BUHARİ HADİSLERİNDEKİ PEYGAMBER

PEYGAMBERİN HAYATINDAN KESİTLER:

Adaleti:
Ensâr'dan birtakım adamlar Rasûlullah'tan izin is­tediler de:
— Yâ Rasûlallah, bize izin ver de kizkardeşimizin oğlu Abbâs ibn Abdilmuttalib'in esirlikten kurtulma bedeli olan parayı kendisine bı­rakalım, dediler.
Rasûlullah (S):
— "(Hayır) o paradan bir dirhemi bile bırakmazsınız" buyurdu.Buhari;cihad:171


Aişe (R) şöyle demiştir: Kureyş'i, Mahzûm oğulları'ndan olup da hırsızlık etmiş bulunan kadının durumu hüzünlendirmişti. Birisi:
— Bu kadın hakkında Rasûlullah ile kim konuşur? dedi. Diğer birtakımları:
— Bu kadına şefaat sözünü, Rasûlullah'ın sevgilisi olan Usâme ibn Zeyd'den başka hiçbir kimse söylemeye cesaret edemez, dediler.
Nihayet Usâme,.Rasülullah'la bu hususta konuştu. Bunun üze­rine Rasûlullah, Usâme'ye:
— "Sen, fenalıkları men' için Allah'ın ta'yîn ettiği cezalardan bir cezanın affı hakkında şefaat mı etmek istiyorsun!" buyurdu. Sonra kalkıp bir hutbe îrâd etti. Sonra şöyle buyurdu: — "Sizden evvel gelip geçen ümmetleri ancak şu hâlleri helak etmiştir: Onlar içlerinde şeref li bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, onu cezalandırmazlar di, fakat aralarında zayıf olan kimseler çaldığı zaman o zaîflere ceza verirlerdi. Allah'a yemîn ederim ki, şayet Muhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık etse, hiç tereddüd etmeden muhakkak onun eli­ni de keserdim.Buhari,Enbiya:56




Affetmesi:
...Bir de baktık ki yanında (müşriklerden) bedevi bir Arab var! Rasû­lullah (S) şöyle buyurdu:
— "Şu bedevi Arab ben uyurken (gelmiş), kılıcımı alarakkının­dan sıyırmış, yanımda durmuş. Bu arada ben uyandım. Kılıç, kının­dan sıyrılmış olarak bu adamın elinde idi. Bu hâlde bedevi bana: Benden şu anda seni kim koruyabilir? dedi. Ben de üç defa; Allah korur, dedim. Bu cevâbım üzerine kılıcı kınına koydu. Dik­kat edip ibret alın! Bu hâdisenin kahramanı işte şu oturan bedevidir"
(Râvî dedi ki:) O bedevi orada oturdu, Rasûlullah onu cezalan­dırmadı.Buhari;cihad:83,86


Bir bedevî, mescidin içinde ' işedi. Sahâbîler onu dövmek ve ezâ etmek için kalkıştılar. Rasûlul­lah onlara:
— "Onun sidiğini kestirmeyin!" buyurdu.
Sonra bir kova su istedi de, onun sidiği üzerine döküldü.Buhari,edep:35


Hatib'in tuttuğu bir kadın, Mekkelilere peygamberin savaş hazırlığını içeren bir mektup ulaştıracaktı.Peygamber onu yakalattı.Hatib'i Bedir'e katıldığı için afvetti.Buhari,Megazi:48
Not: Hâtıb, mühim hizmetlerde bulunmuştur. Bunlardan birisi Hudeybiye dö­nüşünde hicretin altıncı yılında Peygamber tarafından bir mektûbla Mısır ve İs­kenderiye meliki Mukavkıs'a gönderilmesidir. Bu seferinde İbn Ebî Beltaa, Mukavkıs'm yanında beş gün kalmış ve birtakım hediyelerle dönüp gelmiştir: Bu hediyeler, Düldül adında beyaz bir katır, Gufeyr adında bir merkeb, elbise­ler... ve Peygamber'in oğlu İbrâhîm'in anası Mâriye ve kızkardeşi Şîrîn idi. Pey­gamber, Sîrîn'i Hassan ibn Sâbit'e hediye etti.  Hâtıb tacir idi. Hicretin otuzuncu yılında vefat etmiş ve namazını Osmân (R) kıldırmıştır. Vefatında dörtbin dînâr nakid ile birçok servet bıraktı.

Not: Ey îmân edenler, be­nim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dostlar edin­meyin. Kendilerine sevgi yüzünden onlara (Peygamber'in maksadını) ulaştırırsınız!..Mumtehine:1 ayeti bu olay üzerine inmiştir.

Alçak gönüllü olması:
Nasrânîler'in Meryem oğlu'nu bâtıl ve aşırı surette medhettikleri gibi, sakın sizler de beni medhde aşın gitmeyiniz. Şübhesiz ki, ben ancak bir ku­lum. Onun için bana Allah'ın Kulu ve Rasûlü deyiniz.Buhari,Enbiya:50


Övülmeyi sevmemesi :
Siz­ler beni, Meryem oğlu îsâ 'nın bâtıl üzere aşırı övülmesi gibi mübala­ğalı ve aşırı şekilde övmeyiniz. Sizler bana 'Allah'ın kulu ve Rasûlü' deyiniz!Buhari, Savaşlar:16


Hayalı olması:
Ebû Saîd el-Hudrî (R), haya cihetiyle kendi köşesinde oturan bakire kızdan daha çok utangaçtı. Buhari,Menkıbeler:23

Attan düşmesi:
Rasûlullah (S) bir defa attan düştü de sağ yanı berelendi. Biz kendisine hasta ziyareti yapmak üze­re yanına girdik. Ziyaret esnasında namaz vakti geldi. Kendisi otura­rak namaz kıldı, bizler de arkasında oturarak namaz kıldık. Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:17





Büyü yapılması:
Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şu kadar ve şu kadar zaman ikaamet etti ki, bu müddet içinde O'na ehline varmaz olduğu hâlde ehline varıp mübaşeret ettiği hayâlı verilirdi.
Âişe dedi ki: Bir gün bana:
— "Yâ Âişe! Şübhesiz Allah bana, hakkında fetva istemiş ol­duğum bir iş hususunda fetva vermiştir. Şöyle ki: Bana iki kişi geldi. Bunlardan biri ayaklarımın yanına, diğeri de başımın yanına otur­du. Ayalarımın yanındaki, başımın yanındakine:
— Bu adamın nesi var (bunun hastalığı nedir)? diye sordu. Oda:
— Tıbb yapılmış, yânı sihir yapılmıştır, dedi.
— Ona kim sihir yapmış? deyince, öbürü:
— Lebîd ibn A 'sam, diye cevâb verdi. Sonra:
— Bu sihir ne ile yapılmıştır? diye sordu. Oda:
— Zervân Kuyusu'nun içinde büyük bir taşın altında bir tarak, saç ve sakal tarantısında erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile yapılmıştır, diye cevâb verdi" dedi.
Sonra Peygamber (bâzı sahâbîleriyle beraber çıkıp) bu kuyuya gitti ve:
— "İşte bana ru 'yâmda gösterilmiş olan kuyu budur. Kuyunun başındaki, etrafmdaki hurma ağaçlarının uçları, sanki şeytânların baş­ları gibidir; onun suyu da (değersizliğinden veya içine atılan şeylerin karışmasından dolayı) kına boyası gibi bozuk renklidir" dedi.
Akabinde Peygamber emretti de o şeyler dışarı çıkarıldı. Âişe, büyüyü kasdederek:
— Yâ Rasûlallah! Bunu ve failini yaysaydın da onu rüsvây et-seydin! dedi.
Peygamber:
— "Allah bana şifâ vermiştir. Ben bunu söyleyip de insanlar üze­rine sjhir şerrim yaymak istemem" buyurdu.Buhari,edep:56
Not: Peygamber , sihirle belâlandığmda sihir yapana ceza vermeye kudreti bulunmakla beraber, onu cezâlandırmamıştır.

Cebrail ile görüşmesi:
Âişe (R) şöyle dedi: Peygamber (Cibrîl kendisi­ne vahy getirdikten sonra Hırâ'dan) korkuyla yüreği titreyerek Hadîce'ye döndü. Bundan sonra Hadîce, Peygamber'i birlikte alıp amca oğlu olan Varaka ibn Nevfel'in yanına götürdü. Bu zât (puta tapıcılığı terkedip) Hrıstiyan Dîni'ne girmiş, İncil'i Arab diliyle okuyan bir kimse idi. Varaka, Peygamber'e:
— Ne görüyorsun? dedi.
Peygamber gördüklerini ona haber verdi. Bunun üzerine Varaka:
— Bu gördüğün, Allah'ın Mûsâ Peygamber'e indirdiği Nâmûs'tur (yânî vahy sırrının sahibidir). Eğer senin da'vet günlerine yetişirsem, sana kuvvetli bir şekilde yardım ederim, dedi.Buhari,Enbiya:24


Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) bana:
— "Yâ Âişe! Bu yanımdaki Cibril'dir. Sana selâm okuyor!" buyurdu.
Ben de:
— Selâm ve Allah'ın rahmeti onun üzerine de olsun! dedim. Âişe: Peygamber (S), bizim görmediğimiz şeyi görürdü, demiştir.Buhari,edep:56

Sonra benden vahy bir müddet kesildi. Bir gün yürürken gökyüzü tarafından bir ses işittim. Ben hemen gözümü gökyüzüne doğru kal­dırdım. Bir de gördüm ki, Hıra Dağı 'nda bana gelen melek (yânî Cibril aleyh'Vselâm) semâ ile Arz arasında bir kürst üzerinde oturmuştu. (Pek ziyâde korktum...)Buhari,edep:118




Ben Tâif ten,eli boş dönüşümde Karnu Seâlib mevkiinde semâya baktım, bir bulut beni gölgelendirmekte idi, buluta baktım, içinde Cibrîl bulunduğunu gördüm.) Cibril bana nida edip şöyle dedi:
— Allah, kavminin Sen 'in hakkında dediklerini muhakkak işit­ti. Ve onların Sen 'in da'vetini reddetmelerini ve İslâm 'ı kabul etme­melerini de işitti... (Allah Sana şu Dağlar Meleği'ni gönderdi...)" Buhari, Tevhid:9


Cin yakalaması:
Cin taifesinden bir ifrit, dün gece namazımı kesip bozmak için bana ansızm hücum etti. Allah beni gâlib getirip ona istediğimi yapma kuv­veti verdi. Ben onu yakaladım ve hepiniz onu güresiniz diye mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Fakat kardeşim Süleyman Peygamber'in: Rabbim bana mağfiret et ve benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülkü bana bağışla (Sâd: 35) duasını hatırladım da, ifriti köpek gibi kovdum.Buhari,Enbiyalar:42


Cinlerin kuran dinlemesi:
De ki: Bana şu hakikat vahyolunmuştur: Cinnden bir zümre (benim Kur'ân okuyuşumu) dinlemiş de; Biz hakikî hayranlık veren bir Kur'ân dinledik ki, o hakka ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de ona îmân ettik. Rabb'imize hiçbirşeyi asla ortak tutmayacağız, demişlerdir" (el-cinn: 1-2)
Not: İbn İshâk'ın beyânına göre, Peygamber'in Tâif dönüşünde ol­muştur. Şöyle ki: Rasûlullah, Ebû Tâlib ile Hadîce'nİn arka arkaya ölmeleri üze­rine Kureyş, bu iki dayanaktan mahrum kalan Rasûlullah'ı tazyîka başlamıştı. Rasûlullah da kendisine bir sığınak aramak üzere Tâif e gitmişti. Fakat orada umduğunu bulamayarak dönerken, gece yarısı Batnu Nahle'ye gelmişti. Orada namaz kılarken, cinnden yedi kişilik bir cemâat buraya uğramış ve Rasûlullah1-ın okuduğu Kur'ân'ı dinlemişlerdir. Rasûlullah namazı bitirince cinnler kendi kavimlerine gidip, onları inzâr etmişlerdir.
Âyetteki "Cinn vak'ası bana vahyolunarak bildirildi" kavlinin zahirine göre, Rasûlullah cinni görmemiştir. Kur'ân dinlediklerinden haberi olmamıştır ve on­lara husûsî surette Kur'ân okumamıştır. Fakat cinnler rastgele sabah namazın­da Rasûlullah'ın okuduğu Kûr'ân'ı dinlemişlerdir.


Cinsel hayatı:

Enes ibn Mâlik (R): Peygamber (S) tek bir gecede bütün ka­dınları üzerine dolaşırdı. O zaman Peygamber'in dokuz kadını vardı, diye tahdîs etmiştir.Buhari,Nikah:103


Âişe (R) şöyle demiştir: 
Rasûlullah (S) ikindi na­mazından ayrıldığı zaman, kadınlarının yanma girer ve (cinsî münâsebet olmaksızın) onlardan birine yaklaşırdı. Bir defasında .Hafsa'nın yanına girdi de orada, kalmakta âdet edinegeldiği zamandan daha çok habsolup kaldı .Buhari,Nikah:104

— Rasûlullah, benim yanıma gelmekte olduğu benim nevbet gü­nüm içinde vefat etti. Allah O'nu, başı gerdan yerimle göğsüm ara­sında olduğu hâlde, ruhunu kabzedip aldı. Onun tükrüğü benim tükrüğümle de karıştı.Buhari,Nikah:105


Çocukluğu:
...Ben de Mekke ahâlîsi için karârît üzerine koyun gü­derdim. Buhari,icare:2
Not: Kîrât yarım dânık (yâhud dânak)tır. Dirhemin altıda biridir. Bâzıları dînârın onda birinin yarısıdır diye ta'rîf etmiş­lerdir ki, dînârın yirmide birisi eder. Diğer bâzıları da dînârın 1/24'ü olarak hesâb etmişlerdir.

Çocuk sevgisi:
Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber(S)'e çocuklar geti­rilirdi; O da çocuklar için duâ ederdi. Bir kerresinde küçük bir çocuk getirildi, o küçük çocuk Peygamber'in elbisesi üzerine işedi. Peygam­ber biraz su istedi de o suyu sidiğin üzerine akıttı ve onu yıkamadı.Buhari,dua:30

Enes'ten: Peygamber (S), oğlu İbrahim'i kucağına aldı, onu öptü ve kokladı, diye söylemiştir.Buhari,edep:18 
Bkz:Siması nasıldı.


— Benim on tane çoeuğum vardır, onlardan hiçbirini öpmedim, dedi.
Rasûlullah ona doğru baktı, sonra da:
— "Merhamet etmeyen merhamet olunmaz" buyurdu.Buhari,edep:18


İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: (Mekke fethi günü) Peygamber (S) Mekke'ye geldiği zaman kendisini Abdulmuttalib evlâdı­nın oğlancıkları karşıladı. Peygamber bunlardan birisini devesinin önüne, diğer birisini de arka tarafına bindirdi. Buhari,Giyim-Kuşam:99


Devesi:
Peygamber'in dişi binek devesine el-Adbâ denilir idi.Yarışta geçilmezdi,sonradan geçilince müslümanlara ağır geldi.Buhari,cihad:59

Dua etmesi:
Peygamberin yatarken ,kalkarken,tuvalete çıkarken,yatağını sererken vb. her işten önce ve sonra dua ettiği hadisler çoktur.

En çok ettiği dua:
Enes ibn Mâlik (R): Peygamber(S)'in en çok okuduğu duâ: "Allâhumme, Rabbena âtinâ fiddünyâ haseneten ve filâhireti haseneten ve kına azâbe'n nâri ( Allahım, ey Rabb'imiz, bize dünyâda da bir güzellik ver, âhirette de bir güzellik ver ve bizi ateş aza­bından koru)" duası idi, demiştir.Buhari,dua:55 




Hastalandığında ettiği dua:
Âişe (R) şöyle haber vermiştir: Rasûlullah (S) her zaman hastalandığında Muavvize Sûreleri'ni (Felek / Nas)  okuyup kendi ellerine üflemek ( iyileşmek için) eliyle vücûdunu sıvamak i'tiyâdında idi. Vefat sebebi olan hastalığa tutulduğu zaman Rasûlullah'ın nefes ettiği Muavvize Sûreleri'yle ben de kendisine nefes etmeye (ve iyileşmesi niyetiyle) eline üfleyip kendi eliyle vücûduna meshetmeye başladım.Buhari,Megazi:85


Tövbe etmesi:

Val­lahi ben Allah'a günde yetmiş defadan fazla muhakkak istiğfar ve tevbe ederim.Buhari,dua:2


Bedduası:
Pey­gamber (S) yatsı namazının son rek'atinde başını rukû'dan kaldırıp Semiallâhu limen hamideh dediği zaman, kunût yapar, şu duayı söy­lerdi:
— "Yâ Allah! el-Velîd ibnu'l-Velid'i kurtar.
Yâ Allah, Seleme ibnu'l-Hişâm'ı kurtar!
Yâ Allah, (müşrikler elinde) zatfve âciz görülen diğer mü'min-leri de kurtar!
Yâ Allah, Mudar (müşrikleri) üzerine baskını şiddetlendir.
Yâ Allah, içinde bulundukları bu yılları onlara Yûsuf Peygamber'in kıtlık yıllarına benzet!"Buhari,dua:58
Not:Bu dua, Biri Maune faciasında 70 civarında Müslümanın baskınla şehit edilmesinden sonra yapılmıştır.





Hastalık ve tedavileri:
Peygamber (S) kendisinden kan aldırmış, kan alıcıya kan al­ma ücretini vermiş ve saût denilen burun ilâcını kullanmıştır.Buhari, Tıp:9




EŞLERİ:

Safiyyye ile evliliği:
Enesibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Hayber'e geldi. Nihayet Allah O'na (Kamus denilen) kal'ayi açtığı zaman kendisine Huyey ibn Ahtâb'ın kızı Safiyye'nin güzelliği zikr olundu. Safiyye yeni evlenmiş bir gelin iken, Safiyye'nin kocası öldürülmüş idi. Rasûlullah ganimetten payı olarak Safiyye'yi kendisi için seçip aldı ve Safiyye ile yola çıktı. Nihayet bizler Medine yakınında Seddu'r-Ravhâ denilen yere ulaştık. Safiyye işte orada hayzından temizlenip halâl oldu ve Peygamber, Safiyye ile evlendi. Sonra Peygamber ta­baklanmış ve yere yayılan küçük bir deri üzerinde hurma, yağ ve keş karışığı "hays" denilen bir yemek yapıp hazırlattı. Sonra Rasülullah (nikâhı şöhretlendirmek için) ben Enes'e: "Etrafındaki insanlara bil­dirip i'lân et" buyurdu. İşte bu hurma, yağ ve yoğurt kurusu karışı­ğı, Rasûlullah'ın Safiyye üzerine yaptığı düğün aşı oldu. Sonra Medine'ye doğru yola çıktık.
Enes dedi ki: Ben Rasûlullah'ı gördüm ki, bir abayı binek deve­sinin hörgücü üzerine, kendi arka tarafına Safiyye için doluyor, son­ra devesinin yanına oturuyor, akabinde dizini koyuyor, bu sırada Safiyye de kendi ayağını Peygamber'in dizi üzerine koyarak deveye biniyordu.Buhari,Alım-Satım:111


Safiye'ye verilen mehir ve yaşının küçüklüğü:

Sabit el-Bunânî, Enes'e:
— Peygamber, Safiyye'ye ne mehr verdi? diye sordu. Enes:
— Peygamber, Safiyye'ye hürriyet verdi de, nefsinin hürriyete kavuşturulmasını ona mehr yaptı, dedi
Safiyye bintu Huyey, Nadîr oğullan'nm en büyük hanedanından Hârûn Peygamber'in neslinden temiz ve güzel bir kadın idi. Evvelâ Nadîr oğullan'nm ileri gelenlerinden Sellâm ibn Mişkem'le evlenmiş, ondan ayrılma vâki' olup Ki-nâne ibn Ebî'l-Hakîk'la evlenmiş, Hayber gazvesi esnasında henüz yeni gelin iken Kamus kalesinde esîr edilmiştir.Buhari,Megazi:40


Safiyye ile yolculuğu:
Enes ibrf Mâlik (R) şöyle demiştir: Bizler Peygamber ile beraber Usfân'dan( Hayberden) döndüğümüz zaman, Rasûlullah binek devesi üzerinde idi ve Safiyye bintu Huyeyy'i de arka tarafına bindirmişti. (Kaafilemiz yürürken) Rasûlullah'ın devesi sürçtü. Rasûlullah ile Sa­fiyye, ikisi birden düştüler. Hemen Ebû Talha atıldı da:
— Yâ Rasûlallah! Allah, beni sana bedel kılıp fidye yapsın, de­di.
Rasûlullah (S):
— "Haydi sen kadına ihtimam et" buyurdu.
Ebû Talha da (kadını açık saçık görmemek için) yüzüne bir bez örterek Safiyye'nin yanına vardı ve yüzüne örttüğü örtüyü Safiyye'nin üstüne örttü ve binmeleri için develerini düzeltti. Rasûlullah ile Safiyye deveye bindiler. Bizler de (korumak için) Rasûlullah'ın etra­fını kuşattık.Buhari;cihad:196

Enesten:
...Ben O'na böyle hizmet etmeğe devam ettim. Nihayet Hayber se­ferinden dönüyorduk, Rasûlullah kendisine ayırıp aldığı Safiyye bintu Huyeyy ile dönüyordu. Ben Rasûlullah'm bineğinin arka tarafını bir abâ yâhud bir örtü ile çevirir görüyordum. Sonra arka tarafına Safiyye'yi bindirerek yol aldı. Nihayet es-Sahbâ mevki'inde konakladı­ğımız zaman Rasûlullah, deriden sofralar içinde hurma, yağ ve kuru yoğurt karışığı olan hays yemeği yaptı. Sonra beni gönderdi. Ben in­sanları düğün aşına da'vet ettim. İnsanlar gelip bu yemekten yediler. İşte Rasûlullah'm Safiyye ile zifafı burada oldu. Sonra dönüşe de­vam etti.Buhari,dua:35


Safiyye hakkında yanlış düşünmesinler diye:
Safiyye bintu Huyey (R), Pey­gamber (S) i'tikâf yerinde iken O'nun yanına ziyarete gelmişti. Safiyye geriye döneceği zaman Peygamber de onunla beraber kapıya kadar yürümüş, tam bu sırada Ensâr'dan iki kişi yanından geçmiş, Peygam­ber onları çağırmış da;
— "Yanımdaki bu kadın Safiyye bintu Huyey'dir" buyurmuş. Bu iki Ensârî zât:
— Subhânallah = Biz Allah'ı tenzih ederiz (Rasûlü'nü lâyık ol­mayan bir harekette bulunmaktan tenzîh ederiz)! dediler.
Peygamber onlara:
— "Şübhesiz ki şeytân, Âdem oğlu'nun vücûdunda kan dolaş­ması gibi akıp dolaşmaktadır!" buyurdu. Buhari,Hükümler:21

Aişe'yi evlenmeden önce rüyasında görmesi:
Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu:
— "(Yâ Âişe!) Sen iki kerre ru'yâda bana gösterildin. Baktım ki, bir zât, senin suretini bir ipekli kumaş parçasında taşıyor ve: Bu resmin sahibi senin müstakbel zevcendir, diyordu. Ben de o ipek ku­maşı açıyorum, bir de bakıyorum ki, o kumaş parçasındaki suret sen idin. O zâtın, yânt Cibril'in o sözü üzerine ben; Eğer bu ru 'yâ Allah tarafından gösterilmiş ise, Allah bunu yerine getirir, dedim.Buhari,Nikah:9


Aişe ile evlilik çağı  ve Aişe'nin yaşının küçüklüğü:  
Âişe (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber'in yanında birtakım kız timsâlleriyle oyun oynardım. Benim birçok kız arkadaş­larım vardı. Onlar benimle kızlara âid oyunlar oynarlardı. Biz oyun oynarken Rasûlullah (S) eve girdiği zaman, oyun arkadaşlarım O'ndan saklanırlardı. Çok defa Rasûlullah bu kız arkadaşlarımı benimle oynasınlar diye benim yanıma gönderirdi.Buhari,edep:81


Âişe (R) şöyle demiştir: Ben altı yaşımda bir kız iken Peygamber (S) beni nikâh akdiyle zevceliğe almıştı. (Üç sene sonra) biz Medine'ye hicret ettik. Haris ibn Hazrec oğulları'nın menziline indik. Müteakiben ben sıtmaya tutuldum. Bu hastalıktan dolayı sa­çım döküldü. (İyileştikten sonra) saçım yine gür leşti ve omuzlarıma kadar uzadı. Bir defasında ben arkadaşlarımla beraber salıncakta oy­narken annem Ümmü Rûmân bana doğru geldi de, beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Bana ne yapmak istediğini bilmiyordum. Annem elimi tuttu. Tâ evin kapısı önünde beni durdurdu. Ben de yor­gunluktan kaba kaba soluyordum. Nihayet soluğum biraz yatıştı. Son­ra annem biraz su aldı..Onunla yüzümü, başımı sıvazladı. Sonra beni eve koydu. Evde Ensâr'dan birtakım kadınlar hazır bulunuyorlardı. Bunlar bana:
— Hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmete geldin, dediler.
Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar da benim kılığımı kıyafetimi düzelttiler ve Rasûlullah'a teslim ettiler. Beni hiçbirşey sık­madı, ancak Rasûlullah'ı habersiz görünce sıkıldım. Ensâr kadınları beni Rasûlullah'a teslîm ettiklerinde, ben dokuz yaşında bir kız­dım.Buhari, ensarın menkıbeleri:43

Zubeyr şöyle demiştir: Hadîce, Peygamber'in Mekke'den Medine'ye çıkmasından üç yıl önce vefat etti. Pey­gamber bundan sonra iki sene yâhud buna yakın süre evlenmeden bekledi. Âişe altı yaşında iken onu nikâh etti. Sonra Âişe dokuz ya­şında iken, Peygamber, Âişe ile güvey odasına girdi. Buhari, ensarın menkıbeleri:43




Âişe(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) Âişe ile Âişe altı yaşında iken evlenmiş, Âişe dokuz yaşında iken de zifafa girdi­rilmiş, Peygamber'in yanında da dokuz sene kalmıştır. Buhari,Nikah:39
Not: Bu anlatıma göre peygamber öldüğünde Aişe 18 yaşındaydı.

