YEME İÇME HADİSLERİ BUHARİ



YEME -İÇME-YİYECEK- İÇECEK


Yemek ve sofra kuralları:
Rasûlullah (S) bana:
— "Ey oğul! (Yemeğe başlarken Bismillâhirrahmânirrahîm diye) Allah'ın adını an, sağ elinle ye ve sana yakın olan taraftan (önünden) ye!" buyurdu.Buhari, Yiyecekler:1


Ebû Hureyre (R): Peygamber (S) hiçbir yemeği hiçbir zaman ayıplamamış, yermemiştir. O eğer iştahı varsa yemeği yerdi, hoşlanmazsa bırakır yemezdi.Buhari, Yiyecekler:21


Sofrada başkasının hakkını yeme:

Biz hurma yediğimiz sırada ya­nımızdan Abdullah ibn Umer geçerdi de:
— Hurmaları ikişer ikişer yemeyiniz. Çünkü Peygamber (S) hur­maları birbirine yaklaştırıp çiftleyerek yemekten nehyetti, derdi.
Sonra da:
— İnsanın mü'min kardeşinden (yânî sofra arkadaşı ve ortağın­dan) öyle çift yemeye izin istemiş olması müstesnadır, derdi.Buhari, Yiyecekler:44


Az ye, çatlayana kadar yeme:
İki kişinin yemeği üç kişi­ye yeter, üç kişinin yemeği de dört kişiye yeter.Buhari, Yiyecekler:10

Mü'min bir mi'desine koymak için yer, kâ­fir ise karnındaki yedi bağırsağını doldurmak (karnım şişirmek) için yer.Buhari, Yiyecekler:11

Rasûlullah (S): "Ben ( bir yere) dayanarak yemek yemem" buyurdu .Buhari, Yiyecekler:13
Not: Çok ve uzun süre yemek için pozisyon alıp yemem.Hemen yer ve kalkarım anlamında tavsiyedir.



Ebû Hureyre bir kerre önlerinde kebâb yapılmış bir koyun bulunan bir cemâate uğramıştı. Onlar Ebû Hureyre'yi kebâb yemeğe da'vet etmişler, fakat o kebâb yemeyi kabul etmeyip:
— Rasûlullah (S) şu dünyâdan arpa ekmeği ile karnı doymadan çıkıp gitti, demiştir .Buhari, Yiyecekler:23



Altın ve gümüş kapta yeme içme:
Peygamber (S) bizleri hâlis ipek ve atlastan, altın ve gümüş kaplarda içmekten nehyetti ve: "Bunlar dünyâda kâfirlerindir, âhirette ise sizindir" buyurdu .Buhari,içecekler:26



Huzeyfe su istemiş. Bir Mecûsî gümüş bir bardakla su ge­tirmiş. Bardağı onun elinin içine koyunca Huzeyfe bardağı içindeki su ile fırlatıp atmış ve:
— Ben seni bu bardakla su getirmekten birkaç defa sözle nehyetmiş olmayaydım, şimdi sana bu fiilî muameleyi yapmazdım, di­yerek şöyle devam etmiştir:
— Lâkin ben Peygamber(S)'den işittim: "Sizler harîr ve dibâc denilen kumaşlardan elbise giymeyiniz, altın ve gümüş kaplardan da su içmeyiniz, bunların çanak ve tabakları içine konulan yemekleri de yemeyiniz. Çünkü bunlar dünyâda onlara âid süs eşyalarıdır, âhirette de bizim zinetlenme vâsıtalarımız olacaktır" buyuruyordu, demiş­tir.Buhari, Yiyecekler:29




Yemekten sonra ellerini temizle:
Sizden biriniz yemek yediği (ve elini yıkamak mümkin olmadığı) zaman, ye­mek yediği parmaklarını yalamadıkça yâhud yalatmadıkça bir bezle silmesin.Buhari, Yiyecekler:52
Abdillah'a ateşte pişmiş şeyler yedikten sonra abdest alınıp alınmayacağını sormuştur. Câbir de:
— Hayır (abdest almak vâcib olmaz). Bizler Peygamber (S) za­manında böyle ateşte pişmiş yemekleri ancak pek az bulurduk. Biz­ler böyle yemekler bulduğumuz zaman da bizim silinecek mendillerimiz yoktu. Biz (abdest aldığımızda) ellerimizi, kollarımızı, ayaklarımızı meshederdik. Sonra (böyle yemek yemenin ardından yeniden) abdest almayarak namaza dururduk, demiştir. Buhari, Yiyecekler:53

Not: İki rivayet birleştirildiğinde ellerini silmek için bez bulamayan kişilerin çok olduğu bir ortamda yalayarak temizlenme öncelikle tavsiye edilmiştir.


