye söyledi: "O'na sevabı vardır. Kim de onu vermezse Azîz ve celîl olan Rabbimizin haklarından bir hak olarak onu(zekatı) ve malının yarısını muhakkak alırız. Muhammed (s.a.) soyuna ondan bir şey yoktur."Ebu Davud:zekat:1575
Not:Şafii önce bu hadisle amel etmiş, sonra terk etmiştir.


Zekat vermeyenelerin ahiretteki durumu:
Kim ki, Allah kendisine mal verir de o malın zekâtını ver­mezse, kıyamet gününde zekâtı verilmeyen mal, sahibi için çok zehirli erkek bir yılan suretine konulur. Bu yılanın iki gözü üstünde iki nok­ta vardır. Bu azgın yılan kıyamet gününde mal sahibinin boynu­na gerdanlık yapılır. Sonra yılan ağzı ile sahibinin çenesini iki tarafından yakalar. Sonra: Ben senin (dünyâda çok sevdiğin) malı­nım; ben senin hazînenim, der.Buhari, Zekat:3


Sakın sizden hiçbiriniz kıya­met günü zekâtını vermediği davarını omuzunda bağırır hâlde taşı­yıp gelmesin ve (yardım isteyerek): Ya Muhammedi demesin. O zaman ben ona: Ben senin için hiçbirşey yapmaya mâlik değilim; ben (ilâhî emirleri) tebliğ etmişimdir, derim.Buhari, Zekat:3


Develeri yâhud sığırları yâhud koyunları olup da, bunlardaki Allah hakklarım ödemeyen her­kese, muhakkak kıyamet günü bu hayvanlar, olabilecekleri en iri ve en semiz halleriyle getirilecekler de ayaklarıyla sahihlerini çiğniyecek, boynuzlarıyle de ona toslayacaklardır. Bütün insanlar arasında hükm olununcaya kadar o sürülerin sonları her geçtikçe, ön tarafları tek­rar o adam üzerine döndürülecektir.Buhari, Zekat:44







Kadının kocasına zekatı:
Zeyneb:
— Ey Allah'ın Peygamberi! Sen bugün sadaka vermekle emret­tin. Benim yanımda kendime âid bir takım zînetler vardır; bunları sadaka yapmak istedim. Fakat İbnu Mes'ûd, kendisinin ve oğlunun sadaka vereceğim kimselerden daha ziyâde sadakaya müstehıkk ol­duklarını iddia etti; (ne buyuruyorsun?) dedi.
Peygamber (S):
— "İbnu Mes'ûd doğru söylemiştir; kocan ve oğlun, sadaka ve­receğin kimselerden daha ziyâde sadakaya lâyıktır" buyurdu. Buhari, Zekat:45
Not: Buradaki sadakanın zekat mı sadaka mı olduğu tartışmalıdır. Bknz: Mezhepler, zekat,eşe zekat



Zekat vermeyen zenginler hüsrandadır:
Ebû Zerr el-Gıfârî (R) şöyle demiştir: Ben bir kerresinde RasûluIlah(S)'m huzuruna vardım, o sırada kendisi Ka'be'nin gölgesinde: "Ka'be'nin Rabb'ine yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok hüsrandadırlar, Ka'be'nin Rabb'ine yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok zarardadırlar!" buyuruyordu.
Ben kendi kendime: Benim hâlim nedir ki? Bende birşey mi gö­rülüyor - Bir zabta göre: Acaba bende hüsranı gerektirecek birşey mi görüyor-? Benim hâlim, şanım ne olabilir ki? dedim.
Rasûlullah bu sözü tekrarlayıp söylerken, ben de yanına otur­dum. Susmağa da muktedir olamayıp Allah'ın irâdesi beni kaplayarak:
— Yâ Rasûlallah! Babam anam Sana feda olsun! Bu hüsranda (ve büyük ziyanda) olanlar kimlerdir? diye sordum.Rasûlullah:
— "Malları çok olanlardır (zenginlerdir). Fakat bunlardan (malındaki hakları) şöyle, şöyle, şöyle (etraflarındaki fakirlere) verenler müstesnadırlar" buyurdu. Buhari, Yeminler:3



Zekatın vaktinden önce ödenmesi:
... Abbâs ibnu Abdil­muttalib'e gelince, o, Allah Elçisi'nin amucasıdır. Zekât ona vâcibdir. Abbâs'ın zekâtı (zamanından evvel) bir misli ile beraber (verilmiş)dir.Buhari, Zekat:50
Not: İhtilaflı mevzudur