...Ben Rasûlullah'a ne diyeceğimi bilmiyorum, dedi. Bunun üzerine ben henüz Kur'ân'dan delîl okuyamayan küçük yaşta bir taze olduğum hâlde, şöyle dedim..Buhari,Megazi:36
Not:Yukarıdaki ifk hadisi de buna delildir.


Not:    Rasûlullah'ın Âişe'yi nişan ve akd yapması, hicretten üç yıl evvel oldu. Medine'de zifafları da yine en sahîh rivayete göre hicretin sekizinci ayına rastlayan şevval ayında vâki' olmuştur.Düğün olmamış ve zifaf öğlen vakitlerinde olmuştur.

Aişe'nin üstünlüğü:
Âişe'nin, ümmetimin kadınları­na karşı üstünlüğü, tirid yemeğinin diğer yemeklere karşı üstünlüğü gibidir.Buhari,enbiya:48


Aişe ve ifk hadisesi:
....Bu sebeble bana hizmet edenler hevdeci yükle­mek üzere kaldırıp taşıdıklarında, hevdecin ağırlık derecesinin farkına varmayarak yüklemişler. Bilhassa ben o zaman yaşı küçük, taze bir kadındım. Onlar deveyi kaldırmışlar ve yürüyüp gitmişler...Buhari,Megazi:36
Not:    Buharide İfk hadisesi detaylıca anlatılmıştır.



Aişe'nin kıskançlığı:
Havle bintu Hakîm, nefislerini Peygamber'e hibe eden kadınlardan idi. Bunun üzerine Âişe:
— Kadın kendim erkeğe hibe etmekten haya etmiyor mu? dedi.
"Onlardan kimi dilersen (nevbetinden) geri bırakır, kimi de di­lersen yanına alabilirsin. Geri bıraktıklarından kimi istersen (yanına almakta) de sana güçlük yoktur... "(Ahzâb: 51) âyeti inince de Âişe:
— Yâ Rasülallah! Rabb'in Taâlâ (kadınların değil) ancak Sen'in arzunun gerçekleşmesine çabuk davranıyor, dedim (demiştir).
Not:     Buradaki tepki Aişe'nin peygamberi paylaşamamasından kaynaklanan bir kıskançlıktır.


Peygamber (S) kadınların­dan birinin (yânî Âişe'nin) yanında idi. Mü'minlerin annelerinden biri de içinde yemek bulunan bir tabak gönderdi. Peygamber'in, evinde bulunduğu kadın (yânî Âişe), tabağı getiren hizmetçinin eline vurdu da tabak elinden düşüp yarıldı. Peygamber (S) yarılan parçalan bir yere getirdi. Sonra içinde bulunan .yemeği yine onun içine toplamaya başladı. Bunu yaparken de hazır bulunanlara "Anneniz kıskandı" buyuruyordu. Sonra Peygamber o hizmetçiyi, evinde bulunduğu ka­dının yanından sağlam bir tabak getirinceye kadar alıkoydu, sağlam tabağı, tabağı kırılan kadına verilmek üzere o hizmetçiye teslim etti. Kırık tabağı da, kırıldığı kadının evinde alıkoydu .Buhari,Nikah:108


Âişe (R) şöyle demiştir: Bir kerre Rasûlullah (S) bana:
— "(Ey Âişe!) Ben senin benden memnun olduğun zamanı ve bana karşı öfkeli bulunduğun vakti pek iyi bilirim" buyurdu.
Âişe dedi ki: Ben de O'na:
— (Yâ Rasûlallah!) Sen bunu nereden biliyorsun? diye sordum.
— "Benden razı ve memnun olduğunda (birşeyi reddederken)  Muhammed'in Rabbi hakkı için öyle değildir' dersin. Bana karşı öfkeli olduğun zaman da:  İbrahim'in Rabbi hakkı için öyle değildir dersin (adımı anmazsın)" buyurdu.
Âişe dedi ki: Ben de:
— Evet yâ Rasûlallah! Vallahi öyledir. Fakat ben (öfkeli iken) yalnız Sen'in isminden ayrılırım (sevgin ise gönlümde yaşar), diye say­gımı arzettim. Buhari,Nikah:109



Hatice:
Ümmetin kadınlarının en hayırlısı:
Zamanındaki dünyâ kadınlarının hayırlısı İmrân kızı Meryem'dir. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hadîce'dir.Buhari,enbiya:2


Hatice'nin cennette köşk ile müjdelenmesi:

(Cibril, Pegamber'e geldi ve:) "İşte şu Hadice'dir. Sana içinde bir yiyecek bulunan bir kap yâhud içinde bir içecek şey bulunan bir kap getirdi. Ona Rabb'i tarafından selâm söyle ve kendisini, cennette gürültü ve yorulmak bulunmayan inciden yapılmış bir beytle müjdele! dedi"Buhari, Tevhid:36

Hatice'ye  olan sevgisi:
Âişe (R) şöyle demiştir: Ben hiçbir kadına karşı Hadîce'ye karşı kıskançlığım derecesinde kıskanç değildim. Hâlbuki yemîn olsun Hadîce, benim Peygamber'Ie evlenmemden üç sene önce vefat etmişti. Hadîce'yi kıskanmamın sebebi şunlardır: Ben Peygamber'den onu sık sık anarken işitirdim. Rabb'i Peygamber'e Hadîce'­yi cennette inciden yapılmış (gürültüsüz, yorgunluksuz) bir ev ile müjdelemesini emretmiştir. Bir de Rasûlullah koyun keserdi de son­ra onun etinden Hadîce'nin sâdık kadın dostlarına hediye ederdi.Buhari,edep:23

Meymune'nin peygambere sormadan köle azad atmesi :

Meymûne (mâlik olduğu siyah) bir cariyeyi, Peygamber'den izin istemeden hürriyete kavuşturmuştu. Nihayet Peygamber'in Meymû-ne'ye dönüp geldiği nevbet günü olunca, Meymûne:
— Yâ Rasûlallah, hissedip bildin mi? Ben cariyemi âzâdladım, dedi.
Rasûlullah (S):
— "Sen bu hürriyet verme işini hakîkaten yaptın mı?" deyince
Meymûne:
— Evet (hürriyet verdim), dedi. . Bunun üzerine Rasûlullah:
— "Eğer cariyeyi (Hilâl oğulları'ndan) kendi dayılarına hediye etseydin ecrin daha büyük olurdu" buyurmuştur. Buhari,Hibe:13


Zeynep ibni cahş:

Âişe dedi ki: Zeyneb, Peygamber'in kadınları arasında güzelliği ve Peygamber'in yanındaki mevkii i'tibâriyle bana rekaabet eden bir kadındı. Fakat Allah onu verâ ve takvası sebebiyle [iftiracılara katıl­maktan(ifk hadisesi)] korudu. Buhari,Megazi:36

Enes: Ben, Peygamber (S)'in kadınlarından hiçbirisi üzerine, Zeyneb île evlenmesi üzerine yaptığı kadar düğün aşı ziyafeti verdiğini görmedim; Peygamber Zeyneb'le evlenmesi üzerine bir koyunla düğün aşı ziyafeti verdi, dedi .Buhari,Nikah:70

Not:
Zeynep peygamberin halasının kızı ;Zeyd'in de eski hanımıdır.Zeynep önceden  peygamberle evlenmek istediğini bildirmesine rağmen kabul edilmemiş ve peygamber tarafından Zeyd ile evlendirilmiştir.Daha sonra Zeyd tarafından boşandığında Allah'ın emri ile  peygamberle evlenmiştir.
Rasulüm! Hani Allah’ın kendisine nimet verdiği, İslâm’ı nasip ettiği, senin de ihsanda bulunduğun, hürriyetine kavuşturduğun, güzel yetiştirdiğin kimseye:
'Eşini yanında tut. Allah’a sığın, emirlerine yapış, günahlardan arın, azaptan korun!' diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, boşandıktan sonra, Allah’ın Zeynep’le evlenmeni emrettiğini, insanlardan çekinerek, içinde gizliyordun. Oysa, asıl kendisinden korkman gereken Allah’tır. Zeyd ondan ilişkisini kesince, boşayınca, biz, onu sana nikâhladık. Evlâtlıklarının, ilişkilerini kestikleri kadınları nikâhlamada mü’minlere bir güçlük olmasın istedik. Böylece de Allah’ın planı icra edilmiş oldu.Ahzab:37


Not 2: Peygamberin evinden uzun süre gitmeyenler için ve örtünme ile ilgili bir kısım ayetler Zeyneb'in düğünü sırasında yaşanan olaylar üzerine gelmiştir.Bknz: ayetlerin nuzul sebeleri;örtünme;giyim kuşam


Meymune:
Peygamber (S), Meymû-ne'yi ihrâmh iken Mekke'de nikâh edip ihramdan çıktıktan sonra zi­faf yaptı. Sonraları Meymûne, Mekke yakınındaki Şerif mevkiinde vefat etti,Buhari,Megazi:45
Not:   Hz. Meymûne, Peygamber (s.a.s.) Efendimizin amcası Abbâs’ın eşi Ümmü’l-Fadl’ın kız kardeşidir. Önce Amr oğlu Mes’ûd ile evlenmiş, sonra Adüluzza oğlu Ebû Rahm’in eşi iken dul kalmıştı. Rasûllüllah (s.a.s.)’ın eşleri arasında bulunmak en büyük emeliydi. Bu yüzden, külfetsiz ve mehirsiz olarak Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)’in kendisini nikâhlamasını istiyordu. Hz. Abbâs, dul baldızının isteğini Rasûlullah (s.a.s.)’a iletti. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, şeref ve asâletine hürmet ederek, Hz. Meymûne’nin teklifini kabûl buyurdu.
Hz. Meymûne, Rasûlullah (s.a.s.)’ın nikâhlandığı son eşidir. Hicretin 51.’inci yılı, hac dönüşünde, Mekke’ye 6 mil mesâfede nikahlandığı  “Serif” denilen yerde vefât etmiştir.


Peygamber eşleri birbirini kıskanırdı: (Bal olayı )

Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûhıllah (S) balı ve tatlıyı severdi, ikindi namazından döndüğü zaman kadınlarının yanına girer ve onlardan birinin yanına yaklaşırdı. Bir gün Umer'in kızı Hafsa'mn yanına girdi de, orada kalmakta olduğundan daha çok kaldı. Ben bunu kıskandım (ve bunun sebebini soruşturdum). Bana:
— Hafsa'ya, kavminden bir kadın küçük bir çömlek bal hediye etti, o da bu baldan Peygamber'e şerbet içirdi, denildi.
Ben de kendi kendime: Vallahi biz bunun için muhakkak bir hi­le yaparız! dedim.
Akabinde Şevde bintu Zem'a'ya şöyle dedim:
— Biraz sonra Rasûlullah muhakkak sana yaklaşacaktır. Sana yaklaştığında O'na: Sen megâfîr mi yedin? dersin, O da sana: Hayır, diyecektir. Bunun üzerine sen de O'na: Sen'den hissetmekte olduğum bu koku nedir? dersin. O da sanajnuhakkak: Hafsa bana bal şerbeti içirmişti! diyecektir. Sen de O'na:. O balın arısı urfut ağacından top­lamıştır! dersin. Bana geldiğinde ben de böyle söyleyeceğim. Yâ Sa-fiyye, sen de böyle söyle! dedim .
Âişe bu ta'lîmâtın tatbik suretini şöyle anlatmıştır: Şevde şöyle diyordu:
— Vallahi çok geçmedi Rasûlullah kapının önünde durdu. Yâ Âişe, senden korktuğum için bana emrettiğin sözü hemen Rasûlul-lah'a oracakta iken söylemek istedim.
(Âişe dedi ki:) Rasûlullah ona yaklaşınca, Şevde O'na:
— Yâ Rasûlallah, sen megâfîr zamkı mı yedin? demiş O da:
— "Hayır!" diye cevâb vermiş. Şevde:
— Sen'den hissetmekte olduğum bu koku nedir? demiş. Rasûlullah:
— "Hafsa bana bal şerbeti içirmişti!" buyurmuş. Şevde:
— O balın arısı urfut ağacında yayılmış! demiş.
Nihayet Rasûlullah benim odama dönüp geldiğinde ben de bu sözlerin benzerini söyledim. Safiyye'ye gittiğinde o da bunların ben­zerini söylemişti. Sonra Rasûlullah dönüp Hafsa'nın nevbetinde ya­nına vardığında, Hafsa:
— Yâ Rasûlallah! Sana o bal şerbetinden içireyim mi? diye sor­duğunda Rasûlullah:
— "Hayır, benim ona ihtiyâcım yoktur!" buyurdu. Âişe (rivayetine son vererek) dedi ki: Şevde bana:
— Vallahi biz Rasûlullah'ı bal şerbetinden mahrum ettik, diyor­du.
Ben de Sevde'ye:
— Sus! dedim (ve Hafsa hakkındaki hîle ve tedbîrimizin duyul­masını istemedim)Buhari, Talak:7





Eşlerine yardım ederdi:
Ben Âişe'ye:
— 'Peygamber (S) evinde ne işler yapardı? diye sordum. Âişe:
— Kendi ev halkının hizmetinde bulunurdu. Ezanı işitince (na­maz kıldırmak üzere mescide) çıkardı, dedi. Buhari,Nafakalar:7


Peygamberden Allah'a sığınan kadın:

Âişe(R)'den şöyle haber verdi: , Esma (Ümeyme) ibn Cevn [ Cevn kızı Umeyme] Rasûlullah(S')a nikâh olunup) huzuruna girdirildiği ve Rasûlullah da ona yaklaştığı zaman: "Senden Allah'a sığınırım!" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (S) ona: "Sen şânı büyük olan Allah'a sığındın, artık ailenin yanına git!" buyurdu .Buhari, Talak:2




Biz Peygamber'in bera­berinde çıktık, nihayet eş-Şavt denilen hurma bahçesine kadar yürü­dük. İki bahçeye ulaştığımızda onların arasında oturduk. Peygamber (S) bizlere:
— "İşte şuraya oturun!" buyurdu.
Ve kendisi bahçeye girdi. Oraya Cevniyye getirilmiş, hurmalık­taki bir eve, en Nu'mân ibn Şerâhîl'in kızı Umeyme'nin evine indi­rilmişti. O kadının beraberinde ebesi, dadısı da bulunuyordu. Pey­gamber o kadının yanma girince, ona:
— "Nefsini bana bağışla!" dedi. Umeyme:
— Hiç melike bir kadın nefsini kendi teb'asına hibe eder mi? diye karşıladı.
Râvî Ebû Useyd dedi ki: Bunun üzerine Peygamber, kadının si­nirliliğini yatıştırmak için elini uzatıp onun üzerine koymak istedi­ğinde, Umeyme:
— "Senden Allah'a sığınırım" dedi. Peygamber de:
— "Sen hakikaten sığınılacak YüceMakaam'asığındın!" buyurdu. Sonra Peygamber bizim yanımıza çıktı ve bana:
— "Yâ Ebâ Useyd! Sen bu Umeyme kadına râzıkıyye (denilen beyaz keten kumaştan biçilmiş) iki kat elbise giydir ve onu ailesinin yanına götürüp onların arasına koy" buyurdu.Buhari, Talak:2







EĞLENCESİ:
Âişe(R)'den (şöyle demiştir):
 -Minâ günlerinden blrinde, yânî kurbân bayramının ilk üç günlerinden birinde- Rasululah yanıma girdi. Karşımda Buâs ezgilerini (def çalarak) okuyan iki kız vardı. Rasûlullah yatağına uzanıp yüzünü çevirdi. Derken Ebu Bekr girdi.
— (Bu ne hâl?) Rasûlullah'ın yanında şeytân mızmarı mı.' diye­rek beni azarladı.
Bunun üzerine Rasûlullah (S) ona döndü de:
— "Onlara ilişme!" buyurdu. Babamın zihni başka şey ile meşgul olunca, ben kızlara işâret ettim, onlar da çıktılar.

Âişe dedi ki: Yine bir bayram günü idi ki, o gün siyâhîler kalkanlar ve kısa mızraklarla oyun oynuyorlardı. Ya ben Rasûlullah'tan bakmaya izin istedim (de izin verdi), yâhud (kendiliğinden): "Bakmak istiyor musun?" dedi. Evet, dedim. Bunun üzerine beni arkasında, yanağım yanağına değecek şekilde ayaküstü durdurup, Habeşliler'e:
— "Haydin (devam edin) Erfide oğulları!" buyurdu. Nihayet seyretmekten usandığımda:
- "Artık yeter mi?" diye sordu.
- Evet, dedim.
— "Öyleyse git" buyurdu.Buhari,cihad:80

Not: Aynı olayların başka bir anlatım şekli:
Âişe'den tahdîs etti ki, Minâ günlerinde yanında şarkı söyleyen, def vurup def çalan iki kız varken yanına Ebû Bekr girmiş. Bu sırada Peygamber de örtüsüne bürünmüş, yatağına uzanmıştı. Ebû Bekr o kızları azarlamış. Peygamber (S) hemen yüzünden örtüyü aç­mış ve Ebû Bekr'e hitaben:
— "Yâ Ebâ Bekr, onlara ilişme, çünkü bu günler bayram gün­leridir; bu günler Minâ günleridir" buyurmuştur.
Yine bu senedle Âişe şöyle demiştir: Ben Peygamber'i şu hâlde gördüm: Habeşliler mescidde oyun oynuyorlar, ben de onlara bakı­yordum, Peygamber de (ben oyunlarım seyredebileyim diye kendi ridâsıyle -örtüsüyle-) beni perdeliyordu. Habeşliler'i Ömer azarlayıp kovmağa kalktı. Bunun üzerine Peygamber (S) Ömer'e hitaben:
— "Bırak onları" (Ve Habeşliler'e de:) "Emniyetli olarak oyu­nunuza devam edin ey Eride oğulları!" buyurdu.Buhari,Menkıbeler:15

Eziyet ve İşkenceler:
Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Ka'be'nin gölgesinde namaz kılıyordu. Ebû Cehl'le Kureyş'ten birtakım insanlar oturmakta idiler. Mekke'nin bir tarafında da bir deve kesilmişti. Ebû Cehl (o kesilen devenin döl yatağını getirin) de­di de getirmek için insan gönderdiler. Onlar dişi devenin döl yatağı­nı getirdiler ve onu Peygamber'in üzerine attılar. Akabinde Fâtıma geldi ve döl yatağını Peygamber'in üstünden attı. Bunun ardından Peygamber:
— "Yâ Allah, Kureyş'i Sana havale ederim!
Yâ Allah, Kureyş'i Sana havale ederim!
Yâ Allah, Kureyş'i Sana havale ederim!
Ebû Cehl ibn Hişâm'ı, Utbe ibn Rabîa'yı, Şeybe ibn Rabîa'yı, el- Velîd ibn Utbe'yi, Ubeyy ibn Halefi, Ukbe ibn EbîMuayt'ı Sana havale ederim!" diye beddua etti .
Abdullah ibn Mes'ûd: Yemîn olsun ben Peygamber'in burada isimlerini saydıklarını Bedir çukurunun içinde öldürülmüşler görmüşümdür. Râvî Ebû İshâk: Ben yedinci ismi unuttum, demiştir. Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki: Yûsuf ibn İshâk, dedesi Ebû İshâk'tan: "Umeyyetüibnu Halef" dedi. Şu'be ise: Umeyye yâhud Ubeyyun de­miştir. Doğrusu ise Umeyye'dir (çünkü Ubeyy ibn Halefi Peygam­ber kendi eliyle Uhud'da öldürdü).Buhari,Cihad:97


Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) -Ka'be yanında- secde yapıyordu. Etrafında da Kureyş'ten birta­kım insanlar oturuyorlardı. Bu sırada Ukbe ibn Ebî Muayt, yeni bo­ğazlanan bir devenin döl yerini getirdi de, onu Peygamber'in sırtının üzerine attı. Peygamber secdeden başını kaldırmadı. Hemen Fâtıma aleyhi's-selâm geldi ve Peygamber'in sırtından o döl yatağını aldı ve bunu yapana beddua etti. Peygamber (secdeden kalkıp namazı biti­rince):
— "Yâ Allah! Kureyş'ten şu zümreyi sana havale ederim: Ebû Cehl, İbn Hişâm, Utbe ibnu Rabîa, Şeybe ibn Rabîa, Umeyye ibn Halef yâhud Ubeyy ibn Halef".
Şübhe eden râvî, Şu'be ibnu'1-Haccâc'dır.
ibn Mes'ûd dedi ki: Ben bunların hepsim Bedir günü öldürül­müşler gördüm, hepsi orada bir kuyuya atıldılar. Yalnız Umeyye ibn Halefin yâhud Ubeyy ibn Halefin eklemleri parça parça olmuş bu­lunduğu için, kuyuya atılmadı.Buhari,Ensarın menkıbeleri,28




Ben Abdullah ibn Amr ibni'I-Âs'a sorup:
— Müşriklerin Peygamber'e yaptıkları en şiddetli işi bana ha­ber ver, dedim.
Abdullah (R) şöyle anlattı:
— Peygamber (S) Ka'be'nin Hıcr'ında namaz kıldığı sırada Ukbe ibn Ebî Muayt yönelip geldi. Ukbe, Peygamber'in ridâsını (üst el­bisesini) toparlayıp onu boynuna koydu ve Peygamber'i şiddetli bir şekilde boğmaya başladı. Tam bu sırada Ebû Bekr karşı geldi. Niha­yet Ukbe'nin omuzunu tuttu ve onun saldırısını Peygamber'den def etti. Ve şu âyeti söyledi: "... Siz bir adamı Rabb'im Allah'tır deme­siyle Öldürür müsünüz? Hâlbuki O, size Rabbinizden apaçık di­zeler de getirmiştir. Bununla beraber eğer o, bir yalancı ise yalanı kendine. Eğer doğrucu ise, sizi tehdîd edegeldiği azabın bir kısmı olsun sizi çarpar, Şübhesiz Allah» haddi aşan, yalancı olan kimseyi mu­vaffak etmez" (el-Mii'min: 28).Buhari,Ensarın menkıbeleri,28



Peygambere yapılan sihir: 

Âişe (R) şöyle demiş­tir: Benû Zyrayk Yahûdîleri'nden Lebîd ibnu'l-A'sam denilen bir adam Rasûlullah'a sihir yaptı. Hattâ bâzı işi işlemediği hâlde, kendi­sine onu yaptığı hayâli gelirdi. Nihayet günün birinde yâhud gecenin birinde benim yanımda iken kendisi duâ etti, yine duâ etti. Sonra ba­na şöyle dedi:
—lYâ Âişe! Kendisinden fetva istediğim şey hakkında Allah '-in bana fetva verdiğini bildin mi? Bana iki adam geldi (Cibrîl ve Mîkâîl). Bunlardan biri baş ucumda, diğeri de ayak ucumda oturdu. Akabinde bunlardan biri arkadaşına:
— Bu zâtın hastalığı nedir? diye sordu. O da:
— Sihirlenmiştir, diye cevâb verdi. Öteki:
— Buna kim sihir yapmıştır? dedi. Öbür melek:
— Lebîd ibnu 'l Asam, diye cevâb verdi.
Sonra:
— Bu sihir hangi şeyde yapılmıştır? diye sordu. Oda:
— Bir tarak, saç sakal tarantısı ve erkek hurmanın kurumuş çi­çek kapçığı ile, diye cevâb verdi.
— Nerede yapılmış? suâline de:
— Zervân Kuyusu'nda-bir rivayette: ZûErvân Kuyusu'nda- diye cevâb verdi".
(Âişe dedi ki:) Sonra Rasûlullah (S) sahâbîlerinden birtakım in­sanlarla beraber çıkıp bu kuyuya gitti. Oradan dönüp gelince bana:
— "Yâ Âişe! O kuyunun suyu kına suyu gibi kırmızımtırak yâ­hud etrafındaki hurma ağacının uçları şeytânların başlan gibidir" buyurdu.
Ben kendisine:
— Yâ Rasûlallah! Sen o sihri oradan çıkarmadın mı? diye sor­dum.
Rasûlullah:
— "(Hayır çıkarmadım.) Çünkü Allah bana şifâ ve afiyet ver­miştir. Ben o sihri çıkarmakla, halk arasında sihir şerrini yaygınlaş­tırmamı istemedim" buyurdu.
Âişe: Rasûlullah o kuyunun kapatılmasını emretti de kuyu gö­müldü, demiştir.Buhari, Tıp:47




Evlenilmek istenmesi:
Enes(R)'ten şöyle derken işitmiştir: Bir gün bir kadın Peygamber'e geldi, nefsini O'na arzederek:
— Benimle evlenmeye ihtiyâcın var mı (yânî benimle evlenir mi­sin)? dedi.
Enes bu hadîsi söylerken orada hazır bulunan kızı:
— O kadının hayası ne kadar da kıtmış! dedi. Bunun üzerine Enes:
— Kızım o kadın senden hayırlıdır. (Çünkü o) kendi nefsini Rasûlullah'a arzetmiş (O'nun ev halkı arasına girme şerefine yönelmiş) bir kadındır, dedi.Buhari,edep:79 



(Kendisine yapılan teklifler üzerine)...Bir daha bana kızlarınızı ve kız kardeşlerinizi teklif etmeyin.Buhari,Nafakalar:15


Fakirlere tavsiyesi:

Fakirler Peygamber'e geldiler de: Servet sahihleri en yüksek dereceleri ve devamlı ni'meti alıp gittiler. Onlar bizim kıldığımız gibi namaz kılıyorlar, bizim oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Onların artık malları var da onunla hacc ediyorlar, umre yapıyorlar, cihâd ediyorlar, sadaka veriyorlar, dediler. Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Size bir şey haber vereyim mi ki, siz, onu yaptığınız takdirde hem (bu hususlarda) sizi geçmiş olan­lara yetişesiniz, hem de sizden sonraya kalanlardan hiçbir kimse size yetişemesin . Ve içlerinde bulunduğunuz cemâat içinde en hayırlı (ümmet) siz olasınız. "Her farz namazdan sonra otuzüç kerre tesbîh eder, tahmîdeder, tekbîr alırsınız".Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:74

Giyimi nasıldı:
Peygamber (S) bir gün omuzu üzerindeki büyük bir ridâya sarınıp bürünmüş olarak ve ba­şını da boz bir sarık ile bağlamış olduğu hâlde minbere çıktı.Buhari,cuma:28
İbn Abbâs: Rasûlullah (S) başı üzerine siyah bir kumaş parçası çatıp dolamış olduğu hâlde dışarı çıktı.Buhari,giyim-kuşam:16

...Peygamber (S) ridâsını isteyip onu giydi. Sonra yürüyerek gitti.Buhari,giyim-kuşam:7
...Üzerinde bir Şâm cübbesi vardı. Ağzını çalkaladı, burnuna su çekti, yüzünü yıkadı. Akabinde o cübbenin yenlerinden ellerini sı­vayıp çıkarmaya davrandı. Yenler çok dar idiler. (Bu sebeble ellerini sığayıp çıkaramadı.) Bu sefer ellerini cübbenin aşağısından dışarı çı­kardı ve onları da yıkadı.Buhari,giyim-kuşam:8

...Üzerinde yünden yapılmış bir cübbe vardı.Buhari,giyim-kuşam:8

Peygamber (S) Ka'be'nin gölgesinde bürdesini (Önden açık, kollu, genellikle yünden üst giysisi -hırka  ) yastık ederek dayandığı sırada kendisine geldik de müşriklerin ezalarından şikâyet ettik...Buhari,giyim-kuşam:

....bir kerresinde Peygamber(S)'e zi­yarete geldim; O, üzerinde beyaz bir elbise olduğu hâlde uyuyordu.Buhari,giyim-kuşam:24


Rasûlullah (S) Kureyş ile birlikte Ka'be için taş naklediyordu. Futası da üzerinde idi. Amcası Abbâs O'na: Ey kardeşimin oğlu, futanı çözsen de onu omuz­larının üzerine koyup, taşların altına getirsen? dedi. Câbir yâhud ona haber veren dedi ki: Peygamber futasını çözüp omuzlarının üzerine koyunca, hemen bayılıp yere düştü. İşte ondan sonra çıplak görül­memiştir .Buhari,Namaz:8


...(Ramazânın son) onu girince Peygamber (S) izârını sağlamca bağlar...Buhari,Namaz:Teravih namazı:6


Peygamber... ridâsını tahvîl [ ridânın sağ yanını, sol cepkeni; sol tarafını da sağ cepkeni üzerine getirermek ] etti .Buhari,Namaz:Yağmur Namazı:1




Horlaması:
...Sonra yatıp uyudu, hattâ horladı. Kendisi uyuduğu zaman horlardı.Buhari,dua:9


Hoş görüsü:
Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Ben Rasûlullah(S)'ın maiyyetinde yürüyordum. Rasûlullah'm üzerinde Necrân doukmalarından kaim kenarlı bir kaftan bulunuyordu. Bir çöl bedevisi Rasûlullah'a erişti de arkasından kaftanım, şiddetli bir çekişle çekti.
Enes dedi ki: O sırada ben Peygamber'in boynu ile omuzu ara­sına baktım da, bedevinin kaftanını şiddetle çekmesinden, kaftanın kenarı onun boyun safhasında iz bırakmış olduğunu gördüm. Bu çek­meden sonra bedevî:
— Yâ Muhammed! Yanında bulunan Allah malından bana bir şey vermelerini emret! dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah o bedeviye doğru (şefkatle) baktı da güldü, sonra bu bedevîye biraz atıyye (yardım) verilmesini emretti.Buhari,edep:68



Ben (bazen) namaza (kıraati) uzatmak niyetiyle dururum da (geriden) bir çocuğun ağladığını duyunca, anasına meşakkat ve zahmet getirmeyeyim diye, namazı kısa keserim.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:71



Bir adam Peygam­ber'e geldi de ondan alacağını ödemesini istiyordu. İstemesinde ka­balık ve sertlik yapmıştı. Peygamber'in sahâbîleri de onu (söz ve fiille) cezalandırmak istediler. Bunun üzerine Rasûlullah (S):
— "Onu serbest bırakın (dokunmayın). Çünkü her hak sahibi­nin söz söyleme hakkı vardır" buyurdu. Sonra da: "Ona kendi de­vesinin benzeri yaşta bir deve veriniz" buyurdu.Buhari, Vekalet:6








Kıskançlığı:
Sa'd ibnu Ubâde : Eğer karımın yanında (yabancı) bir erkek görsem muhakkak onu kılıcımın geniş yüzü ile değil, keskin tarafı ile vurur öldürürüm" demiştir. Bunun üzerine Peygamber (S): "Sizler Sa'd ibn Ubâde'nin bu gayret ve hamiyyetine taaccûb mü ediyorsunuz? (Şaşmayınız.) Çünkü biz (ben) Sa'd'den daha kıskancım, Allah da benden kıskançtır" buyurmuştur .Buhari,Nikah:108



İBADETLERİ:

Abdest alması:
Evvelâ elleri üzerine üç kerre su dö­küp yıkadı. Sonra ağzını çalkaladı ve burnuna su verip yine çıkardı. Sonra yüzünü üç kerre yıkadı. Sonra sağ elini dirseğe kadar üç kerre yıkadı. Sonra sol elini dirseğe kadar üç kerre yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra sağ ayağını üç kerre, sonra sol ayağını da üç kerre yıka­dı.Buhari,Oruç:27
Bknz: İbadetler,Abdest, peygamber nasıl abdest alırdı



Tahareti:

Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) hace­tini def için çıktığında ardından gittim. Yürürken arkasına dönüp bakmazdı, kendisine yaklaştım. "Silinip temizlenmem için bana taşlar ara" buyurdu, yâhud buna benzer bir söz söyledi. "Fakat bana ke­mik ve fışk getirme" dedi. Ona eteğimin kenarı içinde birkaç taş ge­tirip yanına koydum ve yanından savuştum. Hacetini yerine getirdiği zaman onlarla silindi
. Buhari, Temizlik :21



Namazı:
Enes dedi ki: Rasûlullah namaz vakti kendisine nerede yetişirse orada namazını kılardı; davar ağıllarında da namaz kıldığı olurdu.Buhari, ensarın menkıbeleri:45

Yolculukta kıldığı namaz:
Abdullah ibn Umer şöyle demiştir: Ben Peygamber'i şöyle yaparken gördüm: Yolculukta acele sürüp gittiği zaman akşam namâzmı ikaamet eder ve onu üç rek'at olarak kıldırdıktan sonra se­lâm verirdi. Ondan sonra yatsıyı ikaamet edinceye kadar pek az bekleyip, onu da iki rek'at kıldırır, sonra selâm verirdi. Yatsıdan sonra da gece ortasında kalkıncaya kadar hiçbir namaz kılmazdı .Buhari,Namaz:Namazın kısaltılması:6

Ramazan gecesi (terevih) kıldığı namaz:
....Rasûlullah (evvelâ) dört rek'at kılardı. Artık o rek'atlerin güzelliğinden ve uzunluğundan sor­ma! (O, suâlden ve cevâbdan müstağnidir.) Sonra dört (rek'at daha) kılardı. Bunların da güzelliğinden ve uzunluğundan sorma. Sonra üç rek'at kılardı...Buhari,Menkıbeler:23


Gece namazı:

MugîreibnŞu'be(R) şöyle diyordu: Peygamber (S) iki ayağı şişinceye yâhud kabarıncaya kadar gece namazı kılardı. Ken­disine (Allah Sen'in gelmiş, gelecek bütün günâhlarını mağfiret etti­ği hâlde bu yorucu ibâdetin sebebi nedir?) denildiğinde:
— "Ben çok şükredici bir kul olmayayım mı?" diye cevâb ve­rirdi. Buhari,Rikak:20

Rükusu  ve secdesi:

 Peygamber (S),başını rukû'dan kaldırdığı vakit, gören secde etmeyi unuttu diyecek kadar ayakta du­rurdu. İki secde arasında da yine gören unuttu diyecek kadar oturur­du .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:59,46

Peygam­ber namazının tek rek'atlarmda olduğu zamanlarda (bir müddet) düm­düz oturmadıkça (sonraki rek'at için) ayağa kalkmazdı .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:62

...ikinci secdeden başını kaldırdığında biraz oturur ve yere dayandıktan sonra ayağa kalkardı, dedi .Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:61
Not: Buna dayanarak bâzı âlimler bu celsenin müstehâblığına kaail olmuşlar, bâzıları da bu celseyi ihtiyarlık ve za'f kaydıyle müstehâb gör­müşler, daha başkaları ise buna da kaail olmamışlardır.




Hac:

Veda haccı sırasında (Medine’den) altmışüç deve sevketti. [Tirmizî, Hacc 6, (815)]

Alî (R) tahdîs edip şöyle demiştir: Peygamber (S) -Veda Haccı'nda- yüz deve kurbânı hediye etti. Buhari,Hac:123

Abdullah ibn Umer şöyle demiştir:
— Ka'be'nin rükünlerine gelince, ben Rasûlullah'ın el-Hacerü'l-Esved ile er-Rüknü'1-Yemânî'den başkasına el sürdüğünü görmedim.Ben RasûIulIah(S)'ıh binek hayvanı Mekke'den Minâ'ya doğru yönelip hareket etmedikçe telbiye ettiğini görmedim Buhari,giyim-kuşam:37


Rasûlullah (S) hacc veya umre için Mekke'ye gelişinin evvelinde tavaf ettiği zaman, tavafın ilk üç dolaşmasını koşmuş, dört dolaşmasını da yürümüştür. Böylece ta­vafı yaptıktan sonra iki rek'at tavaf namazı kılmıştır. Bu namazdan sonra da Safa ve Merve arasında dolaşırdı.Buhari,Hac:63


İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bir deve üzerinde Beyt'i tavaf etti. Haceri Esved hizasına her gelişinde (elin­deki deynekle) ona işaret etti. Buhari,Hac:61
Not: Bu nun veda tavafında olma ihtimali daha kuvvetli.


Âişe (R): Ben Peygamber için koyunların gerdanlıklarını bü­kerdim de, Peygamber bu koyunları (Mekke'ye) gönderir, sonra da halâl olarak (Medine'de) ikaamet eder kalırdı, demiştir.Buhari,Hac:111
NOT: Bazı kaynaklarda peygamberin hacda koyun kurban ettiği geçiyor.Peygamberin veda haccında deve kurban ettiği daha kuvvetli bir ihtimaldir.Koyun meselesi, Aişe'nin sözünden de anlaşıldığı gibi kendisi gitmeyip ,gönderdiği koyunları kapsamaktadır.

Umre haccı:
Hz. Peygamber (s.a.) hicretten sonra hepsi de Zilkade ayında olmak üzere toplam dört umre yaptı:

Birincisi, Hudeybiye umresi: îlk umresi olup hicretin altıncı senesinde yapmıştır. Müşrikler Beytullah'ı ziyaretten onu engelleyince, Hudeybiye'de engellendiği yerde develeri kurban etti. Hem kendisi, hem de ashabı ( 1400) başla­rını tıraş ettirdiler. İhramlarını çıkartıp o sene Medine'ye geri döndüler.
İkincisi, ertesi sene yaptığı kaza umresi (umreîü'l-kadıyye): Mekke'ye girip orada üç gün kaldı. Sonra umresini tamamlayıp oradan ayrıldı. Bu umrenin, geçen sene alıkonulduğu umrenin kazası mı, yoksa yeni baştan bir umre mi olduğu konusunda âlimler iki farklı görüş ileri sürmüşlerdir.
Üçüncüsü, haccıyla birlikte yaptığı umre:
Dördüncüsü, Cirâne'den yaptığı umre: Huneyn'e çıkıp Mekke'ye geri döndüğünde Cirâne'den (ihrama girerek) Mekke'ye geldi, umresini yaptı.


Rasûlullah (S) -Hudeybiye anlaşmasının hükmü ile olan- kaza umresini yaptı. Biz de O'nun beraberinde bu umreyi yaptık. Rasûlullah Mek­ke'ye girince Beyt'i tavaf etti. Biz de O'nun beraberinde Beyt'i tavaf ettik. Rasûlullah Safa ile Merve'ye gelip onlar arasında sa'y etti. Bizler de O'nun beraberinde bu iki tepeye gelip, O'nun beraberinde sa'y et­tik. Bu sırada biz Rasûhıllah'ı, Mekke ahâlîsinden herhangi bir kim­senin O'na atış yapmasından perdeleyip koruyorduk.Buhari, Umre:11


İbn Ömer: Peygamber (S) Mekke'ye geldi, Beyt'i yedi kerre dolaştı, İbrâhîm Makamı'nın arkasında iki rek'at namaz kıldı, akabinde Safa ile Mer­ve arasında yedi kere dolaştı. Ve: "Muhakkak ki size Allah Elçisi'nde pek güzel bir örnek vardır"(ei-Ahzâb: 21) dedi.Buhari, Umre:11


Oruç tutması:

Enes ibn Mâlik(R) ten: Peygamber (S):
— "Bir günün orucunu öbür günün orucuna eklemeyiniz (visal orucu)" buyurdu.
Sahâbîler:
— Sen orucu ekleyip duruyorsun? dediler.
Peygamber:
_ "Ben sizden hiçbiriniz gibi değilim. Çünkü ben yedirilir, içirilirim" yâhud: "Çünkü ben yedirilir ve içirilir olduğum hâlde gecelerim" buyurdu. Buhari,Oruç:47


İtikaf' a girmesi :
Rasûlullah (S) ramazândan son on gün içinde i'tikâf ederdi.Buhari,İtikaf:1


Mescid ziyaretleri:
Peygamber (S) her cumartesi günü yürü­yerek yâhud binekli olarak Kubâ Mescidi'ne gelirdi,Ve Peygamber Kubâ Mescidi'nde iki rek'at na­maz kılardı.Buhari,Mekke ve Medine:3,4


Secdeyi nasıl yapardı:
Abdullah ibn Malık el-Esedî (R): Peygamber (S) namaz kılarken secde ettiği za­man, koltuk altım göreceğimiz derecede pazularımn arasını açardı,Buhari,Menkıbeler:23


Duayı nasıl yapardı:
Enes (R) şöyle tahdîs etmiştir: Peygamber (S) hiçbir duasında ellerini yu­karıya kaldırmazdı, yalnız yağmur duasında kaldırırdı. Çünkü Peygamber bunda (ellerini) koltuklarının beyazı görülünceye kadar kaldırırdı .Buhari,Menkıbeler:23


Kamu malına verdiği önem:
Ebû Hureyre(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber'in torunu Hasen ibn Âlî bir kerre sadaka hurması yığınından bir hurma aldı ve bunu ağzına koy­mak istedi. Peygamber (S) bunu görünce Hasen'e hitaben:
— "Kahin, kahin (= Kaka, kaka), onu bırak, at. Sen bizim sa­daka malı yemez olduğumuzu bilmiyor musun?" diye sakındırdı.Buhari,cihad:187



Kadınlara verdiği önem:
Rasûlullah (S) bir seferde idi. Beraberinde siyah bir hizmetçisi vardı ki, ona Enceşe de­niliyordu. Bu siyah köle, kaafilenin develerini güzel neşîdeler okuya­rak sevkediyor ve hızlı yürütüyordu. Rasûlullah ona:
— "Veyl sana yâ Enceşe! Yavaş ol! Cam gibi (ince kalbli) olan kadınların develerini hızlı yürütme!(incinmemeleri için)" buyurdu.Buhari,edep:95


Yabancı kadınlara dokunmamıştır:
Âişe:
— Rasûlullah'm eli bey'at sırasında hiçbir kadının eline dokunmamıştır, ancak (nikâh veya milk ile) mâlik olduğu kadınlar müstes­na, demiştir .Buhari,Hükümler:49


Korkması:
Ben Âişe(R)'den işittim, şöyle diyordu:
Peygamber (S) Medine'ye hicret edip geldiği zaman (düşman bas­kınından endîşe ederek) uykusuz kalıyordu ve:
— "Keski sahâbîlerimden elverişli bir kimse bu gece beni bekle­yip korusun" dedi.
Tam bu sırada ansızın bir silâh sesi işittik. Peygamber:
— "Kimdir o?" diye seslendi.
— Ben Sa'd ibnu Ebî Vakkaas'ım; sana bekçilip edip korumak için geldim, dedi.
Bunun üzerine Peygamber uyudu.Buhari;cihad:69


Şiddetli bir rüzgâr estiği zaman bundan dolayı Pey­gamber'in yüzünde (bir endîşe derhâl) belli olurdu. Buhari,Namaz:Yağmur Namazı:24
Not:    Çoğu ümmetlerin doğa olayları ile yok edilmesi bunun nedeni olabilir.