Yemekten sonra şükür duası:


Yemek hususunda hoş hâl ve (verdiği ni'metlere karşı Rabb'ine) şükredici olan kimse sevâbda, açlığa sabreden oruçlu gibidir.Buhari, Yiyecekler:56


Peygamber bir keresinde şöyle dua etmiştir: "Kâfî görülmeyerek, terkedilmeyerek ve ey Rabb'imiz, mustağnî olunmayarak yapılan hamd, Rabb'imiz olan Allah'a mahsûstur."Buhari, Yiyecekler:54

Peygamber bir keresinde şöyle dua etmiştir: "Hamd, doyuran, sulayan ve bunları içimizde yürüten ve bunlara bir çıkış yolu yapan Allah'a mahsûstur"(Tirmizî, Ebû Davud )






Yemeğinden emeği geçenlere ikram et:
Sizden birinize hizmetçisi yemeğini getirdiği zaman, eğer efendi onu beraberinde oturtup yedirmeyecekse, bari ona bir çiğnem yâhud iki çiğnem, bir lokma yâhud iki lokma uzatıp versin. Çünkü pişirme sırasında onun sıcaklığım (onun terkîb, ıslâh) ve hazırlanma­sını hizmetçi üzerine almıştır.Buhari, Yiyecekler:55




Davete icabet et:
(Kâfirlerin ellerindeki) esir­leri kurtarın ve yapılan düğün ve yemek davetlerine de icabet eyleyin. Buhari,Hükümler:23

Bulunan meyve yenir:
Peygamber (S) bir kerresînde yerde düşürülmüş bir hurmaya tesadüf etti de: "Şu hur­manın sadaka malından olmadığını hileydim, muhakkak onu yerdim" buyurdu.Buhari,Alışveriş:2

"Leş"in derisi kullanılır:
Rasû­lullah (S) ölmüş bir koyunun yanından geçti de:
— "Bunun derisiyle faydalansaydiniz ya!" buyurdu. Sahâbîler:
— Bu koyun kendiliğinden ölmüştür, dediler. Rasûlullah:
— "Ölü hayvanın ancak etini yemek haram oldu" buyurdu.Buhari,Alım-Satım:101

Gayrimüslimlerin kestiği yenir:
"Üzerlerine Allah'ın ismi anılmayanlardan yemeyin. Çünkü bu, muhakkak ki bir fısktır..." (el-En'âm: 121)
"Bugün size bütün iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitâb verilenlerin yiyeceği sizin için halâl olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlar için halâldır..." (el-Mâide: 5).

ez-Zuhrî de: Arab Hırıstiyanlar'ın kestiklerinde be's yoktur. Eğer Allah'tan başkasının adını söyleyerek kestiğini işitirsen, ondan yeme; işitmezsen, onların şirkini bildiği hâlde, Allah bunu halâl kılmıştır, dedi.

-....... Âişe(R)'den (şöyle demiştir): Bir topluluk:
— Yâ Rasûlallah! Bir kavim bize et getiriyor. Onların bu hay­vanları keserken üzerlerine Allah ismini söyleyip söylemediklerini bi­lemiyoruz? dediler. Rasûlullah (S):- "Bu et üzerine sizler Bismillah deyin ve onu yiyin" buyurdu.Buhari,Alım-Satım:11
Not: Zuhri'nin açıklaması konunun özetidir.


Gayrimüslimlerin yediği kabı kullanmak:
Ebû Sa'lebe el-Huşenî (R) şöyle demiştir: Ben:
— Yâ Nebiyye'llâh! Biz kitâb ehli bir kavmin diyarında (Şam'­da) bulunuyoruz. Biz müslümânlar bunların kaplarını kullanıp içle­rinde yemek yiyebilir miyiz? diye sordum.
Allah'ın Peygamberi (S) şöyle cevâb verdi:
— Eğer siz kitâb ehli kaplarından başka yemek kapları bulursanız, on­ların kaplarından yemeyiniz! Eğer onların kaplarından başka bula­mazsanız, kitâb ehlinin kaplarını yıkayıp, onların içinde yiyiniz.Buhari,Av:4