Ebu Zer ile Peygamberin "Uhud dağı ve  infak" diyaloğu:
Ahnef ibn Kays : Ben Kureyş ileri gelenlerinden bir cemâatin yanına otur­dum. Bu sırada sert saçlı, sert elbiseli ve sert görünüşlü bir kimse gel­di; nihayet o topluluğun yanında dikeldi ve onlara selâm verdi. Sonra: Altın ve gümüşleri biriktirip infâk etmeyenlere, üzeri cehennem ate­şinde kızdırılmış taşlardan haber ver. Sonra bu taşlar, onlardan her birinin memesi ortasına konulur, nihayet iki kürek kemiğinden çıkar. Kürek kemikleri üzerine konulur; nihayet memeleri ortasından dışa­rı çıkar. Böylece kürek kemikleri ile memeleri arasında gider gelir, dedi. Bunları söyledikten sonra o zât geri döndü ve direğin yanına oturdu. Ben de onun arkasından gittim ve yanına oturdum. Ben onun kim olduğunu bilmiyordum. Ona: Ben bu insanların senin söyledi­ğin sözlerden hoşlanmadıklarını sanıyorum, dedim. O cevaben: On­lar hiçbir şeyi akıl etmiyorlar. Dostum bana şöyle buyurdu, dedi. Ben: Senin dostun kimdir? dedim. Peygamber'dir, dedi. Peygamber (S):
"Yâ Ebâ Zerr! Uhud Dağı'nı görüyor musun?" dedi. Ebû Zerr dedi ki: Rasûlullah bir ihtiyâcı için beni oraya gönderecek zannederek, gündüzden ne kadar zaman kaldı diye güneşe baktım ve evet Uhud'u görüyorum, dedim. Rasûlullah: "Uhud Dağı gibi altınım olup, üç dînâr hâriç, bunun hepsini infâk etmek isterim" buyurdu. Bu insanlar ise akıl etmiyorlar; ancak dünyâ metâ'ı topluyorlar. Allah'a yemîn ederim ki, ben Allah'a kavuşuncaya kadar onlardan hiçbir dünyâ me­tâ'ı istemem ve onlara dînden bir şey de sormam .Buhari, Zekat:4
Not: Diğer kıssalar için Bknz Ebu Zer


Zekat ve sadaka farkı:
Peygamber, farz olan zekâtı, farz olmayanından ayırmaksızın: "Ey kadınlar! Siz de velev zînet eşyalarınız cinsinden olsa da, sadaka veriniz" buyurdu....Buhari, Zekat:34
Not: "Farz olmayan" zekat sadakadır.Tüm ibadeterde olduğu gibi Allah fazlalık ibadetleri (sünne vb.) sever

Peygamber isteyene hırkasını verdi:
Peygamberimize kadın bürde (elbise) hediye etmişti.Topluluktan bir kim­se: Ya Rasûlallah, onu bana giydir, dedi. Rasûlullah: Peki, diyerek mecliste oturdu. Sonra hücresine döndü ve o bürdeyi çıkarıp dürdükten sonra' istemiş olan zâta yolladı. Bunun üzerine mecliste bulunan ce­mâat o isteyen kimseye: Sen bu işi güzel yapmadın. Peygamber'in hiçbir isteyeni geri çevirmeyeceğinikat'î bildiğinhâlde,O'ndan bu bür­deyi istedin, diye serzeniş ettiler. O zât da: Vallahi ben onu başka sebebden değil, ancak öleceğim günde benim kefenim olması için is­tedim, dedi.
Sehl ibn Sa'd:
— Hakîkaten bu bürde o zâtın kefeni oldu, demiştir.buhari,alım-satım:31


Ensar, Muhacir için eşlerini boşamayı göze aldı:
Enes ibn Mâlik (R) şöyle dedi: Abdurrahmân ibn Avf Medine'ye geldi. Peygamber (S) Abdurrahmân ibn Avf ile Ensâr'lı Sa'd ibnu'r-Rabî' arasında kardeşlik akdi kurdu. Sa'd zenginlik sa­hibi bir kimse olduğundan, Abdurrahmân'a hitaben:
— Mal cihetiyle Ensâr'ın en zenginiyim. Bunun için malı­mın yansım sana ayırıyorum. Ve bak! îki kadınımın hangisini sever­sen senin için ondan vazgeçer, onu boşarım.İddeti geçip de evlenme helâl olduğu zaman onunla evlenirsin, dedi..
Abdurrahmân da Sa'd'e:
— Allah sana ehlini ve malım bereketli kılıp mübarek eylesin. (Benim bunlara ihtiyâcım yoktur.) Siz bana çarşıya delâlet ediniz, dedi.buhari,alışveriş:1
Not:Hicret esnasında ensar malını yarı yarıya paylaşmıştır.