Kölesi:
Hayberden dönüşte Rasûlullah'ın beraberinde Mıd'-am (yâhud Kerkere) adiyle çağrılan, kendisine Dıbâb oğullarının he­diye ettiği siyah bir kölesi vardı. İşte bu köle, Rasûlullah'ın yolculuk eşyasını deveden indirdiği sırada ona, nereden geldiği bilinmeyen bir ok geldi ve bu köleye isabet etti. Buhari,Megazi:40

Koku sürmesi:
Âişe (R): Ben Peygamber(S)'i hoşlandığı en güzel koku ile kokulardım. Hattâ sürdüğüm koku O'nun başında ve sakalında parlayıp şakıdığını hissedip görünceye kadar sürmeye devam eder­dim, demiştir.Buhari,giyim-kuşam:74

Kızması:
Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) -Huneyn harbi sonunda- bir ganîmet taksimi yapmıştı. Bu sırada (câhil bedevi) bir adam:
— Şübhesiz bu, kendisinde Allah'ın rızâsı kasdolunmayan bir taksimdir! dedi.
Ben de onun bu sözünü Peygamber'e haber verdim. Peygamber bu sözden çok öfkelendi. Hattâ ben O'nun yüzünde öfke eserini gör­düm. Sonra Peygamber:
— "Allah Musa'ya rahmet eylesin! Yemin olsun o, bundan da­ha çok sözlerle ezâlandırılmıştı da sabretmişti" buyurdu.Buhari,dua:18

Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) sövücü, aşırı söz ve harekette bulunucu ve la'net edici değildi. O biz­den birine darldığında sâdece ona: Ne oldu? Alnı toprak olası!" der idi.Buhari,dua:38
Not: Bu "Alnı toprak olası" sözünü Arablar hakikat ma'nâsına değil de, daha çok mecaz olarak kullanırlar. "Eli toprak olası", "Yüzü toprak olası", "Allah canını alsın" ta'bîrleri de ekseriya hakikat ma'nâsına değil, mecazî ma'nâda kul­lanılır. Buna göre Peygamber'in bu "Alnı toprak olası" duası, hakikat ma'nâ­sına değil de, namaz kılıp secdede alnına toz toprak bulaşmasını temennîden ibaret ölür.


Kapıcısı yoktu:
...Akabinde o kadın Peygamber'in kapısına geldi de, O'nun kapısı yanında hiçbir kapıcı bulmadı... Buhari,Hükümler:11


Mescidi:
...Resulullah dua etti yağmur yağdı. Nihayet yağmur tanelerinin O'nun sakalı üzerinde yuvarlandığını gördüm...Buhari,cuma:34
Not:Mescidin üstü açık.

Ben RasüIullah(S)'ı mescidin içinde sırtüstü yatıp bir ayağını diğeri üzerine koymuş hâlde gördüm.Buhari,İzin:44

Mirası ,malları ve ekonomik durumu:
Ben (mü'minlerin anası Cuveyriye'nin kardeşi) Amr ibnu'l-Hâris el-Mustalakî'den işittim; o: Peygamber (S) beyaz katırı(düldül), silâhı ve bir de sadaka yaptığı arazîsinden başka birşey bırakmadı, dedi.Buhari;cihad:60


Aişe (R): Rasülullah (S), zırhı bir Yahudi'nin yanın­da otuz sâ' Ölçeği arpaya karşılık rehin edilmiş bulunduğu hâlde ve­fat etti, demiştir.Buhari;cihad:88


Âişe(R): Fâtıma ile el-Abbâs , Ebû Bekr'e geldiler de Rasûlullah(S)'tan miraslarını araştırı­yorlardı. Onlar o zaman Ebû Bekr'den Fedek ve Hayber arazîlerin­den hisselerini istiyorlardı. Ebû Bekr onlara şöyle dedi:
— Ben Rasûlullah'tan işittim: "Biz (peygamberler cemâatinin terikesi) mirasçı olunmayız. Bizim bıraktığımız her mal sadakadır. Muhammed ailesi ancak bu maldan yerler" buyuruyordu.
Ebû Bekr:
— Vallahi ben Rasûlullah'm o malda yapmakta olduğunu gör­düğüm hiçbirşeyi terketmem, muhakkak onu yaparım! dedi.
Râvî: İşte Fâtıma bundan dolayı Ebû Bekr'den ayrıldı da ölün­ceye kadar onunla konuşmadı, dedi. Buhari,miras:2

Peygamber bu maldan (Beni Nadir hurmalığı) ailesinin bir senelik nafakasını ayırır, onları infâk ederdi. Sonra bundan arta kalanı alır, onu da Allah malının sarfedileceği yerlere sarfederdi (cihâd yoluna ve bütün müslümânların yararlanacakları âmme işlerine harcardı). Bu malı Rasûlullah kendi hayâtında böyle kullandı.Buhari,miras:2

"(Vefatımda) benim mirasçılarım dînâr (ve dirhem) paylaşmaz­lar. Bıraktığım şey (yânî hurmalıklar), kadınlarımın nafakalarından ve işçimin ücretinden sonra geri kalanı sadakadır. Buhari,miras:2,Buhari,Humus:3
Not:  Medîne'ye yakın bir mesafede bulunan Benu'n-Nadîr arazîsi ile Fedek ara­zîsi harbsiz alınmıştı. Bunlar Allah tarafından fey' olarak Peygambere tahsîs edilmişti. Harb ile alınan Hayber ile Benu Kurayza arazîlerinde de Rasûlullah'in payı vardı. Rasûlullah bu arazîlerin gelirleriyle kendi kadınlarını ve ailesini geçindirir, İşçilerin ücretlerini verir, kalanıyle de İslâm mücâhidlerinİ techîz ederdi.
Ayrıca; Rasûlullah'in zevceleri müslümânların anaları oldukları için ümmet tara­fından nikâh edilmeleri ebediyyen caiz olmadığından, iddet bekleyen kadınlar hükmündedirler. Bunun için kendilerine hayâtta oldukları müddetçe nafaka tahsis olunmuş, odaları da kendilerine suknâ yânî oturma hakkı olarak bırakılmıştır.

Âişe (R) şöyle demiştir: 
Rasûlullah (S) vefat etti. O hâl­de ki, benim evimde ciğer sahibi bir hayvanın (yânî insan ve hayva­nın) yiyeceği birşey yoktu; ancak bana âid bir raf (yânî dolap veya kiler) içinde yarım vesk ölçeği mikdârı arpa vardı. Ben ondan yedim. Müddet uzadı, onu ölçtüm, sonra tükendi .Buhari,Humus:3


Rasülullah'm kızı Fâtıma aieyhi's-selâm Rasûlullah'ın vefatının ardın­dan Ebû Bekr es-Sıddîk'tan Allah'ın, kendisine döndürdüğü mallar­dan Rasûlullah'ın geride bıraktığı, kendisine âid mîrâsım taksim etmesini istedi. Ebû Bekr de ona:
— Rasûlullah (S): "Biz (peygamberler topluluğu) mîrâs olunma­yız. Bizim bıraktığımız şeyler sadakadır" buyurmuştur, dedi.
Bu cevâb üzerine Rasûlullah'ın kızı Fâtıma öfkelendi ve Ebû Bekr'den ayrıldı. Onun Ebû Bekr'den ayrılıp uzaklaşması tâ ölünce­ye kadar devam etti. Ve Fâtıma, Rasûlullah'tan sonra altı ay yaşadı.
Âişe dedi ki: Fâtıma, Ebû Bekr'den, Rasûlullah'ın Hayber'den, Fedek'ten ve Medine civarındaki sadakasından, yânî geriye bıraktığı mallarından olan kendi hissesini istiyordu. Ebû Bekr, Fâtıma'mn bu isteğini kabul etmedi ve şu gerekçeyi söyledi:
__"Ben Rasûlullah'ın hayâtında yapmakta olduğu hiçbirşeyi terketmem, muhakkak O'nun yaptığı işi yaparım. Çünkü ben O'nun işin­den herhangi bir şeyi terkedersem, haktan sapacağımdan korkarım".
(Âişe şöyle devam etti:) Rasûlullah'ın Medine'deki sadakasına gelince Umer bunu (mülkiyetle değil de, haklan kadar yararlanma­ları için) Alî ile Abbâs'a verdi. Hayber ile Fedek'teki arazîlere gelin­ce, Umer bunları elinde tuttu, başkasına vermedi ve şöyle dedi:Buhari,Humus:1


— "Bu iki arazî Rasûlullah'm sadakasıdır ki, bunlar kendisine inmekte olan haklar ve kendisine nevbet nevbet isabet edecek hâdi­seler içindir. Bu iki arazînin işi devlet başkanlığı işini üzerine alan kimseye bırakılır".Buhari,Humus:1


Ekonomik durumu:
Âişe (R) kızkardeşi Esmâ'nın oğlu Urve'ye şöyle demiştir:
— Ey kızkardeşimin oğlu! Biz (Peygamber kadınları) hilâle ba­kardık. Sonra bir hilâle daha, sonra bir hilâle daha. İki ay içinde üç hilâle bakar görürdük de Rasûlullah'ın evlerinde hiçbir ateş yakılmazdı.
Urve dedi ki: Ben Âişe'ye:
— Ey teyze! Sizleri ne yaşatıyordu? diye sordum.
O:
— îki siyah şey: Hurma ve su. Ancak şu da var ki, Rasûlullah'­ın Ensâr'dan bir takım komşuları ve bunların da sağım koyunları var­dı. Bunlar hayvanlarını sağarlardı ve sütlerinden Rasülullah'a hediye ederlerdi. Rasülullah (S) da ondan bizlere içirirdi, dedi.Buhari,Hibe:giriş



Âişe (R): Medine'ye geldiğinden vefatı zamanına ka­dar Muhammed(S)'in aile halkı üç gün arka arkaya buğday ekme­ğinden karnını doyurmadı, demiştir.
Âişe (R): Muhammed(S)'in aile ferdleri bir günde iki öğün yemek yemedi; yediği iki öğünden biri muhakkak hurma idi, demiştir.
Âişe (R): RasûlulIah(S)'m döşeği tabaklanmış deriden idi, içi de hurma lifi dolu idi, demiştir.Buhari,Rikak:17


Âişe(R)'den: "Biz esvedeyn( = iki kara) denilen hurma ile sudan doyup kandığımız zaman Peygamber (S) vefat etti"Buhari, Yiyecekler:5

Enes (R): "Pey­gamber (S) Allah'a kavuşuncaya kadar hâlis buğday unundan yapıl­mış ince yufka ekmek ve kızartılmış körpe kuzu kebabı yemedi" Buhari, Yiyecekler:7



Bir yıllık ihtiyacını ayırırdı:
Ömer(R)'den:
— Peygamber (S) -kendine mahsûs olan- Benu'n-Nadîr hurma mahsûlünü satardı ve ailesi için, onların bir senelik azığını habsederdi .Buhari,Nafakalar:2
Not: Rasûlullah malından ailesinin bir senelik nafakasını ayırdıktan sonra, ka­lanından işçi ücretini çıkarır, gerisini vakıf yaparak müslümânların cihâd gibi umûmî işlerine sarfederdi.






Hayber arazisinden eşlerine düşen pay:
Peygamber (S), Hayber arazîsinden çıkacak mey­veden, ekinden her mahsûlün yarısı Hayber ahâlîsine âid olmak üze­re muamele yaptı. Ve Rasûlullah bu mahsûlden kadınlarına yüz vesk verirdi ki, bunun seksen veski hurma, yirmi veski de arpa idi.
Sonra Umer, Hayber arazîsini kıt'alara ayırdı(Yahudileri sürdükten sonra) ve Peygamber'in kadınlarım ya bu arazîden ve suyundan birer parça almaları yâhud Peygamber zamanında olduğu gibi mahsûlünden vesk almalarını yü­rüteceği hususunda muhayyer kıldı. Onlardan bâzıları arazîyi, bâzı­ları da veski tercih ettiler. Âişe ise arazî almayı tercîh etmişti .Buhari,Muzaraat:8



MUCİZELERİ:

Kuran:
Hiç şübhesiz ki bana ihsan olunan (en büyük) mu'cize, Allah'ın ba­na vahyettiği Kur'ân'dır. Bu sebeble ben kıyamet günü bütün pey­gamberlerin en çok ümmetlisi olacağımı ümîd ediyorum.Buhari,İltisam:1

Yağmur duası:
Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) za­manında insanlara bir kıtlık isabet etti. Bir cuma günü Peygamber hutbe yaparken bir bedevi Arab ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah, mallar helak oldu, çoluk çocuk da aç kaldı; bizim için Allah'a duâ ediver, dedi. Rasûlullah iki elini kaldırdı ki, biz o sırada gökyüzünde hiçbir bulut parçası görmüyorduk. Nefsim elinde olan Allah'a yemîn olsun, bulutlar dağlar misâli gökyüzünü kaplamadıkça Rasûlullah ellerini indirmedi ve minberinden de inmedi. Nihayet yağmur tanelerinin O'nun sakalı üzerinde yuvarlandığını gördüm . O günümüz, ertesi günü, daha ertesi günü ve ondan sonra gelen gün; tâ öteki cumaya kadar hep üzerimize yağmur yağıp durdu. Ertesi cuma yine o bedevî (Enes'in dediğine göre) yâhud bir başkası ayağa kalktı da: Yâ Ra­sûlallah, binalar yıkıldı, mallar boğuldu. Bizim için Allah'a duâ et, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah yine iki elini kaldırdı da: "Allâhumme havâleynâ velâ aleynâ = Yâ Allah, etrafımıza (yağdır), üzerimize değil" diye dua etti . Bunu söylerken de eliyle hangi cihetteki bu­luta işaret ediyor idiyse, orası açıldı ve Medîne (üstü açık) bir alan gibi oldu. Kanat Vâdîsi bir ay mütemadiyen aktı ve herhangi cihet­ten kim geldi ise bol bol yağmur yağdığını söyledi.Buhari,cuma:34,dua:22

Ay'ın ikiye bölünmesi:
Enes ibn Mâlik(R)'ten şöyle tahdîs etti: Mekke ahâlîsi Rasûlullah'tan kendilerine bir âyet (bir mu'cize) göstermesini istediler. O da onlara Ay'ı iki bö­lük gösterdi, hattâ Mekkeliler Hıra Dağı'nı o iki bölük arasında gör­düler.Buhari,ensarın menkıbeleri:35,Buhari,Menkıbeler:27
Not: "Saat yaklaştı, Ay (ikiye) ayrıldı. Onlar bir mu'cize görür­lerse yüz çevirirler ve müstemir bir büyüdür derler..." (el-Kamer: 1-3).


Necaşi'nin ölümünü haber vermesi:
Ebû Hureyre (R) şöyle haber vermiştir: RasûIuUah (S) Habeşler'in sahibi olan Necâşî'nin ölümünü sahâbîlere, Necâşî'nin öldüğü gün içinde haber vermiş ve: "Kardeşiniz için Allah'tan mağfiret isteyin" buyur­muştur.Buhari, ensarın menkıbeleri:37

İsra ve Miraç:
(Miraç maddesine bknz.)


Hicret esnasında peygamberi öldürmek isteyen Şuraka'nın atının kumlara saplanması:
Buhari,Ensarın menkıbeler:44'de uzunca anlatılmaktadır.

Uhud'da meleklerce korunması:
Sa'd ibn Ebî Vakkaas (R): Ben Uhud harbinde Peygamber(S)'in solunda ve sağında iki adam gördüm ki, üzerlerinde be­yaz elbiseler vardı. Bu iki kişiyi ben Uhud harbinden önce de sonra da görmedim, demiştir. Buhari,giyim-kuşam:24
Not: Müslim'in rivayetinde bu iki kişi­nin Cibrîl ile Mîkâîl oldukları açıkça söylenmiştir.


Yemeği bereketlendirmesi:
Rasûlullah:
— "Ordu içinde i'lân et, herkes geri kalan azıklarını getirsin!" buyurdu.
Sonunda Rasûlullah duâ etti ve sergi üstündeki yiyecek üzerine bereket diledi. Sonra sahâbîlerin kaplarıyle gelmelerini istedi. Mücâhidler avuç avuç aldılar, nihayet hepsi ayrıldılar.Buhari,cihad:122

...Sonra koyunun eti (pişince) Peygamber onu iki kap içine koydu. Bu iki kap­tan sefer hey'etimizin hepsi (130 kişi) yediler. Hepimiz doyduk. İki kap yemek yine arttı da, bu artığı deveye yükledik.Buhari,Hibe:26


....Havazin Seferinde İçine konulmak üzere (hurmalar)  meşin bir sergiye yayıldı. Getirenler bu yay­gının üzerine koydular, sonunda Rasûlullah ayağa kalktı, duâ etti ve sergi üstündeki erzak için bereket temennî eyledi. Sonra sahâbîlere kaplarıyle gelmelerini emretti. Mücâhidler avuç avuç aldılar, nihayet (hepsi kaplarını doldurup) ayrıldılar....Buhari,Ortaklık:1


Hendek harbinde bir güveç kabındaki yemek tüm sahabelerin yiyeceği şekilde bereketlenmiştir. Buhari,Megazi:31


Kırbadaki suyu bereketlendirmesi:
(Bir seferde kırbalarında su dolu bir kadını yakalayıp peygambere götürürler)...
...Biz o kadının işinden hiçbirşeye mâlik olmaksı­zın nihayet onu Peygamber'in karşısına getirdik.
Kadın, Peygamber'e de bize söylediği şeylerin benzerini söyledi, şu kadar var ki, o, Peygamber'e yetîm çocukların sahibesi olduğunu da söyledi. Akabinde Peygamber, kadının su tulumlarının indirilme­sini emretti. Kırbaların aşağı taraflarındaki iki ağzını eliyle mesnetti. Biz çok susamış kırk kişi doyuncaya kadar su içtik ve beraberimizde bulunan her su kırbasını ve su kabını da doldurduk. Şu kadar ki, hiçbir deveye su içirmedik. Su tulumu ise, doluluktan hâlâ su sızdırır vazi­yette idi. Sonra Peygamber, yanında bulunanlara:
— "Yanınızdaki yiyecekleri getirin!" buyurdu.
Kadın için yiyecek parçaları ve hurmadan bir mikdâr toplandı (Bunlar bir bez içine konup kucağına verildi). Kadın gecikmiş olarak kabîlesi halkına vardı ve:
— Ben insanların en sihirbazına kavuştum; yâhud da O, dedik­leri gibi bir peygamberdir, dedi.
Sonra Allah o kadın yüzünden o kabileye hidâyet verdi de, ka­dın İslâm'a girdi; o evler topluluğu oba halkı da İslâm'a girdiler.Buhari,Menkıbeler:25



Parmakları ile suyu bereketlendirmesi:
Ben kendimi Peygamber'in beraberinde gördüm ki, ikindi namazı vak­ti gelmiş, yanımızda da az bir sudan başkası yoktu. Bu az su bir kap içine konuldu da akabinde Peygamber'e getirildi. Peygamber (S) o kabın içine elini soktu ve parmakları su fışkırttı. Bundan sonra Pey­gamber:
— "Haydin abdest suyu ehlinin yanına geliniz! Bereket (yânî gör­düğünüz bu su artması) Allah kalındandır" buyurdu.
(Câbir dedi ki:) Yemîn olsun ki, ben suyu O'nun parmakları ara­sından fışkırırken görmüşümdür. Oradaki insanlar hep abdest aldı­lar ve içtiler. Ben ise o sudan karnıma koyduğum mikdârı çoğaltmak hususunda gayretimi hiç kısaltmıyordum. Ve o artan suyun hakîka­ten bir bereket olduğunu bildim.
Salim ibn Ebi'1-Ca'd dedi ki: Ben Câbir'e:
— Siz o gün kaç kişi idiniz? diye sordum. Câbir:
— Bindörtyüz kişi idik, dedi.Buhari,içecekler:30
Not: Enes'in de haber verdiği bu vak'a Medine'nin pazar yeri olan Zevrâ'da vukua gelmişti.


Kuyunun Suyunu bereketlendirmesi:
Biz o gün Pey­gamberdin maiyyetinde yüzer mevcûdlu ondört bölük (bindörtyüz) er idik. Hudeybiye bir kuyudur, Biz oraya varınca kuyunun suyunu ta­mamen çekmiştik de içinde bir damla su bırakmamıştık. Bu hâl Peygamber'e ulaştı. Peygamber kuyunun yanına geldi, kenarına oturdu. Sonra içinde biraz su bulunan bir kap istedi. Getirilen su ile abdest aldı, sonra ağzını çalkaladı ve dua etti. Sonra bu abdest ve çalkantı suyunu kuyuya döktü. Bunun üzerine biz az bir zaman kuyuyu bu hâlde bıraktık. Sonra kuyu bize istediğimiz kadar su verdi. Hem biz, hem de bütün hayvanlarımız suya kandık.Buhari,Megazi:37

....Rasûlullah'a (Hayber'de)susuzluktan şikâyet edildi. Bunun üzerine Rasûlullah ok mahfazasından bir ok çıkardı. Sonra onlara bu oku Semed kuyusuna koymalarını emretti. Vallahi o anda kuyunun suyu coşmağa başladı. Suyun bu fışkırması» Rasûlullah'ın sahâbîleri oradan dönünceye kadar, onları suya kandırmak için de­vam etti...Buhari, Şartlar:15





Sütü breketlendirmesi:
Bir bardak süt ile bir gurup ( 70 civarı) suffa ehlini doyurmuştur.Konu çok uzun hikaye edilmiştir.Bknz:Buhari,Rikak:17


Hurma yığınını bereketlendirmesi:

Câbir ibn Abdillah el-Ensârî (R), babası Abdullah'ın Uhud günü şehîd edildiğini, geriye altı tane kız ile bir mikdâr borç bıraktığını tahdîs edip, şöyle dedi: Hurma mah­sûlünün kesim ve toplama zamanı geldiğinde ben Rasûlullah'ın hu­zuruna vardım ve:
— Yâ Rasûlallah! İyice bilmişsindir ki, babam Abdullah Uhud günü şehîd düştü, arkasında birçok borç bıraktı. Ben bu alacaklıla­rın Seni görmelerini arzu ediyorum, dedim.
Rasûlullah (S):
— "Sen git, hurmaları topla, her cins hurmayı ayrı ayrı yerlere yığıp ayrı ayrı harman et (sonra gelip bana haber ver)" buyurdu.
Ben bu işleri yaptıktan sonra Rasûlullah'ı da'vet ettim. (Geldi; alacaklılar da geldi.) Alacaklılar bu saatte Rasûlullah'ı orada gör­düklerinde isteklerini artırıp beni sıkıştırdılar. Rasûlullah onların yap­tıkları ısrarı görünce, hurma harmanlarının en büyüğünün etrafında üç defa dolaştı, sonra onun yanına oturdu. Sonra:
— "Şu alacaklıları çağır!" buyurdu.
Akabinde alacaklarına mukaabil onlara Ölçüp ölçüp hurma ver­meye devam etti. Nihayet Allah babamın borçlarını tamamen ödedi. Vallahi ben, Allah babamın borçlarını tamamen ödesin de kızkardeş-lerime bir tek hurma ile dönüp gitmemeye razı idim. Allah'a yemîn ederim ki, hurma yığınlarının hepsi kurtuldu. Ben, Rasûlullah'ın ya­nına oturduğu yığına bakıp duruyordum. (Rasûlullah alacaklılara bu harmandan verdiği hâlde) sanki ondan bir tek hurma eksilmemiş gi­bi idi. Buhari, Vasiyyet:37





Yarayı  iyileştirmesi :
Ben Seleme ibnu'l-Ekva'm baldırında bir darbe eseri gördüm de:
— Yâ Ebâ Müslim! Bu vurma nedir? dedim.
Seleme:
— Bu, Hayber günü bana isabet eden bir darbedir. İnsanlar: Seleme vuruldu, dediler. Akabinde ben Peygamber'e geldim. Peygam­ber (S) o darbenin yerine üç defa nefes etti. Ben o saatte (veya bir saatlik bir zaman içinde) bu yaradan ağrı ve ızdırab duymadım. Buhari,Megazi:40


Hz.Ali'nin gözlerini  iyileştirmesi:
..Rasûlullah Alî'nin gözlerine püs­kürdü ve duâ etti. Alî hemen iyileşti, hattâ kendisinde hiç ağrı yok­muş gibi oldu... Buhari,Megazi:40

Duvar yüzeyinde  cenneti ve cehennemi görmesi:
Allah'a yemin ederim ki, demincek ben namaz kılarken cennet ile cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu. Ben hayırda ve şerrde bu günün benzeri bir gün görmüş değilim.Buhari,İltisam:3


Cebraili görmesi:
Rasû­lullah (S):
— "Yâ Âişe Şu (yanımdaki )Cibril'dir, o sana selâm okuyor!" buyurdu.
Âişe dedi ki: Ben de:
— Ona da selâm ve Allah'ın rahmeti olsun! - Rasûlullah'ı kasdederek- Sen bizim görmediğimiz şeyleri görüyorsun! dedim.Buhari,İzin:16


Fethedilecek yerleri önceden söylemesi:
Yemen fethedilecek; Ye­men fâtihlerinden bir topluluk gelecek, hayvanlarını Medine'ye sevk edecek; ailelerini ve kendilerine uyanları yükleyecekler (Yemen'e) ta­şıyacaklardır. Hâlbuki bunlar bilselerdi Medîne kendileri için hayırlı­dır. Şâm da fethedilecek; ora fâtihlerinden de bir topluluk gelecek, hayvanlarını Medine'ye sevk edecekler; ailelerini ve bunlara uyan kim­seleri yükleyecek, Şam'a göç edeceklerdir. Hâlbuki Medîne bunlar için daha hayırlıdır, eğer bilir olsalardı. Irak da fethedilecektir, Irak fâtihlerinden bir topluluk da gelecek, hayvanlarım sürüp gelecekler; ailelerini ve bunlara uyanları  yükleyip Irak'a gideceklerdir. Hâlbuki Medîne kendileri için hayırlıdır, bunlar bilir olsalardı (Medine'den ayrılmazlardı)Buhari,Medine’nin fazileti:5

Bedir'de öldürülecek kafirleri( Ebû Safvân Umeyye ibn Halef ) önceden söylemesi: Buhari,Megazi:2
Not: Umeyye, Rasûlullah ile alay edenlerden biri olup "Veylun li-kullii humeze" Sûresi onun hakkında inmişti. Mekke'de iken kölesi olan Bilâl'e İslâm Dîni'nden dönmesi için türlü türlü işkenceler yapardı. Bedir'deki o meşhûr kuyuya, onunla birlikte yirmi dört kadar Kureyş önde geleni atılmıştır.