Müşriklerin kestiği et besmele çekerek yenir:
Âişe (R) şöyle demiştir: Sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah, şu mıntıkada müşriklik zamanlan yakın bu­lunan birtakım kavimler var, onlar bizlere etler getiriyorlar. Bizler onların bu hayvanları keserlerken üzerlerine Allah'ın ismini zikredi­yorlar mı yâhud etmiyorlar mı bilmiyoruz? dediler.
Rasûlullah (S) onlara:
— "Sizler kendiniz o etler üzerine Allah'ın ismini zikredin de onları yiyin!" buyurdu.Buhari, Tevhid:13






Hayvanları yeme kıriteri:
Ez-Zuhrî'den olmak üzere: Peygamber (S)dört ayaklı hayvanlardan azı dişli olanların hepsinden nehyetti, diye söylediler.Buhari,Av:28


Tavşan eti:
Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Biz (bir seferde) Merru'z-Zahrân'da iken bir tavşanı  yakaladım. Ve onu Ebû Talha'ya getirdim. Ebû Talha onun uyluğunun üst tarafını ve iki budunu (be­nimle) Peygamber'e yolladı. Peygamber (S) bu tavşan hediyesini ka­bul etti .Buhari,Av:10

Yabani eşşek eti:
Ebû Katâde bunları bizzat aldı, sonra yaban eşeği üzerine şiddetle koşturdu ve onu öldürdü. Rasûlullah'ın sahâbîlerinin bâzısı onun etinden yedi, bâzısı da çekinip yemedi. Rasûlullah'a eriştikleri zaman bunun yenilip yenilmeyeceğini kendisine sordular. Rasûlullah (S): "Bu ancak yenilecek birşeydir, Allah onu sizlere yenilecek taam kıldı" buyurmuştur .Buhari,Av:10

...Sonra Peygamber'e geldiler. Peygamberce eriştikleri zaman (O'na yedikleri etin hükmünü sordular). Peygamber (S):
— "Ondan beraberinde birşey var mı?" buyurdu.
— Yanımda onun bir bacağı var, dedi. Akabinde Peygamber o bacağı aldı ve onu yedi.Buhari,cihad:46


Evcil eşşek eti:
Hayber'i fet­hettikleri günün akşamına girdikleri zaman mücâhidler birçok ateş­ler yaktılar. Peygamber (S):
— "Bu ateşleri ne üzerine yaktınız?" diye sordu. Mücâhidler:
— Evcil eşeklerin etlerini pişirmek üzere yaktık, dediler. Peygamber:
— "Bu etleri dökünüz ve tencerelerini de kırınız!" buyurdu. Bu emir üzerine topluluktan bir adam ayağa kalktı da:
— İçlerindekileri döksek de tencereleri yıkasak (olur mu)? dedi. Peygamber:
— "Yâhud öyle yapın!" buyurdu.Buhari,Av:14


At eti:
Biz Peygam­ber (S) zamanında atı gerdanından kestik de onun etini yedik.Buhari,Av:25
Peygamber (S) Hayber muhasarası gününde eşek etlerinden yemeyi nehyetti, atların etleri hususunda ruhsat verdi, demiştir. Buhari,Av:26

Kendiliğinden ölmüş balık eti:
îbn Cureyc şöyle demiştir:
Biz Ceyşu'l-Habet gazvesine çıktık, Ebû Ubeyde kumandan yapıldı. Biz şiddetli bir açlığa düştük. Bu sırada deniz bize benzeri görülmeyen büyük bir ölü balık attı. Buna '' Anber'' deniliyordu, işte biz bu balıktan yarım ay yedik. Buhari,Av:12


..Medîne'ye dönüp geldiğimizde bu vak'ayı Peygamber'e arzettik.
— "Ey mücâhidler, yiyiniz! Allah onu denizden size bir rızk ol­ması için çıkarmıştır. Eğer beraberinizde varsa bize deyediriniz" bu­yurdu.
Askerlerden bâzıları o balık etinin pastırmasından bir parça Pey-gamber'e getirdi. Peygamber de onu yedi. Buhari,Megazi:67

Çekirge yemek:
"Biz, Peygamber(S)'in beraberinde yedi yâhud altı gazvede bu­lunduk, biz O'nun beraberinde çekirge yiyorduk", Buhari,Av:13


Keler-kertenkele eti:
Pey­gamber (S) keşten ve tereyağından birer parça yedi de, istek duymadığı için kelerlerden yemeyi terketti.Yine İbn Abbâs şöyle demiştir: Rasûlullah'ın yemek sofrası üze­rinde keler yenilmiştir. Eğer keler (yemek) haram olsaydı, Rasûlul­lah'ın sofrası üzerinde yenilmezdi. Buhari,Hibe:5
Not: Peygamber kendisi yememiş fakat yiyenlere engel olmamıştır.