İhtiyaç halinde olmayanlar , olanlarla mallarını eşit şekilde paylaşır:
(Havâzin sefe­rinde) mücâhidlerin azıkları azalıp hafifleşmiş ve fakîr düşmüşlerdi. Bunun üzerine sahâbîler develerini kesmek hususunda (izin için) Peygamber'e geldiler. Peygamber de onlara izin verdi. Müteakiben bun­lara Umer kavuştu. Onlar bu haberi ona söylediler. Umer onlara:
— Develeriniz gittikten sonra (bu uzun yolculukta) hayâtınız kal­maz, dedi.
Sonra Peygamber'in yanına girdi ve:
— Yâ Rasûlallah! Bunların develeri gittikten sonra, bunların hiç­biri (sağ) kalmaz, dedi.
Bunun Üzerine Rasûlullah da:
— "Öyleyse insanlar içinde nida et: Herkes geri kalan azıklarını getirsinler!" buyurdu.
İçine konulmak üzere meşin bir sergi yayıldı. Getirenler bu yay­gının üzerine koydular, sonunda Rasûlullah ayağa kalktı, duâ etti ve sergi üstündeki erzak için bereket temennî eyledi. Sonra sahâbîlere kaplarıyle gelmelerini emretti. Mücâhidler avuç avuç aldılar, nihayet (hepsi kaplarını doldurup) ayrıldılar. Sonra Rasûlullah (S) şükran makaamında :
— "Eşhedu enlâ ilahe ille'llah ve ennîrasûlullah (= Allah'tan başka ilâh olmadığına ve kendimin Allah'ın elçisi olduğuma şehâdet ederim)" buyurdu. Buhari,Ortaklık:1
Not: Paylaşımın kendi hayatını zora sokmayacak derecede olması , Ömer'in tepkisine peygamberin verdiği olumlu cevaptan anlaşılıyor.

Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Hakîkaten Eş'arîler gazada azıklarını bitirirlerken yâhud Medine'de ailelerinin yiyeceği azaldığında hemen yanlarında­ki erzakı bir tek bez içine toplarlar, sonra bir kap içinde (ölçerek) ara­larında eşit olarak taksim ederler. Binâenaleyh Eş'arîler bendendir, ben de Eş'arîler'denimdir.Buhari,Ortaklık:1




Yedir , içir , selam ver:
İslâm'ın en hayırlısı hangisidir? diye sordu.Rasûlullah (S):
- "Yiyecek yedirmen, tanıdığına tanımadığına selâm vermendir" cevâbını verdi. Buhari,iman:5


İyiliğe cihad sevabı:
Dul kadınların ve fakirlerin nafakalarım kazanmaya koşan müslümân kim­se, Allah yolunda harb eden mücâhid gibidir, -yâhud gece namâzlı, gündüz oruçlu âbid kimse -gibidir"  .Buhari,Nafakalar:giriş


Malının hepsini dağıtma:
Sa'd ibn Ebî Vakkaas (R) şöyle demiştir; Veda Haccı yılı Mekke'de tutulduğum ve ölüme yaklaştığım şiddetli bir hastalığımda Peygamber (S) beni ziyaret etti. Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bendeki bu hastalık, görmekte olduğun şu de­receye ulaştı. Ben mal sahibiyim. Bana bir tek kızımdan başka vâris olacak kimse yoktur. Buna göre ben malımın üçte ikisini sadaka ya­payım mı? diye sordum.
Rasûlullah:
— "Hayır (sadaka etme)' buyurdu. Râvî dedi ki: Ben:
— Yarısını sadaka yapayım mı? dedim. Rasûlullah:
— "Hayır" buyurdu da şöyle devam etti: "Üçte bir (sana sada­ka yapman için yeter) yâ Sa'd! Üçte bir de çoktur. Çünkü senin kendi zürriyetini zengin bırakman, onları muhtaç ve insanlara el açar bir vaziyette bırakmandan hayırlıdır" buyurdu.Buhari,Ensarın menkıbeleri:48,Buhari,dua:43



Biriktirme:
Ebû Zerr (R) şöyle demiştir: Ben (bir seferde) Peygamber'in beraberinde bulundum. (Dönüşte) Peygamber onu, yânî Uhud Dağı'nı görünce:
— "Uhud'un benim için altın olmasını, ondan bir dinarın üç gün­den fazla yanımda beklemesini arzu etmem. Ancak bir dînâr müstes­na; O bir dînârı da ben yalnız bir borç (ödemek) için hazırlarım" buyurdu.
Sonra devamla:
— "(Malca zengin) çok kimseler vardır ki, onlar (sevâbca) çok azdırlar; ancak malı (iyilik yolunda) şöyle şöyle sarf etmiş olan müstesnâ -Râvî Ebû Şihâb Abdu Rabbih önüne, sağına ve soluna işaret etti-. Bunlar da pek azdır" buyurdu.Buhari,İstikraz:4


İnfâk et, malım sayıp zabtetme, sonra Allah da sana karşı ni'metlerini sayıp zabteder. Malını kap içinde biriktirip saklama, sonra Al­lah da sana karşı ihsanını esirgeyip saklar.Buhari,Hibe:13


Kulların kendisinde sabaha erdiği her bir günde muhakkak iki melek iner. Bu iki melekten biri: Yâ Al­lah! İnfâk ediciye bir bedel ver, der. Diğeri de: Yâ Allah! (Malı) tu­tucu olana telef ver, diye beddua eder.Buhari, Zekat:28