Mute şehitlerini haber gelmeden söylemesi:
Peygamber (S) Ca'fer ibn Ebî Tâlib ile Zeyd ibn Hârise'nin ölüm haberleri gelmeden önce, göz­leri yaş akıtarak onların öldürüldüğünü haber verdi, demiştir. Buhari,Menkıbeler:25

Mekkeliler'e yazılan mektubu bulması:
Hatib'in tuttuğu bir kadın, Mekkelilere peygamberin savaş hazırlığını içeren bir mektup ulaştıracaktı.Peygamber onu yakalattı.Hatib'i Bedir'e katıldığı için afvetti.Buhari,Megazi:48


Kütüğün inlemesi ve onu susturması:
Peygamber (S) cumua günü bir ağaca yâhud bir hurma kütüğüne dikelir(öyle hutbe yapar)di. Ensâr'-dan bir kadın yâhud bir adam:
— Yâ Rasûlallah, Sana bir minber yapayım mı? dedi. Rasûlullah:
— "İsterseniz yapın" buyurdu.
Ona bir minber yaptılar. Cumua günü olunca Peygamber min­bere çıkarıldı. Bu sırada ağaç parçası çocuk gibi feryâd etti. Sonra Rasûlullah inip onu kucakladı. O sırada kütük, susturulan çocuk gi­bi hafîf hafîf inliyordu. Rasûlullah:
— "O, yanında edildiğini işittiği zikrullah için ağlıyordu" bu­yurdu. Buhari,Menkıbeler:25
Not:     Bu ses inilti, deve sesi, çocuk sesi vb. gibi farklı rivayetlerle gelmiştir.



Övdüğü kabile ve mal sahipleri:
İşte size Yemen ehli geldi. Yemenliler yüreği en yufka, kalbi en yumuşak kimselerdi. İmân Yemen'dendir, hikmet de Yemen'dendir. Öğünme ile kendini beğenme deve sahiplerinde, sükûnet ile vakaar ise davar sâhiblerindedir.Buhari,Megazi:76
Not:Ebu Musa Eşari'nin Yemenli olması bunda etkilidir.





Rüya yorumlaması:
Museylimetu'l-Kezzâb, Rasûlullah'in huzuruna geldiği zaman:
— Eğer Muhammed kendisinden sonra beni bu işte halef kılar­sa, ben O'na uyarım, demeğe başladı.
Kendisi Medine'ye, kavmi olan Benû Hanîfe kabîlesinden kala­balık bir hey'et içinde gelmişti. Rasûlullah, Museylime'nin yanına yö­neldi. Beraberinde (Ensâr'ın hatibi olan) Sabit ibn Kays ibn Şemmâs da vardı. Rasûlullah'm elinde hurma dalından bir deynek bulunuyor­du. Nihayet Rasûlullah, kavmi içinde oturmakta olan Museylime'­nin karşısında durdu. (Onunla İslâm hakkında konuştu, Museylime, peygamberlikten bir hisse istedi.) Rasûlullah:
— "(Peygamberlikten bir pay değil;) eğersen benden elimdeki şu dal parçasını istesen, ben sana onu bile vermem. Sen, Allah'ın se­nin hakkındaki hüküm ve takdirinden öteye asla geçmezsin. Eğersen hakka itaatten arka dönersen Allah seni muhakkak helak eder Ve ben senin, ru 'yâmda bana gösterilip de görmüş olduğum o kişi oldu­ğunu görmekteyim. İşte şu zât (hatîbim) Sâbit'tir. Benim tarafımdan sana cevâb verecektir" buyurdu.
Sonra Museylime'nin yanından dönüp gitti.
Râvî İbn Abbâs dedi ki: Ben Ebû Hureyre'ye, Rasûlullah'm mu-seylime'ye "Sen muhakkak ru'yâmda bana gösterilip de görmüş ol­duğum o kişisin" sözünün mâhiyetinden sordum. Ebû Hureyrebana şöyle haber verdi: Rasûlullah şöyle buyurdu:
— "Ben uyurken ru'yâmda iki kolumda iki altın bilezik gördüm. (Bunlar kadın zîneti olduğu için) bunların hâli beni kederlendirdi. Son­ra ru'yâmda bana bu bileziklere üflemekliğim vahyedildi. Ben de bun­lara üfledim; ikisi de uçtu. Ben de bu iki bileziği benden sonra çıkacak iki yalancı peygamber ile te'vîl ettim. Bunlardan birisi Esved el-Ansî'dir, öbürüsü de Museylime'dir.Buhari,Megazi:73


Saç şekli nasıldı:
Abdullah ibn Abbâs(R)'tan haber verdi: Peygam­ber (S) saçlarını alnının üstüne salıverirdi. Müşrikler ise başlarının saçlarını alınlarının üst tarafından ikiye ayırırlardı. Kitâb ehli olan­lar da baş saçlarını ayırmadan salıverirlerdi. Peygamber, hakkında hiç bir şeyle emrolunmadığı hâllerde Kitâb ehline uymayı severdi. Sonra Peygamber başının saçlarını iki tarafa ayırdı.Buhari,ensarın menkıbeleri:51
Not: Putperestlik rejimi tamamıyle yıkıldıktan sonra, müş­riklere benzemek tehlikesi kalmayınca, saçlarını iki tarafa ayırmaya başlamıştır.

Saçları (Sudanlılar gibi) kıvırcık ve kısa değildi, (Hindliler gibi) düz ve uzun da değildi (O, mu'tedil sarkık saçlı idi). Allah O'nu, başında ve sakalında yirmi tane beyaz saç bulunmayarak Ömrünün alt­mışıncı senesinin başında vefat ettirdi...Peygamber'in başının saçı (sarktığı zaman) omuzlarına yakın uzun olup orayı döver dururdu...Peygamber'in saçları kulak memelerine kadar ulaşırdı...RasûluIlah(S)'ın saçları düz ve çok uzun da değil, kıvırcık ve kısa da değildi; O'nun saçları kulaklarıyle omuzu arasında idi..Buhari,giyim-kuşam:68

Saç sakal rengi:
Enes'e:
— Peygamber (S) saçını sakalını boyadı mı? diye sordum. Enes (R):
— Peygamber (S) az bir şeyden başka saç sakal ağarmasına ulaş­madı, dedi.Buhari,giyim-kuşam:66


Sakalını boyaması:
Abdullah ibn Umer şöyle demiştir:
Rasûlullah'ın sarı boya ile (elbisesini veya sakalını) boyadı­ğını gördüm. Ben de onun için o boya ile boyamayı severim.Buhari,giyim-kuşam:37
Not: Diğer hadisler ışığında peygamberin siyah harici kına rengiyle saçını ve sakalını boyadığı görüşü yaygındır.

Sağdan başlardı:
Sizin biriniz ayakkabısını giye­ceği zaman sağ ayağı ile başlasın; çıkaracağı zaman da sol ayağıyle çıkarmaya başlasın! Bu suretle sağ ayak, giyilen iki ayağın evveli; çı­karılan iki ayağın da sonu olsun!Buhari,giyim-kuşam:39

Siması , fiziksel özellikleri nasıldı:
el-Berâ ibnu Âzib (R) şöyle demiştir: Ben Hendek günü Peygamber (S) toprak taşırken gördüm. Hattâ toz toprak göğsünün kıllarını örtmüştü. Kendisi çok kıllı bir erkek idi.Buhari,Cihad:160

Ümmü Hâlid dedi ki: Bu sırada ben (Peygamber'in iki küreği arasındaki yumurta büyüklüğünde bulunan) peygamberlik mührü ile oynamağa başladım. Babam beni bundan men' etti. Rasûlullah (S):
— "Çocuğu kendi hâline bırak buyurdu.Buhari,Cihad:187,dua30


...Ve arka tarafında durdum da sırtında, iki kürekleri arasında gerdek ça­dırının kocaman düğmeleri gibi Peygamberlik mührünü gördüm.Buhari,Hasta ziyareti:18


Suıkastler:

Şair Kaab İbni Eşref'in öldürülmesi:
Rasûlullah (S) sahâbîlerine:
— "Ka'b ibnu'l-Eşref(i öldürmek) için kim hazırdır? Çünkü o, Allah'a ve Rasûlü'ne ezâ etmiştir" buyurdu.
Muhammed ibn Mesleme ayağa kalktı ve:
— Yâ Rasûlallah, onu benim öldürmemi ister misin? dedi. Rasûlullah:
— "Evet (bunu isterim)" buyurdu. .....
....... Mesleme, Ka'b ibnu'l-Eşref'in başını sımsıkı ya­kaladı ve arkadaşlarına:
— Haydi kılıç darbesine tutup onu vurunuz! dedi.
Bu suretle Îbnu'l-Eşref'i öldürdüler. Sonra Peygamber'e gelip haber verdiler.Buhari,Megazi:15,Buhari,cihad:154
Not: Bu Yahudi Müslümanlara diliyle eziyet etti. Müşrikleri harbe  teşvik etti.Hicri 3. yıl, Bedirden sonra.
Not: Çok uzun olay için bknz:İslam tarihi, Kaab'ın öldürülmesi


Ebu Rafi'nin kalesine gizlice girilip suikastle öldürülmesi:
Rasûlullah (S) Ensâr'dan birtakım kimseleri Yahûdî Ebû Râfi'e doğru, onu öldür­meleri için gönderdi .
O topluluktan bir adam gidip onların kale­lerinin içine girdi. Bu içeriye giren, Abdullah ibn Atık dedi ki: Ben onların hayvan ahırına girdim. Dedi ki: Onlar kalenin kapısını kilidlediler. Sonra onlar kendilerine âid.bir eşeği kaybettiler de onu ara­mak üzere dışarı çıktılar. Ben de çıkanların arasında çıktım ve kendimi onlara, onlarla beraber o eşeği arıyorum gösteriyordum. Sonunda eşeği buldular ve içeriye girdiler; ben de girdim. Onlar geceleyin kale kapı­sını kapattılar da anahtarları benim görmekte olduğum yerdeki bir duvar deliği içine koydular. Onlar uyudukları zaman ben anahtarla­rı aldım ve (Ebû Râfi'in bulunduğu) kale kapısını açtım. Sonra (ka­ranlıkta) Ebû Râfi'in odasına girdim de:
—Yâ Ebâ Râfi'! diye seslendim.
Bana cevâb verdi. Ben de karanlıkta sesin geldiği tarafa yaklaş­tım, ona kılıçla vurdum. Ebû Râfi' haykırdı. Ben hemen odadan dı­şarı çıktım. Kısa bir zaman sonra geldim, sonra imdâd isteyici imişim gibi yanma döndüm de sesimi değiştirerek:
— Yâ Ebâ Râfi'! dedim. O:
— Neyin var, anan cehenneme! dedi. Ben:
— Hâlin nedir? dedim. O:
— Bilmiyorum, birisi (senden önce) yanıma girdi ve beni vurdu, dedi.
(Abdullah ibn Atîk) dedi ki: Ben kılıcımın keskin ucunu onun karnına koydum da üzerine, kemiğe dayanıncaya kadar yüklenip sap­ladım. Sonra dehşetli bir hâlde dışarı çıktım. Hemen aşağıya inmek için onlara âid bir kale merdivenine geldim. Merdivenden düştüm, ayağım sakatlandı. Akabinde ben arkadaşlarımın yanına çıkıp var­dım da:
— Ben bu adamın ölüm ilâncısmın sesini işitmedikçe buradan gitmeyeceğim, dedim.
Çok beklemedim, nihayet, Hicaz ahâlîsinin taciri Ebû Râfi'in ölümü i'lânlarını işittim.
Abdullah ibn Atîk dedi ki: Ben kendimde bir rahatsızlık olma­yarak kalktım, nihayet arkadaşlarımla Peygamber'e geldik ve Ebû Râfi'in ölümünü kendisine haber verdik.Buhari,cihad:154,Buhari,Megazi:16
Not: Suikastçilerin başkanı Abdullah ibn Atîk'tir. Diğerleri Abdullah ibn Utbe, Mes'ûd ibn Sinan, Abdullah ibn Uneys'tir. Bu zengin Yahûdî Hayber'de oturuyordu.Hendek gazasında Medîne etrafındaki Arab kabilelerine çok yardımda bulunarak Peygamber aleyhine harekete sevketmişti.
Not: ez-Zuhrî: Ebû Râfi'in öldürülmesi, Ka'b ibnu'l-Eşrefin öldürülmesinden sonra oldu, demiştir.


SAVAŞLARI:

İlk Gazalar:
Peygamber(S)'in ilk gazası Ebvâ, sonra Buvât, sonra Uşeyre'dir.Buhari,Megazi:1
Not: Detaylar için bknz Peygamberin Hayatı


Bedir Savaşı:
Not: Ayetlerde 5000 meleğin müslümanlara yardım ettiği bildirilir.Âli îmrân: 123-127
Rasûlullah bu sefere ancak Kureyş kervanını karşılamak isteğiyle çık­mıştı. Nihayet Allah, müslümânlarla onların düşmanlarını, umma­dıkları bir zamanda harbetmek üzere bir yere getirdi .Buhari,Megazi:3


Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kureyza kuşatmaları ve sürgünler:
Rasûlullah'a karşı (ön­ce) Nadîr oğulları, (sonra) Kurayza oğulları harb açtılar. Bunun üze­rine Rasûlullah Nadîr oğullan'nı yerlerinden sürüp çıkardı.  Kurayza da (ahdini bozarak) harb etti. Rasûlullah da onların erkeklerini öldürdü; kadınlarım, çocuklarını, mallarını da müslümânlar arasında bölüştürdü.Buhari,Megazi:14

Peygamber (S) Hendek har­binden (Medine'deki evine) dönüp geldiğinde, silâhını çıkarıp yerine koymuş ve yıkanmıştı. Bu sırada Cibril aleyhi'sselâm Peygamber'e geldi de:
— Sen silâhını çıkarmışsın! Vallahi biz melekler henüz silâhları­mızı çıkarmadık. Haydi onlara doğru yola çık! dedi.
Peygamber:
— "Nereye doğru çıkıyoruz?" diye sordu. Cibril, Kurayza oğullan yurdunu işaret ederek:
— İşte şuraya! dedi.
Bunun üzerine Peygamber, Kurayza oğulları'na doğru hareket etti.Buhari,Megazi:32




Uhud Savaşı:
Âzib (R) şöyle demiştir: Biz o gün, yânî Uhud günü müşriklerle karşılaştık. Peygamber (S) okçulardan iba­ret olan bir askerî birliği yerlerine oturttu, başlarına da Abdullah ibnu Cubeyr'i kumandan tayin etti ...
...Ebû Sufyân:
— Bu, Bedir gününe mukaabil bir gündür. Harb nevbet nevbettir (yânî bir nevbet sizin lehinize(bedir), bir nevbet bizim lehimizedir(Uhud). Siz­den öldürülenlerde kulak ve burun kesilmesi bulacaksınız; bunu ben emretmedim...
....Birtakım insanlar Uhud gününün sabahında şarâb içtiler, sonra (o şarâb karınlarında iken) şehîd olarak öldürüldüler...
.....Mus'ab ibnu Umeyr, (Uhud günü) şehîd edildi.  Bu şehîd, kefen yerine bir kaftana sarıl­mıştı ki, bununla başı örtülse ayaklan açılıyordu; ayakları örtülse başı açılıyordu....
Buhari,Megazi:17
Not: Peygamber (S) Uhud gazvesine çıktığı zaman (Medîne ile Uhud arasındaki Şevt bustânında) beraberinde yola çıkmış olanlardan birtakım insanlar geri döndüler. Peygamber'in sahâbîleri iki fırka oldular. Bir fırka: Biz bu geri dönen münafıklarla harb ederiz, diyor; diğer fırka da: Biz (onlar müslümân oldukları için) onlarla harb etmeyiz, diyordu. Bu görüş ayrılı­ğı üzerine şu âyet indi: "Siz hâlâ niçin münafıklar hakkında -Allah onları kazandıkları (bunca günâhlar) yüzünden tepesi aşağı getirdiği hâlde- iki zümre oluyorsunuz? Allah 'in saptırdığını siz mi doğru yo­la getirmek istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık onun için hiç­bir yol bulamazsın" (en-Nisâ: 88).Buhari,Megazi:17

"Hakikat iki ordu karşılaştığı gün içinizden geri dönenler (yok mu?) Onları irtikâb ettikleri bâzı şeyler yüzünden ancak şeytân kaydırmak istedi. Andolsun Allah (yine) onları affetti. Çünkü Allah, şübhesiz çok mağfiret edicidir, çok şefkatlidir" (âli imrân: 155)
Not:Bu ayet savaş esnasında bozgunda kaçanlar için inmiştir.Uhud günü meydana gelen bozgunluk, Peygamber'in öldürüldüğü haberi üze­rine umûmî bir panik hâlini almıştı. Medîne'ye kadar kaçanlar da olmuş ve ka­dınların ta'rîzine (ayıplamalarına) uğramışlardı. Çoğu Uhud Dağı'na kaçmıştı. Umer de bunların arasında bulunuyor ve: "Kim Muhammed Öldürüldü derse onu öldüreceğini" söyleyerek, bozgunluğu önlemeye çalışıyordu. İşte buradan itibaren başlıkta getirilen ayetler müslümanların Uhud’daki o bozgunluğuna işaret etmektedir.
Bu dağınıklık sırasında Peygamber öldü söylentisi çıkmış, yanında Saad bin Ebu Vakkas ve Talha kalmış.( harb günlerinin bâzı saatlerinde Peygamber(S)'in yanında Talha ile Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tan başka kimse kalmamış­tır.Buhari,Megazi:18 )    Daha sonra yanına ilk dönen Ebu Bekir olmuştur.Osman en son dönenlerdendir.(Osmân'ın Uhud günü kaçması keyfiyetine ge­lince; ben şehâdet ederim ki, Allah (bütün müslümânlarla birlikte) ondan bu kusuru affetmiştir.Buhari,Megazi:19)Peygamberi alıp Uhud mağarasının olduğu yere götürdüler.Buhari,Megazi:17


Sa'd ibn Ebî Vakkaas (R) şöyle demiştir: Ben Uhud günü Rasûlullah'ı, yanında iki kişi olduğu hâlde gördüm. Bu iki kişi Rasûlullah'ı savunmak için harb ediyorlardı, üzerlerinde beyaz elbi­seler vardı. Bunlar Âdem oğullarının en şiddetli çarpışması gibi sa­vaşıyorlardı. Ben bu iki kişiyi ne Uhud'dan önce, ne de sonra gör­düm. Buhari,Megazi:18

Enes dedi ki: Yemîn olsun ki, ben o tehlikeli Uhud günün­de Ebû Bekr'in kızı Âişe'yi ve anam Ümmü Suleym'i gördüm. Bun­ların her ikisi de eteklerini çemreyip sıvamışlar, ben onların bacaklarındaki halhallan görüyordum. Onlar su kırbalarını taşıyorlar ve onları yaralı askerlerin ağızlarına boşaltıyorlardı. .Buhari,Megazi:18
...Ümmü Selît (kadın) , Uhud günü bizim için su kırbalarım di­kerdi (onları yüklenir taşırdı) Buhari,Megazi:22
Not: Bir ara kargaşada Müslümanlar bir birlerine saldırmış.Bu sırada Huzeyfe'nin babası müşrik sanılarak öldürülmüştür.Buhari,Megazi:18


Uhud'da yaralanan peygamberin tedavisi:
..Alî, kalkanı ile su getiriyor, Fâtıma da Pey­gamber'in yüzündeki kanı yıkıyordu. Ve (sonra) bir hasır parçası alınıp yakıldı ve yarası onunla dolduruldu (dağlandı).Buhari, Temizlik :77




Reci olayı  :
Not: el-Vâkidî, Maûne Kuyusu haberi ile Racî' sahâbîleri haberinin Peygamber'e bir gece içinde geldiğini zikretmiştir (İbn Hacer).