Hâlid ibnu'l-Velîd Rasûlullah ile beraber Meymûne'nin yanına girdi. Bu Meymûne hem Hâlid'in, hem de İbn Abbâs'ın teyzesidir. Onun yanında kızartılmış vaziyette birkaç keler buldu. Bu kelerleri Meymûne'nin kızkardeşi Hufeyde bintu'1-Hâris, Necd'den getirmiş­ti. Meymûne bu kelerleri Rasûlullah'a takdim etti. Rasûlullah'a bir yiyecek takdim edilip de o yiyecekten kendisine bahsedilmemesi ve yemeğin isminin kendisine söylenmemesi hemen hemen vâki' olmaz­dı. Rasûlullah (S) elini kelere uzattı. Bu anda orada hazır bulunan kadınlardan biri:
— Rasûlullah'a takdim ettiğiniz yemeğin ne olduğunu kendisi­ne haber verin! dedi.
Kadınlar:
— O kelerdir yâ Rasûlallah! dediler.
Rasûlullah hemen kelerden elini kaldırdı. Bunun üzerine Hâlid ibnu'l-Velîd:
— Keler haram mıdır yâ Rasûlallah? diye sordu. Rasûlullah:
— "Hayır, lâkin o benim kavmimin arazîsinde bulunmaz, ben de kendimi ondan tiksiniyor hissederim" buyurdu.
Hâlid: Ben keleri kendime çekip yedim, Rasûlullah bana bakıp duruyordu, demiştir .Buhari, Yiyecekler:9





Soğan, sarımsak:
Her kim sarmısak, soğan yemiş bulunursa bizden -yâhud: Mescidimizden- uzak durup evinde otursun.Buhari,İltisam:24


Her kim şu yeşillikten yânı sarımsaktan (çiğ) yediyse, mesci­dimize yaklaşmasın.Buhari,Namaz:Namazın Sıfatları:79

Hayvanın boğazının kesim şekli:
İbn Umer, İbn Abbâs ve Enes: (Kesilecek hayvanlardan kesme hâlinde) başını kopardığı zaman, onu yemekte hiçbir be's yoktur, demişlerdir .Buhari,Av:25


Yağ içine düşen fare:
Peygamber(S)'e yağ içine düşmüş farenin hükmü sorul­du da: "Fareyi ve etrafındaki kısmı atınız ve o yağı yiyiniz" buyur­du, demiştir.Buhari,Av:34


Suyu insanlardan esirgeme :
Üç (şahıs vardır ki) Allah kıyamet gününde onlarla konuş­maz, onları temize çıkarmaz, onlar için (yaptıklarına karşılık) ağrıtıp incilten müdhiş bir azâb vardır. Birincisi: Yol üzerinde (ihtiyâcından) fazla bir suyu bulunan ve onu yolculardan men' eden kimsedir...Buhari,Hükümler:48



Suyun mundar olma kırıteri:
Zuhrî: (Murdar şeye âid) Tad yâhud koku yâhud da renk, suyu değiştirmediği müddetçe, suda be's 'i yoktur (yânî su murdar olmamıştır), demiştir. Buhari, Temizlik :72
Not: Hadis değil görüştür.
Not: Bu görüşten yola çıkılarak Uç vasfından -yânı tadı, kokusu, renginden- biri değişmeyen suyun azı mur­dar bir şeyle buluşunca murdar olur. Murdar olmayan çoğudur" diyen imam­lara göre, çok suyun (mâu kesîr'in) mikdârında ihtilâf vardır. Meselâ Şafiî'ye göre çok su, iki külle -iki küp veya iki testi- mikdânna ulaşandır. Hanefî imamlarına göre de havzu kebîrdir. Ancak kulleteyn'in mikdârını takdirde ihtilâf olduğu gibi havzu kebîr'in tefsfrinde de ihtilâf vardır. Bu havz, bâzılarına göre (8 x 8) zirâ'dır, bâzılarına göre (10x 10), kimine göre (15 x 15), daha bâzılarına göre (20x20) zirâ'dır.



Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Hiç biriniz, ak­mayan durgun suya işemesin. Sonra ondan (su alıp) yıkanır.Buhari, Temizlik :73




İçki:
Ömer, Peygamber'in minberi üzerinde ayağa kalktı da şöyle dedi.Hamrın, yânî şarâbın haram kılınması indi. Hamr ise (bu gün) beş şeyden yapılıyor: Üzümden, hurmadan, bal­dan, buğdaydan, arpadan. Hamr, aklı ve şuuru örtüp karıştıran içkididir"Buhari,içecekler:1


Ebû Mûsâ:
— Yâ Rasûlallah! Biz Yemen'in bir arâzîsindeniz. Orada baldan "Biti"' denilen bir içki yapılır, arpadan da "Mızru" denilen bir içki yapılır (bunların hükmü nasıl olacaktır)? diye sordu. Rasûlullah (umûmî bir düstûr olarak): — "Her sarhoşluk veren içki, haramdır!" buyurdu.Buhari,edep:80

Ben bir işret meclisinde kalkıp amcalarıma fadîh denilen içki sunuyordum. Ben onların en küçükleri idim. Bu sırada "Şarâb haram kılındı" de­nildi. Bunun üzerine o mecliste bulunanlar:
— Şarâbları dök! dediler. Biz de şarâbları döktük.
(Süleyman ibn Tarhân dedi ki:) Ben Enes'e:
— Onların şarâbları ne idi? diye sordum. Enes:
— Yaş hurma ve hurma koruğu içkisi idi, dedi. Ebû Bekr ibn Enes:
— Onların hamrı bu idi, dedi de Enes, oğlunun bu sözünü red­detmedi.
(Süleyman şöyle dedi:) Ve bana arkadaşlarımdan biri tahdîs etti ki, o, Enes'ten:
— Fadîh, o gün onların hamrı idi, derken işitmiştir. Buhari,içecekler:2

Rasûlullah(S)'a biti (içkisi­nin hükmü) soruldu da, O: "Sarhoşluk veren her içki haramdır'''bu­yurdu .Buhari,içecekler:3


Şarab:
Câbir ibn Abdillah (R) şöyle derdi: Uhud günü insan­lar sabah içkisi şarâb içtiler, sonra şehîdler olarak öldürüldüler.Buhari,cihad;19

Şarap ticareti yasak:
Peygamber şarâbın ticâretini (yânî alınmasını ve satılmasını) haram kıldı .Buhari,Namaz:73









Bal da şifa var:
Şifâ üç şeydedir: Bal şerbeti içmekte....Buhari, Tıp:3

Karın ağrısı için bal şerbeti tavsiye edilmiştir.Bknz:Buhari, Tıp:24


Çörek otu çok faydalı:
Abdullah dedik ki:Şu küçük kara tanecik üzerine devam edip ona ehemmiyet verin. Ondan beş yâhud yedi tane alıp bunları ezin. Sonra bunu bur­nunun içine şu tarafına ve şu tarafına olmak üzere zeytinyağı damlalarıyle damlatın. Çünkü Âişe (R) bana tahdîs etti ki, kendisi Peygamber(S)'den: "Şübhesiz şu kara tane, samdan başka hastalığa şifâdır" buyururken işitmiştir.
Ben:
— Sâm nedir? dedim.
O:
— Ölümdür, dedi.Buhari, Tıp:7
Not: Hadisin orjinalinde geçen "Habbetu's-sevda " tohumu farklı alimlerce çörek otu, çitlembik otu ve kimyon olarak tanımlanmıştır.Çoğunluk  çörek otu demiştir.


Hastaya telbine çorbası:
Şübhesiz telbîne bulamacı hastanın gönlüne rahat verir, bir kısım hüzün ve kederi de giderir.
Not: Telbîne, un, süt, baldan mürekkeb olarak pişirilen muhal­lebiye benzer bir nevi' bulamaçtır. Süt gibi beyaz olduğu için bu isimle adlandı­rılmıştır.


Ud-i Hindi (Kust-i Bahri)(öd ağacı veya Hindistan öd ağacı) :

Şu el-Ûdu'l-Hindî'yi kullanmağa devam ediniz. Çünkü bu­nun içinde yedi türlü şifâ vardır. Uzre, yânî boğaz hastalığı için bu ilâç buruna çekilir. Zâtu 'l-cenb hastalığı için de (su ile) hastaya içirilir.Buhari, Tıp:10


Yer mantarı şifalıdır:
Yer mantarı, kudret halvâsı (gibi Allah'ın külfetsiz ni'metleri) nev'inden bir rızıkttr. Suyu da göz ağrısına şifâdır.Buhari, Tıp:20