Not: Bknz: Güzel ahlak ,cimri olama sadaka ver


Kendi ihtiyaç içinde olan, sadaka vermez:
Peygamber (S), ihtiyaçlı kimsenin yaptığı sadakayı, bundan nehiyden önce kendisine geri vermiştir. Sonra da böyle kendisi muhtaçken sadaka vermekten nehyetmiştir .Buhari,Husumetler:2


Borçlu sadaka vermez önce borcunu ödemelidir:
Kendisi ihtiyâç yâhud ailesi muhtaç yâhud da üzerinde borç bulunan kimse bu hâlde sadaka vermeğe kalkarsa; borcun ödenmesi sadaka vermekten, köle âzâd etmekten ve hibe yapmaktan daha hakklıdir. Borçlunun sadaka vermesi, köle âzâd etmesi ve hibe yapması merdûddur. Böylesi için insanların' mallarını telef etmek hakkı yoktur.Buhari, Zekat:19


Dünyaya düşkünlerine peygamberin yaptığı  beddua:
"Altın kulu, gümüş kulu, dört köşeli ve zencefil kumaş kulu kahrolsün! Böyle kişiye verilirse memnun olur, verilmezse kızar. Böyle (dünyâ düşkünü) kişi sürünsün; zarara yuvarlansın! Vücûduna diken battığında cımbızla çıkaran bulunmasın!Buhari,cihad:69


Yapılan yardım vaz geçilip geri istenmez:
Hibe­sine dönen kimse, kusmuğuna dönen gibidir.Buhari,Hibe:28

Ömer ibnu'l-Hattâb: (Bir kerre yaya bir; mücâhidi) Allah yolunda cihâd etmesi için bir at üzerine yüklemiş (yânî atı ona vermiş) idim. At kendi tasarrufunda bulunan bu zât, (ata bakmaya­rak zayıflatıp) değerini zayi' ettirdi. Bu sebeble ben, o zât bu hayva­nı ucuz bir fiatla satar zannederek, ondan satın almak istedim. Bu düşüncemi Peygamber'e sordum. Peygamber (S):
"Bu atı satın al­ma! Sana bunu bir dirhem karşılığında verse de artık yapmış olduğun sadakana bir daha dönmez. Çünkü sadakasına dönen kişi, kustuğu nesneyi tekrar yemeye dönen kimseye benzer" buyurdu.Buhari, Zekat:60


Yardım yapanın ahiretteki durumu:
"Kim rızkının kendisine genişletilmesi yâhud ömrünün bakıyyesi kendisine uzatılması kendini sevindirirse, o kimse hısımlarıyle ilgilensin.Buhari Alışveriş:13

"Her kim (Allah yolunda) çift sadaka verirse, cennet kapısından davet olunur"Buhari,Bedul Hak:8




Kadın ,kocasının malından örfe göre dağıtabilir:
...Sonra Hind şöyle devam etti:
— Muhakkak ki, Ebû Sufyân malını çok sıkı tutucu bir adam­dır. Bunun için ben, onun aile ferdlerinden olan kimseleri onun ma­lından doyurmamda benim üzerime bir günâh var mıdır? diye sordu.
Rasûlullah da ona:
— "Onun aile ferdlerinden olan kimseleri onun malından örfe göre doyurmanda sana hiçbir günâh yoktur" buyurdu .Buhari,Hükümler:14


Çalışanına kendi yediğinden yedir ,geçmişinden dolayı kimseyi kınama:
Ebû Zerr (R) şöyle şöyle anlattı: Ben bir kerre bir adamla söğüştüm de onu anasından dolayı ayıbladımdı. Peygamber (S) bana:
"Yâ Ebâ Zerr! Onu sen anasından dolayı mı ayıblıyorsun? De­mek ki sen, içinde henüz Câhiliyyet (ahlâkı) bulunan bir kimsesin. Hizmetçileriniz sizin öyle kardeşlerinizdir ki, Allah onları sizin elle­rinizin altına emânet etmiştir. Her kimin eli altında kardeşi bulunur­sa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmeyecek zahmetli bir iş yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz, onlara yardım ediniz" buyurdu. Buhari,iman:21


Devenin sütünden sadaka ver:
Develerdeki haklardan biri de bunların sütlerinin su başlarında sağılmalarıdır (yânı sütün fakîrlere ve yolculara sadaka yapılmasıdır.)Buhari,Musakaat:17
Not:    Peygamber bu hadîsinde hayvan sahihlerinin sürülerini su başlarına getirdiklerinde sütlerinden birer mikdârını sağıp oralardaki fakirlere ve yolculara ikram etmelerini, bunun hayvanlardaki farz olan zekât hakkı dışında, bir sadaka ve ikram hakkı olduğunu bildirmiştir. Su başlarında süt ikram etmek Arablar'ın âdeti idi. Onun için fakirler ve yolcular bu ikrama kavuşmak maksadiyle ora­larda toplanırlardı.