Asım ibn Umer, Racf gazvesinin Uhud'dan sonra olduğunu tahdîs etti, demiştir. Buhari,Megazi:30
Not:10 kişilik seriyyenin Reci'de lihyanoğullarının 100 kişilik gurubu tarafından haber alınıp şehit edilmeleri ve ikisinin Mekkeye götürülüp asılmaları detaylı şekilde anlatılmıştır.Buhari,Megazi:30



Bir'i maune Olayı:
Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S), kendilerine "Kurrâ" adı verilen yetmiş Kur'ân hafızı bilgili kişiyi Kur'-ân ve İslâm'ı öğretme ihtiyâcı için bâzı kabilelere göndermişti. Bun­lara Maûne Kuyusu denilen bir kuyunun yanında Suleym oğullan'ndan iki kabile, Rı'l ve Zekvân kabileleri karşı çıktılar. Bunun üzerine o yetmiş kişilik topluluk, karşılarına çıkan iki kabileye hitaben:
— Vallahi bizim sizlerle hiçbir işimiz yok. Bizler sâdece Peygam­ber'in bir işi için yolumuza gidiyoruz, dediler.
Bu sırada müşrik kabileler emân vermeyip hafızları öldürdüler. İşte bu sû'ikasd faciası üzerine Peygamber bir ay sabah namazında o müşriklerin aleyhine dua etti. Kunûtun başlangıcı da işte budur. Ondan evvel biz kunût yapmazdık .Buhari,Megazi:30




Mustalık  (Müreysi) Gazası:
Peygamber (S) -Medine'yi bas­mak isteyen- Mustalık oğullan üzerine gece baskını yaptı. Onlar gafil bulunuyorlardı. Yaylım hayvanları da su başında sulanıyordu. Pey­gamber onların kıtale girişenlerini öldürdü, zürriyetlerini esir etti. Pey­gamber o gün Cuveyriye'ye de nail oldu. Buhari,Köle azadı:13



Biz Peygamber'in beraberin­de gazveye (Mureysî seferine) çıkmıştık. Muhacirlerden birtakım in­sanlar da toplanmış, Peygamber'in beraberinde sefer etmişti. Hattâ Muhacirler (Ensâr'dan) çok oldular. Muhacirlerden şakacı bir kimse vardı. Bu zât Ensâr'dan birisinin kıçına (şaka olarak) vurmuştu. En-sârî bundan aşırı derecede öfkelendi. Nihayet (kavga başladı) iki ta­raf da kendi kabilelerini imdada çağırdılar. Ensâr'dan olan kimse:
— Ey Medîneliler, imdadıma koşunuz! diye feryâd etti. Muhacir şakacı da:
— Ey Muhacirler, imdadıma geliniz! diye bağırdı. Bu sesler üzerine Peygamber (S) çıktı ve:
— "Câhiliyet ahâlîsinin çığlığı ile bağırmak ne oluyor?" buyurdu. Sonra da:
— "Onların işi nedir (neden câhiliyet âdetiyle çağırışıyorlar)?" diye sordu.
Bir Muhâcir'in Ensâr'dan birisine şaka ile vurduğu kendisine ha­ber verildi.
Râvî dedi ki: Bunun üzerine Peygamber:'
— "O Câhiliyet çığlığını bırakınız! Soyunu çağırmak (onunla hakk kazanmak) kötü bir şeydir" buyurdu.
(Münafıkların başı olan) Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl de:
— Şunlar bizim Medine halkı üzerine Muhâcirler'i ayaklandır­mak mı istiyorlar? Yemîn olsun eğer biz Medine'ye dönüp varırsak, Medîne'nin en azîz olanı (gûyâ kendisi), onlardan en zelîl olanı (gûyâ Peygamber'i) elbette ve muhakkak Medine'den çıkaracaktır, dedi.
Bunun üzerine Umer, İbn Übeyy için:
— Ey Allah'ın Elçisi! Şu habîsi öldürmez miyiz? dedi. Peygamber:
— "İnsanlar 'Muhammed kendi sahâbîlerini öldürtür oldu'di­ye dedikodu etmesin!" buyurdu.Buhari,Menkıbeler:11Not :Bu savaşta Muhacir ile Ensar içindeki münafıklar arasında kavga çıktı ve ayet indi:
Onlar o kimselerdir ki Resûlullah'ın yanındakilere bir şey infak etmeyiniz ki dağılsınlar, diyorlardı. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar. Onlar "eğer Medine'ye bir dönersek andolsun bizden en güçlü ve şerefli olan, en zayıfı mutlaka oradan çıkaracaktır"diyorlar. Halbuki güç ve kuvvet Allah'ın peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bilmezler"(Munafikûn/7-8) (2).


Not:  Numân ibn Beşîr, ez-Zuhrî'den: Ifk hadîsi el-Mureysi gazvesinde oldu, demiştir. Buhari,Megazi:34
(Aişenin kolyesini kaybetmesi üzerine hem ifk hadisesi hemde teyemmüm ayetleri nail olmuştur.Fakat bazı kaynaklar bu olayların bu savaşta olduğunu söylerken bazı kaynaklar teyemmüm ayetleri ilgili kolye kaybetme olayının başka bir savaşta olduğunu yazmaktadır)



Hendek (Ahzab) Savaşı:

Ayet:
Biz onların başı­na şiddetli bir rüzgârı ve sizin görmediğiniz birtakım ilâhî orduları göndermiştik'' (Ahzâb: 9) 
Ben sabâ rüzgârı ile zafere ulaştırıldım. Âd kavmi ise debûr rüzgârı ile helak edildi.Buhari,Megazi:31

Bizler Rasûlullah'ın beraberinde hendek işinde bulunduk. Müslümânlar hendek kazıyor, biz de omuzlarımız üzerinde toprak taşıyorduk. Rasûlullah (S):
"Yâ Allah, yaşayış ancak âhiret yaşayışıdır. Sen Muhacirler ve Ensâr'ı mağfiret eyle!" beytini söyledi.Buhari,Megazi:31

Savaştan sonra müşrik orduları oradan çıkarıldı­ğı zaman: "Artık şimdiden sonra biz müşriklere karşı gidip harb edeceğiz. Onlar bize harb edemeyecekler, biz onlara doğru yürüyece­ğiz..Buhari,Megazi:31



Hendek kazılırken zor ortam:
Rasûlullah, hendek kazılan yere çıkıp vardı. Ora­da Muhacirler ile Ensâr'ın soğuk bir kuşluk vaktinde hendek kazmakta olduklarını gördü. Onların yanlarında kendileri adına bu işi yapacak köleleri yoktu...Buhari,Megazi:31


Enes dedi ki: Sahâbîlere o zaman avucum (yâhud iki avuç) dolusu arpa getirilir, akabinde bu onlar için, eskiliğinden tadı ve ko­kusu değişmiş et yağı ile pişirilip yemek yapılır ve topluluğun önüne konulurdu. Topluluk aç oldukları hâlde bu yağın sertliği, bozuk tadı boğazda kalırdı; bu yağın hoşa gitmeyen bir kokusu da vardı... Buhari,Megazi:31


....Çünkü biz (hendek kazarken) üç gün yiyecek içecek bir-şey tatmadan orada kalmıştık...Peygamberin , hendekteki bir kayayı kırması, açlıktan karnına taş bağlaması ve yemeğin bereketlenmesi mucizesi detaylı anlatılmıştır.Buhari,Megazi:31

Peygamberin duası:
Rasûlul­lah (S) Ahzâb gününde (müşrikler aleyhine) şöyle duâ etti: "Yâ Al­lah! Ey Kitâb'ı indiren, ey hesabı çabuk olan Allah'ım! Şu toplanıp gelmiş düşman kabilelerini dağıt, onların topluluklarım kır, irâdele­rini sars!"Buhari, Tevhid:35




Hudeybiye Gazvesi:
Biz o gün Pey­gamberdin maiyyetinde yüzer mevcûdlu ondört bölük (bindörtyüz) er idik. Buhari,Megazi:37



Tâbiün'dan Tank ibnu Abdirrahmân şöyle demiştir:
Ben hacca gittim. Yolda namaz kılmakta olan bir topluluğa uğradım da onlara:
— Burası ne mescididir? diye sordum. Onlar:
— Bu Rasûlullah'ın Rıdvan Bey'atı'nı yapmış olduğu yerdeki Şe­cere Mescidi'dir, dediler.
Akabinde ben Saîd ibnu'l-Müseyyeb'e geldim de bunu ona ha­ber verdim. Bunun üzerine Saîd şöyle dedi:
— Bana babam Müseyyeb tahdîs etti. Kendisi ağaç altında Ra-sûlullah'a bey'at eden kimseler içinde bulunmuştur. O şöyle dedi: Hu-deybiye'nin ertesi sene kaza umresine çıktığımızda bizler o ağacı unuttuk, onu tanımaya muktedir olamadık!..
Saîd:
— Muhammed'in sahâbîleri o ağacı bilemediler, onu sizler mi bildiniz; sizler sahâbîlerden daha iyi mi bilenlersiniz? dedi.Buhari,Megazi:37


Rasûlullah (S) umre yapmak niyetiyle (Medîne'den) çıktı. Fakat Kureyş kâfirleri Rasûlullah ile Ka'be arasına engel oldular. Bunun üzerine Rasûlullah da Hudeybiye'de kurbanını kesip başım tıraş etti (böylece ihramdan çıktı). Ve müşriklerle "Gelecek sene umre yapmak, Mekke ahâlîsi üzerine yal­nız kınında kılıçlar taşımak ve Mekke'de ancak Mekkeliler'in arzu ettikleri müddet kadar (yânî üç gün) ikaamet etmek" şartları üzerine barış anlaşması yaptı. (Buna göre Rasûlullah ertesi sene umre etti ve) Mekkeliler'îe barış anlaşmasında kararlaştırdığı gibi, Mekke'ye gi­rip üç gün ikaamet etti. Mekke'de üç gün ikaametinî tamamlayınca, Mekkeliler Rasûlullah'm Mekke'den çıkmasını söylediler. O da Mek­ke'den çıktı. Buhari,Megazi:40



Zâtul-Kared Gazvesi:
Bu, Hayber'den üç gün önce, orada Peygamber'in sağmal develerine baskın ve yağmacılık etmeleri üzerine yapılan gazvedir. Buhari,Megazi:39
Not: Gatafan kabilesi adamları 30 deve çalmış ,bu develer kurtarılmış,baskın sırasında Ebû Zerr'in oğlu ve karısı da taarruza uğramış, Ebû Zerr'in oğlu öldürülmüş, kadın esîr edilmiş­tir.

Hayber Gazası:
Evcil eşek etinin haram kılınışı, safiyyenin esir alınışı , mutanın yasaklanması vb. bu savaşta olmuştur.Buhari,Megazi:40

İbn Umer (R) de: Bizler Hayber'i fethettiğimiz zamana kadar doymuş değildik, demiştir . Buhari,Megazi:40

Hayber fetholunduğu zaman Rasûlullah(S)'a içi zehirli (kızartılmış) bir koyun hediye edildi.Buhari,Megazi:40

Peygamber (S), Hayber arazîsini Yahûdîler'e orada çalışmaları ve o topraklarda ekin ekmeleri ve oradan çıkan mah­sûlün yarısı Hayberliler'e âid olmak üzere onlara verdi.Buhari,Megazi:42

Not:  Daha sonra, Abdullah ibn Ömer'in Hayber'de saldırıya uğrayıp darp edilmesi üzerine,Ömer döneminde Hayber'­den sürülüpp çıkarıldılar ve onlara mahsûlden olan haklarının kıymetini mal olarak, deve olarak, deve semerleri, ipler ve daha başka şeylerden metâ'lar olarak kendilerine verildi.Buhari, Şartlar:14

Zaturrıka Seferi:
Bu gazve Hayber gazasından sonra olmuştur. Çünkü Ebû Mûsâ el-Eş'arî, Habeşistan'dan Hayber gazvesinden sonra gelmiştir.Buhari,Megazi:33

Not:
 Bu savaşta peygamberin cihadda nasıl namaz kıldığı anlatılmıştır.Bu savaşta korku namazı kılınmıştır..Buhari,Megazi:33.Bkz cihad bölümü


Mute Savaşı:
Peygamber:
— "Zeyd sancağı eline aldı, vuruldu. Sonra Ca'fer aldı, odavu-rulup şehîd oldu. Sonra bayrağı İbnu Revâha aldı, o da vurulup şe­hîd oldu" buyurdu.
Peygamber bunları bildirirken iki gözü yaş döküyordu. Sonra Peygamber:
— "Nihayet sancağı Allah'ın kılıçlarından bir kılıç (olan Hâlid ibn Velîd) aldı; neticede Allah mücâhidlere fethi müyesser kıldı" bu­yurdu. Buhari,Megazi:46


Mekke'nin Fethi:
Rasûlullah (Mekke fethi gazvesi için) ramazânda sefere çıktı. Tâ Usfân'a ulaşıncaya kadar oruç tuttu. Sonra bir kap su istedi de bunu insanlara göstermek için gündüzleyin içti ve orucunu bozdu. Mekke'ye gelinceye kadar oruç tut­madı.mücahitler 10 000 kişi kadardı.Buhari,Megazi:49


Peygamber (S) -fetih günü- Mekke'ye geldiği zaman, O'nu Abdulmuttalib evlâdlarının oğlancıkları karşıladılar. Pey­gamber onlardan birini devesinin ön tarafına, diğerini de arka tara­fına bindirdi. Buhari, Umre:13



Ben Mekke'nin fethi günü Rasûlullah'ı dişi devesi üzerinde gördüm. O, sesini dalgalandırıp na'me yaparak el-Feth Sûresi'ni okuyordu...Peygamber (S) fetih günü Mek­ke'ye başında miğfer olduğu hâlde Ka'be'nin avlusuna girdi... Ka'be'nin et­rafında ibâdet için dikilmiş üçyüzaltmış put vardı. Peygamber (S) elindeki deynekle bu putlara dürtmeye ve şu âyetleri söylemeye baş­ladı: "Hakk geldi, bâtıl gitti yok oldu.... Rasûlullah (S) -fetih günü- Mekke'ye geldi­ğinde Ka'be'ye girmekten çekindi. Çünkü Ka'be'de birçok ilâhlar (yânî putlar) vardı. Rasûlullah bunların çıkarılmasını emretti ve bütün putlar çıkarıldı  Buhari,Megazi:50





Huneyn Seferi:  Mekke'nin fethinden onaltı gün sonradır.

...Peygamber'e gelince; O asla kaçmadı. Hevâzin kabîlesi erleri iyi ok atıcı kimselerdi (onlar bize ok yağdırdılar). Peygamber (yerin­de kaya gibi sabit durup): "Ben o peygamberim yalan yok, ben o Ab­dulmuttalib oğlu'yum" dedi.Buhari,Megazi:56



Peygamber (S) -Huneyn seferinde- kendisine Hevâzin hey'eti geldiği ve ondan mallarını ve esirlerini geri vermesini istedikleri za­man ayağa kalktı da şöyle buyurdu:
— "Şübhesiz benim beraberimde şu görmekte olduğunuz insanlar vardır. Bana sözün en sevimlisi, en doğrusudur. Şimdi siz iki taife­nin birini tercih ediniz: Ya malı, ya da esirlerinizi. Ben onların tem­silci hey'eti gelir diye esirlerin taksimini geri bırakmış idim"...Buhari,Köle azadı:13




Biz (Huneyn dönüşünde Tihâme'den olan) Zu'I-Huleyfe'de Peygamber'in beraberinde bulunduk. Sefer hey'eti halkına bir açlık isabet etti. (Huneyn'de) birçok deve ve koyun da ele geçirmişlerdi.Râfi' devamla dedi ki:
Peygamber (S) ordunun arkalarında kalmıştı. Sahâbüer acele edip ganimet develerinden, koyunlarından bâzılarını boğazlamışlar ve ten­cerelere yerleştirmişlerdi. Peygamber gelince emretti, tencereler dev­rildi. Sonra Peygamber ganimet malını taksim etti. (O günün rayicine göre) on koyunu bir deveye denk saydı...Buhari,Ortaklık:3



Evtas Savaşı :

Peygamber (S) Huneyn gazvesini bitirince (amcam) Ebû Âmir'i bir ordu birliği üzerine ku­mandan yaparak Evtâs'a gönderdi . Ebû Âmir (Huneyn'den bu­raya kaçmış olanların kumandanı) Dureyd ibn Sımme ile burada karşılaştı. Yapılan muharebede Dureyd öldürüldü, askerlerini de Al­lah hezîmete uğrattı.
Ebû Mûsâ devamla dedi ki: Rasûlullah beni de (amcam) Ebû Âmir ile beraber göndermişti. Bu muharebede Ebû Âmir'in dizine Cu-şem kabilesinden birisi tarafından bir ok atıldı. Okçu okunu Ebû Âmir'in dizkapağına yerleştirdi. Ben hemen Ebû Âmir'in yanına koş­tum ve:
— Ey amca, sana kim ok attı? diye sordum. O, ben Ebû Musa'ya:
— İşte ok atan kaatilim şudur! diye gösterdi.
Ben hemen kaatile doğru koştum ve ona yetiştim. Kaatil beni görünce dönüp kaçmağa başladı. Ben onun arkasından gittim. Bu sı­rada ben hem koşuyor, hem: Kaçmaktan utanmaz mısın, yerinde biraz durmaz mısın! diye haykırıyordum. Adam kaçmaktan vazgeçti. Her ikimiz kılıçlarımızla vuruşmaya başladık. Sonunda adamı öldür­düm. Sonra (Ebû Âmir'in yanına geldim) Ebû Âmir'e:
— Allah senin düşmanını öldürdü, dedim. Amcam bana:
— Şu oku dizimden çek çıkar, dedi.
Ben de hemen çıkardım. Okun çıktığı yerden bir su boşandı. (Am­cam hayâtından ümidini kesti.) Bana:
— Ey kardeşimin oğlu! Peygamber'e selâm söyle ve bana Al­lah'tan mağfiret istemesini rica et, dedi ve beni kendi yerine mücâhidler üzerine kumandan yaptı.
Az bir zaman yaşadı, sonra vefat etti. Bu seferden dönüp geldi­ğimde Peygamber'in huzuruna girdim. Peygamber, odasında hasır­dan örülmüş ve üzerine ince şilte serilmiş bir sedir üstünde yatıyordu. Hasırın örgüleri vücûdunun arkasına ve iki yanlarına iz yapmıştı. Ben kendisine zafer haberimizi ve Ebû Âmir'in şehîd oluşu haberini, ve "Rasûlullah benim için mağfiret dilesin" diye vasiyet ettiğini arzet-tim. Bunun üzerine Peygamber abdest suyu istedi ve abdest aldı. Sonra ellerini kaldırıp:
— "Yâ Allah, kulcağızın Ebû Âmir'e mağfiret eyle!" diye duâ etti.
Duâ ederken ben O'nun iki koltuğunun beyazlığını gördüm. Sonra Peygamber:
— "Yâ A ilah! Kıyamet gününde Ebû Âmir kulunu şu yarattığın insanlardan çoğunun üstünde yüksek bir makaamda kıl" niyazında bulundu.
Bunun üzerine ben:
— Benim için de mağfiret isteyiver, dedim. Peygamber:
— "Yâ Allah, Abdullah ibn Kays'ın günâhını mağfiret eyle ve kıyamet gününde onu kerîm bir makaama girdir" diye duâ etti.Buhari,Megazi:57


Allah Huneyn günü Rasûlü'ne, harb ettiği kimselerin mallarını ganîmet ola­rak verdiği zaman, Rasûlullah o mallan insanlar içinde kalbleri İslâm'a alıştırılan kimselere taksim etti de, bu mallardan Ensâr'a bir şey vermedi. Ensâr, Rasûlullah'ın bâzı insanlara mal verip de kendi­lerine birşey vermediği için hüzünlenmiş gibi oldular.Buhari,Megazi:58

Taif Kuşatması:

Rasûlullah (S) Tâif şehrini muhasara ettiği zaman, Tâifliler'den herhangi birşey el­de edemedi. (Bâzı sahâbîleriyle istişareden sonra):
— "İnşâallah yarın döneceğiz (yânî muhasarayı kaldıracağız)" dedi.
Bu söz mücâhidlere ağır geldi de:
— Tâif'i fethetmeden nasıl gideriz! dediler.
-Râvî Sufyân bir kerre de: Nasıl döneriz dediler, şeklinde riva­yet etmiştir.Sahâbîlerin bu i'tirâzlı sözleri üzerine Peygamber:
— "Öyleyse yarın sabah harbe hazır olun!" buyurdu. Ertesi sabah harb başladı ve sahâbîlerden birçoğuna yara isabet etti. Bunun akabinde Peygamber:
— "İnşâallah bizler yarın döneceğiz" buyurdu.
Bu sefer Peygamberdin bu karârı sahâbîleri sevindirdi. Peygam­ber de sahâbîlerin sevinmelerine güldü.
Râvî Sufyân bir kerresinde "Tebessüm etti'", yânî gülümsedi şeklinde söylemiştir.Buhari,Megazi:58




Zu'l-Halasa Gazvesi :
Cahiliyet zamanında Yemen'de Zu'1-Halasa ve el-Ka'betu'l-Yemâniy denilen bir put evi vardı. el-Ka'betu'ş-Şâmiyye ise Mekke'de idi. Pey­gamber (S) bana:
— "Benişu Zu'l-Halasa'dan rahatlandırmaz mısın?"buyurdu.
Bunun akabinde ben yüzelli süvarinin başında çabuk hareket et­tim. O put evini kırıp yıktık ve yanında bulduğumuz kimseleri de öl­dürdük. Peygamber'e gelip bu yaptığımızı kendisine haber verdiği­mizde bizlere ve Ahmes kabilesine duâ etti .Buhari,Megazi:64



Tebük Seferi:
Peygamber (S) -Tebûk gazvesine giderken- Semûd kavminin yurdu olan el-Hıcr'e uğradı da: "Kâfirlikle kendilerine zulmetmiş (ve Allah'ın gazabına uğramış) bulunan kimselerin meskenlerine girmeyiniz. Çünkü onla­ra isabet eden azabın size de isabet etmesinden korkulur. Onların yurt­larına ancak ağlayıcılar olarak girebilirsiniz" buyurdu.
Bundan sonra Peygamber başını örttü de o vâdîyi geçinceye ka­dar yürüyüşü çabuklaştırdı. Buhari,Megazi:82



Son aylar:
Her sene Cibril, Kur'ân'ı benimle bir kerre mukaabele ederdi. Bu sene iki defa mukaabele eyledi. Öyle sanıyorum ki, ecelim yaklaşmıştır.Buhari,Kuranın faziletleri:7

Peygamber her sene on gün i'tikâf ederdi. Ruhunun kabzolunduğu yılda ise yirmi gün i'tikâf etti. Buhari,Kuranın faziletleri:7


Son günleri:


Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) hastalığı ağırlaşıp ızdırâbi şiddetlendiği zaman (Meymûne'nin odasında idi), be­nim odamda bakılıp tedâvî edilmek hususunda kadınlarından izin istedi. Kadınlar da O'na izin verdiler. Akabinde Peygamber iki kişi­nin arasında ayakları yerde çizgi çizerek (Meymûne'nin odasından) çıktı. Peygamber, Abbâs ile başka bir kimse arasında idi.
Bu hadîsin râvîlerinden olan Abdullah ibn Mes'ûd'ım oğlu Ubeydullah şöyle dedi: Ben Âişe'nin söylediği bu hadîsini İbn Abbâs'a zik­rettim de, İbn Abbâs bana:
— O iki kişiden Âişe'nin adım söylemediği kimdir bilir misin?
diye sordu. Ben de:
— Hayır bilmem, dedim. ; İbn Abbâs:
— O kimse Alî ibn Ebî Tâlib'dir, diye cevâb verdi. Buhari,Hibe:12

Âişe ile İbn Abbâs (Allah onlardan razı olsun) şöyle demişlerdir: Rasülullah'a son hastalığında inen indiği zaman, (çektiği sıkıntıdan dolayı) yanında olan bir hamîsayı yüzüne örter du­rurdu. Hamîsa kandisine sıkıntı verdikçe yine atıp yüzünü açardı. İşte o hâlde iken: "Allah'ın la'neti Yahudiler ve Hnstiyanlar üzerine ol­sun. Onlar peygamberlerinin kabirlerini kendilerine mescid edindiler" buyurdu.Buhari,enbiya:52


Peygamber hastayken:"Haydin (bana yazı yazacak bir şey getiriniz de) size bir kitâb (yânı vasiyetname) yazdırayım ki, bundan sonra yolunuzu şaşırmayasınız!" buyurdu.
Bunun üzerine Ömer:
— Peygamber'in hastalığı muhakkak ağırlaşmıştır. Yanınızda ise Kur'ân vardır. Bize Allah'ın Kitabı yetişir! dedi.
Bunun üzerine evde bulunanlar ihtilâfa düşüp husûmete başla­dılar...Buhari,Hasta ziyareti:17
.... bunun üzerine Rasûlullah (S): "Yanımdan savulun; benim yanımda nizâlaşmak olmaz" buyurdu. Buhari,ilim:40


Âişe (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber'den: "Hiç­bir peygamber dünyâ (ni'nıeti) ile âhiret (saadeti) arasında muhayyer kılınmadıkça vefat etmez" dediğini çok işitirdim. Peygamber'in de ölüm sebebi olan hastalığında boğazı kısılıp sesi değişerek âhirete göç­me hâli geldiğinde: "(Kim Allah'a ve Peygamber'e itaat ederse işte onlar) Allah 'm kendilerine nimetler verdiği peygamberlerle, sıddîklerle, şehîdlerle, iyi adamlarla beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar" (en-Nisâ: 69) âyetini sonuna kadar okuduğunu işittim. Artık Rasûlullah'ın da bu iki dilek arasında muhayyer bırakılıyor olduğunu (ve âhireti tercih ettiğini) anladım.Buhari,Megazi:82




Âişe şöyle tahdîs ediyordu: Rasülullah be­nim evime girdiği ve ağrısı şiddetlendiği zamanki günlerin birinde:
— "Benim üzerime ağızları bağlanıp bağları çözülmüş olan ye­di kırba su dökün! Umarım ki bu suretle biraz hafiflerim de insanla­ra vasiyet edebilirim!" buyurdu.
Su kırbaları hazırlanınca biz Peygamber'i, zevcesi Hafsa'ya âid olan bir leğenin içine oturttuk. Sonra o kırbaların suyundan üzerine dökmeye başladık. Döktük, döktük. Nihayet Rasülullah eliyle bize:
— "Artık yetişir!" diye işaret etti.
Aişe dedi ki: Bundan sonra Rasülullah mescide insanların yanı­na çıktı ve onlara namaz kıldırdı ve onlara hitâb edip koruştu. Buhari,Megazi:85

Son hutbesi:
Rasülullah ( ölüm hastalığında) üzerinde bir örtü ile ve örtüyü iki omuzu üzerine kıvırarak, başına da siyah bir kumaş parçası çatmış olduğu hâlde mescide çıktı ve ni­hayet minberin üzerine oturdu. Akabinde Allah'a hamd ve sena etti. Sonra "Amma ba'du" diye başladığı hutbesini şöyle sürdürdü: "Ey insanlar! Hiç şübhesiz müslümânlar çoğalıyor, fakat Ensâr (günden güne) azalıyor. Hattâ onlar yemek içinde tuz mesabesinde (azal­mış) olurlar. Şu hâlde (ey Muhacirler!) sizden her kim -bir kimseye zarar verebilecek yâhud yaran dokunacak- bir iş başına geçerse, En-sâr'ın iyilerinin iyiliklerini kabul etsin, kötülerinin kusurlarından vaz­geçsin!Peygamber bu günden sonra bir daha minbere çıkmadı. Buhari,ensarın menkıbeleri:10

Son namazı :
Pey­gamber (S) kıldırdığı en son namazda kendisi oturarak kıldırdı, insanlar da arkasında ayakta dikilerek kılmışlardır.Buhari,Hasta ziyareti:12


Son anlar:
Âişe (R) şöyle demiştir:..Hastalanıp ruhu kabzolunmak zamanı gelince, başı benim dizimin üzerinde bulunduğu bir sırada ken­disine bir baygınlık geldi. Sonra ayılınca gözü açılıp evin tavanına doğru dikildi. Sonra: "Yâ Allah, beni er-Refîku'l-A'lâ zümresine kat!" diye duâ etti. Bunun üzerine ben: Artık Rasûlullah şimdi bizi tercih etmiyor! dedim.  Buhari,Megazi:82
Not:  Çelişkili hadislere bknz


Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) vefatı günü zevale doğru hastalığı- ağırlaşınca sık sık bayılmaya baş­ladı. Bundan kederlenen Fâtıma aleyhisselâm da yüksek sesle:
— Vây babamın ıztırâbına! dedi.
Bunun üzerine Peygamber, Fâtıma'ya hitaben:
— "Kızım bu günden sonra babanın üzerinde hiçbir iztırâb kalmayacaktır" buyurdu.
Enes dedi ki: Peygamber vefat edince, Fâtıma:
— Ey Rabb'in davetine icabet eden babam! Ey cennetu'l-Firdevs'te makamı olan ba­bam! Ey Cibril'e ölümünü haber verdiğimiz babam! diye hüzün ve kederini açığa çıkarmıştır.
Peygamber defnedildikten sonra da Fâtıma aleyhisselâm, Enes'e:
— Ey Enes! Derin bir bağlılıkla sevdiğiniz Rasûlullah'ın üzerine toprak saçmağa gönlünüz nasıl razı oldu? diye bir hüzün ve keder sorgusu sormuştur. Buhari,Megazi:85


Âişe (R) şöyle derdi: RasûIullah(S)'ın ölüm hastalığı müddetince ön yanında deriden yâhud ağaçtan, içi su dolu bir kap dururdu . Rasûlullah elleri­ni suyun içine sokmaya ve ıslak elleriyle yüzünü meshetmeye başlar ve "Lâ ilahe illeHlâh! Ölümün birçok şiddetleri, sadmeleri vardır" diyordu.
Sonra elini kaldırdı da tâ ruhu alınıncaya kadar: "Yâ Allah, be­ni en yüksek refik camiasında kıl!" diye duâ etmeye başladı. Ve bu duâ ile Peygamber'in mübarek eli düştü.Buhari,Rikak:42



Son sözü:
Âişe: Peygamber'in tekellüm ettiği en son kelime bu "Allahumme, er-Reftka'l-A'lâ" (Refik-i A'la'ya, ulvî ve yüksek Refik'e, beni Refik-i A'la'ya ulaştır.)duası oldu, demiştir.Buhari,dua:28

Âişe(R)'den işittim, şöyle dedi: Ben, ölüm hastalığında sırtını bana dayamış olduğu hâlde Peygamber(S)'den işittim: "Allâhumme'ğfir lî, ve'rhamnî ve elhıknîbVerrafîkı (— Allah'ım bana mağfiret et, mer­hamet eyle ve beni -yüksek- refika eriştir)" diyordu .Buhari,Hasta ziyareti:19

Son bakışı:

Aişe'den; öleceği sıra Peygamber (S), başını semâya doğru yükseltti... diye söylemiştir.Buhari,edep:118









Spor ve peygamber:

Rasûlullah (S) bir kerresinde Eşlem oğulları'ndan bir topluluk çarşıda ok atma yarışı yaparlar­ken üzerlerine çıkıp vardı da:
— "Ok atınız ey İsmail oğulları! Çünkü sizin (büyük) babanız da usta bir atıcı idi. (Bu yarışta) ben de -iki fırkadan biri olan -fulân oğullarıyle beraberim (Mıhcen ibn Edra' kolu ile beraberim)" buyur­du.
Peygamber'in bu sözünü işitinee iki taraftan biri ellerini ok at­maktan çektiler. Bunun üzerine Rasûlullah:
— "Bunlara ne oluyor ki ok atmıyorlar?" buyurdu. Onlar da:
— Sen muhalifimiz grup ile beraberken biz (o tarafa) nasıl ok atarız? dediler.
Rasûlullah:
— "Haydi atınız! Ben sizin hepinizle beraberim" buyurdu.Buhari,Menkıbeler:5


Şaşırması yanlış karar verebilmesi:
Pey­gamber (S) kapısının yanında bir husûmet gürültüsü işitti de hemen onların yanına çıkıp vardı ve onlara:
— "Ben ancak bir beşerim. Şu da bir gerçek ki, bazen bana ha­sımlar gelir. Bâzısı diğerinden daha belîğ konuşucu olabilir. Ben de bu sebeble onu doğru söyledi sanarak, onun lehine hüküm veririm. Öyleyse ben kimin lehine bir müslümânın hakkını hüküm vermiş isem (iyi bilsin ki) bu hüküm ateşten bir parçadır. Artık o kimse bu ateşi alsın yâhud onu terketsin.Buhari,Hükümler:31


Toprak taşıması:
Peygamber (S) -hendek kazılması gününde- toprak taşıyor ve dua ediyordu.Buhari;cihad:34

Uykusu:
Bizler Peygamber (S) ile birlikte cuma na­mazını kılardık; kaylûle yânî gündüz istirâhati ondan sonra olurdu.Buhari,cuma:39

Unutması:
Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) mescidde Kur'ân okumakta olan bir adamın sesini işitti de:Allah ona merhamet eylesin! Yemin olsun o bana, fulân ve fulân sûrede düşürmüş olduğum şu ve şu âyetleri hatırlatmıştır" buyurdu.Buhari,dua:18


Utanması:
Ebû Saîd el-Hudrî (R): Peygamber (S) haya yönün­den kendi köşesinde oturan bakir kızdan daha çok utangaç idi. İste­mediği birşeyi gördüğü zaman biz O'nu yüzünden tanır, anlardık, demiştir. Buhari,edep:72

Yatmadan önce yaptıkları :
Peygamber (S) yatağına girdiği zaman "Bismike emûtu ve ahyâ (= Sen'in ismini anarak ölürüm ve dirilirim)" der idi. Uykudan kalktığı zaman da: ' 'el-Hamdu lillâhi 'llezî ahyânâ ba 'de mâ emâtenâ ve ileyhi 'n-nuşûru (= Bizi öldürmesinin ardından tekrar dirilten ve son gidiş ancak ken­disine olan Allah'a hamd olsun)" derdi.Buhari,dua:6

Âişe(R)'den şöyle haber verdi: Ra­sûlullah (S) yatağında yerini aldığı zaman iki eline Muavvize Sûreleri'ni okuyup nefes eder ve elleriyle bedenine meshederdi.Buhari,dua:11


Peygamber: Yatacağın yere vardığın zaman namaz için abdest alışın gibi abdest al, sonra sağ tarafın üzerine yat. Sonra: Yâ Allah, kendimi Sana teslim ettim. İşimi Sana bıraktım. Arkamı Sana dayadım. Çünkü ümîdim de ancak Sen'dendir. Sen'-den sığınacak yer yine Sen'sin, Sen'den kurtulacak yer de yine Sen'sin.Yâ Allah, indirdiğin Kitâb'ına ve gönderdiğin Peygamber'ine îmân ettim!) de. Şayet o gece ölecek olursan fıtrat (yânî İslâm Dîni) üzere ölürsün. Sen bu sözleri, söyleyeceğin sözlerin sonuncusu yap.Buhari, Temizlik :80





Diş Temizliği:
İbn Abbâs: Ben Peygamber'in yanında geceledim, kendisi dişlerini ovaladı, dedi .Buhari, Temizlik :78










Peygamberler arasında şu, şundan daha hayır­lıdır demeyiniz! Buhari,diyet:31
Bana peygamberler arasından üstünlük, hayırlılık vermeyi­niz.Buhari,diyet:31


VAHİY:

Vahiy anı:
...
— Yâ Rasûlallah! Güzel koku sürünmüş olarak umre için ihra­ma giren bir kimse hakkında nasıl re'y edersin (yânî ne buyurursun)? diye sordu.
Peygamber (S) bir müddet sustu. Akabinde kendisine vahy gel­di. Umer hemen Ya'Iâ'ya işaret etti. Ya'lâ da geldi. O sırada Rasûlullah'ın üzerinde bir örtü vardı, bu örtü O'na gölgelik yapılmıştı. Ya'lâ başını bu örtünün içine soktu. Ve Rasûlullah'ı (vahyin şiddetli ağırlığından) yüzü kızarmış bir hâlde gördü. Rasülullah, uyuyan kim­senin gidip gelen nefesi gibi hırıltıyle nefes alıp veriyordu. Sonra Rasûlullah'tan bu hâl (yavaş yavaş) sıyrıldı... Buhari,Hac:17




Rasûlullah (S), Cib­ril kendisine vahy getirdiği zaman, vahyi çabuk ezberlemek kasdıyle dilini ve dudaklarını kımıldatırdı, bu da kendisine şiddetli olurdu da kendisine vahy geldiği bundan anlaşılırdı. Bunun üzerine Allah şu âyetleri indirdi:
"Onu acele etmen için dilini onunla depretme. Onu toplamak, onu okutmak şübhesiz bize âiddir. Öyleyse biz onu okuduğumuz va­kit, sen onun kıraatine uy" ...Buhari,Kuranın faziletleri:28


...Nihayet üzerine vahiy indirildi. O'na vahiy inerken olagelen hâl hemen gelip O'nu kaplayıverdi, ki kış gününde bile üzerine indi­rilen sözün ağırlığından dolayı kendisinden inci taneleri gibi terler dö­külürdü...Buhari,Megazi:36




...Yâ Rasûlallah, sana vahy nasıl gelir?” diye sor­du. Rasûlullah:
"Bâzı vakitlerde bana çıngırak sesi gibi gelir ki, ba­na en ağır geleni de budur. Benden o hâl gider gitmez, (meleğin) bana söylediğini iyice bellemiş olurum. Bazen de melek bana bir insan olarak temessül eder, benimle konuşur, ben de söylediğimi iyice bellerim" buyurdu.Buhari, Vahiy:1

Âişe (R) şöyle dedi: Rasûlullah'ı, soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahy inerken görmüşümdür, (işte öyle soğuk bir günde bi­le) kendisinden o hâl geçtiği vakitte şakaklarından şapır şapır ter akardı.Buhari, Vahiy:1



.....Hâlbuki O sana kelâm söylemiyor, denildi.
O sırada biz, Peygamber üzerine vahiy indirilmekte olduğunu gördük. Râvî Ebû Saîd dedi ki: Peygamber, dökmekte olduğu bol teri alnından sildi ve suâl soran kimseyi över bir edâ ile:
— "Soran nerededir?" diye sordu.....Buhari, Zekat:48


İlk vahiy:

Âişe (R) şöy­le demiştir:
Rasûlullah'ın ilk vahy başlangıcı uykuda doğru ru'yâ görmekle olmuştur. Hiç bir ru'yâ görmezdi ki sabah aydınlığı gibi açık seçik zuhur etmesin. Ondan sonra kalbine yalnızlık sevgisi bırakıldı. Artık Hırâ Dağı'ndaki mağara içinde yalnızlığa çekilip, orada ailesinin ya­nına gelinceye kadar adedi muayyen gecelerde tehannüs -ki taabbüd demektir- eder ve yine azıklanıp giderdi. Sonra yine Hadîce'nin ya­nına dönüp, bir o kadar zaman için yine azık tedârik ederdi. Nihayet Rasûlullah'a bir gün Hırâ mağarasında bulunduğu sırada Hak (yânî vahy) geldi. Şöyle ki, ona melek geldi ve: İkrâ', (yânî: Oku) dedi. O da: "Ben okumak bilmem" cevâbını verdi. Peygamber buyurdu ki:
"O zaman Melek beni alıp tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Son­ra beni bırakıp yine: İkrâ', dedi. Ben de O'na: Okumak bilmem, dedim. Yine beni alıp ikinci defa tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine: İkrâ', dedi. Ben de: Okumak bilmem, de­dim. Nihayet beni alıp üçüncü defa sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp: "Yaradan Rabb'ının ismiyle oku.O insanı yapışkan bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabb'ın niha­yetsiz kerem sahibidir. Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İn­sana bilmediğini O öğretti.(el-Alâk: 96/1-5) dedi".
Bunun üzerine Rasûlullah (kendisine vahy olunan) bu âyetlerle (korkudan) yüreği titreyerek döndü ve Hadîce bintu Huveylid'in ya­nına girerek: "Beni sarıp örtünüz, beni sarıp örtünüz!" dedi. Korku­su gidinceye kadar vücûdunu sarıp örttüler. Ondan sonra Rasûlullah vâki' olan hâdiseyi Hadîce'ye haber vererek: "Kendimden korktum" dedi. Hadîce (R): "Öyle deme; Allah'a yemîn ederim ki, Allah hiç­bir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabana bakarsın, işini gör­mekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin, fakire verir, kimsenin kazandıramıyacağını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, hak yolunda zuhur eden hâdiselerde (halka) yardım edersin" dedi. Bundan sonra Hadîce, Peygamber'i birlikte alıp amcasıoğlu Varakatu'bnu Nevfel ibn Esed ibn Abdi'l-Uzzâ'ya götürdü. Bu zât, câhiliyyet zamanında Hristiyan dînine girmiş bir kimse olup İbrânîce yazı bilir ve İncil'den Allah'ın dilediği mıkdârda bâzı şeyleri İbrânîce yazardı. Varaka göz­lerine körlük gelmiş bir ihtiyardı. Hadîce Varaka'ya:
- Amucam oğlu, dinle bak, kardeşinin oğlu ne söylüyor? dedi. Varaka:
- Ne var kardeşimin oğlu? diye sorunca, Rasûlullah gördüğü şeyleri kendisine haber verdi.
Bunun üzerine Varaka şöyle dedi:
“Bu gördüğün, Allah'ın Musa'ya gönderdiği Nâmûs'tur. Ah keşke senin da'vet günlerinde genç olaydım! Kavmin seni çıkaracak­ları zaman keşke hayâtta olsam!”
Bunun üzerine Rasûlullah:
- "Onlar beni çıkaracaklar mı ki?" diye sordu. O da:
- Evet. Senin getirdiğin gibi bir şey getirmiş (yânî vahy tebliğ etmiş) bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şayet senin da'vet günlerine yetişirsem, sana son derecede yardım ederim, cevâbını ver­di. Ondan sonra çok geçmedi, Varaka vefat etti; Ve o esnada bir müd­det için vahy kesildi.Buhari, Vahiy:1


Vahyin kesilmesi ve yeniden vahiy gelmesi:
Ben (bir gün) yürürken birden bire gökyüzü tarafından bir ses işittim. Başımı kaldırdım. Bir de bak­tım ki, Hırâ'da bana gelen melek (yânî Cibril aleyhi's-selâm) semâ ile arz arasında bir kürsî üzerinde oturmuş. Pek ziyâde korktum, (Evi­me) dönüp: 'Beni örtün, beni örtün' dedim. Bunun üzerine Allah Taâlâ "Ey bürünüp sarınan! Kalk artık korkut. Rabb'ını büyük tanı. Elbiselerini temiz­le. Azabı terk eyle!" (el-Müddessir: 74/1-5) âyetlerini indirdi. Arlık vahy kı­zıştı da arka arkaya devam etti."Buhari, Vahiy:1




Vasiyyeti:
O perşembe günü Rasûlullah'm hastalığındaki ağrısı artmıştı da:
— "Bana yazacak birşey getirin, size bir yazı yazdırayım ki, on­dan sonra yolunuzu hiç şaşırmayasımz!" buyurdu.
Bunun üzerine orada bulunanlar (yazılsın, yazılmasın diye) çe­kiştiler.Buhari,cihad:175

Ve Rasûlullah vefatı zamanında üç şey vasiyyet etti:
— "Bütün müşrikleri Arab yarımadasından çıkarınız; gelecek hey'etlere benim izin verip hediyeler ikram etmekte bulunduğum tarzda siz de icazet ve hediyeler vermek suretiyle hürmet gösteriniz" buyurdu.İbn Abbâs: Ben üçüncü vasiyyeti unuttum, demiştir.Buhari,cihad:175
Not:İbn Abbâs'm "unuttum" dediği üçüncü vasiyyet hakkında sarihler, bunun, hazırlanmış olan Usâme ordusunun Suriye üzerine gönderilmesi veya Yahûdî ve Hristiyanlar'm kendi peygamberlerinin kabirlerine putperestlik derecesinde gösterdikleri hürmet gibi kendi kabrine hürmet edilmemesi vasiyeti olabilir, de­mişlerdir.