Sadaka vererek cehennem ateşinden korun:
Velev ki yarım hurma ile ve az sadaka ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz.Buhari, Zekat:10


Sadaka günahları örter:
İnsanın ailesi, çocukları, komşusu yüzün­den uğradığı fitneyi namaz kılmak, sadaka vermek ve iyilik etmek örter.Buhari, Zekat:24


Sadakanı ölüm gelinceye kadar geciktirme:
Peygamber(S)'e bir kimse geldi ve: Yâ Rasûlallah! Ecir ve sevâb yönünden hangi sadaka daha büyüktür? dedi. Rasûlullah: "Senin sıhhatli, son derece cimri olduğun, fakirlikten korkar ve zenginliği emel edinir bu­lunduğun hâlde verdiğin sadakadır. Can boğaza ulaşıp, bu malım fulân içindir, şu malım fulân kimse içindir deyinceye ve bunlarda mirasçı­ların oluncaya kadar sadakanı geriye bırakma!" buyurdu. Buhari, Zekat:11


Sadakayı gizli vermek daha makbül:
"... Bir de sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek derecede gizli sadaka veren kimse kıyamet günü  arşın gölgesinde gölgelenir.Buhari, Zekat:14


Yanlışlıkla hak etmeyen kimseye sadaka verilirse sadaka kabul olur:
Rasûlullah (S) şöyle buyurmuştur:
"(İsrail oğullarından) bir kimse: Yemîn olsun (bu gece) muhak­kak bir sadaka vereceğim, dedi ve sadakasıyle dışarı çıktı. Akabinde sadakasını (tesadüfen) bir hırsızın eline koydu. Sabaha ulaştıkların­da halk: Bir hırsıza sadaka verilmiştir, diye konuşurlar. Sadakayı veren (bu yanlış işten üzülmeyerek):
— Yâ Allah, hamd ancak sana mahsûstur (sadaka verdiğim için hamd ederim), dedi de yine: Allah 'a yemin olsun, muhakkak bir sa­daka vereceğim, deyip sadakasıyle dışarıya çıktı.
Bu defa da bilmeyerek sadakasını zina edici bir kadının ellerine koydu. Sabaha girdiklerinde halk: Zina edici bir kadına bu gece sa­daka verilmiş, diye konuşur dururlar. Sadaka veren kimse hiç aldır­mayarak:
— Yâ Allah, sadakamı bir fahişeye, yine senin irâdenle vermiş ol­duğum için, hamd ancak sana mahsûstur, dedi ve yine: Muhakkak bir sadaka vereceğine yemîn ederek, sadakasıyle dışarı çıktı. Bu se­fer de sadakasını bilmiyerek bir zenginin ellerine koydu. Sabaha gir­diklerinde halk: Bir zengine sadaka verilmiş diye konuşur oldular. Sadaka veren zât:
— Yâ Allah! Hırsıza, fahişeye, zengine sadaka verdiğim için de hamd ancak sana mahsûstur, dedi.
Ru'yâsında ona gelindi de şöyle müjdelendi:
— Hırsıza verdiğin sadakana gelince, umulur ki, o sadaka sebe­biyle hırsız hırsızlığından vazgeçer; temiz hayâta kavuşur. Fahişeye gelince, umulur ki, bu kadın da zinasından vazgeçip, temiz ve iffetli olur. Zengin kişiye gelince, umulur ki, bu zengin de aldığı sadaka­dan ibretlenip utanır da, Allah 'in kendisine ihsan eylemiş olduğu zen­ginliğinden fakirlere infâk etmeye başlar".Buhari, Zekat:15
Not:  Hırsıza,fahişeye sadaka verilebileceği fakat zengine sadaka verilemeyeceği mezheplerin ittifakında olan bir görüştür.



Sadaka verilmesine aracılık edende sevap alır:
Efendisi tarafından kendisine emredilen sa­dakayı tamamen, derhâl ve gönül hoşluğu ile, verilmesi emrolunan kişiye verip teslim edecek olan-müslim, emniyetli bekçi, sadaka ve­ren iki hayır sahibinden birisidir.Buhari, Zekat:26


Sadaka edecek mal bulamayan ise (dînce işlenmesi) iyi tanınan iş yapsın: Buhari, Zekat:31


Sadaka alan kişi bunu veren kişiye ikram edebilir:

Peygamber (S) Âişe'nin yanma girdi de:
— "Yanınızda yiyecekten birşey var mıdır?" diye sordu. Âişe:
— Hayır, birşey yoktur. Yalnız senin Nuseybe'ye göndermiş ol­duğun sadaka koyunundan, Nuseybe'nin bize gönderdiği bir parça et vardır, dedi.
Bunun üzerine Peygamber (S):
— "O sadaka, muhakkak kendi yerine ulaşmıştır" buyurdu .Buhari, Zekat:63
Not: O et yenilebilir anlamındadır.Çünkü peygamber ve ailesi sadaka yemezdi.Fakat, Nuseybe'nin mülkiyetine geçtikten sonra Âişe'ye gönderildiğinden, bu etin mâhiyeti değişiyor; hediye oluyordu. Hediyeyi ise yiyebilirlerdi.İşte bu yolla sadaka mâ­hiyetinin hediye hâline dönüşmesi, bu Nuseybe hadîsinde açıkça görülmektedir.




FITIR SADAKASI:
Fıtır sadakasının ölçüsü ve verilme zamanı :
İbn Umer (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) fıtr zekâtını müslümânlardan köle, hürr, erkek, kadın, küçük, büyük üzerine hur­madan bir sâ' yâhud arpadan bir sâ' olarak farz kıldı. Ve bu zekâtın insanların bayram namazına çıkmasından önce verilmesini emreyledi. Buhari,fıtır sadakası:1

Biz fıtr zekâtını taamdan (yânî buğdaydan veya her nevi' yiyecek maddesinden) bir sâ' olarak çıkarır idik. Yâhud arpadan bir sâ' olarak, yâhud hurmadan bir sâ' olarak, yâhud ekit denilen yoğurt kurusundan bir sâ' olarak, yâhud kuru üzümden bir sâ' olarak (çıkarır idik).Buhari,fıtır sadakası:4


Fıtr Sadakasının Hürr Kimse Üzerine de, Köle Üzerine de Vucübu: Buhari,fıtır sadakası:8
Not:Kölenin fıtrını sahibi öder.(Detaylar için mezhep farklılıklarına bak)






KURBAN
Not:   Kurban Buhari'de Uhdiyyeler babında ele alınmıştır.Edâhî, Udhiye'nin cem'idir. Udhiye, kurban bayramında kuşluk vakti kesilen hayvandır. Kurban bayramına "Yevmu'1-Adhâ" denildiği gibi, kendisinde ke­silmesi şeriat yapılan bu vakte izafetle, kesilen hayvana da "Udhiye" denil­miştir. Şeriat örfünde Udhiye, deve, sığır, davar nevi Merinden husûsî bir hayvanı Allah'a yakınlık maksadıyle bayram gününde ve teşrik günlerinde kesmektir.



Câbir ibn Abdillah (R): Bizler Peygamber (S) zama­nında (Mekke'de kestiğimiz) kurbanlıkların etlerini Medine'ye gidin­ceye kadar azık edinirdik, demiştir. Buhari,Cihad:122



Peygamberin kestiği kurbanlar:
Enes ibn Mâlik (R): Peygamber (S) kurban bayramın­da Allah'ın ismini söyleyerek ve tekbîr getirerek iki koç kurbanı kes­ti, demiştir. Buhari, Tevhid:13



Abdullah ibn Umer (R) haber verip: Rasûlullah (S) musallada kurban davarını boğazlar ve kurban devesini gerdanın­dan keserdi, demiştir. Buhari, Uhdiyyeler:6
Not: Gamame mescidi (bulut mescidi): Musalla, yânî namazgah, Medine'de Mescid'in kapısına bin arşın uzakta bulunan yerin ismidir ki, bayramlarda namaz Mescid'de kılınmayıp orada kı­lınırdı...Son dört yıl peygamber tarafından bayram namazlarının burada kılındığı rivayet edilir.


Enes (R): Peygamber (S) iki tane alaca koç kurban etti. Ayağını kurbanlarının yan tarafları üze­rine basıp Bismillah diyerek tekbîr alırken gördüm. Sonra onları kendi eliyle boğazladı, demiştir. Buhari, Uhdiyyeler:9

Başkası namına kurban:
Âişe dedi ki: Kurbân bayramının ilk günü (Minâ'da, elinde) sı­ğır eti ile birisi bizim çadıra girdirildi. Ben:
— Bu nedir? dedim. Eti getiren:
— Rasûlullah (S) zevceleri adına kurbân kesti, dedi.Buhari,Cihad:104



Hacda ve Medine de kurban :
Enes (R): Peygamber (S) veda haccında  yedi tane deveyi ayakta oldukları hâlde kendi eliyle nahr(kesmek) etti. Medine'de de iki tane alacalı ve boynuzlu koçu yine kendi eliyle kesti, demiştir.Buhari,hac:120


Mekke'ye hediye gönderilen kurban:
Âişe (R) şöyle demiştir: Ben (hicre­tin dokuzuncu yılında) Rasûlullah'ın Ka'be'ye hediye gönderdiği kurbanlık develerin gerdanlık iplerini kendi iki elimle büktüm. Sonra Rasûlullah (S) onlara kendi iki eliyle gerdanlıklarım taktı. Sonra da bu kur­banlıkları babam Ebû Bekr ile Mekke'ye gönderdi. Bu işten dolayı Allah'ın kendisine halâl kıldığı (ihrâmlıya haram olan şeylerden) hiç bir şey Rasûlullah'a haram olmadı. Bu kurbânlar kesilinceye kadar Allah ona ihrâmlıya haram olan şeyleri halâl kıldı. Buhari, Vekalet:14



Bayram namazından evvel kurban kesilmez:
"Her kim namazdan evvel kurbanını kestiyse, onun yerine bir başka kurban daha kessin. Biz namazı kıhıncaya kadar kesmemiş olan da Allah 'in ismini söylemek­le beraber kessin" buyurdu.Buhari,Av:17