Yardımseverliği:
Ben Câbir(R)'den işit­tim: Peygamber(S)'den birşey istenildiğinde, O'nun "Hayır!" dedi­ği asla vâki' değildir, diyordu.Buhari,edep:39


....kadın:
— Yâ Rasûlallah! Bu bürdeyi ben kendi elimle dokudum, onu Sana giydireceğim! dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah o bürdeyi aldı, zâten kendisinin böy­le bir bürdeye ihtiyâcı vardı. Sonra Rasûlullah bu bürde sırtında onun izârı olmuş hâlde bizim yanımıza çıktı. Oradaki topluluktan bir sa-hâbî bu bürdeye eliyle dokundu da:
— Yâ Rasûlallah! (Bu ne güzelmiş!) Bunu bana giydir! dedi. Rasûlullah:
— "Evet" buyurdu ve mecliste Allah'ın dilediği kadar oturdu. Sonra evine döndü, akabinde o bürdeyi sırtından çıkarıp dürdü. Sonra da onu isteyen adama gönderdi...Buhari,giyim-kuşam:28


Yıkanması:
Ben Mekke fethi yılı Rasûlullah'ın ya­nma gittim ve O'nu yıkanıyor buldum. Kızı Fâtıma da O'nu perde ile örtüyordu. Kendisine selâm verdim.
— "Bu kadın kimdir?" diye sordu. Ben:
— Ben Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'im, dedim. Rasûlullah (S):
— "Merhaben bi-Ümmü //ûm'm( = Hoşgeldin Ümmü Hâni')" buyurdu.
Yıkanmasından ayrılınca bir tek elbise içinde (yânî sırtındaki bezi) çaprasvârî bağlamış olduğu hâlde sekiz rek'at namaz kıldı...
Rasûlullah'ın kıldığı bu namaz, duhâ namazı idi.Buhari,cizye:9


Yokluk yılları:
Hayber yılında Peygamber'in beraberinde sefere çıktı. es-Sahbâ'ya vardıkları zaman -ki burası Hayber arâzîsindendir ve Hayber'in alt yanındadır- ordu orada ikindi namazını kıldılar. Ardından Peygam­ber (S) yemekleri istedi. Fakat Peygamber'e sevîkten başka birşey ge­tirilmedi. O sevikten ağzımızda çiğnedik de yedik ve içtik. Sonra Peygamber kalktı, ağzını çalkaladı; bizde ağzımızı çalkaladık ve ak­şam namazını kıldık.Buhari,cihad:122


YİYECEK İÇECEK:

Sevdiği yiyecekler:
Peygamber tatlıyı ve balı çok severdi.Buhari,içecekler:14

Bir terzi, hazırladığı bir yemeğe Rasûlullah'ı da'vet etti.Enes dedi ki: Ben de Rasûlullah(S)'in beraberinde gittim. (Ter­zi, ekmek ile içinde kabak ve kuru et parçaları bulunan çorba takdîm etti.) Yemek sırasında ben Rasûlullah'ı tabağın etrafından ka­bakları araştırırken gördüm.Yine Enes: Artık o günden i'tibâren ben kabağı sevmekten ay­rılmadım, dedi .Buhari, Yiyecekler:3


Rasûlullah (S) helvayı ve balı severdi.Buhari, Yiyecekler:32


Yer sofrasında yedi:
Enes: Ben Peygamber(S)'in "sükkürrüce" (denilen küçük yemek tahtası) üzerinde yemek yediğini bilmiyorum. Onun için hâlis buğday unundan yufka ekmek yapıldığını da hatırlamıyorum. Onun yüksek yemek masası üzerinde yemek yediğini de bilmiyorum.Buhari, Yiyecekler:7


Ebi'l-Furât: Ben Katâde'ye:
— Sizler ne üzerinde yerdiniz? dedim. Katâde:
— Deri sofralar üzerinde yerdik, dedi. Buhari, Yiyecekler:23

Ayakta su içti:
Alî (ibn Ebî Tâlib ) (Küfe Mescidi'nin) geniş kapısı önüne geldi de ayakta dikilerek su içti ve (halkın şübhesini gidermek için):
— Birtakım insanlar, birisinin ayakta dikilerek su içmesini kerîh görürler. Hâlbuki ben Peygamber(S)'in benim içtiğimi gördüğü­nüz gibi su içtiğini gördüm, dedi .Buhari,içecekler:15

Su içme şekli:
Peygamber üç nefeste su içerdi ve su kabına(kırba) ağzı dayayarak su içmeyi nehy etti. Buhari,içecekler:23,25

Deve üzerinde süt içti:
Haris kızı Ümmü'1-Fadl Lubâbe (R), Peygamber(Sye bir kadeh süt gönderdi. Peygamber ikindi vaktinde Arafe'de duruyordu. Eliyle kadehi aldı ve sütü içti.
İmâm Mâlik bu hadîsi Ebu'n-Nadr'dan rivayetinde "Peygam­ber devesinin üzerinde duruyordu" fıkrasını ziyâde etti .Buhari,içecekler:16


Vefatı: 
Ben Peygamber(S)'in hastalığında vücûdu hummanın hararetinden şiddetle sar­sıldığı sırada huzuruna vardım.. .Buhari,Hasta ziyareti:1


Âişe (R): Rasûlullah (S) vefat ettiğinde beyaz hıbre bürdü(çubuk desenli yün hırka) ile örtüldü.Buhari,giyim-kuşam:18


Âişe (R) bize bir kisâ ve kaba bir izâr çıkardı da:
— Peygamber(S)'in ruhu işte bu ikisi içinde kabzolundu, de­di.Buhari,giyim-kuşam:19

îbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) kırk ya­şında iken kendisine vahiy indirildi. (Vahiy geldikten sonra) Mekke'de onüç sene ikaamet etti. Sonra hicretle emrolunup Medine'ye hicret et­ti. Medine'de de on sene oturdu. Sonra vefat etti.Buhari,Ensarın menkıbeleri,27
Not: Bu hesaba göre Peygamberimiz altmışüç yaşında vefat etmiş oluyor ki, Âişe'nin rivayeti ve siyer âlimlerinin çoğunun görüşü böyledir. Vahyin gelmeye baş­ladığı târihi, yılı, ayı, günü İle ta'yîn hususunda re'yler, ictihâdlar dağınıktır. Bunun sebebi de Zu'1-karneyn, Fîl, Ka'be'nin binası gibi değişik târih başlan­gıçlarına göre hesâb edilmesidir. Bu görüşlerden çoğunun bir ortak noktası var­dır ki, o da ilk vahyin Ramazân ayında gelmeye başlamış olmasıdır.


PEYGAMBERLERİN HAYATINDAN KESİTLER

Hz.Muhammed'in görüşleri:
Allah'ın peygamberleri arasında üstün kılmalar yapmayı­nız.Buhari,Enbiya:37
"Biz İbrahim 'den daha haklıyız: îbrâhîm: 'Ey Rabb 'im, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster" dediği zaman Rabb'i: 'İnan­madın mı yoksa?' dedi. O da: 'İnandım, fakat kalbimin (gözümle de görerek) yatışması için (istedim' diye) söylemişti" (el-Bakara: 260).
Allah Lût Peygamber'e de rahmet etsin, O da yemin olsun çok sağlam bir rükne, Allah'a dayanıp dururken: "(Âh) size yetecek bir kuvvetim olsaydı yâhud sarp bir kal'aya sığınabilseydim" (Hûd: 80) dedi".Buhari,Enbiya:13
Not:Peygambe­rimiz Lût'un bu sözünü za'f buluyor, Allah'ın kudretine dayanmalı idi demek istiyor.


Peygamberleri birbirinden üstün tutmayınız:
Peygamberler arasında (birini öbüründen) eksiltme hayırlığı nispet etmeyiniz. Çünkü kıyamet gününde insanlar (o günün şid­detinden) bayılacaklar. (Onların beraberinde ben de bayılacağım.) Fakat yerin kendisinden ilk yarılacağı (yânî kabri ilk açılan) kimse ben olacağım. O anda ben Musa ile karşılaşacağım, Mûsâ Arş'ın di­reklerinden bir direğe tutunmuş bulunacak. Bilmiyorum; Mûsâ da bayılanlar içinde bulundu (da benden evvel) mi (ayıldı) yoksa (Sînâ Dağı'ndaki) ilk bayılma ile mi hesâb olundu?" Buhari,Husumetler:1




Müslümanlardan bir adamla Yahûdîler'den bir adam birbiriyle sövüştü. Müslüman:
— Muhammed'i âlemler üzerine seçip tercih eden Allah'a yemîn ederim ki, dedi.
Bunu, yapmakta olduğu bir yeminde söyledi. Yahûdî olan kimse de:
— Musa'yı âlemler üzerine seçip tercîh eden Allah'a yemîn ede­rim ki, dedi.
Müslüman bu sırada elini kaldırıp Yahudi'nin yüzüne bir tokat vurdu. Bunun üzerine Yahûdî, Rasûlullah'a gitti. Kendisinin ve müs-lümân zâtın işinden olup biten şeyleri Rasûlullah'a haber verdi. Bu­nun üzerine Peygamber (S):
— "Beni Mûsâ üzerine hayrlıdır demeyiniz. Çünkü insanlar kı­yamet gününde hep düşüp bayılacaklar. (Ben de bayılacağım.) Fa­kat ilk ayılan ben olacağım. O anda ben Musa'yı Arş'ın bir tarafına sıkıca tutunmuş bulacağım. Bilmiyorum, Mûsâ da bayılanların için­de idi de benden evvel mi ayıldı, yâhud baygınlıktan Allah'ın istisna ettiği kimselerden mi oldu?" buyurdu. Buhari, Tevhid:32


Peygamberlerin ümmet sayıları:

Bütün ümmetler bana arz olunup gösterildi. Bir peygamber, yanına bir ümmet alıp geçiyor­du. Bir peygamber, beraberinde bir toplulukla geçiyordu. Bir peygam­ber, beraberinde on kişiyle geçiyordu. Bir peygamber, beraberinde beş kişiyle geçiyordu. Bir peygamber de yalnız başına geçiyordu. Ben uzakta büyük bir karaltı gördüm de:
— Yâ Cibril! Bunlar benim ümmetim mi? diye sordum. O:
— Hayır değildir, lâkin şu ufka bak! dedi.
Ben oraya bakınca çok büyük bir karaltı gördüm. Cibril:
— İşte bunlar senin ümmetindir. Bunların yetmiş bin olan ön­cüleri, üzerlerinde hiçbir hesâb ve azâb yoktur, dedi...Buhari,Rikak:50


Peygamberlerin siması:
Geceleyin yürütüldüğüm zaman Musa'ya kavuştum". -Râvî dedi ki: Rasûlullah onu tavsif etti.- "Bir de gördüm ki, ot Şenûe ka­bilesi (Sudan ) erkeklerinden biri gibi karayağız, uzun boylu, batık etli, düz saçlı bir zâttır." Rasûlullah dedi ki: "Ben isa'ya da kavuştum". Pey­gamber onu da tavsif edip şöyle dedi: "îsâ, orta yapılı, sanki hamam­dan çıkmış gibi al çehreli, kıvırcık saçlı, geniş göğüslü idi . Ben İbrahim'i de gördüm. Çocukları içinde ona en çok benzeyeni benim.Buhari,Enbiya:50


Adem :
Allah, Âdem'i yarattı. Boyunun uzunluğu altmış zira' idi.(yaklaşık 40 metre) Buhari,enbiya:2
Not: (Sözlükte "kol, insanın dirseğinden elinin orta parmağının ucuna kadar olan kısmını ifade eden" zirâ', ıstılahta, eskiden kullanılan bir çeşit uzunluk ölçüsü biriminin adıdır. Günümüzde kabul edilen ondalık sisteme dayalı santimetre, metre gibi ölçülere göre, bir zirâ' 64 cm.'dir. ) 
Not 2: Bu uzunluğun dünyalık değil ahiret uzunluğu olduğunu söyleyen alimler vardır.


Eyyub:
Eyyub mucizeli suda çıplak yıkanıyordu.Birden altından çekirgeler üşüştü üzerine.Ve Eyyub başladı,bunlardan avuç avuç alıp (kıyıdaki) giysisinin içine toplamaya.O sırada Rabbi, Eyyub'a seslendi:''Ey Eyyub! Ben seni şu gördüğün altından çekirgelere ihtiyaç duymayacak kadar zengin kılmadım mı?'' Evet Rabbim diye karşılık verdi Eyyub:''Gücün için ant içerim ki,beni çok zengin kıldın.Ancak senin bereketine gereksinim duymayacak ölçüde zengin olamam!'Buhari,Enbiya:23


Hızır:
Peygamber (S): "Hızır'a Hızır (Hadır) denilmesinin sebebi şudur: Hızır otsuz kuru bir yere oturduğu zaman ansızın o otsuz yer Hızır'ın arkasından ye­şillenip dalgalanırdı" buyurmuştur.Buhari,Enbiyalar:29


İbrahim:
Kıyamet gününde İbrahim, kendi babası Âzer ile Âzer'in yüzü üzerinde birsimsiyahlık ve toz toprak olduğu hâlde karşılaşır. İbrahim babasına:
— Ben sana dünyâda iken bana âsî olma demedim mi? der. Babası da ona:
— İşte bu gün ben sana âsî olmayacağım! der Bunun üzerine İbrahim:
— Ey Rabb 'im! Sen bana insanların yeniden diriltilecekleri gün, beni zelîl ve rüsvây etmeyeceğini va'd etmiştin. Şimdi Allah 'in rah­metinden çok uzak olan babamın vaziyetinden daha arlandırıcı ve utandırıcı hangi rüsvâyhk olabilir? der.
Yüce Allah da:
— (Yâ İbrâhîm!) Ben cenneti kâfirlere haram kılmışımdır, bu­yurur.
Bundan sonra Yüce Allah tarafından:
— Yâ İbrâhîm, şu iki ayağının altındaki nedir? denilir.
İbrâhîm bakar ve ayakları arasında kana bulanmış bir sırtlan gö­rür (ki, İbrahim'in babası bu çirkin surete çevrilmiştir). Bu çirkin man­zara üzerine onun ayaklarından yakalanır ve ateşe (yânî cehennemin içine) atılır.Buhari,enbiya:11



İbrâhîm Peygamber yalnız üç defa ya­lan söylemiştir: Bunlardan ikisi Azîz ve Celîl olan Allah'ın zâtı ve rızâsı içindir: Puta tapanlara "Ben hastayım" demesi ve "Belki put­ların şu büyüğü bu kırma işini işlemiştir" demesi. Rasûlullah üçün­cüsü için de şöyle demiştir: "İbrâhîm günün birinde (bir kadın güzeli olan eşi) Sâre ile beraber ansızın cebbarlardan azılı bir zâlimin mem­leketine uğrayıvermişti. Adamları tarafından o zâlim hükümdara:
— Şehre yolcu bir kimse gelmiştir. Beraberinde insanların en gü­zeli bir kadın vardır, diye haber verildi.
Zâlim melik, İbrahim'e haber gönderdi. Geldiğinde Sâre'den söz ederek:
— Bu kadın kimdir? diye sordu. İbrâhîm:
— (Dîn yönünden) kızkardeşim, dedi. Sonra İbrâhîm, Sâre'nin yanına geldi ve:
— Yâ Sâre, yeryüzünde (bizim îmân ettiğimiz esâslara) benden ve senden başka îmân eden hiçbir kişi yoktur. Bu melik, bana seni sordu. Ben de ona senin benim kızkardeşim olduğunu haber verdim. Sakın benim sözümü yalan çıkarma, dedi.
Arkasından zâlim melik Sâre'ye elçi gönderip çağırttı. Sâre onun yanına girince melik eliyle Sâre'ye uzanmaya davrandı, bu anda adam bir hâle yakalandı, nefesi boğuldu. Hemen Sâre'ye:
— Benim için Allah 'a duâ et, ben sana zarar vermeyeceğim, dedi. Sâre, Allah 'a (onun çözülmesi için) duâ etti. Duâ akabinde adam o hâlden salıverildi. Sonra Sâre'ye ikinci defa uzandı. Bu sefer de bi­rincideki gibi yâhud ondan daha şiddetli bir hâle yakalandı. Yine Sâre 'ye:
— Benim için Allah 'a duâ et, ben sana zarar vermeyeceğim, dedi. Sâre yine dua etti, o da yine çözüldü ve kapıcılarından bâzısını çağırdı da:
— Sizler bana insan getirmediniz, sizler bana ancak bir şeytan getirdiniz, dedi.
Akabinde Hâcer'i Sâre'ye hizmetçi olarak hediye etti. Sâre, Ibrâhim'e geldi. îbrâhîm, dikelmiş namaz kılıyordu. Eliyle "Mehye" yânı hâlin nedir? diye işaret etti. Sâre:
— Allah kâfirin yâhudfâcirin tuzağını kendi göğsüne çevirdi ve Hâcer'i de bana hizmetçi verdi, dedi.Buhari,enbiya:11


Sare'nin ,Hacer'i kıskanması dolayısıyla Şamdan yola çıkışları, Mekkey'e varışları, burada zemzem suyunun çıkış hikayesi, Cürhümlerle tanışmaları,İsmail'in evlenmesi, karısından boşanma hikayesi , Hacer'in ölümü , Kabe'nin inşaası detaylıca anlatılmaktadır.Buhari,enbiya:12


Musa:
Kurandaki Hızır ile buluşma  kıssanın anlatımı için bknz:Buhari,Enbiyalar:29

Bana bütün ümmetler arzolundu ve ben semânın etrafını kapatmış çok kalabalık bir karaltı gördüm: Şu, kav­mi içinde Musa'dır, denildi.Buhari,Enbiyalar:33

Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Mû­sâ çok hayâlı, sıkı örtünen bir kimse idi. Kendisi hayâlı olmak istedi­ği için derisinden hiçbirşey görülmezdi. Bu hâlinden dolayı İsrail oğulları'ndan ona ezâ edenler eza ettiler.ve:
— Mûsâ bu kadar sıkı örtünmeyi ancak cildindeki bir ayıptan dolayı yapmaktadır: Onda ya baras denilen deri hastalığı yâhud hus­yelerin şişmesi yâhud da bir âfet vardır, dediler,
Allah da onların Mûsâ için söyledikleri kusurlardan bert oldu­ğunu ortaya çıkarmak istedi. Mûsâ bir gün yalnız başına yıkanmak için soyundu, elbiselerini bir taş üzerine koydu, sonra yıkandı. Yı­kanması bitince elbiselerini almak için onların yanına gitti. Bu sıra­da taş, elbiselerle yuvarlanıp gitti. Mûsâ da asasını alıp taşı yakalamaya gitti ve:
— Ey taş, elbisemi; ey taş, elbisemi! diyerek koşmaya başladı. Nihayet İsrâîl oğulları'ndan bir topluluğun yanına kadar vardı.
Bu suretle onlar Mûsâ 'yi çıplak olarak ve Allah 'in yarattığı en güzel surette gördüler. Böylece Allah Musa'yı onların demekte oldukların­dan berî kıldı. Taş orada durdu, Mûsâ elbisesini alıp giydi. Akabin­de Mûsâ asâsıyle taşı dövmeye başladı.Buhari,Enbiyalar:30



Ölüm meleği Mûsâ Peygamber'e gönderildi. Melek, Musa'ya gelince, Mûsâ, meleğin yüzü­ne vurdu, gözünü kararttı. Melek Rabb'ine döndü ve:
— Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin! diye hâlini arzetti.
Allah, Azrail'e:
— Sen yine Musa'ya dön de ona, elini bir öküzün sırtı üzerine koymasını ve elinin örttüğü her bir kıla mukaabil bir yıl ömrü ola­cağını söyle, buyurdu.
Mûsâ bunu duyunca:
— Yâ Rabb'im, bundan sonra ne olacak? diye sordu. Allah:
— Bundan sonra yine ölüm vardır, buyurdu. Mûsâ:
— Öyle ise ölüm şimdi gelsin, niyazında bulundu.
Ebû Hureyre dedi ki: Ve Allah'tan kendisini bir taş atımı uzak­lığa kadar Mukaddes Arz'a yaklaştırmasını istedi.Buhari,Enbiyalar:33



Salih:
Abdullah ibn Umer (R) ona (yânî Nâfi'e) şöyle haber vermiştir: İnsanlar Rasûlullah'm beraberinde Semûd arazîsi olan el-Hıcr'a inip konakladılar, akabinde oranın kuyusundan su aldılar ve bununla hamur yoğurdular. Rasûlullah (S) onlara, oranın kuyusun­dan aldıkları suyu dökmelerini, o su ile yoğurulan hamuru develere yedirmelerini emretti. Ve yine RasûIuİlah onlara Salih Peygamber'in dişi devesinin su içmeye gelmekte olduğu kuyudan su almalarını emretti.Buhari,Enbiya:19

ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Salim, babası Abdullah ibn Umer(R)'den şöyle haber verdi: Peygamber (S) el-Hıcr'a uğradı­ğı zaman: "Ağlayıcılar olmanız hâli müstesna, onlara isabet eden mu­sibetin sizlere isabet etmesinden sakınmak için kendi nefislerine zulmetmiş olan kimselerin meskenlerine girmeyiniz" buyurdu. Son­ra kendisi devesinin üzerinde olduğu hâlde ridâsıyle örtündü.Buhari,Enbiya:19


Süleyman:
Davud'un oğlu Süleyman: Ben bu gece yetmiş kadını dolaşacağım da onlardan herbiri Allah yolunda mücâhede edecek birer süvârî oğlana gebe kalır, diye kesin konuştu. Arkadaşı olan melek ona: İnşâallah de, dedi. O diliyle inşâallah de­medi. O hakîkaten o kadınları dolaştı, fakat içlerinden yalnız biri iki şıkkından biri düşük bir oğlana hâmile kalmıştır.Buhari,Enbiya:42



"İki kadın ve beraberlerinde onların iki oğlan ço­cukları vardı. (Bunlar yolda giderken) kurt geldi, bunlardan birisi­nin çocuğunu kapıp gitti. Bunun üzerine (çocuğunu kurt kapan büyük) kadın, arkadaşı küçük kadına:
— Kurt senin çocuğunu götürdü, dedi. Diğer kadın da:
— Hayır, senin çocuğunu götürdü, dedi.
Nihayet bu iki kadın muhakemelerini Davud'a arzettiler. O da büyük kadın lehine hükmetti (Kurdun kaptığı çocuk, küçük kadına âid oldu). Bunlar mahkemeden çıkıp Davud'un oğlu Süleyman 'a git­tiler. Ve babasının hükmünü yeniden ona bildirdiler. Ö da:
— Bana bir bıçak getirin de çocuğu iki kadın arasında paylaştı­rayım, dedi.
Bunun üzerine küçük kadın:
— Aman öyle yapma! Allah sana merhamet etsin! Çocuk bu ka­dınındır, dedi.
Süleyman bu söz üzerine çocuğun küçük kadına âid olduğuna hükmetti".Buhari,Enbiya:42



Yusuf:
"İnsanların (şerefçe) en kerîmi Allah'ın Peygamberi Yûsuf' tur. Yûsuf, Allah'ın Peygamberi (Ya'kûb'un) oğludur. O da Allah'­ın Peygamberi (İshâk'ın) oğludur. O da Allah 'in Peygamberi İbrahim Halîlullah'ın oğludur" buyurdu.Buhari,Enbiya:16



Yalancı peygamber: Museylimetu'l-Kezzâb

İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: (Museylimetu'l-Kezzâb Medine'ye geldiğinde:
— Eğer Muhammed, kendisinden sonra beni halef kılarsa, ken­disine uyarım! dedi.
Museylime, kavmi olan Benû Hanîfe kabîlesinden kalabalık bir hey'etle gelmişti. Peygamber (S) Museylime'nin yanına hatîbi Sabit ibn Şemmâs ile beraber gitmişti. Rasûlullah'ın elinde hurma dalın­dan bir deynek bulunuyordu.) Peygamber, kavmi içinde oturan Mu­seylime'nin tam karşısında durdu (onunla İslâm hakkında konuştu. Museylime, peygamberlikten bir hisse verilmesini istedi). Rasûlullah:
— "(Değil peygamberlikten bir pay;) şayet sen benden elimdeki şu deynek parçasını istesen, onu bile sana vermem! Sen de Allah 'm senin hakkındaki hüküm ve takdirini tecâvüz edemezsin, (O hüküm yalancı, maktul ve cehennemlik olmandır.) Eğersen bana ve Hakk'a arka dönüp muhalefet edersen, Allah seni muhakkak helak edecek-tir..." buyurdu .Buhari, Tevhid:29
Not: Peygamberliğini ilan etmiş özellikle Benî Hanife kabilesinden taraftar bulmuş Yemame savaşında Ebubekir döneminde öldürülmüştür.