Her kim bizim bu namazımızı kılar, (ondan sonra) keseceğimiz kur­bânı keserse, kurbân (sünnetin)e uygun iş yapmış olur. Her kim de kurbânını namazdan evvel keserse, kurbanlık namazdan evvel kesil­miş olur ve onun için kurbân (sevabı) yoktur.Buhari,Namaz:İki bayram:5


Yaşı dolmamış fakat gösterişli hayvan kurban edilebilir:
Peygam­ber (S) sahâbîleri arasında birtakım kurbanlık hayvanlar taksim etti. Ben Ukbe'ye de bir yaşına yakın bir dişi çebiş isabet etti. Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bana düşen bir yaşına yakın dişi bir keçi çebişidir! dedim.
Rasûlullah:
— "Onu sen kurban et!" buyurdu.Buhari, Uhdiyyeler:2



Kurban eti  paylaştırma ve et  yemenin arzu edilmesi:
...bir adam ayağa kalktı da:
— Yâ Rasûlallah, bu, kendisinde et yemek arzu edilen bir gün­dür, dedi ve komşularının fakirliğini zikretti ve:
— Benim yanımda henüz yaşına basmamış dişi bir çebiş vardır ki, o iki et davarından daha hayırlıdır, dedi.
Rasûlullah ona bunu kurban etmesine ruhsat verdi.
Enes dedi ki: Ben bu ruhsatın ondan başka insanlara ulaşıp ulaş­madığını bilmiyorum.
Bundan sonra Peygamber (hutbe yerinden kesme yerine) döndü de iki koçun yanına varıp onları kesti. İnsanlar küçük bir sürünün yanına vardılar da onu aralarında dağıttılar -yâhud onu aralarında hisse hisse taksim ettiler. Buhari, Uhdiyyeler:4


Câbir:
— Biz Peygamber (S) zamanında kurbanlık hayvanların etlerini Medine'ye kadar getirir, azık edinirdik, demiştir.Buhari, Uhdiyyeler:16
Not:  Mekke'de hacda kesilen kurbanlar kasdediliyor.


Kurban etinin paylaştırılması süreci:
Peygamber ( bayram hutbesinde):
— "Sizlerden her kim kurban keserse, bayramın üçüncü gece­sinden sonra evinde kurban etinden bir şey bulunduğu hâlde sabahla­masın" buyurdu.
Ertesi sene gelince sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah! (Kurban etlerini) geçen sene yaptığımız gibi mi dağıtacağız? diye sordular.
Rasûlullah şöyle cevâb verdi:
— "Bu yıl kendiniz yiyiniz, başkalarına yediriniz ve ailenize azık edininiz. Çünkü geçen sene insanlar arasında geçim zorluğu vardı. Bu sebeble ben o sene insanlara yardım etmenizi istedim.Buhari, Uhdiyyeler:16





Kurbanlık deveye binilir:
Rasûlullah (S) kur­banlık devesini sevk eden bir kimse gördü de ona:
— "Deveye bin!" buyurdu.
O zât:
— Bu kurbanlıktır (nasıl binerim)? dedi.
Rasûlullah: ;
— "Bu (kurbanlık) deveye bin!" buyurdu.
O zât yine:
— Bu kurbanlıktır, deyince, Rasûlullah üçüncü yâhud ikinci de­fasında:
— "Yazıklar olsun sana! Bin şu deveye!" buyurdu.Buhari,Hac:104


Kurban kesenin ücreti kurbandan verilmez:
Alî (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bana kurbân develerine, üzerinde gözetleyici olmamı ve bunların kesilme ücretleri hususunda kurbândan (ücret olarak) hiçbir parça vermemekliğimi emreyledi . Buhari,Hac:104

Kadın kurban keser:
Ebû Mûsâ el-Eş'arî de kendi kızlarına, kendi elleriyle kurbanlarını kesmelerini emretmiştir. Buhari, Uhdiyyeler:10
Not: Hadis değildir.

İslam kolaylık dinidir:
İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Peygamber(S)'e, kurbânı kesmeden önce saçını tıraş eden ve bunun benzeri (meselâ taş atmadan önce ifâda tavafı gibi) bir iş yapan kimsenin hükmü soruldu. Peygamber: "Darlık yok, darlık yok" buyurdu.Buhari,Hac:126


Akika kurbanı: 
"Erkek çocuğun doğumu ile beraber akîka vardır"Buhari,Akika:2


Adak kurbanı ve hacda ceza kurbanı :
İhrâmlıya avlanmasının cezası olarak kestiği kurbân ile adak kurbânından yedirilmez.Buhari,Hac:125


Kurbanın derisi sadaka olur:
Alî (R): Rasûlullah (S) bana kesilen kurbân develerinin çullarını ve derilerini sadaka vermemi emretti, dedi.Buhari, Vekalet:1



KADİR GECESİ
Rasûlullah (S) kadir gecesini insanlara haber vermek için dışarı çık­mıştı. Bu sırada müslümânlardan iki kişi kavga ettiler. Peygamber:
 — "Ben sizlere kadir gecesini haber vermek üzere çıkmıştım. Fu­lün ile fulan kavga ettiler de (ona dâir olan bilgi) benden kaldırıldı. İhtimâl ki, sizin için hakkınızda bu daha hayırlıdır. Artık siz kadir gecesini (ramazânın yirmiden sonraki) dokuzuncu yâhud yedinci yâhud beşinci geceler içinde arayın" buyurdu. Buhari,edep:28


Her kim îmânından dolayı ve ecrini yalnız Allah'tan umarak kadr gecesi­ni tâatle geçirirse, onun lehine geçmiş günâhları mağfiret olunur.Buhari,iman:25


Kadir gecesinin önemi:
Her kim ramazân orucunu îmânı sebebiyle ve ecrini yalnız Allah 'tan umarak tutarsa geçmiş günâhları mağfiret olu­nur. Ve yine her kim îmânından dolayı ve ecrini yalnız Allah'tan uma­rak Kadir gecesini ibâdetle geçirirse geçmiş günâhları mağfiret edilir.Buhari,Namaz:Teravih namazı:1,2

Kadir gecesinin zamanı :
Kadir gecesi rüyamda bana gösterildi. Ve Kadir gecesi ba­na unutturuldu. Artık sizler onu ramazânın son onunda tek sayılı ge­celerde arayınız. Çünkü ben (ru'yâmda kendimi) su ve çamur içinde secde eder gördüm. Kim Allah Elçisi'nin beraberinde i'tikâf ediyor­sa şimdi i'tikâf yerine dönsün!"
Bu hutbe üzerine insanlar tekrar mescide döndüler. Ve bizler gök­te bir bulut parçası görmüyorduk. Ebû Saîd dedi ki:
— Akabinde bir bulut parçası geldi ve (yirmibirinci gece) yağ­mur yağdı. Sabah namazı ikaame edildi. Rasûlullah çamur ve su içi­ne secde etti. Hattâ ben Rasûlullah'ın burnunun ucunda ve alnında çamur gördüm. Buhari,İtikaf:9


...Ebû'1-Hayr dedi ki:
— Kadir gecesinin tayini hakkında birşey işittin mi? dedim. O:
— Evet işittim. Bana Peygamber'in müezzini Bilâl, onun tayini ramazânın son on günü içindeki yedidedir, diye haber verdi, dedi. Buhari,Megazi:90


Sizler Kadir gecesini ramazânın son on günündeki tek gecelerde arayınız!Buhari,Namaz:Teravih namazı:4

Sizler kadir gecesini ramazânın son yedi gecesi içinde araştırı­nız.Buhari,Rüya:8






KEFFARETLER:

Orucun keffareti:
Rasûlullah'a bir adam geldi de:
— Ben helak oldum, dedi.: Rasûlullah:
— "Bu (seni helak eden) nedir?" diye sordu. O kimse:
— Ramazân gündüzünde ehlimle cinsî yaklaşmaya düştüm, dedi. Rasûlullah:
— "Âzâd edecek bir köle bulabilir misin?" dedi. O kimse:
— Hayır bulamam, dedi. Rasûlullah:
— "Öyleyse iki ay zincirleme oruç tutmağa gücün yeter mi?" diye sordu.
O zât:
— Hayır gücüm yetmez, dedi. Rasûlullah:
— "Altmış yoksulu doyurmaya gücün yeter mi?" dedi. O zât:
— Hayır (gücüm yetmez), dedi.
Ebû Hureyre dedi ki: Biraz sonra Ensâr'dan bir adam Rasûlul-lah'a içi hurma dolu ve râvînin "Mıktel" dediği (15 yâhud 20 sâ' ala­bilen) bir zenbîl getirdi. Rasûlullah o zâta:
— "Bu hurmayı (al) götür de bunu yoksullara sadaka et!" buyurdu.
O zât:
— Bizden daha ihtiyâclıya mı vereceğim yâ Rasûlallah? Seni hakk ile Peygamber gönderen Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin iki kara taşlığı arasında bizden daha ihtiyâclı bir ev halkı yoktur, dedi.
Rasûlullah (S) bu sefer ona:
— "Bu hurmayı götür de onu ailene yedir" buyurdu. Buhari,Hibe:18


Hacda erken taraş olmanın keffareti:
Rasûlullah (S) ona:
— "Belki sana başındaki haşereler eza veriyor?" buyurdu. Ka'b ibn Ucre:
— Evet yâ Rasûlallah! dedi. Bunun üzerine Rasûlullah:
— "Başını tıraş et de üç gün oruç tut yâhud altı fakiri doyur yâhud da bir koyun kurbânı kes!" buyurdu. Buhari,Muhsar:6 Buhari, Tıp:16


Not: Peygamberin ibadetlerine de bknz